Pazar, Şubat 27, 2005

ÜLKÜ DEVİ'NDEN ÖĞÜTLER...

Türkiye Cumhuriyeti olarak çok çetin geçen bir 81 yılı tamamlamak üzereyiz. Türkiye artık bir imparatorluk değil. Ama Batı'nın ve dünyanın nazarında da asla küçük ve küçümsenecek bir devlet te değil...
Çok seslilik gerektiren sistemimiz gereği -bilhassa son günlerde- her kafadan bir ses çıkmaya başladı!..Uzaktan kumandalı bazı entellerimiz tarafından AB veya ABD'ye mecburmuşuz gibi hayali bir ortam oluşturulmaya çalışılıyor...
Aslında ne AB ne de ABD'ye bizim bir mecburiyetimiz yok. meselelere neresinden bakarsanız bakın onların bize mecburiyetleri var... Siyaseten de ticareten de basiretsiz hükümetler yüzünden ep bakir bir pazar görünümünde aldık!..Bu bakir pazar görünümümüz devam ettiği sürece 70 milyonluk nüfusu ve dünyanın 18 büyük bütçesinden birinin sahibi olarak, artı elinde bulundurduğu coğrafyayla Türkiye, Batı'nın vaz geçilmezidir...
Onlar iştahla bu cennet coğrafyayı elde etmek için sıcak-soğuk planlar yaparak uğraşacaklar, bizler de onların bütün oyunlarına karşı ataklarla cevap vererek vatanımızı ve bağımsızlığımızı koruyacağız. Bu korunma refleksini gösterebilen Türk Milliyetçilerinin adı, Ülkücüdür...
Onların, Batı'nın,Haçlı'nın bu mütecaviz oyunlarına karşı koyabilecek refleksi, bu memlekette ülkücülerin sergileyebileceğine iman ediyorum. Yönetim ve sistemimiz gereği Yöneticilerimizi seçim sandıklarında belirliyoruz. Seçimle iş başına gelenleri,başarısız olurlarsa yine seçim sandıklarındaalaşağı ederiz.
Yaygın basın'da son günlerde tek-tük te olsa seçim fısıltıları seslendirilmeye başladı. Bütün partiler de bir AKP Baskın Seçimi'ne karşı sür'atle hazırlanmaya başladılar....
Tam da bu sırada, dün Ülkü Devleri'nden Yılma DURAK'la dünya ve ülke meselelerinde uzun bir sohpetimiz oldu. Daha doğrusu ben ve arkadaşlarım, aklımızı kurcalayan sorularımızı sorduk; Yılma DURAK'ta o dev üslubu ve dev yüreği ile bizlere saatleri saniyeleştiren doyumsuz bir seminer verdi...
Ülkü Devi Yılma DURAK'ın o dev gönlüne sığınarak kendilerinden izin almadan, bizlere verdiği bilge öğütlerini; Ülkücülerle ve Türkiye ile paylaşmaya karar verdim.
Yılma DURAK, bir Türk Milliyetçisidir. Hayatını da bu düşüncesini siyaseten başarılı etmek için geçirmiş ve geçirmekte olan özel insanlardandır. Yılma DURAK'a göre kendi üslup ve cümleleriyle;
1- Bütün Türk Milliyetçileri, MHP'de siyaset yapmalıdırlar. Çünkü MHP, Türk Millietçiliği kimliği ile bütün dış güçlerinboy edefidir.MHP, Türk Milliyetçiliği kimliğinden dolayı, bütün hainlerin saldırdıkları tek adrestir.
2- MHP'de siyaset yapan Türk Milliyetçileri yani ülkücüler; MHP Teşkilatı'nı, başta kendilerinin itaat edecekleri teşkilat olarak bilmelidirler. MHP'de siyaset yapmaya karar veren Türk Milliyetçileri; MHP Genel Başkanı'na tabi olmalı ve saygıda kusur etmemelidir. MHP Genel Başkanı'nı başkan kabul etmeyen birinin MHP'liyim demesinin asla mantığı ve inandırıcılığı olamaz...
3- Genel başkan ve teşkilatı tenkit etmek, her ülkücünün hakkıdır. Genel başkan ve teşkilat ta bu tenkitleri, yapıcı olarak kabul ederek ciddiye almalıdır. Çünkü bütün ülkücülerin düşünceleri; MHP'yi dolayısıyla Ülkücü Hareketi tek başına iktidara getirmektir.
