Cuma, Aralık 30, 2005

HADİ AYNAYA BAKALIM !...

İnternet sayfalarında dolaşırken aşağıya aldığım yazıyı gördüm!..
Aklımın yerinde olup olmadığına hala emin değilim...
Bir Milleti bu kadar uyutmayı, bu kadar aymazlaştırmayı başaran şer güçlerine öfkem kabardıkça kabardı!...
Aynı zamanda kendime ve Milletime de kızdım!...
Aziz Nesin'in tarifini almaya bu kadar neden hevesli olmuşuz diye kahırlandım!...
Oysa bu milleti, Muhteşem Türk Atatürk'te; "Türk Milleti zekidir, çalışkandır." diye tarif etmemiş mi?..
Hadi Yüce Milletim!...
İki tarif arasında bocalamaktan vaz geçerek, aynaya bakalım ve kendimizi görelim artık!...
Daha fazla zamanınızı alarak, çok ciddi tesbitler yapan Behiç Kılıç Kardeşimize haksızlık yapacağımdan korkarak sizi -bana çarpıcı gelen- gerçeklerle başbaşa bırakıyorum...
......

"Iyi günler size önemli bir konuda yazacagim...
Ben Beritanli Asiretine mensup bir gencim... Biz tam bir konar göçer Türkmen yörük asiretiyiz... Her yönümüz yörük kültürüdür... Bizlere dedemin de anlattigi gibi yillardir batili istihbarat örgütlerinin diger türkmen asiretlerine de yaptigi gibi kürtlük propagandasi sonucunda insanlarimizin önemli bir kismi kendini Türkten ayri birsey zannetmektedir...
Ayni sey Karakeçili Türkmenlerine de yapilmistir fakat insanlar tarihini arastirdikça Türklük gerçegi ile karsilasmistir...Şuan 3 arkadasiz... Birimiz Karakeçili birimiz Badilli yani Begdili Türkmeni bende beritan Türkmeniyim...
Karakeçili arkadasim sirf bunun için Kirikkale'ye ve Kütahya'ya gitti ve oradaki Karakeçililerle her seylerinin ayni oldugunu ve dokuduklari kilimlerin motiflerinin bile ayni oldugunu gördü... Söylenenlerin propaganda degil koskoca bir gerçek oldugunu gördü... Arastirdi ve Kayi boyuna mensup olduklarini ve Osmanlinin kurulusunda var olduklarini gördü...
Ve gözümüzün önünde Türkçeden baska bir dil konusmayacagina yemin etti...Badilli arkadasim Türk oldugunun zaten farkindaydi ama arastirmamisti... Arastirdiginda 24 Oguz boyunun oldugu ve onlarinda Begdili boyunun ta kendisi oldugu gerçegini gördü... Akrabalarinin soyadlarinin Beydili, Beydilli, Baydilli, Baydil ve Badilli oldugunu zaten biliyordu...
Bir an dogunun üzerinde nasil bir oyun oynandigini konusmaya basladik...Türk olmamiza ragmen nasil Türkten ayri bir sey zannettirdiler bize diye düsündük...
Ve o gün bizlerde Türkçeden baska bir dil konusmamaya yemin ettik...
Ve haril haril Türk tarihi okumaya basladik...Kürt sözünün tarihte ilk defa Orta Asya'da Eleges yazitlarinda geçtigini ögrendik.. Alp Urungu Begleri idi ve öz be öz Türk idi... Sonra düsündük Kürt ne demekti... Ilk defa farkettik ki konustugumuz Kürtçe dedigimiz dilde Kürt diye bir kelime yoktu...
Bunu neden daha önce düsünmedigimize yandik.. Anlastigimiz dil ise Türkçe . Ben Zazaca konusuyorum hiç anlamiyolar... Onlar Kürtçe konusuyolar ben anlamiyorum...Anlastigimiz dil tabii ki Türkçe... Beritan sözünü arastirdim tamamen Türkçe bir kelime... Göçer göçebe anlaminda...Yörükleri arastirdim. Her seyimiz ayni...Çok yasli dedelerimize danistim, çok önceleri yalnizca Türkçe konustugumuzu söyledi... Anladik ki bizler öz be öz Türküz... Şimdi ise yeminimizde oldugu gibi Türkçeden baska bir dil konusmuyoruz... Vatanimiza simsiki baglandik milli kimlige simsiki baglandik...
Bekliyoruz ki vatansever gazeteciler üniversite hocalari bu konuyu ele alsinlar... Biz insanlarimizi uyariyoruz...
Ve inanin insanlarimiz Türk olduklarini duymak istiyorlar...Koskoca Avsar boyunu Kürt yaptilar... Ama onlar bunu yemiyorlar artik gençleri arastiriyorlar Avsarlarin Oguz Türkünün genis bir boyu oldugunu ögreniyorlar...
Sizleri gazecilige davet ediyorum... Neden gidip Türkan asiretinin üyeleriyle yaslilari ile röportaj yapmiyorsunuz? Neden kendine Kürt denmesinden hoslanmayan zaza dedeleriyle röportaj yapmiyorsunuz?...Neden Karakeçili Türkmenleriyle röportajlar yapmiyorsunuz?... Neden Kürt sözünün Türkçe oldugunu ve ilk defa Türk yazitlarinda geçtigini söylemiyorsunuz?...
Neden Hakkari'ye adini veren Türk asiretinden Saka Türklerinden Akari asiretiyle konusmuyorsunuz?.. Neden Gur Türklerinin Asireti olan Guran Türklerini üniversite hocalarindan dinlemiyorsunuz?...Fatihin hocasi Molla Gurani'nin asiretinin neden kendini Türk saymadigini arastirmiyorsunuz?... Neden ayni asiretin Azerbaycan'daki kolu kendini Türk biliyorda Kürtçe tek kelime bilmiyorda Türkiye'deki kolu kendini Türkten ayri bir sey saniyor?...Arastirmak bir vatan görevidir....
Haksizlik karsisinda susan dilsiz seytandir demis Peygamberimiz...
Bu arastirmalar terörü bitirir... Çünkü hepsi öz be öz Türk.. Kaynak bir sürü...
Korktugunuzu aklima bile getirmek istemiyorum Inanmiyorum da.... Allah askina arastirmaya degmez mi?....Devletin dikkatini neden bu noktaya çekmiyorsunuz?...lütfen."Ben üzerime düseni yapmaya çalisacagim..
Simdi bu yaziyi karalamak isteyenler saldiracaklardir ama böyle yürekli çikislarin, ülkemize göz dikenlere en geçerli gözdagi oldugunu düsünüyorum..Iste budur..Ne Mutlu Türküm demenin bir önemli yolu da budur..Behiç Kiliç".....
Başka söze mutlaka hacet olacaktır.
Ama bu konuda artık -lütfen- otoriteler konuşsun ki; pamukça, yumuşakça saldırılarla midemiz artık bulanmasın!...
Kendilerine aydın sıfatı takan karanlık adamların söylediklerinden dolayı, artık tansiyonumuz yükselsin istemiyorsak; Behiç KILIÇ kardeşimizin feryadını,Türkçe narasını duymak zorundayız!...
TEVEKKELTÜ A'LALLAH...
Selam, sevgi, dua..
Mustafa ASLAN
tokkali@gmail.com
tokkali@mynet.com
tokkali_53@hotmail.com
tokkali_53@yahoo.com
http://maslan.blogspot.com

Salı, Aralık 27, 2005

ASAYİŞSİZLİĞİN AYAK SESLERİ !...

ASAYİŞSİZLİĞİN AYAK SESLERİ !...
Kutadgu Bilig'den devlet olmanın, hükümet etmenin olmazsa olmaz üç maddesini defalarca yazarak ilgilileri, uyarmaya çalışmıştık...
Korktuklarımız teker teker olmaya başladı bile!... Korku filmlerine konu olabilecek tarzda seri cinayetler işleyen katillerimiz de var artık hamdolsun!... Aslında bu seri katilimizin vurduklarına, öldürdüklerine "adam denir mi?" ye mi getirmek istiyoruz olanları, anlayamadım!...
Kapkaçlara, sokak çocuklarının ve tinercilerin; sanat dünyamızın şaheserleri(!) güzellerimize sokak ortasında saldırmalarına alışmıştık nerdeyse!...
Aylardır televizyonlarımızın ana haberlerinde, yaygın basınımızın manşetlerinde suç işleme tariflerini ve Güvenlik Güçlerimizin de bu suçlulara karşı vatandaşa korunma yollarını tarif eden açıklamalarını izledik durduk!... Yaygın basında her gün kapkaççılardan, hırsızlardan, gaspçılardan, tinerci sokak çocuklarından korunma yolları tarif ediliyor!... Millete başınızın çaresine bakın diye uyarılar yapılıyor!...
Sizler yukardakiler, sizler ne yapıyorsunuz?
Apo alçağına götürsün diye denize çiçek atanlara karşı, kapkaççılara karşı, tinercilere karşı,seri katillere karşı vatandaşın tek güvencesi olan polis gücümüzün, elini kolunu bağlayarak insan haklarına uyum sağladığımızı mı sanıyorsunuz?!...
Yarın, öbürgün biz de tv'lerde izlediğimiz ve kahkalar atarak güldüğümüz japon polisi gibi, ateş hattına canı pahasına saldırabilen kahraman emniyet güçlerimizin ekmeklerini korumak için, yargı önünde suçlu çıkmamak için suçludan kaçtığını görürsek şaşırmayacağım!...
Heyyyy! Yukardakiler, Ankara'dakiler; yoksa polisimizi bu duruma düşürmeniz içinde mi AB'den talimatlar aldınız?...
Emniyet Güçlerimizin caydırıcılığını kaybederseniz vallahi en başta sizlerin can ve mal güvenliğiniz kaybolacak!...
Evinden Özal'ın hediye ettiği silahları çalınan eski Millet vekili'nin çaresizliğini hatırlıyor musunuz ve bu olay sizlere hiç bir şey anlatmıyor mu?...
Bu kadar vurdum duymaz olamazsınız!...Milletin anarşinin kucağına terk edilmesine bu kadar zemin hazırlayamazsınız!...Böyle devam ederseniz; millet, sizin ak dediğinize kara diyecektir bilesiniz!...
Dünyanın hiç bir yerinde anarşi, sonsuza kadar kalıcı olamamıştır...Bizde de ilanihaye anarşi kalamaz...Bu millet ne yapar yapar sonunda anarşiyi yok eder...Ama yok etme süreci başlamadan başlamasına göz yumduğunuz anarşi, sizleri kesinlikle yok eder bilesiniz!...
Vahşi hayvanların hayvanat bahçelerinde en fazla saldırdıkları, terbiyecileri ve bakıcılarıdır!...
En vahşi hayvandan daha vahşi olan insan;anarşide yolunu açık bulursa ilk saldıracağı, kendilerine bu yolu açanlar olacaktır, bu insanın Kur'an-ı Kerim'deki tarifi ve fıtratı gereğidir...
Hırsızın, uğursuzun, nursuzun, bölücünün, hainin insan haklarını savunanlar; yarın asıl insanlar kendi haklarını savunmaya soyunduğunda, boy hedefi olacaklardır!...O zaman düşeceğiniz sahipsizliği, fark edemiyor musunuz?...
Sizin AB uğruna gözden çıkarmakta beis görmediğiniz millet; hala sizi korumak için gayret içindedir anlamıyor musunuz?...
Doğu vilayetlerimizde sanayi olmamasına, üretim olmamasına hatta ticaret bitmeye yüz tutmasına rağmen, günübirlik zenginler türemektedir; en rağbetteki iş tefecilik oldu!...Bölücü terör örgütünün dağıttığı paralar, tefecilikle millete dağıtılmaktadır, farkında değil misiniz?Bu konularda Erzurum ve kars Milletvekillerinden, bölgelerini bir dinler misiniz?...
100 doları olan yüz dolarıyla, yüz milyon doları olan yüz milyon dolarıyla kayıt dışı olarak tefecilik yapmakta ve her gün üçer beşer emlaklar, bu tefecilik yapanların, dolayısıyla terör örgütünün eline geçmektedir!...Bizler bin kilometre uzakta olmamıza rağmen bu işleri duyuyoruz da İç İşleri Bakanımız'ın bu işlerden haberi olmuyor mu?
Yoksa Alaaddin Çakıcı'nın basına da akseden sözlerindeki gibi, mide bulandıran işler mi var?Heyyyy!.. Yukardakiler....Heyyyy!.. Ankaradakiler; süratle aklınızı başınıza toplayın!...Sür'atle tedbirler koyun ve uygulayın...
Bu kadar vurdum duymaz olamazsınız!...Milletin anarşinin kucağına terk edilmesine bu kadar zemin hazırlayamazsınız!... Böyle devam ederseniz; millet, sizin ak dediğinize kara diyecektir bilesiniz!...Dünyanın hiç bir yerinde anarşi, sonsuza kadar kalıcı olamamıştır...Bizde de ilanihaye anarşi kalamaz...Bu millet ne yapar yapar sonunda anarşiyi yok eder...
Ama yok etme süreci başlamadan başlamasına göz yumduğunuz anarşi, sizleri kesinlikle yok eder bilesiniz!...Vahşi hayvanların hayvanat bahçelerinde en fazla saldırdıkları, terbiyecileri ve bakıcılarıdır!...
En vahşi hayvandan daha vahşi olan insan;anarşide yolunu açık bulursa ilk saldıracağı, kendilerine bu yolu açanlar olacaktır, bu insanın Kur'an-ı Kerim'deki tarifi ve fıtratı gereğidir...Hırsızın, uğursuzun, nursuzun, bölücünün, hainin insan haklarını savunanlar; yarın asıl insanlar kendi haklarını savunmaya soyunduğunda, boy hedefi olacaklardır!...
O zaman düşeceğiniz sahipsizliği, fark edemiyor musunuz?...Sizin AB uğruna gözden çıkarmakta beis görmediğiniz millet; hala sizi korumak için gayret içindedir anlamıyor musunuz?...Doğu vilayetlerimizde sanayi olmamasına, üretim olmamasına hatta ticaret bitmeye yüz tutmasına rağmen, günübirlik zenginler türemektedir; en rağbetteki iş tefecilik oldu!...
Bölücü terör örgütünün dağıttığı paralar, tefecilikle millete dağıtılmaktadır, farkında değil misiniz?Bu konularda Erzurum ve kars Milletvekillerinden, bölgelerini bir dinler misiniz?...100 doları olan yüz dolarıyla, yüz milyon doları olan yüz milyon dolarıyla kayıt dışı olarak tefecilik yapmakta ve her gün üçer beşer emlaklar, bu tefecilik yapanların, dolayısıyla terör örgütünün eline geçmektedir!...
Bizler bin kilometre uzakta olmamıza rağmen bu işleri duyuyoruz da İç İşleri Bakanımız'ın bu işlerden haberi olmuyor mu?Yoksa Alaaddin Çakıcı'nın basına da akseden sözlerindeki gibi, mide bulandıran işler mi var?
Heyyyy!.. Yukardakiler....Heyyyy!.. Ankaradakiler; süratle aklınızı başınıza toplayın!...Sür'atle tedbirler koyun ve uygulayın...
Millet artık söylenmeye başladı!...Bu milletin söylenmeye başlamasının arkası çok beter gelir!...Tarihten hiç mi haberiniz yok?!...Bu milletin ayranı kabarırsa anarşisti de, teröristi de,bölücüyü de, tefeciyi de bir kaşık suda boğar!...Bu boğma işleminde, köprünün altından çooook sular akar çooook!!!...Bunlar, asla tehdit falan değil!...Devletimizin giderek düşürülmeye başlandığı zaafiyete, milletin baş kaldırısıdır...Milletin hükümet edenlere ciddi uyarısıdır!...
Hep çok söyleriz, az işitirsiniz ama korkarım bu kez azcık ta işitseniz yetecek sanırım!...Veya yetmeli!...Çünkü tehlike artık sinsice gelmiyor!...Fısıltıyla konuşmuyor!...Naralar atarak ve ayaklarını yere vurarak geliyor!...Kapkaççılar, hırsızlar, dilenciler PKK'lı çıkıyor!...Bu gidişin sonunda anarşi var terör var!...
Yirmi yıldır alıştık derseniz o başka!...
Zaten Özal'da terörist başını Ankara'ya siyaset yapmaya davet etmemiş miydi?!...Özal döneminin bizlere hediyesi olan Irak'ın kuzeyindeki siyaset fahişelerinin günümüzdeki konumları da bize birşeyler söylemeyecek mi?...
Yaklaşık bir yıldır, söylenen millet; "Yakında bir siyasetçimiz, bana oy verirseniz anarşiyi ve kanunsuzlukları durdururum diyecektir..." demeye başlamıştı...Milletin öngörüsü, yine isabetli çıktı!..İstanbul'da bir yılda suç örgütlerini çökertirim diyen siyasilerimiz, çıkmaya başladı...Bunu söyleyen ve vaadeden siyasetçiye de ihtiyacımız var artık...
Yaklaşık bin yıl önce yazılmış,Kutadgu Bilig'den bir hatırlatma daha yapalım:
"Yasalarınıza uyarız, ama adil olursa...
Vergimizi öderiz, ama paramızın değerini düşürmezseniz...
Dostunuzu dost,düşmanınızı düşman belleriz, ama can ve mal güvenliğimizi sağlarsanız..."
Bu üç madde; devlet olmanın, devlet kalmanın olmazsa olmaz üç maddesidir.Bizden uyarması, bizden söylemesi!...
TEVEKKELTÜ A'LALLAH
Selam, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN

Perşembe, Aralık 22, 2005

BÜYÜK SENARİST İŞ BAŞINDA !...

Yine yeni bir şeyler oluyor !...
Büyük senarist;yeniden yeni birşeyler sahneliyor veya sahnelemeye hazırlanıyor !...
Avamdanım tamam!...
Sıradan, sivil bir Tük'üm ama bir şeyleri görüyor ve hissediyorum. Ülkemin yönetenler veya yöneticilik oynayanlar ne yaparlar diye de çok ciddi manada endişeler duymaktayım !...
Kimliğimizi çekiştirmeye alıştırdılar!...
Başımıza çuval geçirdi, üzerinden ayların geçerken olayı hatırlayamamamız için olmadık senaryolar sahneledi ve bize, başımıza geçirilen çuvalı unutturdular !...
Bir uzaktan kumandalı, "Dolma Kalem"in bir ödül uğruna milletine attığı iftirayı, bırakın devlet meselesi edilmeyi nerdeyse dünya meselesi yaptılar!...
Bu Pamukça yumuşağımız yüzünden; "Türkiye yargılanıyor!.." diyecek kadar Devletimizi, milletimizi tahkir ettiler!...
Irak'taki siyaset fahişelerinden tehditler duyduk, kaale almadılar demek istiyorum ama gayet ciddiye alındılar!...
İmralı sakininden tehditler aldık, talimatıyla parti kurulmasını izledik sadece!...
Hakkari'de, Mersin'de, İstanbul'da başkaldırı-isyan provaları yapıldı, seyrettik !...
Israrla; Türk-Kürt Çatışmasını tezgahlamak istediler ama -seven, sevmeyen herkesin teslim edeceği vakur bir davranışla- Devlet Bahçeli, Ülkücülerin tahriklere kapılmasına izin vermeyerek bu tarihi yanılgıyı engelledi...
Dedesinden şerefsizlik ve ihanet miras almışlar; televizyonlarımızda gözlerimizin içine baka baka milletimize,Devletimize hakaretler yağdırdılar; midelerimize kramplar gire gire biz seyrettik, işbirlikçiler ise haklarını savunuyorlar diyerek nerdeyse alkışladılar !...
Bunlar; kurbağayı, öldüğünü anlamadan yavaş-yavaş ısıtıp kaynatarak öldürme senaryolarıydı !...
Anlamadılar!...
Anladı ama görmezden, duymazdan geldiler veya !...
Önce izmir'e yakışıksız kimlikler yamamaya kalkıştılar !... Sonra inkar ettiler !... Olsun, inkar da bir şeydir !...
Ege'nin efelerini, atılan ilk kurşunun sahibi Hasan Tahsin'i unutmuşlardı !... Hatırlayınca da takıyyeye sığındılar bir daha !...
Bunları, olağandan sayabiliyorum !...
Ama senaryonun asıl heyecanlı sahneleri geliyor gibi !...
Muğla'da; sağcı-solcu adını koymaya çalıştıkları öğrenci çatışmaları sahnelediler... Bu çatışma sahnelerinin baş aktörleri, PKK'lılar olmasına rağmen adlarını solcular koydular!...
Solcular!...Neden susarsınız?...
PKK şövenist kürtçü bir illegal kuruluş deği midir?... Ne zamandan beri faşistler, şövenistler, ırkçılar solcu adıyla anılır oldular?...
Bu isimlendirmeye itira etmezseniz; 1980 öncesinde de içinizde barındırdığınız DDKO'cuları bilerek desteklediğiniz kanaatine varırım ki bunu düşünmek bile istemiyorum !...
Oyun; çok acemice sahneleniyor!...
Muğla'daki çatışma provasından sonra; Muğla'da ve izmir'de MHP ve DSP binalarının bulunduğu yerlerde bomba patlattılar!...
Ulusalcılarla-Milliyetçiler yani Ülkücüler güya işbiliği yapmışlar gibi tarif edilmeye çalışılıyor ya !...
Oysa biz; şimdinin ulusalcılarının, 1980 öncesi birer uzaktan kumandalı, işbilikçiler olduklarını asla unutmadık, unutmayacağız da !...
12 Eylül öncesinin meşhur ulusalcılarından, 68 kuşağından Türkiye'de elit(!) olmayan, televizyonlar arasında ve uzaktan kumandalı medya karteli arasında -milyon dolarlarla- transfer olmayanını hatırlayanınız daha doğrusu bileniniz var mı?...
Biz bu Ulusalcı-Milliyetçi ittifakı tuzağına düşmeyiz ağalar!...
Akıllı olun!...
Bu milletin asıl evlatları olan Ülkücülerin, her zaman teyakkuz içinde ve vakarla olayları izlediklerini, unutmayın !...
Ülkücü Hareket; Genel Başkanlarının, müteyakkız ve sağ duyulu direktifleri ve yaşadıkları kıyamete eş değer olaylardan kazandıkları deneyimlerle, bu oyunlarda artık konu mankeni edilemezler !...
Olayları, kurt sabrıyla izlediğimizi bilesiniz !...
"Çakalların kurt taklitlerinin leş görünceye kadar" olduğunu, yaşadığımız 15-20 gün içerisinde bir kez daha izledik !...
Haaaa!...
Bu arada; soğuk savaşın kesinlikle bittiği, tek taraflı ABD emperyalizminin kontrolündeki dünyada, sadece Türkiye'de mi hala beşinci kol faaliyetleri devam ediyormuş gibi bir izlenim yaratılmak isteniyor acaba?...
Pentagon kokan, metal fırtınayı ne kadar kaale aldıysam, son günlerin Kurtlar vadisi'ni de o kadar kaale alıyorum!...
Evet hamasete ihtiyacımız var!...
Bunu hep söyledim ve hep söyleyeceğim... Ama ABD'nin veya AB'nin pompalayacağı hamasetten ürkmeyi bırakın, iğrenirim!...
3 kasım seçimleri öncesinde, Erzurum'da yaklaşık iki ay "Jinsa" diye bir İsrail asıllı, Amerikan Yahudi locasından bahsetmiş ama dikkatleri çekememiştim!...
"Kurtlar Vadisi" adlı dizinin yayınlandığı TV kanalının patronuna, Jinsa'nın verdiği "Kristal Kartal" heykelciğini hiç unutamıyorum!... O heykelle ödüllendirilen ve desteklendiğini sandığım patronun da, o günden sonraki rahatlamalarını da hep endişeyle izliyorum !...
Şimdi "Jinsa"dan ödüllü bir patronun televizyonunda, hamaset adına bir şeyler yapılıyor !...
Türk Milleti !...
Allahı'nı seversen, dağlar gibi yığdığın kemiklerinden nadim ol ve kendine dön !...
Kahramanlarını sahipsiz bırakma!...
Milli kahramanlarımızdan Denktaş'ın çok açıkça verdiği mesajları, duymazdan gelemezsin !...
Bir kere vermeğe başladık mı Haçlı'nın istemesinin sonu gelmez !...
"Liyakat Madalyalı"lardan bize bir hayır yok gibi !...
Demokrasinin en kuvvetli organı olan, siyasi partiler içinden doğru seçimi yapmak zorundayız...
Türkiye'de ABD'ye rağmen siyaset yapanlara, yetki vermek zorundayız... "Bağımsızlık karakterimiz" ise bunu yapmaya mecburuz...
Pentagon'un, Jinsa'nın, AB'nin, Haçlı'nın ve onların işbirlikçilerinin elele vererek icat ettikleri "İnadına..." sloganını, inadına tersine çevirmek zorundayız!...
Hep beraber, bir kere de "İnadına MHP!.." diyebilsek, inanıyorum ki makus talihimizdeki döngüyü sağlarız...
Tabi, bu benim kanaatim...
Sana saygılıyım Milletim, çünkü seni çok seviyorum. Ben bir Türk'üm ve hançeremi yırtarca "Ne mutlu Türk'üm diyene.." diye de haykırırım...
Çünkü büyük senarist, yeniden iş başında ve ben endişeliyim!...
TEVEKKELTÜ A'LALLAH...
Selam, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN
tokkali@gmail.com
tokkali@mynet.com
tokkali_53@hotmail.com
tokkali_53@yahoo.com
http://maslan.blogspot.com

ARZ-I HALİMDİR !...

Değerli Grup Müdavimleri, Kıymetli Grup Yöneticileri;
- izinsiz- gruba düşen yazılardan adreslerini alarak rahatsız ettiğim Kıymeti İnsanlar;
Bu yaşadığımı, rüyamda görseydim -inanın- inanmazdım!...
Yaklaşık beş yıldır, Erzurum'la ilgili ulaşabildiğim grupların müdavimiyim. Kalemim de yaklaşık 25 yıldır elimde!...
Elbette kendimi methetmek gibi bir abesle istigal etmeyeceğim...
Ama yıllardır, bu fakırin kalemine ihtiram gösteren Gönül Dostlarım hamdolsun ki varlar !...
Ben, bir Erzurumlu değilim. Ama hayatım boyunca -ki yaşım 55'e dayandı- benim Erzurum ve Erzurumluları sevdiğimin milyonda biri kadar Erzurum ve Erzurumluları seven bir Erzurumlu ile de tanışmadım...Erzurum'un eniştesiyim, Erzurum çocuklarımın dayıları...
Başka bir şeydir erzurum'u sevmek. Ve bu sevgi sadece yaşanır, anlatılması mümkün müdür bilmem...
Erzurum gibi; milli ve manevi değerlerin, -dünyaya inat- korunduğu bir ilim şehrinin adına gruplar, elbette olacaktı ve oldu...
Bu gruplara neler yazıldı, neler!...
Erzurum değerlerine saldırıldı, manevi ve milli değerlere saldırıldı !...
Lisan-ı münasiple yazılanların tamamına yakınına, düşüncedir ve açıklanmalıdır diyerek tahammül göstermekten öte ciddiye alarak cevaplar vermeye çalıştım ve bu yürek ve hoşgörünün sahibi kalemleri de grubumuzda tanımakla müftehirim...
Fikri münazalarda ne kadar tahammüllü, kişisel münakaşalarda ise ne kadar tevazu ve sabır sahibi olduğumu; okuyan dostlar elbette teslim edeceklerdir...
Kalem erbabı, cesurdur Dostlar!...Suskunluğumuz hep cesaretimizden olmuştur!..
Aynı zamanda hassastır da kalem erbabı...
Kibirli değildir ama mağrurdur...
Gruplara yazı yazarken; kimsenin bir çıkarı olduğunu düşünmek bile abes!...
Hangi konuda yazarsa yazsın, ne söylerse söylesin; zamanını gereksiz yerlerde geçirmektense, toplum adına bir şeyleri kendine dert edinip buralara yazı yazanlar alkışlanmalı değil midir?...
Fikri yapımı asla saklamadım, saklamaya tenezzül ve tevessül de etmedim!...
Herkesin bir derdi var elbette...
Ben fakırin derdi de; ülkemin hali, Devletimin hak etmediği halde düşürüldüğü zevali, milletimin eline fırsat geçen siyasilerin tamamına yakınınca benzer tavırlarla muhatap edilmesi...
Birilerine göre bu saydıklarım, dertten sayılmayabilir !...
Bölücülüğe, parçalanmışlığa, mandacılığa, maddi manevi esarete,birilerinin adamı olmaya,Türk-İslam bütünlüğüne saldırılmasına, oldum olası kafa tutarım...
Ve bu tavrımı, bu tarzımı, her ortamda belli ederim!...
Allah(c.c.) adıyla din dışı davrananlara, İslam arkasına, Ümmet arkasına, Erzurumluluk arkasına, Dadaşlık arkasına saklanarak neler söyleyenlere tahammül ettik bu gruplarda !...
Değerli Grup Üyeleri;
Sizlerden defaatle özür dileyerek, Grup Yöneticilerine azıcık siteme niyetliyim!...
Haşa kimseye küsmedim!...
Küsmeğe tevessül ve tenezzül de etmem...
Ama parti propogandası yapıyorum diye beni tard etmek ne kadar demokrat ve ne kadar erkekçe bir tavırdır?...
Bu memlekette; yaygın basın ve uzaktan kumandalı medyada Askerimizle teröristi emsal gösterilebiliyor(!)ken, Ordumuza işgalci denilebiliyor(!)ken, alt-üst kimlik teraneleriyle kimliğimize hakaretler ettirilirken, bütünlüğümüze saldırılar yapılırken ve yaptırılırken, ve bütün bunlar İmralı sakininin talimatıyla kurdurulmuş bir parti adıyla yapılırken,bir başka partinin genel başkanı ağzından Dinimiz üst kimlik ve çimento olarak isimlendirilerek bu bölücülüklere pirimler verdilirken; biz, milli olduğuna inandığımız, Ulusal olduğuna inandığımız Yerel basın'dan ve buralarda da gruplar vasıtasıyla sesimizi duyurmaya çalışmışsak, çok mu büyük kabahat işlemişiz?!...
Benim bildiğim; Erzurum'un en solcusu, batının en milliyetçisinden daha milliyetçidir!... Yaşımla beraber gördüklerimle buna defaatle şehadet ederim...
Elbette tavırlıyım!...
Tavrımın adı belli: ben Miliyetçiyim. Sadece milliyetçilikle de iktifa etmem Ülkücüyüm.
Erzurum'u severim,Erzurumluyu severim,memleketimi severim, memleketlilerimin sevdiklerini de severim, sevmedikleri ise otomatikman hasımlarımdır ve bu benim yaşama tarzımdır...
Fincancının katırlarını ürkütmek gibi de bir alışkanlığım var!...
Ben fakıri sevenlerin de, sevmeyenlerin de hareket kaynaklarının bu özelliğim olduğunun da bilincindeyim...
"İlla Dostun gülü yaraladı beni."
Karakterim ve kalemim yüzünden ne ikballer kaybetim, yüksünmedim!...
Çektiklerime; Rabb'im'in nasibidir diyerek tevekkülle şükrettim!...
Haşa hiç ama hiç şikayetlenmedim.
Fikri donanım ve karakter yapımı kazandığım Erzurum, hayatımın vaz geçilmez değerlerindendir...
Erzurum'da olmasaydım büyük bir ihtimalle Ülkücü de olmazdım!...
Yolumu 1968 yılında Erzurum'a düşüren, kişilik ve fikri donanımımın Erzurum'dan alınmasını nasibeden Rabb'im'e hep şükrettim ve şükretmekteyim...
Şimdi Erzurum adına kurulan gruplardan, Erzurum donanımlı bir kalemi tard ediyorsunuz!...
Eeeh!... Canınız sağ olsun Yarenler!...
Canınız sağ olsun Erzurumluluktan geçinenler!...
Her şeye rağmen, her yerde Erzurum ve Erzurumlu sevdama devam edeceğimin bilinmesiyle;
Gruptan tard edilinceye kadar, ısrarlı tavrım ve tarzımla incittiğim herkesten özürler dilerim...
Kendi kulvarımda, kendi "Meydan"ımda kendim çalıp kendim oynamaya devam edeceğim...
Doğudan Doğan Güneş Gazetesi'nde; sevdiklerimle ve beni sevmeyen ama Erzurumlulukları yüzünden ısrarla seveceğim hemşehrilerimle birlikteliğime şerefle devam edeceğim...
Grup Yöneticilerinin haricinde herkesten haklarını, helal etmelerini rica ediyorum...
Grup Yöneticilerine ise hakkımı helal ederek Allah'a emanet ediyorum...
TEVEKKELTÜ A'LALLAH
Selam, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN

Pazartesi, Aralık 19, 2005

SUSMAYACAĞIM,"İNADINA MHP"...