4- MHP'yi ve Genel Başkanı tenkit edeyim derken MHP'yi tahrip edenlere karşı mücadele etmek te her ülkücünün görevi olmalıdır. Ülkücüler; MHP'yi tenkitle değil tahriple uğraşanları, siyaseten bitirmekle de görevlidirler...
Saatler süren doyumsuz sohbetten bu dört ana başlığı; önemsediğim için bütün ülkücüler ve MHP'lilerle paylaşmak istedim.
Kendilerini rüyalarında MHP Genel Başkanı olarak görenlerle, kendilerini dünyanın merkezi sanan ve eski ülkücü olarak geçinmeye çalışanların tamamına Yılma DURAK'ın bu öğütlerinde açık uyarılar hissettim. Bu yüzden de her kesle beraber bu öğütleri, onlarında duymalarını istedim...
Ülkücülüğün bir yaşam tarzı olduğuna inananlardanım. Elbette "Ülkücüyüm." demek meselenin yüzde ellisidir. Bir insan ülkücüyüm dedirten sebep te demek kadar önemlidir. Bu sebepleri, MHP Genel merkezi olarak tek tek gözden geçirmek gereğine inanırım.
Tarihin her dneminde, milletlerin tamamında milliyetçiler olmuştur ve olacaktır. tarihte iz bırakmayı başarmış şahsiyetler de hep milliyetçilerden çıkmıştır. Milletler var oldukça milletler mücadelesi devam edecek ve bu mücadelelerden de bayraklaşan milliyetçiler çıkmaya devam edecektir.
Milliyetçilik, sadece imparatorluklarda zararlı bir davranış olarak adlandırılabilir. İmparatorluklar; hakim bir gücün bir çok ulusu egemenliği altına almasıyla oluşur.hakim güç, egemenliğine aldığı ulusların milliyetçilik duygularını körelterek onları yeni bir kimlik altında asimile etmeyi dener. İmparatorlukların yaşı da bu asimilasyondaki başarısıyla düz orantılıdır.
Tarih, çok uzun yaşayanlar olamasına rağmen bir dağılan imparatorluklar hikayesidir.Bunun son örneği de Osmanlı İmparatorluğu'dur.
Osmanlı İmparatorluğu, bütün direncini kaybetmişken imparatorluğun kurucusu ve asli unsuru olan Türk Milleti'nin bağrından son yüzyılın dehası, Muhteşem Türk Atatürk çıkmış ve Türkiye Cumhuriyeti'ni kurmayı başarmıştır.Bu başarı, 81 yıldır Batı'yı, Haçlı'yı öfkeden delirten sebeptir...
Bu yeni ve son Türk Devleti'nin ömrü, hep dış saldırılara karşı koymakla geçmiştir. devletin asli unsuru olan Türk Milleti'nin devletine sahiplenmesiyle bütün bu zorluklar aşılmıştır. Aşılmaya da devam edilecektir.
Tarih boyunca 8 kez Haçlı Seferleri adıyla gelen batı, Türk milleti tarafından hep yenilgiye uğratılmıştır. Son yenilgilerinin üzerinde 80 yılı aşkın bir zaman geçmesine rağmen Batı'nın Türk Milleti'ne kini ve öfkesi, hiç azalmamıştır. batı'nın bu kininden ve öfkesinden vaz geçmek gibi bir düşüncesi de asla olmamıştır...
Bu bitmez kin ve öfke yüzünden de biz, millet larak hep müteyakkız olduk. "Su uyur düşman uyumaz.." mantığıyla 80 yıldır hep uyanık bekledik. Batı bizi, biz batıyı kollayarak zamanı geçirmeye devam ediyoruz.
Sıcak savaşla istediğini elde edemeyen Batı, bu kez de 5.Kol faaliyetleriyle ülkemize ve devletimize saldırmaya devam etmektedir. Bu saldırılara cevap verebilecek donanım ve yürekte olan Türk Milletinin milliyetçilerinin adı, Ülkücüdür...
Bu yüzden çok ciddiye aldığım Ülkücülerle, bir Ülkü Devi olan Yılma DURAK'ın öğütlerini paylaşmayı seçtim...
Veee sayın Yılma DURAK Ağabeyim ve Ülkü Devleri, "İYİ Kİ VARSINIZ..." diyorum...
TEVEKKELTÜ TAALALLAH...
Selam, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN
http://maslan.blogspot.com
tokkali@mynet.com
tokkali_53@yahoo.com