Yoksa bende mi sussam!...
Nasılsa; sükut ikrardan sayılıyor...
Nasılsa susana bir şey olmuyor !...
Nasılsa susana sıra falan gelmiyor !...
Oldu, tamam ! Ben de susayım !...
Nasıl olsa işsiz suskun. Aşsız sessiz!
İşgaldeki memnun,işgalci yeni işgallerin hayallerinde!...
Alan memnun, satan sessiz !...
Bu kadar suskun sessizi atlayan sıra, sadece bana mı gelecek?!...
Galiba,"Susma sustukça sıra sana gelecek.." diye yıllardır halkın beynini götürenlerden davacı olmam gerek!...
"İnsanlar zalimi görüpte elinden tutarak mani olmazlarsa Allah'ın onlara kendi katından umumi bir azap göndermesi yakındır. Hz.Muhammed(s.a.v) " hadisini,Kur'an-ı Kerim Ve Açıklamalı Meali'ne koyduran Diyanetten davacı olmalıyız galiba !...
" De ki: pis ve kötü ile temiz ve iyi bir değildir.Pis ve kötünün çokluğu tuhafına gitse (yahut hoşuna gitse) de (bu böyledir). Öyleyse ey akıl sahipleri! Allah'tan korkunuz ki kurtuluşa eresiniz. -Maide 100-" Ayet-i Celile'sinin altına; "Bu ayet İslam'ın kemiyetçi değil, keyfiyetçi olduğuna delallet etmektedir. Aranacak olan çok değil iyi, temiz ve helal olandır." şeklinde izahat koyduran dini otoritelerden de şikayetçi olmalıyız !...
Korkmayıııın !...
Korkmasınlar! Bu kadar olandan sonra, bu dünyada susmak üzereyim desem de, davacı olacaklarımla davamı, ahrete saklayacağım !...
Dün söylediklerini bu gün inkar ederek tam tersini söylediler, herkes sustu !...
Alt-üst kimliklerle kimliğimizi, kişiliğimizi alt-üst ettiler, herkes sustu !...
Atatürk'e saldırıldı, ses yok !...
Bayrağa hakaretler edildi, ses çıkarmak yasak !...
Atatürkçü geçinenler; ölmüş Muhteşem Türk Atatürk'ün dahi itiraz etmekten öte kabullendiği ve kabullendirdiği "Peygamber Ocağı" tarifine karşı çıktılar, herkes sustu !...
İstikbalin genel Kurmay Başkanı ve bir-iki söylemiyle milletin gönlüne giren bir Paşamız; anlayamayacağımız bir zaman ve zeminde ABD'den 'Liyakat Madalyası' aldı, herkes sustu!...
Benim gibi milletin aslı, devletin asli unsurları olan birkaç kişi; kendi çöplüklerimizde, kendi ortamlarımızda, -hiç değilse- kendimiz çalıp kendimiz oynayalım mantığıyla, keleynaklığa soyunarak haykırmak istedik, sesimizi duyurmadılar !..
Parayla istihdam ederek yazdırmak isteyen Yaygın basın tekliflerini reddedip, rica ile, tavassut ile kendi meydanlarımızda seslenelim diye uğraştık, -herhalde- engellediler !...
Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da DEHAP'lı 56 Belediye Başkanı, İmralı sakini, bölücübaşının talimatıyla kurulan DTP (Demokratik Toplum Partisi)'ne katıldı. Sessizce izliyoruz ! Elbette izleyeceğiz. Adamlar Demokratik Cumhuriyet haklarını, insan haklarını kullanıyorlar !..
Türk Milleti kimliğinden rahatsız olan ama Türk soyadını, dededen babadan miras alarak taşımaktan rahatsız olmayan Ahmet Türk, Irak'taki federasyon arayışlarından bahsederek; "Bu onların kendi talebidir.Türkiye'de de Kürtler elbette geleceği ile ilgili bir belirleme yapma, bir talepte bulunma hakkına sahiptir.Biz buna Demokratik Cumhuriyet Projesi diyoruz.Bu da kaderini belirleme talebidir." diyor ses çıkarmaktan vazgeçtim, alkışlar alıyor !...
Bunlara, susmak yasak!...
Bize ise konuşmak !...
Ben böyle yasağı da tanımam, böyle yasayı da !...
Milli Egemenliğimi hedef alan -açık- düşmanlarımın, adı ABD'de olsa, AB'de olsa, çıkarlarına ters düşmeye başlayan siyasilerimizden vazgeçme davranışlarına baş kaldırırım ! Onlar istiyor diye, onlar vaz geçtiler diye, onlara kötü olan herkesi baştacı ederim. Sonra kendi hukukum ve yasalarımla hesaplaşmak üzere!...
Şimdi herkese sesleniyorum.
İnadına haykırıyorum!...
Milli refleks olan biz yerel basından seslenen milli seslerin duyulmasına kim engel oluyorsa veya engel olduğunu zannediyorsa; bilmeliler ki biz yerel kalemler olarak, "Dolma Kalemler"den daha fazla ses çıkarıyoruz!...
Bizim sesimiz, seslendiğimiz kulaklardadır. Sesimiz de millidir, duyan kulaklarımız da...
Atamızdan bize yadigar kalan sistemin, Cumhuriyetin, demokrasinin içinde Türk Milliyetçileri olarak, Ülkücüler olarak; meşru zeminlerde, "Herkesin inadına MHP" diye haykırmaya devam edeceğiz !...
Yalnız olmadığımı biliyorum. Teşkilatlarımızı Teşkilatı; Genel Başkanlarımızı Genel Başkanı bilen sayısız ülkücüleriz biz !...
Her Ülküdaşım; kendi beldesinde, kendi bölgesinde üzerine düşeni fazlasıyla yapmaktadır, yapacaktır...
Ben de yapacağım !...
Susmadım, susmayacağım !... Şimdiye kadar susturulamadım, susturulmayacağım!... Haksızlık karşısında susmanın küfre ortaklık olduğuna iman etmişim çünkü...
Kim, nerede, ne zaman, nasıl yaparsa yapsın; sesimizi azaltmak için ne lazımsa yapsın, hiç bir şey yapamazsam da penceremden ayaklarımı sarkıtacak, Bozkurt işaretimi ısrarla çakacak ve "İnadına MHP" diye haykıracağım...
Herkesten önce, deve kuşu misali kafalarını kuma sokup görülmediklerini zanneden Ülküdaşlarım duyuncaya kadar !...
Birilerine öfkelenip susacağımızı zannedenlere, bir daha haykırarak diyorum ki; "İnadına,inadına, inadına MHP"...
Seçilen kim olursa olsun, meclise kim giderse gitsin, yeterki Ülküdaşım olsun.
Ne adının önemi var bende, ne de teşkilatlarımızdaki görevlerinin...
"Önce onların, sonra herkesin, sonra hainlerin, sonra bölücülerin, sonra alt kimlik vehmedenlerin tamamının inadına MHP..."
TEVEKKELTÜ A'LALLAH...
Selam, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN

Pazar, Aralık 18, 2005

BAŞKA YOL BİLMİYORUM !...

Dünyada; çok ciddi, çok sert mes'eleler tartışılıyor, olaylar oluyor.
Ama bizim "Pamuk" gibi yumuşak mes'elelerimiz varken, bu ciddi olaylarla, ciddi mes'elelerle ilgilenerek kaybedecek zamanımız mı var?!...
Bizim "Pamuk"ça yumuşak ama çok önemli mes'elemiz yüzünden atladığımız, atlattırıldığımız olaylara bir göz atalım isterseniz.
İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinecad, yahudilere karşı avrupalıların soy kırım suçunu, insanlık suçunu işlediğini hatırlatarak; "Madem yahudi soykırımı suçunu siz işlediniz, bunun cezasını neden Filistin ulusu ödüyor? bedeli siz avrupalılar ödemelisiniz. Ama Yahudi Soykırımı, İsrail'i İslam dünyasının merkezinde yaratmak için Avrupa tarafından üretilen bir efsane." diyor!...
Düz mantığıma ters gelmeyen aksine oldukça mantıklı gelen bir söylem...
Ama bu kadar doğru da olsa Hristiyan alemini ayağa kaldırmaya yetiyor!...
Almanya, Fransa, İngilter gibi pek çok Avrupa ülkesi hemen ve çok sert dillerle İran'ı kınayabiliyorlar!...
En sert çıkışı ise Hristiyan Dünyasının silahşörü ve dünya jandarması Amerika yapabiliyor. ABD Dışişleri Bakanı Rice, İran'ın Ortadoğu istikrarı için önemli bir sorun haline geldiğini ve uluslararası toplumun bu soruna çözüm getirmesi gerektiğini belirterek; " Bu açıklamaları, İran'ın uluslararası toplumun dışında bir ülke olduğunu gösterdi." diyebiliyor!...
Bundan bir gün öncede İsrail Başbakanı Şaron'un, İran'ın nükleer tesislerini Mart 2006'da vurulması için ordusuna emir verdiğini, okuyoruz!...Haçlı, Irak'ı örnek göstererek İslam alemini tehdit ediyor!...
Durun daha bitmedi!...
Avrupa parlementosu; bizde AB'ye girişimizi engelleyen en önemli demokrasi ve insan hakları ihlali sayılan telefonların dinlenerek kayıt altına alınması uygulamasını, kendilerinde serbest bırakan yasayı onaylıyor!...
Bu arada ABD Savunma bakanlığı Pentagon; çeşitli ülkelerde Amerikan yanlısı propoganda ve yayın yaptırabilmek için 400 milyon dolarlık bütçe ayırıyor!...
Bizim "Pamuk" gibi yumuşakça kaynaklı mes'elelerimiz olmasaydı, bu hazırlıklar bizim için yapılıyor diye bir komplo teorisi de ben üretebilirdim.
Ama daha bu emperyalist uygulamalar faaliyete konulmadan, "Pamuk"ça yumuşağımızın mahkemesinde Avrupa parlementerleri ve işbirlikçileri "Türkiye yargılanıyor!.." diyebildiler!...
Allahınızı severseniz bize ne oldu?...
Ahmedinecad'ın dediği gibi Yahudilere karşı soykırım insanlık suçunu işleyen Almanlar yargılandılar mı?...
Filistin'de soykırım uygulayan "Terörist Devlet" İsrail yargılandı mı?..
Irak'a demokrasi getireceğiz uyutmasıyla işgal eden ve soykırım uygulayan ABD ve İngiltere yargılandı mı?...
İçi diken ve kin dolu, pamuk olmadığı belli olan, milletine-devletine bir ödül uğruna iftira ve hakaret edebilen birini yargılıyoruz diye, bizi kim yargılayabilirmiş?!...
"Keçi suyu bulandırdı!.." bahanelerine hazırlıklar var!...
Bir-iki Milletçe söyleminden dolayı, kamu vicdanında beklenen bir komutan tarifi kazanmış bir komutanımızın da -bu arada- ABD'den "Liyakat Madalyası" almasını da anlayamadığımın bilinmesini istiyorum!...
Bir şeyler oluyor!...
Yeni birşeyler hem de gözümüzün önünde tezgahlanıyor!...
Sözlerini ciddiye aldığım bazı kaynaklar; Büyükanıt Paşa'nın ABD'ye davetçileri olan çevrenin, AKP'den umduklarını bulamayan ve bu yüzden de AKP'den vaz geçen ABD Lobileri olduğunu, AKP'den kurtulmak için ne lazımsa yapmak üzere faaliyetlerin başlatıldığını söylüyorlar!...
Yarabbi aklıma mukayyet ol!...
Bu kadar mı müstemleke olduk ta benim mi haberim yok!...
Başbakanımızı ABD'mi tayin ediyor?...
İşgale uğrayan Irak değil de biz miyiz yoksa?!...
İnandığım kaynaklara göre,-dikkatlerinizi çekerim- ABD bizi AKP'den kurtamak istemiyor!...Kendi kurtulmak istiyor!...
Bu kaynaklar; bu söylediklerini saklamaya gerek duymadan, halka açık her yerde dillendirebiliyorlar!... Hatta daha Pentagon'un yeni harcayacağı milyon dolarlar piyasaya sürülmeden, ulusalcı kalemlerden bu bilgileri yazmalarını bile isteyebiliyorlar!...
Onlardan önce ben yazayım!...
Ama bir şeyin de altını çizerek; biz Millet olarak, çok kızdığımız, bizi çok inciten Recep Tayyip Erdoğan'ı bile ABD'ye karşı yalnız bırakmayız!...
Hatalıysa da, suçlu ise de, Türk kimliğinden rahatsız olsa dahi Recep Tayyip Erdoğan, bizimdir!...
Hata yapsa da Başbakanımız'dır!...İlk seçimlerde hatasından dolayı gerkeni, biz yaparız... Suçluysa -daha öncekileri olduğu gibi- biz yargılarız!...
Bizim ne ABD'nin ne de AB adındaki Haçlı'nın getireceği demokrasiye ihtiyacımız yoktur!...
"Biz biliriz bizim işlerimizi
İşimiz kimseden sorulmamıştır." diye onlarca yıl önceden dünyaya bildirimizi yapmışızdır!...
Bu bildirimizdeki ısrarımızla da;
ABD'nin inadına MHP!...
AB'nin inadına MHP!...
Hainlerin inadına, bölücülerin inadına, dededen ihanet miras almışların inadına MHP!...
Teredenlerin, değişenlerin, gelişenlerin inadına MHP!... demeğe, gününden önce başlamış bulunmaktayız!...
Durmayacağız, durmamalıyız... Susmayacağız, susmamalıyız...
Korkması gerekenleri korkutuncaya,Devlet-Millet uyumunu yeniden sağlayıncaya kadar...
Dostlar; başka bir yol bilmiyorum!... Bilen varsa Allah rızası için benimle de paylaşırlar mı?
TEVEKKELTÜ A'LALLAH
Selam, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN
tokkali@gmail.com
tokkali_53@hotmail.com
tokkali_53@yahoo.com
tokkali@mynet.com
http://maslan.blogspot.com

Cuma, Aralık 16, 2005

VALLAHİ DURMANIN ZAMANI DEĞİL !...