ASAYİŞ TEHLİKEDE

Devlet olmanın olmazsa olmaz üç maddesini; Kutadgu Bilig'den alarak birkaç kez anlatmıştık...Yaygın basının haber olarak manşetten verdiği bir prof.un adam bıçaklaması olayı üzerine, Kutadgu Bilig'in yüzyıllar öncesinden yaptığı öğretiyi bir daha hatırladım...
Hakan; tebaasından üç maddelik bir istekte bulunur:
1- Yasalarıma uyun.
2- Verginizi ödeyin.
3- Dostumu dost, düşmanımı düşman belleyin.
İstekler çok sade ve çok mantıklıdır. Tebaanın yani milletin hakanından cevabi istekleri de en az o kadar mantık şaheseridir.
1- Yasalarına uyarız ama adil olursan...
2- Vergimizi öderiz ama gümüşün ayarını düşürmezsen...
3- Dostunu dost, düşmanını düşman belleriz ama can ve mal güvenliğimizi sağlarsan...
Yüz yıllardır Türk Milleti'nin devletinden istekelri, hiç değişmeden bu üç madde halinde kalakalmıştır...Türk Milleti'nin devletinden istekleri, kıyamete kadar da böyle üç madde olarak kalacaktır.
Bu gün yasalara uyma ve vergi ödemeyi bir kenara bırakmak istiyorum!..Üçüncü maddedeki isteğe yoğunlaşacağım. Devletin dostunu dost, düşmanını düşman belleriz ama can ve mal güvenliğimiz sağlanısa deyip başlayacağım.
Yaygın basında boy boy, kapkaççılardan ve hırsızlardan korunma yolları öğretilmeye başlandı!...Yani ülkemizde can ve mal güvenliğimizin tehlikede olduğu; artık Yaygın Basın tarafından bile saklanmıyor!..
Yaygın basına ve öğrettiklerine göre artık herkes kendi başının çaresine bakacak!... Yani ülkemizde asayiş, Hakk getire!...
Başının çaresine bakmak zorunda bırakılan bir profesörümüz, canını kurtarmak için adam bıçakladı ve yaygın basının tamamında manşette haber oldu!...
Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Görevlisi Prof.Hayrani Altıntaş, canını kurtarmak için bir taksiciyi bıçakladı!... Bu ilahiyat profesörümüz; misyonerlerin yaptığı gibi hristiyanlık öğretisini temsil etseydi sağ yüzüne tokat yiyince öbür suratını çevirebilirdi!...Ama "Haksızlık karşısında susan dilsiz kafir gibidir." öğretisine inandığı için, haksızlık karşısında susamadı ve canına kastetmek isteyen şehir magandalarına anlayacakları dilden bir cevap verdi...
Canını ve malını korumak için; saldıranlara saldırdı ve en iyi müdafaanın taarruz olduğunu da herkese hatırlatarak öğretmiş oldu...
Heyyyyyy!..Yukardakiler!.. anarşinin ayak seslerini duymuyor musunuz?
Yarın iyice azıtacak anarşiden sizleri kim koruyacak?!...
Sancaktarlıklarını yaptığınız AB veya ABD'nin sizi koruyabileceğini mi sanıyorsunuz?
Onlar; kendilerini dev aynasında görmelerine rağmen dört baldırı çıplak Arap'tan ikiz kullerini koruyamadılar!..İkiz kule dört arap tarafından yerle bir edilince de sesler kesilinceye kadar helikopterle havada saklandılar...Dört Araptan ikiz kulelerini ve pentagonu koruyamayanların gelip Türkiye'de sizleri koruyabileceklerini mi sanıyorsunuz?
AB istiyor diye, ABD dayatıyor diye Devletin yasalarıyla daha fazla oynamayın. Yoksa bu gün koruma müdürlerinizin telefon ve cüzdanlarını alanlar, yarın bizzat sizin canlarınızı hedef alacaklardır!...
Heyyyy Ankaradakiler!..
Asayişi bu kadar ihmel ederseniz; can ve mal güvenliğinden endişesi olan millet, dostunuzu dost düşmanınızı düşman bilemez!...Çünkü sadece kendini korumakla meşgul bir hale gelir... Evlere giren hırsızların -AB istiyor diye- can güvenliklerini sağlayacak yasalar çıkarırsanız adil olamazsınız ve dünyayı üzerimize güldürürsünüz!... Hırsızın sadece yatak odasında vurulabileceğini, yasalarla belirlerseniz; bütün evlerin yatak odaları dışında kalanlarını, hırsızlara peşkeş çekersiniz...Bu memleketi bir hırsızlar cenneti edersiniz!...
Emniyet Güçlerinin ellerini-kollarını bağlayacak yasaları çıkarmakta ısrarcı olursanız; ellerinde tek yaptırım gücü olarak kalan trafik cezaları yüzünden milletle emniyet güçlerini hasım yaparsınız...
Heyyyyy! AKP'liler;
Heyyyy Recep tayyip erdoğan'ın Kurmayları; Bir İlahiyat profesörünü canını korumak için adam bıçaklayacak kadar ortamı asayişsiz bırakırsanın bu memleket kan gölüne döner!...Bu kan gölünde de konumunuz gereği önce sizler boğulursunuz!...
Devletli milletlerin ve tarihin özel milletlerinin başında yer alan Türk Milleti'ni Devletiyle kavgalı hale getirmek için planlanan oyunun içinde olan herkes, bu milletin öfkesine muhatap olacaktır...
"Bu yol ihanet yoludur.İhanet yolcularının mukadder akıbetinden kurtulamazsınız.." uyarısını dikkate almayan AKP'lileri, aymazlıkla suçlamak artık akıl işi değildir.
Devletin bekası söz konusu olmasa "Kendi düşen ağlamaz.." demek te mümkün...Ama Devlet kurumlarının birinci sırasında bulunan hükumete "Kendi düşen...." demek lüksüne asla sahip değiliz...
Gaflet içinde de olsalar, dalalet içinde de olsalar Hükumet edenleri uyarmak, vatandaşlık görevimizdir...
Aksi halde " Bu hesap ahirete kalmayacak, Türk Milleti ile birlikte bu dünyada ve çok yakında görülecektir..." şeklindeki celalli söyleme, bütün Millet katılacaktır...
Türk Milleti olarak dünümüzden asla utanmadığımız gibi yarınımızdan korkmak gibi bir acze de asla düşmedik ve düşmeyeceğiz...
Bu asil Millet, artık devlet-millet hainlerini tanıyor. Bu hainlerin ağız birliği ile saldırdığı kurumlarına sahip çıkacak kadar da feraset sahibidir... Bu millet; hainlerin ağız birliği ile saldırdığı Ordusunu baş tacı etmekte, paşalaştırmakta ısrarcı olacaktır...
Çünkü Devletin zorda milletin darda olduğu günlerde bu milletin Ordusundan başka güvencesi, tarihte de olmamıştı günümüzde de olmaz...
Bu asayiş konusuyla daha çoook ilgilenmek gerek çoook....

TEVEKKELTÜ TAALALLAH...
Selam, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN
http://maslan.blogspot.com
tokkali@mynet.com
tokkali_53@yahoo.com

Cuma, Şubat 25, 2005

KORKAKLARA...

Türk ün Türklüğü;Türk ün mukaddesleri;Türk ün cesareti hedef seçildi!
Yaygın Basın ve medyanın yaptıklarını yetersiz bulanlar;bir de ABD patentli olduğuna inandığım bir romanla,teknolojik savaş senaryolarını piyasaya sürdüler...Bu roman müsveddesini okumayacağım!..Çünkü hiç merak etmiyorum.
ZatenYaygın Basın ve medyanın pazarladığı kitaplardan,çok zorlanarak okumama rağmen bir şey anlayamıyorum.Mesela Yaygın Basının pompaladığı Pamuk' un-halk deyimiyle- "HAÇI KOYNUNDAN ÇIKTI"...Şaşırdım mı?Hayır!Zaten bekliyordum...
Metal fırtına adı ile bir curcuna kopardılar ki sormayın gitsin.Oysa asıl fırtına benim içimde.Türk milletinin sinesinde...
Hayale güç mü yeter?
Hayalimde günde en az on kere baba Bush'un,w.Bush'un,babalarının,sülalelerinin postlarına saman tepiyorum!İçlerini samanla doldurduğum Bush sülalesi korkuluklarından, her gün birini olmak kaydıyla meydanlarda teşhir ediyor sonra yakıyorum!..
Bitmedi!.. Korkulukların yanışını büyük bir keyifle izliyorum!
Camiye sığınan, yaralı Iraklının kafasına kurşun sıkan ABD li askeri,günde enaz on kez camiye girdiği postallarıyla önce suda gezdiriyor sonra ateşin ortasında ayakta bekletiyorum!..Sonra ABD den ithal ettiğim puro makasımla tetik çeken parmağını kesiyor,pişirdikten sonra kendisine yediriyorum!..
Süleymaniyede;misafir kimliği ile gelip başımıza çuval geçirenlere,hayalimde yaptıklarımı anlatamam!..Çünkü hayalimde bile olsa, kraldan fazla kralcılar suç sayabilirler!..Suç saymalarından korkmuyorum;AKP sayesinde Türkiyenin bir suçlu cenneti olduğunu da biliyorum!...Yalnız hayalimde yaptıklarımdan dünya dev(!)i ABD' lilerin korkmasından çekiniyorum!Yani ben,ABD den korkmuyorum.
ABD den korkanlardan tiksiniyorum.ABD ye olan milli öfkeyi yok etmeye çalışan,benim devletimden maaşlı, ABD ricalinden iğreniyorum.Onlara yaptıklarımı hayalimde de olsa anlatmaya da edebim izin vermiyor!..
Yaygın Basın'ı -bedavadan- izlemeye çalışıyorum!Ağa-babalarının CIA ya sığındığı Zaman gazetesinden bir köşe yazısı okuyorum."CHP yi geçelim bir kalem.DYP niçin bir varlık göstermiyor?Ya da MHP?Uzun bir süredir Sayın Devlet BAHÇELİ nin ya da bir MHP yetkilisinin bir siyasi,ekonomik,ya da Türkiyeyi ilgilendiren herhangi bir konuda bir açıklamasına,bir etkinliğine şahit olundu mu?"diye Hilmi YAVUZ imzası ile bir yazı okudum.
Şaşırdım mı?Hayır!
Çünkü ağa-babalarının CIA ya sığındığı Pentagon uşaklarının Türkiyeden elbette haberleri olmaz.Hilmi YAVUZ ve onun şahsında bütün Pentagon uşaklarına MHP nin mitinglerini hatırlatmayacağım.Ama Devlet BAHÇELİ nin 10 Şubat 2005 de MYK toplantısında basına yaptığı açıklamada ;Başbakana hitaben,"Bu yol ihanet yoludur ve hiç unutmayın ki ihanet yolcularını bekleyen mukadder akıbetten kaçamayacaksınız.Bu hesap ahirete kalmayacak,Türk milleti ile birlikte bu dünyada ve çok yakında görülecektir."sözlerinden Zaman isimli Pentagon cenahının haberi olmadı mı?
Yoksa dünyayı izlediğini söyleyen CIA,MHP den habersiz mi?
Hilmi YAVUZ ve onun şahsında Zaman cenahına derim ki; sizler madem ki korktuğunuz yere -CIA'ya- sığınıyorsunuz; bizden korkun bizden!..Türk milletinden korkun ve Türk milletine sığının ki yarın ortada kalmayasınız...
Şükür ABD sonunda Türk Milletinin kendilerini sevmediğini anladı!Türk adını ağzına almaktan çekinen Başbakanımıza Türk milletini şikayet etti!Ve bizler de Türk milleti olarak Türk adını ağzına almayan Başbakanımızın talimatları ile artık ABD yi ve Bush'u seveceğiz!..
Başbakanımız ve kurmaylarının yetiştiği siyasi cenahı da tanıyoruz.Bir TV kanalında Hüseyin ÜZMEZ in,"Ben ,MHP ve MSP yönetimlerinde görev aldım.Dinsiz hiç bir ülkücü ile karşılaşmadım.Ama MSP de Türk olmayan herkes büyük bir samimiyet ile kucaklanırken,Türk' üm demek nerede ise kafir olmakla bir tutulmakta idi."sözlerini hafızamıza not ettik.
Türk'e kafir,öcü gözü ile bakılan kulvarlarda yetiştikten sonra Başbakanımızın Türk'üm diyerek eski yoldaşları tarafından kafir damgası yemeye cesaret edememesini,artık anlıyoruz.
Bir insan Türk değilim diyorsa Türk değildir.Bunu açıklaması da en doğal hakkıdır.Türk olmayanın değil ABD den;siyaset fahişeleri Talabani ve Barzaniden korkmaları kadar doğal bir refleks olabilir mi?
Türk olmayan birinden;
"Gammı ceylan gözlüler bizlere yar olmasa
Yeter ki kılıçlarla süngüler yar olmalı
Rahat döşekte ölmek sanki değil mi tasa
Kanlı sınır boyları bize mezar olmalı" demesi beklenebilir mi?
Türk olmayan birinin Metal Fırtına adlı sanal savaştan korkmasından daha tabii,ne olabilir?
ABD yi sevmiyoruz!..AB yi istemiyoruz!..Müslüman Türk milleti olarak 9.Haçlı Seferi ni püskürtecek imanımız da,gücümüz de var...
Eğer birileri bir yerlerden korkacaksa ABD Türkiyeden,Türk milletinden korkmalı...
Bu anlattıklarım bir metal fırtına değil.Bu anlattıklarım Türk ün muhteşem öfkesinin,fırtına öncesi sessizliğidir.
Allah ın askerleri Türkler;tarihi yeniden yazmak için nöbetlerinin ve görevinin başındadır.
TEVEKKELTÜ TAALALLAH...
Selam,Sevgi,Dua...
Mustafa ASLAN
http://maslan.blogspot.com
tokkali@mynet.com
tokkali_53@yahoo.com