Bilenler bilirler, bilmeyenler için bir daha ikrardan da şeref duyarım: "Ben aklım kesti keseli Ülkücüyüm."
1967-1968 yıllarında "Türkeşçi" olarak çıktığım siyasi görüş yolculuğumda; nasıl, ne zaman ve kim tarafından yapıldığını anlayamadan Ülkücüleşenlerdenim...
Sonra bizleri, Türkeşçilik'ten Ülkücülüğe taşıyan güç ve iradenin de Başbuğumuz olduğunu anlayanlardanım...
Duruşumda, Ülkücü edamda hayatımın hiç bir döneminde tavizim olmadı...
Duruşumu bozmamak inadındayım!...
Nefesim kesilinceye kadar "İnadına MHP" diye haykıracaklardanım...
Bütün Ülküdaşlarımı da "Durmanın zamanı değil !" diye uyararak, tahrik ederek "İnadına MHP" diye propogandistliğe davet ettim. Edeceğim de...
Tabi soru cevaplarla bu "İnadına MHP" sloganımızı hafızalara kazımaya gayret ederek...
Kimlerin inadına? MHP'li olmayanların!...
Kimlerin inadına? MHP'yi sudan bahanelerle terk edenlerin!...
Kimlerin inadına? Ülkücülüğün banisi, siyaset sahnesine sokan tek ismi olan başbuğumuz'un; " Her Ülkücü otomatikman MHP'lidir." tarifini, buyruğunu, vasiyetini inkar edenlerin!...
Kimlerin inadına? MHP'yi niye terk ettiğinin kendileri de farkında olmayan ve gittikleri derme-çatma siyasi barakalara neden gittiklerinin de farkında olamayan ve MHP'li olmadıkları için asla "Ülkücüyüm." deme hakları olmayan, Ülkücülükten geçinenlerin inadına!...
Herkes, Miliyetçi olabilir!...
Herkes, Türkçü, Kürtçü, bilmem neci olabilir!...
Herkes; sağcı, solcu, ümmetçi, liberal, kapitalist, faşist olabilir!...
Herkes; sosyal demokrat, demokratik solcu, komünist, inançsız, renksiz, ateist olabilir!...
Herkes; değişerek gelişenlerden, dününü inkar edenlerden, dünkü yol arkadaşlarını terk edenlerden olabilir!...
Herkes; her istediği ortama girebilir ve girdiği ortam gereği istediği siyasi gömleği giyinebilir. İstediği siyasi kimliğe bürünebilir...
Amaaaa asla ve kat'a MHP'li olmayan hiç kimsenin "Ülkücüyüm." demeye hakkı yoktur!...
Ülkücülük, MHP'liliği; MHP'lilik Ülkücülüğü şart koşar. Bu olmazsa olmazdır!...
"Eski Ülkücü!" kavramına, uydurmasına, iftirasına da karşı çıkarım!...
Ülkücü ve Ülkücülük eskimeyen, asla eskitilemeyen ve eskitilememesi gereken bir direncin adıdır...
AKP içindeki MHP kökenliler için, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin; "...onlar da orada kalıp milletle hesaplaşsa daha iyi olur." şeklindeki yorum tavsiyesini; diğer sağcı-milliyetçi-ulusalcı partilerde olan ve "Eski Ülkücü" kimlikleriyle arz-ı endam edenler için de Ülkücü Camia söylemektedir.
MHP'de olmayan eskimiş MHP kökenliler de bulundukları yerde kalarak hem milletle hem de ülküdaşlarıyla yüzleşmek zorundadırlar!...
Tercih hakları yarı yarıyadır.
Ya sessiz sedasız terk ettikleri saftaki yerlerine döneceklerdir, ya da terk ederek gittikleri yerde kalarak milletle ve -eski- ülküdaşlarıyla yüzleşeceklerdir...
Son aylardaki "İnadına MHP." sloganım ve bu slogandaki ısrarcılığım yüzünden, -sanal ortamlarda- şahsımı hedefleyen sitayişlere, sitemlere ve taarruzlara muhatabım...
Buradan ve her yerden ısrarla diyorum ve diyeceğim ki:
Terk ettiğiniz safa dönmek hakkınız vardır.
Ama Rahmetli Osman Yüksel Serdengeçti'nin edep ve adabıyla!...
Serdengeçti'nin edep ve adabını, bir daha hatırlayarak kendini de bir daha rahmetle yad edelim...
Serdengeçti, Başbuğumuz'a küser ve MHP'yi terk eder. O zaman kendine yakın zannettiği Milli Selamet Partisi'ne gider. Bilmeme rağmen anlatmayacağım bir sebeple MSP'den tekrar MHP'ye döner. Gidişi ile dönüşü arasındaki zaman sadece kırk gündür.
O tarihlerde ben, İstanbul'da öğrenciydim. Bir iş dolayısıyla Ankara'ya gelmiştim. Bahçeli'deki MHP Genel Merkezine de uğramam lazımdı.
Serdengeçtiyi'de "Mabetsiz Şehir" adlı risalesinden biliyordum ama tanımıyordum.
Genel Merkez binasının bahçe kapısı önündeki bir sohbeti hatırlıyorum.
Bahçe kapısı önündeki ağaca yaslanarak, rind bir halde, boynu bükükçe bekleyen birine, Teşkilatın ileri gelenlerinden bir iki kişi;
- Serdengeçti!.. Neden burada bekliyorsun içeri girsene... dediler.
Ben Serdengeçti adını duyunca dikkat kesildim. Serdengeçti'yi de tanıyacaktım!...
- Ne kolay!.. Buradan uzak kırk günün kefaretini ödemeden ne kolay!... diye cevaplayan Serdengeçti, nazarımdaki adıyla müsemmalığını silinmeyecek şekilde pekiştirmişti...
Şimdi, herkes gelmeli.
Gelen her Ülküdaşımıza saflarımızda ve yüreklerimizde yer var!...
Hatta onlardan habersiz yuvalarını asla soğutmadık bile...
Ama edeple gelmeliler. gelip sadece safa girmeli ve Davalarına bıraktıkları yerden devam etmeliler...
Kendilerinden, teşkilatlarımızdan uzak geçirdikleri yılların kefaretini de istemeyiz!...
Herkese dediğimiz gibi onlara da durmanın değil "VALLAHİ DURMANIN ZAMANI DEĞİL !..." deriz...
Çünkü; " AKP tasfiye edilmezse, korkarım Türkiye tasfiye edilir." endişesini yürekten paylaşıyoruz...
TEVEKKELTÜ A'LALLAH...
Selam, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN
http://maslan.blogspot.com
tokkali@gmail.com
tokkali_53@hotmail.com
tokkali_53@yahoo.com
tokkali@mynet.com

Çarşamba, Aralık 14, 2005

DURMANIN ZAMANI DEĞİL !...

İnsanoğlunun; heyecanlanınca, coşunca hayallere dalması, olağandır her halde...
Yaklaşık dört yıldır -siyaseten- heyecanlandığım, coştuğum anlar sayılıdır ve bu sayılı coşkularımı da -medya ve yaygın basının ısrarla gizlemesine rağmen- MHP Genel Başkanı Dr.Devlet Bahçeli'ye borçluyum...
Takıyyeyi, ilm-i siyaset olarak algılayan veya öyle algılanmasını isteyen AKP'lilerce bugün söylenenin yarın reddedilmesi yüzünden -Başbakan'da dahil- AKP'lilerin ne dediklerine önem vermiyorum. Çünkü söylenen sözde ısrar noktasında, AKP'lilere güvenim kalmadı !...
14 Aralık 2005 tarihinde MHP Genel Başkanı Dr. Devlet Bahçeli; tabiri caizse bir medya ve gazeteciler ordusuyla kahvaltılı bir söyleşi yaptı...
Akşam haberlerinde kanal kanal dolaşarak bir hal oldum !...
Hiç bir televizyon, bu basın toplantısından bahsetmedi!... Bahsetmezlerdi çünkü onlara haber yapma görevi değil, AKP'nin Başbakan'ın ağzından kırdığı potları tesbit ederek Recep Tayyip Erdoğan'a ulaştırmaları görevi verilmiş sanki !...
Böyle olmasını beklediğim için şaşırmadım bile !...
Hafızam, beni 1999 seçimleri arifesine götürdü. Medya ve basın yine ağız birliği ile MHP'den bahsetmeme kararı almışlardı. Tek satır heberini, tek dakikalık görüntülerini vermiyorlardı. Ama "Fısıltı Gazetesi" tirajının zirvelerinde dolaşıyordu. Çünkü bütün Ülkücüler, potansiyel birer MHP propogandisti idiler!... Türkiye'nin neresinde, MHP ne yapıyorsa hemen telefonlarla, anında Türkiye'nin her yerine iletiyorlardı...
Türkiye'de hiç bir medya patronunun veya gazete sahibinin üç milyon muhabiri yoktur, olması da mümkün değildir. Ama MHP'nin üç milyon taban taraftarı, üç milyon Ülkücü Ordusu vardır...
Şimdi bu "Ülkü Ordusu"nun, bir dakika bile boşa geçirecek zamanı yoktur.
MHP Genel Başkanı'nın -taraflı tarafsız herkesin övgüzünü kazanan- beyanat ve tavırlarını, anında ülke geneline yaymaları gerekmektedir.
Dün söylediklerinden bugün cayan Başbakan'ın tarifini Dr. Devlet Bahçeli'nin yaptığı ; "Hazırlıksız ve çok konuşan bir şahsiyet olarak dikkat çektiğini, konuşmalarında bir tutarlılık göstermediğini ve sözleri tartışıldığı zamanda kıvrak bir zekayla 'Ben bunu demedim, şunu dedim.' diye konuşan biri..." şekliyle ve süratle bütün ülkeye yaymaları gerekmektedir...
Bir siyasi hareketin kazanması, taraftarlarının özveriyle çalışmalarıyla mümkündür. Bu ülkeyi karşılıksız sevdiğini binlerce şehit vererek ispatlamış olan Ülkücülerin, "Lider Ülke Türkiye" projesinin gerçekleşmesi için partisine seçim kazandırmak gibi bir görevi olmalıdır.
Genel Başkan Dr.Devlet Bahçeli'yi suskun kalmakla itham eden ve yaygın basın ve medya sayesinde yaptığı yürekli ama devlet adamı tarzındaki açıklamalarını millete taşımak ta Ülkücülerin görevidir...
Millete Dr. Devlet Bahçeli'nin; "AKP tasfiye edilmezse korkarım Türkiye tasfiye edilir..." şeklindeki endişesini; Türkiye'nin Irak'ın bütünlüğü konusunda çok hassas olduğunu ama kırmızı çizgilerin AKP tarafından pas pas edildiğini söylediğini Milletin bilmesi gerekmektedir.
Siyaset rüzgarının yeniden MHP'ye doğru esişini sağlayan Devlet Bahçeli aleyhtarlarının bu aralar, olağan kongre süreci de başalatılmış olmasına rağmen susmaları da millete hatırlatılmalıdır.
Gündemin -medya kartellerince- kısıtlanmalara rağmen baş köşesinde yerini alan MHP'ye katılmak isteyen AKP'deki MHP kökenlilerin transferleri konusunda; "AKP'yi mecliste parçalarsak bir alternatif ortaya çıkmaz. Siyasi ahlakı yozlaştıracak uygulamalardan kaçınmalıyız. AKP'nin içinde MHP kökenliler varsa bunları transfer ederek iktidarı zayıflatmak yerine onlar da orada kalıp milletle hesaplaşsa daha iyi olur." şeklindeki vakur, bilgece ve dopdoğru tesbitlerini de millete taşımak Ülkücülere düşmektedir...
Dr. Devlet Bahçeli'nin; "1. Dünya Savaşı başlarken 4 milyon kilometrekare toprağı bulunan ülkenin, savaşın sonunda 3 milyon ikiyüzbin kilometre toprağını kaybettiğini, Misak-ı Milli Sınırlarını benimsemiş Türkiye'nin artık toprak kaybına tahammülünün kalmadığını; aradan geçen 82 yılda toprak miktarı aynı kalırken nüfus 11.5 milyondan 70 milyona yükseldiğini, Şimdi bizden toprak istenmekte, nüfusunda başkalaştırılması isteniyor, ne kum tanesinden vazgeçeriz ne de insanımızdan..." diye kükrediğini, seven-sevmeyen herkese duyurmak ta Ülkücülerin işi olmuştur...
AKP'nin iktidardan -meşru yollardan- gitmesinin ardından "Bir terörle mücadele kurumsal yapısı"nın kurulabileceğini ve bu anlamda MHP'nin Milletten görev istediğini de belirten Bahçeli'nin bu isteği de anlatılmak, yeterince açıklanmak suretiyle halka iletilmelidir...
Artık gün durma günü değildir...
Artık gün, susma günü değildir...
Her Ülkücü; Genel Başkanının söylediklerinden hareketle yeniden hareketlenerek propogandistliğine soyunmak zorundadır...
Ben Ülkücüyüm diyen herkesin de sür'atle MHP çatısı altına koşması, mecburiyettir...
Kendini bu mecburiyette hissetmeyen hiç kimsenin ama hiç kimsenin "Ülkücüyüm." deme hakkı yoktur....
MHP'de olmadan, başka yerlerde ve başkalarının himayesinde Ülkücüyüm demeğe devam edenlerin tarzı; gözü önünde kardeşi katledilirken seyredip sonra "Arkadaşım için canımı veririm." diyen korkakların sözleri kadar inandırıcı olacaktır...
Geç kalana safta yer de kalmayacaktır !...
Zaman varken, yol yakınken içinde azıcık Ülkücülük heyecanı taşıyanların MHP Çatısı altında saf tutmaları zamanı gelmiştir...
Devlet, hedef seçilmişken; sistem içerden ve dışardan tazyiklerle çökertilirken, güvenlik güçlerimizin can ve mal güvenliği tehdit edilmeğe başlanmışken ve Devletin Korunma refleksi olan Silahlı Kuvvetlerimize ağız birliği ile çirkince saldırılarak yıpratılmaya çalışılırken sessiz kalanların; küçük olsun benim olsun şeklindeki sığ mantıklıların peşinden koşanların süratle safta yerlerini almaları zamanıdır...
Geç kalana yer kalması da güç olacaktır !...
Geçmişimizin hatırına benden söylemesi...
TEVEKKELTÜ A'LALLAH...
Selam, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN
tokkali@gmail.com
tokkali_53@hotmail.com
tokkali_53@yahoo.com
tokkali@mynet.com