Salı, Şubat 22, 2005

GÖNÜL BU SÖZ DİNLEMEZ...

İnsan hayatında, kötü olmasına rağmen sevilebilen; yaşanırken çok zor olsa da zaman içerisinde bütün zorluklarıyla özlenen bölümler vardır!...
Belki de bu zorları, zorlukları özlemek bizim kuşağımıza has bir özelliktir... Ama yemin olsun bizim kuşağımızı, özelleştiren güzelliktir...
İnternet sayfalarından Muammer CINDILLI'nın ETSO Başkanlığı'na aday olduğunu duydum...
Erzurum'un özel insanlarından olan Lütfü Yücelik'i nasıl sevdiğimi; geçmişte gerektiği mahfillerde söylemiş ve yazmıştım...Hatta kendilerinden yemin vererek siyasete karışmamasını, siyaset üstü durmasını rica etmiştim... Çünkü Lütfü Yücelik, siyasi partilerin tamamına eşit mesafede durmayı başararak Erzurum adına olumlu işler yapıyordu...Allah razı olsun demeyi, asli bir görev sayarım...
Lütfü Yücelik'in karşısında başka kim aday olsaydı tavrım, Yücelikten yana olurdu...
Ama gönül bazen söz dinlemiyor!...
Sevgili Muammer Cındıllı ile; yukarıda üstü örtülü olarak tarif etmeğe çalıştığım ve özlediğim zorlu günleri beraber yaşadık...
Muammer Cındıllı; arkadaşlarımız, dostlarımız arasında ne fazla ileri çıkarak ne de fazla geri kalmadan kendine özel bir yer yapmayı başarmışlardandır...
Hangi arkadaşımıza, hangi zeminde lazım olmuşsa davet beklemeden safını tutmuş ve elinden geleni esirgememiştir...
Böyle olunca da Muammer Cındıllı, bütün arkadaşlarımızdan ve dostlarından gereken desteği mutlaka alacaktır ve almalıdır diye düşünüyorum...
Muammer Cındıllı dostumuz, siyasete soyunsaydı bu desteği alabilir miydi? Sanmıyorum!...
Söylediklerimi ve nedenlerini; Sevgili Cındıllı ve dostlar anlayacaktır...
Siyaseten alamayacağı desteği ETSO Başkanlığında fazlasıyla alacaktır... Muammer Cındıllı, bu desteği bir Erzurum sevdalısı Erzurumlu olarak hak etmiştir...
İnternet sayfalarında Prof.Dr.Berhan Yılmaz'ın Lütfü Yücelik hakkındaki yazdıklarına katılmamak mümkün değil... Sn.Yılmaz;" Üç dönem ve 12 yıl...Uzun bir süre...Bir insanın yapacakları da hayalleri de biter.." mealinde bir yazı yazmış... Lütfü Yücelik'in hayallerinin ve yapacaklarının bitmiş olacağına inanamam...Ama çok zorluklarla başardığı işlerden dolayı, yorgun olabileceğini düşünebilirim...
Bu yüzden de ETSO'ya yeni bir heyecanın gelmesi Erzurum için de Yücelik'in hayallerinin tamamlanması için de iyi olur kanaatindeyim...
Lütfü Yücelik'in ETSO Başkanlığını kötü yaptığını, çıkar çatışmaları olanaların dışında kimseler söyleyebilir mi bilmem...Lütfü Yücelik, iyi bir başkandı...Lütfü yücelik, başarılı bir başkandı... Ama Muammer Cındıllı'nın daha iyi bir başkan; çok daha başarılı bir başkan olacağına inancımı da kimse değiştiremez...
Muammer Cındıllı; sosyal meselelere vukfu, Erzurum ve Erzurumlu'yu çok iyi tanıması, ikili ilişkilerdeki mükemmel başarısıyla ETSO'yu yeniden Türkiye gündemine taşıyabilecek bir kapasitenin sahibidir...
Ekmeği ekmekçiye verip birde üste vermek lazım...
Erzurum, siyaseten yanlış tercihleri yüzünden makus bir talihe kendi kendini mecbur etmiştir...
Bu makus talihi yenmenin yolu; neresinden başlanırsa başlansın yanlışları telafi etmekle mümkündür...
Erzurum hakkında günlük haberleştiğim kadim dostum ve sırdaşım, refikim Selami Türkmen'den Muammer Cındıllı'nın adaylığını duyduğumdaki sevinci, otomaotikman bana da sirayet etti...
Arkadaşlarımın, dostlarımın el birliği ile destek verdiği bir arkadaşımıza elimden geldiğince destek vermek, benim için de bir vicdan borcu oldu...
Yazdıklarımın, siyaset etiğine uymadığının farkındayım!..Ama dedim ya " Gönül bu, söz dinlemez..." Bazı hallerde aklın, tatile çıktığı vakidir...
Tekrarlıyorum; Yücelik'in karşısına başka biri aday olsaydı Yücelikten yana açık tavır koyardım...
Bana bu konuda Sayın Yücelik'in de kızamayacağına eminim... Çünkü Muammer Cındıllı ile hangi yollardan, hangi şartlada geldiğimizi bütün Erzurum gibi, Yücelik'te bilir... Ve o yolların hatırını unutarak, o yılların hatırını unutarak Muammer Cındıllı'ya destek vermezsek kendimizi inkar etmiş oluruz...
Muammer Cındıllı, her alanda başarılı olmuş bir neslin temsilcisidir... Hayatının en güzel çağlarını; ülke ve Erzurum sevdasıyla zorlaştırmaktan lezzet almış bir dadaştır...
Bu özellikleriyle, anlatamadığım ama herkesin bildiği güzellikleriyle Muammer Cındıllı'dan mükemmel bir ETSO Başkanı olur...
Keşke Lütfü Yücelik; "Ekmeği ekmekçiye..." mantığıyla, bir an önce Muammer Cındıllı ile oturarak bayrağı kendi elleriyle bu ehil ele teslim etse diye düşünmeden de edemiyorum...
Haddimi aştığım yerler olduysa veya olacaksa - çünkü bu konuyla daha ilgileneceğim- peşinen dilemem gereken yerlerden özür dilerim...
Ama arkadaşıma vereceğim destekten dolayı ve arkadaşımıza desteklerini esirgeyen arkadaşlarıma yapacağım sitemlerden dolayı, kimsenin bana gönül koymamasını da peşinen rica edeceğim...
Muammer Cındıllı'nın ufkuyla ve birikimleriyle Erzurum'a inkar edilemeyecek katkılar sağlayacağına eminim...
Allah(c.c.), önce Cındıllı Dostumuzun sonra da ona destek verecek olanların yardımcısı olsun...
Dualarımla ve her türlü desteğimle Sevgili Dostum Muammer Cındıllı'nın yanında olduğumu beyan etmekten de şeref duymaktayım...
Erzurum ve Erzurumlu konusunda taraf olduğumu, beni tanıyan herkes bilir...
Bir kez daha açıkça tarafım...
Bu taraflılığım; biraz hamasi görünse de Erzurum taraflılığıdır...
Allah(c.c.)'tan bizi ve Erzurum'u pişman etmemesi dileklerimle...
TEVEKKELTÜ TAALALLAH..
Selam, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN
http://maslan.blogspot.com
tokkali@mynet.com
tokkali_53@yahoo.com

Pazartesi, Şubat 21, 2005

ELBETTE İNADINA!...

Her kes, inadına bir şeyler söyleyebiliyor... Ve bu inadına söylemlere, karşıt inatçıların haricinde itiraz eden çıkmıyor!...
Millet; birilerinin, bazı siyasilerin hatta mecliste olan olmayan bütün siyasilerin inadına "İnadına Tayyip" dedi ve bu günkü aşılmaz zannedilen kaleyle karşı karşıya kaldık!...
Şimdi, İnadına Tayyip'çilerin cephesinde çözülme varmış!..
Tam da istikrar yakalanmışken; istifa etmeyi siyasi erdem zanneden Erkan Mumcu ve benzerleri, AKP'den istifa ederek istikrarı bozmak istiyorlarmış!...
Hadi oradan! Hadi oradan!
Siz ne anlarsınız istikrardan!.. Siz ne anlarsınız sadakatten!...
Her mesleğin, kendine has malzemesi vardır. Siyasetin olmazsa olmaz sermayesi sadakattir!... Terk etmezseniz asla terkedilmezsiniz!... Siz 30 yıl dizinin dibinde çöktüğünüz "Mücahid Erbakan" diye yere göğe sığdıramadığınız, siyaseten etiniz, budunuz olan birini; "Değiştim, geliştim." diyerek terk edeceksiniz veee sizi terk etmek üzere bir yerleri terk ederek gelenlerin, sizi terk etmeleri üzerine istikrar bozulacak!...
Yok yaaa!... Size gelince "Değişme-Gelişme" adını alan terk etme, başkalarınca yapılınca niye istikrar bozan neden oluyormuş?!!!
Başta Recep tayyip Erdoğan olmak kaydı şartıyla AKP denen Deprem Çadırında toplanan ve terk ederek istikrar yakalayacaklarını zannedenler; sizi de terk edecekler!... Ve bu terk edenlere sadece sizin bir şey söyleme hakkınız olamaz!...
Bu millet, terk edenleri asla sevmemiştir!... Sizi de sevdikleri için Meclise taşımış değiller.... Siz bir deprem zamanında bir araya toplanmış siyasetzedelersiniz!...
Sizler; siyasetin alternatifi değil sadece siyasi tarih çöplüğüne aday siyaset artıklarısınız!...
Sizin yarın da değişmeyeceğinize, gelişmeyeceğinize milletin inanması mümkün değildir...
Bu milletin mazluma destek verişi, tarihi bir özelliğidir...
Altı yıl cezaevlerinde kalan ve idamla yargılanan rahmetli Alparslan Türkeş'e; cezaevinde de olsa asil duruşundan dolayı asla mazlum tarifi yapılamadı... Çünkü Alparslan Türkeş; kendini idamla yargılayanları, sanık sandalyesinde olmasına rağmen tarih huzurunda yargılıyordu!...
Tarih huzurunda yargılanarak hain damgası yemekten korkanlar; Alparslan Türkeş'in vakur duruşu karşısında baş eğdiler...
Son cümlem aklıma Kahraman vatan Evladı Yusuf Ziya Arpacık'ın "Baş Eğmediler" kitabını hatırlattı... O kitaptan bir bölümü hatırlattı... Aklımda kaldığı kadarıyla Yusuf Ziya Arpacık, nerede olduğunu hatırlayamadığım bir ilde hücrededir. Hücre tamemen amerikan usulü, parmaklıklarla çevrilidir. Yusuf Ziya Arpacık'a ateş lazım olur ve gardiyandan ister. Gardiyan bir gazete kağıdını uzunca tutarak ucunu yakıp parmaklıkların altından Yusuf Ziya Arpacık'a uzatır...
Yusuf Ziya Arpacık, gayet samimiyetle; "Bu kadar zahmete ne gerek vardı? Ateşi uzatsaydın ya!.." der... Gardiyan; "Olmaz! Sen beni kolumdan yakalayarak rehin alabilirsin!" diye endişe ve korkusunu belirtince Yusuf Ziya Arpacık'ın; " Baktımki ben hücremde hürüm ama adam gardiyan olmasına rağmen korkusunun esiri..." şeklindeki yorumu, hücreye bile hürriyet havası getirmiş...