"DOLMA KALEMLER"E !...-2-

Genellikle yazı yazarken kendime yasak koymam...Kalemim; gönlümün hissiyatını, hamasetimin tezahürünü kağıda aktarır...Ama mantığım, hep iş başındadır...
MHP Genel Başkanı Dr. Devlet Bahçeli'nin, adıyla müsemma bir devlet adamı duruşuyla Ülkücülerin sokağa inmesini engellemesini, Türkiye ile beraber ben de -iftihar ederek- alkışlamıştım...
Mersin'deki ve güneydoğudaki Bayrağa Saygı mitinglerinin çok asil duygularla başlamasına rağmen bana 12 Eylül öncesinin Maraş ve Çorum olaylarını hatırlattığını söyleyerek Türk Milletini sağ duyuya davet etmiştim...
Genel Kurmay Başkanlığımız'ın, -"Söze vatandaşlar" tarifiyle- Türk Milleti adına seslenmesinden; hainlere ve onların kumandacılarına yaptığı sert uyarıdan sonra siyasilerin beyanat yarışına girdiklerini de hatırlatmıştım. Genel Kurmayımız'ın seslenmesinden sonra Yaygın basın da, boy-boy Türk Bayraklarıyla süslendi. Bu menfur olay, bu alçakça olay çarşaf çarşaf tenkit edildi...Türkiye, baştanbaşa bayraklarla süslendi...Türk Milleti Bayrağına sahip çıktı...
Ve tabiiki Türk'ün muhteşem öfkesini, 'tarihe bakarak' bilen hainler, inlerine çekilerek sustular!...Sonra da görev, uzaktan kumandalı "Dolma Kalemler"e düştü!..
Din ve iman tacirlerinden bir "Dolma Kalem"in, o günlerdeki bir yazısını; satır aralarına saklamaya çalıştıklarını irdeleyerek, bir daha beraber -hatırlayarak- okuyalım... " Türkiye böyle...Bakarsınız biri birgün bir bayrak yakar, bayrağı yerde sürükler, sonra bakarsınız herşey sil baştan...Tanklar yürümektedir...Milli bir galeyan halinde birileri sokağa çıkmıştır. Olan olmuştur.
........ Tamam kabul edilemez bir durum ama bundan rejim sorunu icat etmek daha büyük bir yanlış olmaz mı? Genel Kurmay bildirisi en üst dilden kaleme alınmış...Sanki Türkiye'ye dışardan bir tehdit var da, savaş ilan eder gibi. Tarihe bakacak ne var? Ne oluyoruz? ..........Tam da şu günlerde, AİHM'den Apo'nun yeniden yargılanması ile ilgili yeni bir kararın gelmesi arifesinde ortaya çıkan Zana'nın, DEHAP Genel Başkanı Tuncay Bakırhan'ın 'Türk Bayrağı, bizim de bayrağımızdır.' şeklinde tepkisini çeken bu olayı ben başka türlü okudum. ..........'Suçun şahsiliği prensibi' yok mu?.
.........Neden birileri bu tür olayları vesile kılarak toplumu geriyor ve üst perdeden mesajlar veriyorlarki!..
..........Bu mesajlar o işi yapanları değil, toplumu korkutur, yıldırır, provoke eder... ..........Toplum bu olayları kanıksadı artık. Tek bir olaysa bu öfke niye, bu iş bardağı taşıran son damla ise bu güne kadar neredeydiniz ve hedefteki kim? "
"Dolma Kalem"in satırlarından -o gün- seçtiklerim bunlardı...
"Dolma Kalemler" aslında biliyorlarki Millet; onları dolduranları ve doldurdukları mürekkebin rengini bile artık biliyor.
Ama onlar; birileri adıyla saklamaya çalıştıklarının, bir yerlere mal etmeye çalıştıklarının; sağcı-solcu, sünni-alevi, devrimci-ülkücü kimliklerini unutarak Al Bayrakla allanan Türk Milleti olduğunu ya bilmiyorlar(!), ya da haznelerini dolduranlardan bu kimliği saklama talimatı aldılar!...
Dolma Kalemler! Bu memlekette bu infiallere sebep hep sizler oldunuz. Tankların Sincan'da yürümesine zemini sizler hazırladınız...
Milli Görüş Gömleğini soyunarak, değişip-gelişerek bunları unutturabileceğinizi mi sandınız?...
Elbette üst seviyeden bildiri yayınlanacaktı!...Elbette tarihe bakılacaktı!...Elbette savaş ilan edilecekti, ama edilmedi!.. Elbette dış tehdit var!
Avrupa parlementosu mensubu ajanların, Nevruz Kutlamalarında işi neydi?Hadi geldiler diyelim Diyarbakır'da, Mersin'de ne ararlardı? Ankara'da Nevruz'u kutlayamazlar mıydı?Ne Türkçe, ne de Kürtçe bilmemelerine rağmen ezberletilen " biji appo!" sloganını niye atarlardı? 'Tam da o günlerde aponun yeniden yargılanması ile ilgili yeni bir kararın gelmesi arifesinde...
Vayy "Dolma Kalemler" vayy!...
AİHM'den gelecek haberin gününü, arifesini bilecek kadar mı AP parlementerlerinden bilgiler alıyorsunuz? Onun için mi bu suç şebekeleri alçaklar bu kadar cesurlar ve sizler de onları savunmaya soyunuyorsunuz?
Türk kimliği sorgulanmaya, Türk devleti yargılanmaya başlandığı zaman neden susarsınız? Irkçı, faşist, şövenist bölücülüklere soyunanlara neden karşı durmazsınız?Zana ve zağarlarının - sıkıştıklarında- 'Türk bayrağı bizim de bayrağımızdır.' tepkilerini, bu millet çok iyi bilir!... Onların Sayın Başkanları(!) da uçakta gözleri açılır açılmaz Atatürkçü olduğunu, Türkiye'nin emrinde olduğunu söylememiş miydi?
Biz bu tepkileri, kuyruklarını paçaları arasına saklamak olarak algılarız ki çok zağarca bir davranıştır ve onlara yakışır!...Hep te yaparlar, tarihe bakarsanız görürsünüz...
Bunlar, on yıl önce de kongre diye toplandıkları salonda Bayrağımızı yerlere atmamışlar mıydı? Bunlar 30.000 kürt vatandaşımızın katilinden -defalarca- 'Sayın Başkan' diye bahsetmediler mi?Her Bayrağımızı indirdiklerinde yerine Apo alçağının paçavlarını ve resimlerini asmadılar mı?Bunlar daha dün 30.000 insanımızın katili Sayın başkanları(!)nın ablalarının elini öpmek için kuyruğa girmediler mi?Bunlar daha dün Hakkari'de isyan denemesi yapmadılar mı?..Ve bizler Türk Milleti olarak bunları görmüyor muyuz sanıyorsunuz!... Bütün bunları atlayarak 'Suçun Şahsiliği Prensibi'ni ağzınıza alıyorsanız size ve sizin gibilere 'aferin' dememizi mi bekliyorsunuz?Birileri toplumu germek için üst perdeden mesajlar veriyordu öyle mi?!..
Vay Dolma Kalemler vayyyy! Aklınızı başınıza toplayın!
O birileri dedikleriniz, Asil Türk Milletinin bağrından yetişmiş Asil generallerimizdir. Türk Milleti, o Paşalarını, bağımsızlığını, bayrağını, mukaddeslerini korumakla görevlendirmiştir. Onlar da görevlerini -biraz gecikmeli de olsa- layıkıyla yaparak zağarların kuyruklarını paçaları arasına saklamalarını sağlamışlardır.Buna devama da mecburdurlar. Millet te Anayasa'da onlara bu görevi vermiştir...
Bu asil çıkışa ve kuyruk saklamaya şükredin!..
Yoksa Türk Milleti o zağarların kuyruklarını, kulaklarını kökünden keserek başka yerlerine tıkacaktı!...
"Dolma Kalemler"; Toplum bu olayları kanıksamadı, kanıksamaz da!...Kongre diye toplantılarda Bayrağımız ayaklar altına atıldı!Hiç bir toplantı ve kongrelerinde İstiklal Marşımız okunmadı!Cumartesi, bilmem ne anneleri dendi, terörist alçakların annelerine sokaklarda Atatürkümüz'e, Devletimiz'e, Bayrağımız'a hakaretler ettirildi! Dünya kadınlar Gününden iki gün önce sokaklara dökülüp tahrik ettikleri 8-10 polisimizin başını yedikten sonra Dünya Kadınlar Gününü Apo köpeğine destek toplantısı şekline dönüştürdüler!Ve son olarak ta pilot bölge seçtikleri Mersin'de Bayrağımız'a bir daha hakaret ederek bardağı taşırdılar!...TAYAD adıyla Karadenize sıçramayı denediler!...Hakkari'deki yetmez gibi İstanbul ve metropollerimizde sokaklarda isyan denemelerine girdiler!...
Bizler de sabır ve metanetle izledik!...
Eyyy uzaktan kumandalılar; "Hedef kim?" diye sorarken aslında sizler, hedefin kimler olduğunu da biliyor ve aklınızca Türk Milletini patronlarınıza şikayet ediyorsunuz! Mademki sormuş bulundunuz, işte size hedefler:
Türk'ü sevmeyen,
Türk kimliğini sevmeyen,
Atatürk'ü sevmeyen,
Ordumuzu sevmeyen,
Güvenlik Güçlerimizi sevmeyen ve sevmedikleri gibi de ellerini kollarını bağlayanlar,
Ve bağımsızlığımızı, bayrağımızı, bölünmez bütünlüğümüzü hedef alan hainlerin tamamı hedefimizdir!...
Artık yeter!
Ya susun! Ya da yemin olsun bu Millet, sizi bir daha sesiniz çıkmamacasına susturur!...
TEVEKKELTÜ A'LALALLAH...
Selam, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN
tokkali@gmail.com
tokkali@mynet.com
tokkali_53@hotmail.com
tokkali_53@yahoo.com

Salı, Aralık 13, 2005

ZOR SANILAN KOLAY KARAR !..

Geleneksel Erciyes Kurultayı öncesinde, MHP Genel Başkanımız'a, MHP Genel Merkez Yöneticilerimize seslenen bir yazım olmuştu.
Çok heyecanlıydım. Çok coşkuluydum. Çoşkumu yazıma da aksettirebilmek için neler çekmiştim neler !...
Yine heyecanlı bir sürece girdik...
MHP, olağan kongre sürecini geçtiğimiz günlerde başlattı. Önce -sırasıyla- ilçeler ve illerde kogreler tamamlanacak sonra da Genel başkanlık ve Genel Merkez Yöneticilerinin seçimine sıra gelecek !... Ülkücüyüm diyen herkesin en az benim kadar heyecanlı olduğunun farkındayım..
Olağan Kongre Sürecinin başlamasıyla, bir şey benim çok dikkatimi çekti. Kendilerini rüyalarında genel başkan olarak gören ve vakitli-vakitsiz genel başkan adayı olarak ortalarda arz-ı endam edenler, uzaktan kumandalı yaygın basında çarşaf çarşaf haber edilenler; sürecin başlatıldığının ilanı nerdeyse bir ay olmasına rağmen ortalarda yoklar !... Neyi beklerler, kimi beklerler merak etmeye başladım !...
Tenkid edeyim derken bütüne zarar verdiklerini, aylarca söyledim durdum. Sözümüze itibar etmediler !..
Konuşmamaları gereken zaman ve zeminlerde susmamacasına konuştular. Neye, nereye, kime zarar vermek istediklerini hiç anlayamamıştım ama, gerçekte sadece kendilerine zarar vermişlerdi!...
Sanırım asıl konuşmaları gereken bu meşru zemin ve zamanda konuşmamaları, bu yüzden !... Erciyes Kurultayı öncesinde heyecanla, hamasi duygularımla size sunduğum bir kıssayı, aynen tekrarlamak istiyorum:
Yavuz Sultan Selim Han'ın sadaret makamı yani günümüzün başbakanlık makamı boştur.Sadrazam atamasını; paşaların arasından seçerek Yavuz yapacaktır.
Paşaların tamamına yakını, enderunlu yani mekteplidir,okumuştur.Sadece Piri Mehmet Paşa; serhadden serhadde, akından akına kazandığı savaşlar ve Allah rızasına yaptığı cenklerle paşadır...
Koca Yavuz; fısıltıyla toplanacak ilk divanda sadrazam atayacağını duyurur. Paşaların tamamı; sadrazam seçilebilmek için, Sultana yakın olmaya ve yakın olabilmek için de akla gelebilecek her fırsattan faydalanmaya soyunurlar...
Divan günü gelir,çatar...
Paşaların tamamının akılları, sadrazamlık hayali ile yüklüdür...Divan vaktinden saatlerce önceden divan salonuna koşarak, padişaha yakın bir yer kapmak yarışına girerler...Piri Mehmet gazi ise divan vaktine bir kaç dakika kala gelir ve giriş kapısına yakın, ama padişaha çok uzak bir yer bularak oturur...
Yavuz; divana gelerek hoş-beşten sonra divanı açar...
-Paşalar; bir karara vardım. Ne dersüz? diye girerek meşverete başlar ve bir karar açıklar.
Karar; Devlet-i Aliyye'nin tamamen aleyhine bir karardır.Sultan sırayla isim isim seslenerek:
- Falan paşa; ne dersün? şeklinde soru yöneltir.
Aldığı cevaplar;
- Muvafıktır Hünkarım!..
-Çok doğrudur Hünkarım!..
-Siz yeryüzünde Allah'ın sayesisiniz, hata yapmazsınız Hünkarım!..
-Sizin hayatınızda hataya yer yoktur Hünkarım!... vb. şeklinde tasvip eden ve göze girmek gayretli cevaplar olur...
Sıra kapı ağzında yer bulan Piri Mehmet Paşa'ya gelir. Yavuz;
-Bre Piri Paşa; sen ne dersün? diye sorar.
Paşa, çok tok ve gür bir sesle;
-Külliyen yanlıştır Hünkarım!... diye cevap verir...Divana sanki bomba düşmüştür!...
Yavuz'un öfkesi, bütün cihan tarafından bilinmektedir...
-Bre Paşa!..Bizden korkmaz mısın? Bilmez misin biz kelle alırız!... Diye kükrer koca Yavuz...
Cevap ta aynı tonda ama edepli bir erence kükreyiştir;
-Haşa Hünkarım!..Yüreğimizi Allah korkusu öylesine kaplamıştır ki başka bir korkuya asla yer yoktur!...
Veee... Piri Mehmet Paşa, sadrazamdır!...
Önümüzdeki günlerde MHP'nin çekirdek kadrosu, Ülkücü Hareket'in hala ayakta kalabilmiş Ülkü Devleri;MHP'nin olağan kogre sürecinde, kendi yöre ve bölgelerinde Üç Hilalli sancağın altında toplanacaklar...
Ülkücülerin yürekleri, ağızlarında; heyecanları, dorukta olacak...Muhteşem bir buluşmanın hazırlığı yapılacak!...Üç Hilalli sancağın altında, sonsuzluk seferine çıkan Ülkü Devleri, umarım eksiksiz olarak bu yerel kongrelerde olurlar...Kenarda gezip, ortada görünenlerden de orada olanlar olacaktır muhakkak!...
Ekerken olmayan,biçerken olmayan ama harmanda kardeşlikten vaz geçmeyenlerden de orada olanlar olacaktır!...
Bu kısa mesafeli, yarış atı binicileri; orada da yarışmak için binebilecekleri bir yarış atı bulmak umuduyla orada olacaklardır!...Elbette kendi atlarıyla sefere çıkmış ve atlarıyla bir vücut olmuş süvarilerden, bu kısa mesafeli yarış binicilerine at düşmeyecektir. Düşmemelidir!...
Bunu en iyi kendileri bilmelerine rağmen yine de kongre salonlarında olacaklardır!...
Keşke gelmeseler, keşke oralarda olmasalar!...Çünkü en güvendikleri arkadaşlarının, bütün ülkücülerin teşkilatlarının emrinde olduğunu görerek, morallerini bozacaklardır...
Ülkücü hareket'in Allah Rızası ödülüyle çıktığı seferde; artık bu kısa mesafeli yarış jokeylerine yer yoktur!..Bütün süvariler, atlarındadır; Teşkilatlarının emrinde olarak sefere devam etmektedirler...Kimsenin atından inmeye, ve bir başkasına atını vermeye niyeti yoktur...
Çünkü bu süvariler; yarışta değil akındadırlar...
Avrupanın yaptırdığı anketlerde AKP'ye tek alternatif olduğu belli olan MHP'nin, AKP'nin yaptırdığı anketlerde de ikinci parti hüviyetini -AKP kurmaylarına rağmen- kazanmış bir MHP'nin önünü kesmeye niyetli, hiç ama hiç kimseye izin verilmeyecektir...
Bu engellemeler; edeple,adapla olacaktır...
Bu yöresel ve bölgesel kongrelerden sonra herkes; yaptığıyla ya övünecek ya da yaptığının utancıyla başbaşa kalacaktır...
Ülkücü Hareket ve Ülkücü Teşkilatlar üzerinden kendilerine ikbal hayalleri kuran, kurt taklidindeki çakallara karşı, Ülkücü hareketin tavrı Bozkurtça olacaktır...Kucaklayıcı olacaktır...
Artık yapılacak hatanın adı suç olacak ve ceza gerektirecektir!..Bu ceza da Ülkücü Camia'dan bir daha yüzlerine bakılmamak üzere tecrit olacaktır...
Çünkü artık ne MHP'nin, ne Ülkücülerin ne de Milletin boşa geçirebileceği tek saniyelik zamanı kalmamıştır...Bütün Ülkücülerin, önce kendileriyle barışarak Teşkilatlarına ve Yöneticilerine "İnadına" sahiplenme zamanı gelmiş ve bu süreç başlatılmıştır.
Gerisi; KÜLLİYEN YANLIŞTIR!...
Selam,sevgi,dua...
MustafaASLAN
http://maslan.blogspot.com
tokkali@gmail.com
tokkali_53@hotmail.com
tokkali_53@yahoo.com
tokkali@mynet.com

Pazar, Aralık 11, 2005

BIKTIĞIMIZ SORUNUMUZ !...