Demekki nerede, hangi ortamda olunursa olunsun hürriyet ve hürlük anlayışı, kişilerde ama olmuş kişilerde var olabiliyormuş!...
Dört ay gibi kısa bir süre hem de "Mücahid Erbakan"ın ziyaretleriyle tatil kampına dönen cezaevi hayatında bile mazlumlaşanların hürriyet hakkında tek kelime söylemeye iradeleri ve hayal dünyaları izin vermez...
Bu kafadaki mazlumların; Kerkük'teki kardeşlerimizi, Kıbrıs'taki Mücahitleri anlamalarını beklemek, sadece abesle iştigal olur!...
Bu anlamda milletimden ısrarla bir ricam olacak...
Bu mazlum fıtratlı adamlar, kendilerini koruyamadıkları için mazlumdurlar...Mazlumdan zalime kafa tutmasını beklemek gibi tarihi bir yanılgı olamaz!...
Bu mazlum yaratılışlıların ABD'ye veya herhangi bir emperyaliste kafa tutmasını beklemek sadece açken uykuda meyve yemeğe benzer...
Ama bu mazlum yaratılışlı adamlar, bir konuda mesafe alabilirler. Korktukları yeri veye kurumları millete çok korkunç olarak tarif edebilirler...Çünkü bunlar korkularından tavşanı aslan zannedebilirler...
Bu abartılı anlayış ve tarifleriyle; milletle Ordumuz arasında suni bir çekişme yaratmaya çalışıyorlar!...
Milletimden yalvararak ricam, bu oyuna düşmemeleridir...
Bizler millet olarak Ordumuza gereken cesareti verdiğimiz sürece Ordumuz, milletin egemenliği konusunda canlarını vermeği bir vicdan borcu, bir namus borcu bileceklerdir. Çünkü Ordumuz, Muhteşem Türk Atatürk'ün; "Milletin egemenliği hususunda canımızı vermek vicdan borcumuzdur. Namus borcumuzdur." dediğini, çok iyi bilirler...
Ordumuz; milletin egemenliği konusunda kararlıdır ve bu güce sahiptir...
Yapacağımız sadece hangi ortamda olursak olalım, ordumuzdan dualarımızı ve desteğimizi esirgememek olmalıdır...
Milletinden emin olan Ordumuz, milletimizin egemenlik teminatıdır...
Dönenlerle, değişenlerle yola çıkanlar bilmelidirlerki çevrelerindeki kalabalığın tamamı, dönmeğe ve gelişmeye çok müsait mazlum-cesurlardır!...
Millet olarak şunu kesinlikle bilmek durumundayız; Allah korusun kaybedersek te, kazanırsak ta duruşumuzdan kaynaklı olacaktır...
Korkana saldırılır... Ama cesur ve vakur durandan sadece korkulur!...
Yüzlerce yıl çocuklarını; "Sus! Türkler geliyor!" diye susturanlardan ancak mazlum-cesurlar korkarlar ve onların korkuları yüzünden de yüzyılların korkakları, bize saldırmaktan geri kalmazlar...
Kimler inadına ne derlerse desinler bizler de herkesin inadına, siyaseten "İnadına MHP!" demek zorundayız... Vallahi doğru duruş budur...
"YÜZDE YÜZ TÜRK OLDUĞUN GÜN, CİHAN SENİNDİR..."
" BÜTÜN TÜRKLER BİR ORDU, KATILMAYAN KAÇAKTIR..."
TEVEKKELTÜ TAALALLAH...
Selam, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN
http;//maslan.blogspot.com
tokkali@mynet.com
tokkali_53@yahoo.com