Bayrağımızı yaktılar, seyredildi !...
Atatürkümüz'e diller uzatıldı, bigane kalındı !...
Hakkari'de isyan ettiler, seyirci kalındı !...
Özür dilerim !... Sadece seyircilikle, sessizlikle yetinmediler!... Kendilerinden önceki AB sancaktarlarının; "AB'nin yolu Diyarbakır'dan geçer.." diye başladıkları uygulamaya, kaldığı yerden devam ettiler!...
Aydın maskesi takmış karanlıkları, Başbakanlıkta kabul ettiler!...
Bölücü terörist başının yakalanıp kedileştiği ve hepimizden fazla Türkleştiği günlerden sonra, savunmasında dediği; "Sorun, demokratik cumhuriyet içinde çözülmelidir." söylemini aynen alarak; "Sorunlar demokratik cumhuriyet prensipleri içinde ele alınmalıdır." dediler !...
Yetmedi !...
"Alt kimlik, Üst Kimlik" gibi afaki, en az bölücülerin söylemleri kadar tehlikeli söylemlerle çıktılar karşımıza !...
Türk kimliğinden rahatsız olanlar veya Türk Kimliğinden rahatsız olanlara şirin görünmek isteyenler; bir mozaiktir tutturdular!... Bir "Türkiyeli"liktir tutturdular!...
AB'den kulağa fısıldananı duydular, İmralı'dan gönderilen tehdit yüklü söylemleri duydular ama; ömrünü Türk devletine hasretmiş, Kürt kökenli olmasına rağmen "Türk oğlu Türk", ehil devlet ve siyaset adamı Kamran İnan Beyfendi'nin; "Bu memleketin evladı olmakta sıkıntısı olan varsa, kolundan tutan yok !..." narasını duymadılar !...
Yine kamran İnan Beyfendi'nin; mozaik kavramını KGB'nin çıkardığını, kimlik tartışmalarının "Türkiye'ye ihanet etmek" olduğunu vurgulamasını, "Bir Başbakan bunu nasıl söyleyebilir?.." sorusunu, duymadılar !...
Bu da yetmedi !...
Bu sefer de dünyanın öbür ucundan; "Alt kimlik vardır. Türk'te, çerkez de, kürt te, rum da benim vatandaşımdır ve bana eşit mesafededir. Bizim üst kimliğimiz dindir !..." dediler !...
Milletin feveranını duyunca da meşhur takıyyeciliklerine sığınarak; " Din üst kimliktir demedim. Din bir çimentodur ve şu anda en önemli birleştirici unsurumuzdur. % 99'u Müslüman bir ülke Türkiye'de din bir çimentodur..." dediler !...
Özür kabahatten büyük oldu !...
Keşke Dinin üst kimlik olduğunu söylemekte ısrar etselerdi!... Din adına, dine itiraz etmiş olmamak adına belki sessiz kalabilirdim !...
Ama dine; bir araç hem de meşhur mozaiği birbirine bağlayan bir araç olarak bakılınca sessiz kalamazdım. Buna millet te sessiz kalmayacaktır!...
Din; inanan için yaşama biçimidir. Dindarlıkta; yokluğa, sıkıntıya, ezaya, dünya malından ve dünya lüksünden sakınma söz konusudur... Bu semavi bütün dinlerde benzer bir özelliktir... Yoksa Sayın Başbakan'ın söylediği gibi bir dünyevi huzur aracı değildir...
Velev ki öyle saysak, dini; %99'u Müslüman olan bir ülkede bir çimento olarak saysak ve dinin yapıştırıcılığında Türkiye'yi bir mozaik saysak o zaman "Bu memlekette müslümanım diyen ve müslüman olan -dedesi vatana ihanet suçu sabit görülerek idam edilmiş olan- A.Melik Fırat ta müslümandır !... Hain başı Apo'da,Sırrı Sakık ta, Zana ve zağarları da müslümandır demezler mi adama?!...
Yeni basılan ve piyasaya iner inmez ses getiren, Eski başbakan Müşavirlerinden, Araştırmacı-Yazar Yasin Aslan'ın "Baltanın Sapı Bizden" isimli kitabını, hayretlerle okuyorum... Bitirdiğimde tanıtmak amacıyla anılan kitap hakkında bir şeyler yazmaya niyetliyim ama yeri gelmişken bir kaç cümle de olsa "Baltanın Sapı Bizden"den bahsederek; her gün yeni ve tehlikeli bir söz icad eden Başbakan'ın dikkatlerini de bu kitaba çekmek isterim...
Kitabı okudukça, Ortadoğu, İran,Irak, Suriye, Arabistan ve İsraille ilgili gizli belgeleri gördükçe, bizden olan balta saplarını çok açık seçik fark edebildim !...
Yürekli bir araştırmacı olan Yasin ASLAN'ın; çok yakında bu balta saplarımızı deşifre edeceğinden de endişem yok !...
Çok merak, heyecan ve sabırsızlıkla beklediğimi de buradan bildiririm...
"Baltanın Sapı Bizden" kitabını; duyarlı her kesin, siyaset bilimcilerinin, siyasetle ilgilenenlerin mutlaka okuması gereğine inanıyorum...
1950'de ABD'ye; İran'a yönelik kürtçe radyo yayınları hakkında nota verecek kadar kimlikli ve net duruşlu Türkiye ile bu günkü yönetimi kıyaslamak için bile olsa, bu kitap okunmalıdır...
Neyse!...
Başbakan'a da bu kitabı hatırlattıktan sonra; MHP Genel Başkanı Dr.Devlet Bahçeli'nin Başbakan'a sorduğu sorunun cevabını da sabırsızlıkla bekleyeceğim... İmralı'da resmi görevli birilerinin Apo alçağıyla neler konuştuğunu, millet olarak bilmek istiyoruz. Yoksa bu görüşmeler sonrasında mı; "İstediklerini yerine getirmezsek isyan ederler!..." korkusuna kapıldık?!...
Artık takıyyeden de bıktık, AKP'den de !...
Sayın Kamran İnan Beyfendi'nin muhteşem üslubuyla bir de ben seslenmek isterim: "Bu memleketin evladı olmakta sıkıntısı olan varsa kolundan tutan yok !..."
Dededen vatana, millete, devlete ihaneti miras almış birilerinin söylemesiyle, İmralı'dan alınan direktifle parti diye ortaya salınmışların demesiyle, el kapılarından yal yiyen kuduzların söylemesiyle, bizim aramıza kimsenin girmesi mümkün değildir...
Başta Başbakan olmak kaydıyla, bütün alt kimlik sendromu yaşayanlara; televizyoncuların habersizce gittiği Hakkari'de vatandaşlarla yaptıkları konuşmaları; bir daha, bir daha taaaa ki "Renkli Mermer"in ayrıştırılması mümkün olmayan renklerinin ne dediklerini anlayıncaya kadar dinlemelerini öneririm...
Bizim ne kürt meselemiz, ne de kimlik sorunumuz yoktur !...
Bizim; hain sorunumuz vardır !... Bizim, bölücü sorunumuz vardır !... Bizim, kürt kimliğini maske ederek uzaktan kumandalı işbirlikçilerle sorunumuz vardır !...Bizim; dindar çevrelerde yetişip, yıllarca din adıyla siyaset yaparak seçimi kazandıktan sonra dine "çimento" diyerek harç tarifi yapanlarla meselemiz vardır !...
Bizim; Recep Tayyip Erdoğan sorunumuz vardır !...
Bu sorunu da "İnadına tayyip" diyerek nasıl başımıza musallat ettiysek; şimdi de "İnadına MHP" diyerek sandıklara -çıkmamak üzere- gömmek sorunumuz vardır...
Ve bu sorunumuzdan da bıktık !...
TEVEKKELTÜ A'LALLAH...
Selam,sevgi, dua...
Mustafa ASLAN

Cumartesi, Aralık 10, 2005

VALLAHİ YETER !...

Karanlıkta kaybedip ışıkta arama alışkanlığımızdan, kolaycılıktan, neme lazımcılıktan, "Bana değmeyen yılan bin yaşasın..." gibi yansız ve yanlış davranışlardan vaz geçmediğimiz sürece daha canımız, çooooook yanar!...
Yanlışlarının nasıl düzeltileceğini bilmediğimiz bir sistemle karşı karşıyayız!...
Veya kuruluşuyla destanlaşan Devletimizin Kurucuları'nı karalamak kastıyla, sistemi anlaşılmazlaştıran Damat Ferit'lerle karşı karşıyayız!...Düğmesine basılınca yanan, düğmesine basılmazsa gündüz bile fark edilemeyen "Ampül Aydıncıklar" yüzünden, -aslında hiç bir şey olmaması gerekirken- başımıza gelmeyen kalmadı!...Aslında herhalde başımıza gelmiş bir şey de yok!...Tepkisiz merakımızla, duyduğumuz her sese başımızı uzatınca; yaramaz çocuklarımız(!)ın taşları, bazan başımızı kanattı!...
Baksanıza aydıncıklarımız(!) böyle diyorlar!...İhanet odaklarının; insan hakları maskesiyle, demokrasi havariliği kalkanıyla ve yüzlerce yıllık kan davalılarımız Haçlı'nın -son zamanlardaki dost(!) tarifli- destekleriyle, sistemimizi tanınmazlaştırdık!...Bizim şu anki sistemimizin adını bilen var mı Allah aşkına?!...Başbakanımız; "Kürt Sorunu vardır, meselemdir. Geçmişteki hatalarımızla yüzleşeceğiz..." derken; -Kurtarılmış Bölge Başkenti- Diyarbakır'da, Ankara ve İstanbul'dan götürdüğü 200-300 kişi tarafından çılgınca alkışlandı!...Diyarbakır'da ki bu muhteşem(!) tezahüratı; dünya, duydu!..AB, duydu!...ABD, duydu!..Haçlılar,duydu!...Ama biz, duyamadık!...Çünkü düğünlerd havaya sıkılan mermilerin sesiyle işitme duyumuzu zayıflatmıştık!...
Yirmi yıldan fazladır bu havaya sıkılan coşku mermileriyle kazaya kurban verdiğimiz 40.000 den fazla da vatandaşımız var!...
Son günlerde Batman'da operasyon yapan Güvenlik Güçlerimiz'e topluca müdahele eden halkımız(!) da havaya coşku mermileri sıkmaya gidiyordu!...Zaten son zamanlarda Trabzon'un da, Maçka'nın da Temelliği üzerindeydi!...Havaya coşku mermileri sıkan PKK'lı gitaristleri, döverek Güvenlik Güçleri'ne teslim etmişlerdi!..Daha doğrusu; Güvenlik Güçlerimiz, bu PKK'lı müzisyenleri, bu aydınlarımızı, bu gösterici kalaşnikofçularımızı, Temellerin elinden zorlukla kurtarmışlardı!...
Oysa bu gösterici "Sözde Vatandaşlarımız"ın "Karadenize uzanma projeleri olduğunu, sayın Zanagillerin zağarlarından biri açıklamıştı!...Temeller, karadenizlilik etmese ortalık süt-limandı halbuki!...Halbuki ortalık; "sayın"larla, "beğ"lerle doluydu!...Bu "sayın beğler(!)" in birbirlerine yazdıkları; birbirlerine yazarken "Kızım sana diyorum gelinim sen işit.." kabilinden demokrasi ve insan hakları dersi veren mektupları, yaygın basın diye küçük görülen Ulusal basınımızda günlerce sürmanşet verilmişti nerdeyse!...
Bizim anlamamamız normal de Paşalarımıza da bir şeyler oldu!...Kara Kuvvetleri Komutanımız Yaşar Büyükanıt Paşa; "Türkiye, Filistin haline getirilmek isteniyor..." diyerek bu "sözde vatandaşlarımız"ın hazırlandığı coşkulu havaya mermi sıkma hazırlıklarından endişe duymuştu!...O şenlikte(!) havaya mı başka yerlere mi ne kadar mermi sıkılabileceğini, her halde kimse bilemezdi!...
Ortalık, güllük gülistanlık!...Başta Fransa olmak üzere Haçlı'nın AB kanadı; Türkiye'yi AB'ye almayacaklarını açıkça söylemesine rağmen Başbakanımız, AB'ye gireceğimizi söylüyor...O zaman Millet te havaya sıkacağı mermilerini AB'ye saklıyor!...
Demek ki AB'ye gireceğiz!...Ve biz hala böylesi büyük bir çağdaş liderin arkasından atıp tutuyoruz!...Fatih'e istanbul'u fethetti diye yüzlerce yıldır methiyeler dizen biz; AB'yi fethe hazırlanan lideri, anlamıyor ve anlatmıyoruz!...Ve hala böylesi bir liderin arkasından konuşuyoruz!...Aziz nesin haklı değil miymiş?!...Bu milletin %60'ı aptal değil miymiş?!...TBMM' de %70'lik bir ezicilikle temsil çoğunluğu verdiğimiz bir Başbakan'ı; böyle arkadan konuşarak yıpratmaya çalışmanın mantığını, bizlere birilerinin anlatması şart değil mi?!...Daha dün; " Geçmişteki hatalarımızla yüzleşeceğiz." diyen başbakanımız'ın son AB'yi fethetme gezisi münasebetiyle, dünyanın öbür ucundan verdiği beyanatında, geçmişimizle nasıl övündüğünü ve bu tarihi takıyyede ki başarısını da anlayamayacak kadar Aziz Nesin tarifli değil miyiz? Dün "Geçmişimizle yüzleşmemiz lazım.Kürt sorunu vardır ve meselemdir." diyen Başbakanımız, şimdi de "Kürt sorunu yoktur bölücülük ve PKK sorunumuz vardır ve üst kimliğimiz dinimizdir. Din de insanlığın emrinde bir araçtır!..." buyurdular!...
Bu beyanıyla da Aziz Nesin tariflilerimizin sayısının; TBMM'deki %70' ten fazlalığını ispat ettiler!...Çünkü bu beyanatlara Meclis'ten iki kişinin haricinde itiraz edenimiz çıkmadı!...
Bu arada bize ne oluyor onu anlayamadım?..Çünkü hem seçiyor hem de tenkit ederek beğenmiyoruz!...
İşin ceremesi de Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ümüzün; " Türk Milleti zekidir, çalışkandır." tarifine uyan %30' a kalıyor!...Bu kadar fazla Aziz Nesin tarifli ile, Gazi Mustafa Kemal tariflilerin mücadelesi veya bu mücadelede başarısı söz konusu olabilir mi?!...Bekleyerek göreceğiz!...Hatta beklemeden göreceğiz!...
Çünkü büyük işleri, az sayıda insanların başardığını, biliyoruz...Çünkü Kahramanlığın ferdi bir davranış olduğunu biliyoruz...Her zaman kahramanlarımızın olduğunu ve kahramanlarımızın gerektiğinde Millet uğrunda her zaman gülerek öldüğünü bildiğimizdedir ki BÖYLE RAHATIZ!...
Yandan tutmalara, uzaktan kumandalılara bu yüzden bir daha seslenerek; " Akıllı olun!...Kahramanlarımızın sabırları bitiyor ve kahramanlaşmak için acele etmeye başladılar!... Ve kahramanlarımızın gülerek gittikleri ölüm yolculuğuna, asla yalnız gitmezler!..." diyoruz...
Diyoruz demesine ama; bu gün bir sohbetimizde tesbit ettim ve sonra düşünerek hayret ettim ki; bu milletin son 30 yıldır kahramanı yok!... kahramanlarımızı tek-tek Sam Amca ve AB istedi diye nerdeyse hain ilan ettik!...
Elbette olağanüstü haller, olağanüstü kişileri meydana çıkarırlar!...
Ve gecenin en zifiri karanlığı, şabahın habercisidir...
Umudum ve duam; artık zifiri karanlıkları yaşıyor olmamız yolundadır!...Artık burnumuzun ucunu göremiyoruz. Artık mukaddeslerimiz de, dinimiz de "Milli Görüş Gömleği"ni çıkararak değişen-gelişenler(!)ce, araç diye tarif edilmeye başlandı!...
Vallahi de Billahi de artık YETERRRR !...
TEVEKKELTÜ A'LALLAH...
Selam, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN
tokkali@gmail.com
tokkali@mynet.com
tokkali_53@yahoo.com
tokkali_53@hotmail.com

Perşembe, Aralık 08, 2005

İNADINA BİRLİK ÇAĞRISI !...

"Bir kurdun ardından yüz köpek ürümezse o kurt, kurt değildir !..."
Türk Atasözü

"Hayvanlar alemini yaratan Allah(c.c.); dikkat edilirse bütün hayvanları mükemmel yaratmıştır.
Ama bu mükemmellik, bir tek işi mükemmel yapmak üzere programlıdır.
Mesela;
Arı, mükemmel bir yaratıktır ve mükemmel bal yapar...
İnek, mükemmel bir yaratıktır mükemmel süt yapar...
Balık, mükemmel yüzer; kuş, mükemmel uçar v.s...
Eşref-i mahlukat olan insan, bunların yani hayvanların tek tek yaptıkları işlerin hepsini yapar. Ama eksik yapar !...
Bir eksiğimiz varsa insanlığımızdandır!..."
Yukarıda, tırnak içinde iktibasmış gibi arz ettiğim öğüdü; Ülkü Devleri'nden Yılma Durak Ağabeyim'den dinlemiştim.
Yaklaşık iki yıldır, yeri geldikçe her sohbetimde anlatıp, aktarıp durdum. Bu mükemmel itiraf ve öğüdü, sizlerle de paylaşmak istedim...
Ama sohbetlerimde de yaptığım gibi iki kelime de benden ilave ederek...
"Bir eksiğimiz varsa insanlığımızdandır.." şeklindeki muhteşem öğüt itirafa; "İnsanlığınıza sığınırım.." kelimelerini ekleyerek kullanıyorum...
"Bir eksiğimiz varsa insanlığımızdandır ve insanlığınıza sığınırım !..."
Her söylediğimde ve şu an yazarken de beni çok etkileyen, tüylerimi diken diken eden bu cümle ile Ülküdaşlarıma sığınmak istiyorum !...
Bu cümle ile, itiraf ederek insanlaşan ve sığınacak yer arayan Ülküdaşlarıma da değil kucağımı yüreğimi açtığımı da beyan ederim...
İtiraf ederim ki ve itiraf edelim ki; insanlar olarak her işi yaptığımız gibi Ülkücülüğü de yaptık.
Ne yazık ki insanlığımız gereği, O'nu da eksik yaptık !...
Yarım asrı aşan yaşımla ve eksik Ülkücülüğümle; Ülküdaşlarımın insanlıklarına ve Ülkücülüklerine sığınırım...
Ülkenin neresinde olursak olalım, hangi yaşta ve hangi şartlarda olursak olalım her birimiz becerebildiğimiz kadar Ülkücülük yaptık... Ama kabul edelim ki eksik yaptık...
Şimdi eksikliklerinin, insanlıkları gereği olan Ülküdaşlarımı; "İnadına Birlik!..." çatısı altına davet ediyorum...
Birbirimize karşı görevimiz olmalı...
Birbirimizin eksikliklerimizi tamamlayarak, doğruya en yakını yakalayıp "İnadına Diri, İnadına iri..." olmaya davet ediyorum...
Memleketimizde talan var !...
Haşlanacak diri kurbağa misali; soğuk suda kazana atarak ateşin üzerine oturttular memleketimizi !...
Biz de karşı koymazsak -Allah(c.c.) korusun- Devletimiz çökecek !...
Devlet gemimiz batarsa, hepimiz boğulacağız !...
Türk Milleti olarak, Türk Milliyetçileri olarak, Ülkücüler olarak binlerce yıldır batırılamamış Devlet gemimiz'i; bu sanal ve çılgın dalgalardan da kurtarmakla mükellefiz...
Hiç bir "Ülkücüyüm." diyen Türk'ün; bu yanlış ve yalpalayarak giden gidişata, seyirci kalmak lüksü olamaz !...
Uzaktan kumandalı yaygın basın ve medyanın; alt-üst kimlik gibi uyduruk, mide bulandırıcı sanal gündeminden sonra; dün ekranlara kimleri çıkardıklarını, kurtların arkasından nasıl acemice havlatıldıklarını -ibret ve öfkeyle- izledim !...
Hakkari'ye habersiz gittiklerini ve doğaçlama görüşmeler yaptıklarını söyleyen program yapımcı ve sunucusu; hakkarililerle konuşurken pür dikkat notlar aldım...
Vatandaşlardan birisi, göysünü gere gere ve Hakkari'de kalabalığın içinde; "Zaten ben Türk'üm. Biz Türküz!... başkaları sen Kürt'sün diye bizi bir kenara itemez!..." diye haykırdı,HEYECANLANDIM!...
Bir başka Hakkarili; "Hakkariye yatırım gelmiyor diyenler,yalan konuşuyor !...Yatırım geliyor ama belli kesimler yiyor !... Kim olduğunu da her kes biliyor !..." diye devlet yatırımlarını, samimice itiraf etti, COŞTUM !...
Bir başka Hakkarili Türk oğlu Türk; "Aramıza berlin Duvarı gibi bir duvar yapılsa biz o duvarı delerek Türkiye tarafına geçeriz.." diye haykırdı,SEVGİMDEN GÖĞSÜM KABARDI !...
Bizi;Türk Milletini, Türk Milliyetçilerini, Ülkücüleri ilgilendiren; bu, sokakta samimice duygularını dile getiren kardeşlerimizdir !...
İşte onlar ne kadar Kürtse biz de o kadar Kürtüz, biz ne kadar Türksen onlar da o kadar Türktür !...
Yoksa TV ekranlarına çıkarak, kendi söylediklerine kendilerinin de inanmadıkları, her hallerinden belli olan Kürtçülük tacirleri, bizim ilgi alanımıza giremezler!...
Devletimiz, hukukumuz, yasalarımız, -suçları tesbit olunursa- dedesine uyguladığı yaptırımı, torununa ve yandaşlarına da uygular!...
Bu hain fıtratlılar, panikteler!...
Bunların kıbleleri de belli değildir!...
Bunlarla sohbet ederek, bunları muhatap kabul ederek meşruiyet kazandırıp AB ve Haçlı'nın ekmeğine yağ süremeyiz !...
Teşkilatlarımızdan habersiz, teşkilatlarımızın donatılarından yoksun olarak çıkmasına rağmen; üç hain zihniyet temsilcisi karşısınsa tek başına direnen Ülküdaşımızın emeklerini, inkar edemem!..
Ama o Ülküdaşımız, kocaman bir camiayı -izin almadan- temsile yeltendiğini, kabul etmek; Ülkücülüğünde eksik kaldığını kabul etmek durumundadır !...
Bizler, bir araya gelerek donanımlarımızı, bilgi ve birikimlerimizi bir havuzda teşkilatlarımızda sergilersek; hainlere düşen sadece yüzü bir araya gelerek arkamızdan ürümek olacaktır !...
Allah(c.c.); hayvanlar aleminden köpeği, kurttan korkmak üzere programlamıştır... Nasıl ki köpek kurttan korkarsa, hainler de Türk Milletinden korkmak üzere programlıdırlar !...
Bir arada Türkçe, kurt duruşuyla durarak; bu hainlerin korkmalarını ve akıllarını başlarına toplamalarını sağlamak zorundayız !...
Tek ok, kolay kırılır !...
Sürüden ayrılanı kurt kapar !...
"Ben Ülkücüyüm." diyen hiç kimsenin, teşkilatlarımızdan uzak durmaya hakkı yoktur !...
Veya "MHP'liyim." demeyen hiç kimsenin Ülkücüyüm demeğe hakkı yoktur !...
Davamızın banisi, Rahmetli Başbuğumuz; "Her Ülkücü, otomatikman MHP'lidir." buyurmadılar mı?...
Bu sözü; ister buyruk, ister vasiyet olarak algılayan bütün Ülküdaşlarıma -Allah rızası için- sesleniyorum:
Hadi hep beraber; İnadına Birlik !...
İnadına "Ne mutlu Türküm diyene!..."
İnadına Devlet !...
İnadına Millet !...
İnadına Ülkücülük !...
Veeee "İNADINA MHP." diye haykıralım !...
Haykırışımız, naramız, gökkubbeyi patlatsın !...
Korkmaya programlı hainler de gök gürlemesini bastıran naramızdan korkarak akıllarını başlarına toplasınlar !...
Biz susarsak, millerin sesi olmaz. O zaman da ortalık hainlere kalır !...
TEVEKKELTÜ A'LALLAH...
Selam, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN
http://maslan.blogspot.com
tokkali@mynet.com
tokkali_53@hotmail.com
tokkali_53@yahoo.com
tokkali@gmail.com

Çarşamba, Aralık 07, 2005

GÜNDEMCİLERİN İNADINA !...

GÜNDEMCİLERİN İNADINA !...
Aklımızı başımıza almakta geç kalmamalıyız der ve devam ederim!...
Gündem saklamak için, bunu başarmak için de yeni gündemler oluşturabilmek için, olmadık taklalar atılıyor!...
Haçlı; demokrasi getireceğim yutturmacasıyla ve kanlar dökerek geldiği Irak'ta kalıcılığa hazırlanıyor!..
Gazetelerden -satır aralarına saklanarak ta olsa- ABD'nin Kuzey Irak'a yerleşeceğini okuyorum!...
Hatta Türkiye Cumhuriyeti'nin olası bir Sınır Ötesi Hareketinde, karşısında müttefiki(!)ni bulacağı yazılıyor!...
Bun ları tabi ki bizim Ulusal basın adı koyulmuş yaygın basınımız yazmıyor!...
Yine Haçlı'nın pervasız yayın organları yazıyor!...
Bize -asla- bunlar lazım değil!...
Türk Milletinin -asla- bunları bilmeğe ihtiyacı yok!...
Bizi; alt-üst kimlik gibi gereksiz münakaşalarla oyalamalılar!...
Bizi oyalamalılar ki İmralı tatil Köyü sakininin; "Başbakan benim gibi düşünüyor." dediğini, atlayalım!...
Oyalamalılar ki; Uluslararası Af Örgütü'nün, TCK'nın 301. maddesini sert bir dille eleştirerek "Hemen kaldırın!" dayatmasını atlayalım!...
Uluslararası Af Örgütü, açıklamasında; " UAÖ, 301. maddenin Türkiye'nin uluslararası yükümlülüklerine aykırı olduğunu düşünüyor ve Türk yetkililerini, bu madde kapsamında bireylere açılan davalara gecikmeden son vermeye ve maddeyi tümüyle kaldırmaya çağırıyor..." diyormuş!...
Tabiii !...
Emriniz olur !...
Yapmazsak daha doğrusu dünün Avrupa Düşmanı, günümüzün AB sancaktarı; Mili Görüş Gömleğini soyunarak "Arrupa garsonluğu" na soyunanları yapmazlarsa hem size hem de kendilerinin değişmelerine karşı ayıp ederler!...
kaldırılmak istenilen yasa maddesini -yaygın basından- aynen alıyorum:
"TCK Madde 301;
1- Türklüğü,Cumhuriyeti veya Türkiye Büyük Millet Meclisi'ni alenen aşağılayan kişi, altı aydan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
2- Türkiye Cumhuriyeti Hükumetini, devletin yargı organlarını,askeri veya emniyet teşkilatını alenen aşağılayan kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
3- Türklüğü aşağılamanın yabancı bir ülkede bir Türk vatandaşı tarafından işlenmesi halinde, verilecek ceza üçte bir oranında artırılır.
4- Eleştiri amacıyla yapılan düşünce açıklamaları suç oluşturmaz."
Kaldırılması istenilen bu yasadan hareketle; Orhan Pamuk, Mazlum Der Başkan yardımcısı Şehmus Ülek, Hrant Dink, Hasan Cemal ve bunlara benzeyen kişiler hakkında davalar açılmış...
Bu yüzden de Uluslararası Af Örgütü, Türk yetkilileri; "bireylere açılan davalara gecikmeden son vermeye" çağırıyor!...
Hırsızlar, uğursuzlar, duygu sömürücüsü çıraklar nasıl sahipliler görüyor musunuz?...
Şemdinli'de dükkanında bomba patlattırılan PKK kurucusu nasıl sahipli görüyor musunuz?
Bunun yanında kurtarılmış bölgelerde görev yapmaya çalışan elleri-kolları bağlı Güvenlik mensuplarımız, ne kadar sahipsizler farkında mısınız?...
Bizden bunları saklıyorlar!...
Türk Milleti'nin bunları görmesini engellemek için her gün yeni bir seneryoyu sahneye koyuyorlar!...
Başbakanımız; karakolda doğru söyler mahkemede şaşar misali, dünyayı kurtarmak için yaptığı gezilerinin en sonuncusunda yeni Zelenda'da; "Türkiye'de Kürt sorunu yoktur. Bölücülük ve kürtçülük tehlikesi vardır." dedi!...
O yurt dışında bunu söylerken, İmralı sakini;"Başbakan benim gibi düşünüyor!" dedi!...
Bunlardan biri yalan söylüyor!...
Hangisi yalan söylüyor bilemem ama yaygın basınımız; bu yalanları kamufle edebilmek, gündemi değiştirebilmek için olmadık taklalar atıyorlar!...
Türk Milleti;
Allah aşkına kendine dön!...
Tamamen senden olan, tamamen senin hürriyetini ve refahını düşünen milli siyasetçilerine sahip çık !...
Bizi; "İnadına tayyip!.." gibi hiç bir mantığı olmayan, hiç bir vaadi olmayan, hiç bir programı olamayan bir sloganla, yine kendimiz bu günkü hale getirdik!...
hadi bir daha "İnadına!..." diyelim...
İnadına Devlet!...
İnadına Cumhuriyet!...
İnadına Atatürk !...
İnadına Türk Milleti!...
Ve bütün bunları yerli yerine oturtabilmek, yapılan hataları telefi edebilmek için de; meşru zeminlerde, önümüze ilk gelecek sandıkta "İnadına MHP..." diyelim...
Bizi biz bu hale getirdik, yine biz kurtarırız!...
TEVEKKELTÜ A'LALLAH...
Selam, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN
http://maslan.blogspot.com
tokkali@mynet.com
tokkali_53@yahoo.com
tokkali_53@gmail.com
tokkali_53@hotmail.com

Salı, Aralık 06, 2005

BÜYÜK TÜRK MİLLETİ '...

"Üze Tengri basmasar, asra yir telinmeser, Türk Budun ilingin töringin kim artadu. Türk Budun, ökün." Orhun Abideleri
"Üstten mavi gök çökmese, altta yağız yer delinmese; Türk Milleti ilini töreni kim bozabilir? Türk Milleti; kendine dön!.."
Bir ülkede bu kadar vatansever varken, bu kadar milliyetperver varken nasıl olurda memleket, müstemleke edilir?!...
Sağcısı da, solcusu da, marksisti de, ümmetçisi de "Kuvvayı Milliye" diyor!...
Sağcı da, solcu da hatta ümmetçi de sıkıştı mı Atatürkçü!...
Böyle olunca ben şaşırmayayım mı?...
Sağcının, solcunun, ümmetçinin, milli görüşçünün bir araya gelerek meydana getirdiği AKP'nin Genel Başkanı'nın yani Başbakan'ın; "...bazı yerlerdeki egemenlik haklarımızdan vaz eçebiliriz." beyanatına; nasıl oldu da bu kadar vatanperverden tepki gelmedi?!!...
Aynı grubun içinden çıkmış ve Deprem Çadırının lokomotiflerinden AKP'li Dışişleri Bakanı; Kerkük'teki kardeşlerimizi "akraba" diye tanımladı ve tepki görmedi!...
Bu tepkisizliklere de ben hırslandım ve canım sıkıldı!...
Bu memlekette sanayici kandırılır!.. Ama, ses çıkarmaz!..
Üretici, kandırılır!... Sessiz kalır!...
İşçi-memur kandırılır. Koltuğundan olmamak için veya bilemediğim bir nedenden, susar!...
Çiftçiye; "Gözünüzü toprak doyursun!" diye sitem edilir. Ses çıkarılmaz!...
Topyekun millet kandırılır, "İnadına Tayyip.." denilir!...
Ses yok!..
Tepki yok!...
Hani, bir başkaydı benim memleketim?!...
Demekki ülkeseverliğin, devletperverliğin samimi olarak yaşanabilmesi için Ülkücü olmak şartmış...
Ülkü Ocakları, canı yanmayanın of demeyeceğini, canı yanmayanın gözünden yaş gelmeyeceğini defalarca ispatladı bu memlekette...
Ülkü Ocakları ; defalarca Türkiye genelinde mitingler yaptı ve yapacakta!...
"Dayan Türkmenim dayan.." diye haykırarak AKP'nin akrabalarına, bizim kardeşlerimize yalnız bırakılmayacaklarını, sadece onlar haykırdılar!...
Bu kadar pejmürdelikte şükürler olsunki Ülkü Ocakları var!...
Şer güçlerinin, bölücülük organizetörlerinin ısrarla sokak kavgalarında taraf etmeye çalıştığı Ülkücüler; art niyetlilerin inadına sokakta yoklar!...
Ülkü Ocaklarını organize ederek Türk Milletine birinci emaneti olarak bırakan Başbuğ, cennet mekan olasın...
Türk Milleti'nin Türk Kimliğinin sorgulandığı bu talihsiz günlerimizde de şükürler olsunki Ülkücü hareket var!...
Türk Milleti'nin siyaseten yalnızlığa itildiği bu talihsiz günlerde şükürler olsun ki MHP var...
Bu talihsiz günlerde şükürler olsunki MHP ve Ülkü Ocakları gibi milli kuruluşlarımız var ve bizler de "İnadına MHP" demek şansına sahibiz...
Uzun yıllar söylenen ama nedense son yıllarda unutturulan bir sloganı hatırladım: "Bütün Türkler Bir Ordu, Katılmayan Kaçaktır..."
Alt kimlik-üst kimlik teraneleriyle kafaları karıştırmaya niyetlenenlere inat -şükürler olsun ki- "Vatandaşlık bağıyla Türkiye Cumhuriyeti'ne bağlı her kes Türk'tür." Anayasa tarifinden hareketle "Ne mutlu Türk'üm diyene." diyen Türkler var!...
Kaçakların, köçeklerin, döneklerin, değişenlerin, gelişenlerin bir araya gelerek oluşturduğu deprem çadırı sakinleri ve uzaktan kumandalı siyaset grekoromencileri, rüzgar gülleri, siyaset topaçları elbette bu milli fıtratlı gençlikten rahatsız olacaktır!...
Hatta bu milli fıtratlı gençliği sabote etmek için özel gayretlere gireceklerdir!...
Çünkü onların; AB'ye girebilmek için bazı yerlerdeki egemenlik haklarımızdan vaz geçmek gibi, daha önemli işleri vardır!...Onlar, gözlerimi kaparım vazifemi yaparım mantığıyla aldıkları emirleri uygulamakla mükelleftirler...
Bu yüzden alt kimlik-üst kimlik gibi uyduruk meselelerle uğraşacaklardır!...
Bu yüzden de "İhanet Yolculukları"na devam edeceklerdir...
Onlar; siyaset fahişelerinin Kuzey Irak'tan; "Akıllı olun!" şeklindeki, apo alçağının "Savaşı başlatırım." şeklindeki havlama melodili tehditlerini duymazdan gelmeğe devam edeceklerdir...
Veya duyarak bu tehditten etkilenip; "Hakları verilmezse isyan ederler!.." mealinde korkakça, ürkekçe beyanlarda bulunabileceklerdir!...
Başıboş köpeklerin havlamasına ve ev sahibi rolündeki uzaktan kumandalı siyaset topaçlarının aymazlığına dayanamayan milletimin tansiyonu yükselecek ve benim de Canım Sıkılacak!...
Bu milletin kimliği Türk'tür!...
Bu milletin siyaset üstü duruşunun adı da Ülkücülüktür!...
Türk Milleti;
Gün bekleme ve susma günü değil!...
Artık gün; süratle bir araya gelme günüdür...
Artık gün; bütün olarak naralanma günüdür...
Artık gün; "Odu-Millet elele vererek başını kaldıranın başını ezme günüdür...
Geç kalan; safta yer bulmakta, zorlanacaktır!...
Gün; acele etme günüdür!...
Gün; Türk'ün, Türk'ü sevenlerin, Türkiye Sevdalıları'nın, Muhteşem Türk Atatürk'ü sevenlerin, devlet-i ebed müddet diyenlerin bir araya gelme günüdür!...
Dün Amerika adına Irak'ı uyaranlar, bu gün aynı tavır ve cümlelerle Suriye ve İran'ı uyarıyorlar!...
Perşembenin gelişi, çarşambadan belli değil mi?Yarın da aynı ağızlar, aynı cümlelerle bizi uyarmayı, görev edinmeyecek mi?
Büyük Türk Milleti;
Canını yakanları unutmaktan,Canını yaktıklarını unutmaktan,"Hafızayı beşer nisyan ile malüldür." hastalığında ısrarcı olmaktan ne zaman vaz geçeceksin?!...
Dağlar gibi yığdığın kemiklerinden nadim olarak ne zaman kendine döneceksin?!..
Büyük Türk Milleti;Senarist kim olursa olsun, senarist tarafından baş rol kime verilirse verilsin artık sahne SENİN!..
Çok bileni yanıltmak, kurnazları tilkileştirerek post etmek, mağaralara saklanarak tavşanları ağıza süren aslan rolündekileri itlaf etmek görevi SENİN!...
Allah(c.c.) tan gayrısından da yardım bekleme!...
"MUHTAÇ OLDUĞUN KUDRET DAMARLARINDAKİ ASİL KANDA MEVCUTTUR."
TÜRK MİLLETİ, KENDİNE DÖN...
TEVEKKELTÜ A'ALALLAH...

Pazar, Aralık 04, 2005

GÜNÜMÜZ İMPARATORLUKLARI !...

Sanki hakim güçler; -artık sadece ülkelere ve coğrafyalara değil- fert fert insanların kafalarına da hükmediyorlar!...
Hepimiz kendimizi; "Artık imparatorluklar devri kapandı. Çağımız imparatorluklar çağı değil." fantazisine kaptırdık!...
Dikkatle bakmaya da gerek yok!.. Sadece bakmakla dünyada üç imparatorluğun varlığını hemen görürüz...
İngiltere, ABD ve Yahudiler!...
İlk iki imparatorluğun, dilleri ve dinleri de benzer!...
Bu dilleri ve dinleri müşterek olan iki imparatorluk hakkında biraz bilgilenmeye niyetlendim ve çocukluktan gençliğe geçtiğimiz yıllara, geri döndüm...
Gençlik yıllarımızın en gözde buluşma adresleri olan sinemaların önlerini, sinemaların önünde açılan okunmuş kitap sergilerini hatırladım...
Bu okunmuş kitap sergilerinde -arada bir A.Ziya Kozanoğlu ve Oğuz Gündeş'in romanlarına da rastlamak mümkünse de- genellikle resimli romanlar satılır veya takas edilirdi...
En gözde ve tutulan resimli romanlarsa Teksas ve Tommiks'ti...
Tommiks'te; şimdiki ABD'nin temellerinin atılışının, iç mücadeleleri anlatılırdı...
Teksas'ta ise bağımsızlık için mücadele veren Çelik Blek, Profesör Oklitus ve Rodi'nin birlikte yönlendirmeleriyle Avcıların maceralarını okurduk...
Kötü adamların adı, Kırmızı Ceketliler'di. İngilizlerdi bu kitaplarda!...
Fazla ansiklopedik araştırmalara gerek duymadan, gençlik yıllarımızda okuduğumuz bu resimli romanların anlattığına göre; İngilizler, Amerika'yı işgale uğraşır Çelik Blek ve arkadaşları da İngilizlere karşı bağımsızlık savaşları verirlerdi!...
Arada bir Amerika'da; Fransız askerleri de olurdu ama hatırlanmayacak kadar az...
Bu kitaplardan hatırladığıma göre Amerikalılarla İngilizler arasındaki savaş her halde yüz yıla yakın sürmüştür!...
Bu savaşların galibini bulmaya, hatırlamaya çalışıyorum.
Her halde galip Amerilakılardır diye düşünüyorum. Çünkü yüzyılımızın imparatorluklarından birinin adı Amerika Birleşik Devletleri...
Ama Amerika'nın ne dili var ne de kendine has bir dini!...
İngilizler; savaşı kaybetmiş, Amerikadan çekilmişler ama Amerikaya dil olarak İngilizceyi öğretmişler!...
İngilizlerin işgal etmeye çalıştığı Amerika'nın yerlileri de yok artık... Amerika'da ne yerliler kalmış ne de yerlilerin Yerli Tanrıları!... İngilizler; dinlerini de öğretmişler Amerikalılara !...
Amerikalılar; kendi aralarında "Soluk Benizliler'le Yerliler-Kızılderililer" savaşlarını da yapmışlar...
Ve geçtiğimiz yüzyılların en katı soykırımını gerçekleştirerek yerlileri-kızılderilileri yok etmeyi başarmışlar!...
Bu yok oluşta yerlilerin Yerli Tanrıları ve yerli inançları da kaybolarak yerini Hristiyanlığa bırakmış!...
Yani nasıl olmuşsa olmuş, İngiltere; dilini dil olarak, dinini de din olarak bırakmayı başardığı Amerika'dan çekilmiş!...
Ve iki büyük müttefik olmuşlar!...
Yüzyılımızın bu iki imparatorluğu; dil ve din birlikteliği ile dünyanın her yerinde birlikte görünmeğe başlamışlar. En son Irak örneğinde olduğu gibi...
Üçüncü bir imparatorluk daha var: Yahudi İmparatorluğu...
Yüzyılımızın ingilizce konuşan ve ikisi de hristiyan olan iki imparatorluğunun destekleriyle, işgal edilen Filistin topraklarında -yaşı elli olmamış- bir İsrail Devleti var...Ama yahudiler, dünyanın her yerinde ve her ülkesinde etkin olarak varlar!...
Coğrafyasız, vatansız gibi görünen bu "Gizli Güç"; sanki dünyanın tek sahibi!...
20. yüzyılın ilk yarısının sonlarına doğru, -Hitlerin uyguladığı soy kırımdan sonra- dünyanın her yerine dağılarak, dünyaya saklanan yahudiler, dünyaya hakim olmuşlar nerdeyse...
Üstelik bunları ne Hristiyanlar, nede Müslümanlar sevmezler!...
Bulundukları, saklandıkları yerlerde aciz, mazlum numarası yaparak yerleşen bu yahudiler; 20 bilemedin 30 yıl sonra saklandıkları yerlerin hakimleri olmuşlar!...
Aciz gibi görünürler ama bulundukları yerlerin en kudretlilerine hükmederler!...
Mazlum gibi dururlar ama uygulamada onlardan zalimini göremeyiz!...
Sarmaşık gibiler sanki... Köksüz, dal-budaksız ve mevsimlik ama çok hızlı yayılmacı!...
Mevsiminde -kısa ömürlüde olsa- açtığı ve çok güzel olan çiçekleri yüzünden kimse koparamaz da bu sarmaşıkları !...
Dünyaya saklanan bu aciz ve zavallı güçlüler; bulundukları yerlerin kudretlilerine hükmederek, birbirlerinin üzerine salarlar...
Yapılan daha doğrusu yahudilerce yaptırılan bu savaşlardan kazanan hep bu saklı güçler, yahudiler olur!...
Dünya Devi Amerika'ya bakarsınız; yönetimde onlar vardır!..
Diğer Hristiyan imparatorluk İngiltere'ye bakarsınız; yine etkili görevler ve ekonominin başında onları görürsünüz!...
İmparatorlukların bitirilerek demokrasilerin ve ulus devletlerin yüzyılı olarak adlandırılan çağımızda; Müslüman ülkelerde de yahudilerin hakimiyetleri, hissedilir!...
Çin henüz dünyaya yeterince açılmadığı için bilemiyorum ama; orada da etkilerinin olduğundan eminim...
Çarlık Rusyası'nın da, şimdiki Rusya'nın da yönetiminde yahudiler çok baskındır!...
Vatansız, coğrafyasız, aciz ve mazlum yahudiler; aslında -sanki- dünyanın tamamını istemektedir!...
Bunu da yönettikleri Hristiyan ve Müslüman kudretlilerin birbiriyle savaşları neticesinde gerçekleştirmek üzereler sanki!...
Sonuç olarak; bana öyle geliyorki, aciz-mazlum-zayıf tarifiyle işgal ettikleri güçlü devletler arasında ittifaklar sağlayarak dünyaya saldırtan en büyük imparatorluk, Yahudi İmparatorluğu'dur!...
Diğer dil ve din ortağı iki Hristiyan İmparatorluk ta; bu "Gizli İmparatorluğun" öncü kuvvetleridir!...
Bu "Gizli İmparatorluğun" bizde de kollarının olduğu çok belli!...
Kimi "Ilımlı İslam" söylemleriyle; kimi, "Dinler Arası Diyalog" teraneleriyle; kimi "Kitab-ı Mukaddes" ve "Yahova Şahitleri" safsatalarıyla, bu "Gizli İmparatorluğun" kendilerine verdikleri görevleri yapmaktalar!...
Teksas ve Tommiks'ten yola çıkıp nerelere geldim!...
Ben de komplo teorisyenlerinden mi oldum ne?!...
Hemen; hala okuduğunu ve ciddi bir teksas-tommiks serüvenleri takipçisi olduğunu bildiğim, kardeşimden bir-iki cilt Teksas isteyeceğim...
Çelik Blek'le beraber biraz daha İngilizlere saldıralım bakalım neler yapabiliriz?!...
TEVEKKELTÜ A'LALLAH...
Selam, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN
http://maslan.blogspot.com
tokkali@mynet.com
tokkali@gmail.com
tokkali_53@yahoo.com
tokkali_53@hotmail.com