Pazar, Şubat 20, 2005

İNADINA...

Takıyyenin, eyyamcılığın böylesine pirim yaptığı günümüzde bazen canım sıkılıyor!
Bazen olaylara farklı pencerelerden baksam diyorum!...
Olaylara bir AKP'li gibi -pardon "İnadına tayyip"çi gibi- baksam diyorum!...
Karakolda doğru söyleyip mahkemede şaşsam diyorum!..Veya; ben -ya bilmeden veya bir yerlere mesaj vermek amacıyla- bir şeyler söylesem.Bu söylediklerimle ya Devletin bir kurumunu ya da milleti rahatsız etsem. Ertesi gün yakın arkadaşlarımdan biri, benim yanlışımı düzeltse. Ben de bir snraki gün bir özür dileyerek günü kurtarsam ve millete yine "İnadına tayyip!" dedirtsem diyorum!...
Yalandan kim ölmüş?!...
Bu gün "Allah" desem, "Lillah" desem; AB'ye, Avrupaya atsam tutsam. batının teknolojisini almak isteyen kafirlere; haçlı Uşakları desem. Garson desem. Oylarını alabilmek uğruna milleti kandırabilmek için ne gerekiyorsa yapsam. İstediğim oyları aldıktan sonra AB'nin sancaktarlığında mesut Yılmaz'ı sollasam diyorum!...
Başörtüsü desem. İmam hatip Liseleri desem. Bizden olmayanları, patates dinliler diye isimlendirsem. Seçimleri bitirdikten sonra değişerek, gelişerek Avrupa sağcı Hristiyanlar Birliği'ne girsem diyorum!..
ABD ile kolkola; AB ile kapıcı-yönetici ilişkisi içinde olsam. AB'den euroalsam, ABD'den dolar alsam; en az yirmi yıl daha milleti Haçlı'ya faiz ödemeğe mahkum etsem ve milleti "fakir ama huzurlu" yapsam diyorum!...
AB'nin istediği; milletin aleyhine her şeyi yapsam, çiftçiye kota uygulasam, haklarını istediklerinde de "Gözünüzü toprak doyursun!" desem diyorum!...
Milli Görüş desem. Milli üretim desem. "Haçlı boyunduruğundan kurtulmak için kendimiz üretmeliyiz." diye hamaset yapsam. Milletin oylarını aldıktan sonra onlarca yıl bab-ı alinin kağıdını karşılayan ve onlarca yıl alan edilen SEKA'yı kapatsam ve işçilerinin ailelerini polise coplatarak dağıttırsam diyorum!...
Kerkük'te akrabalar(!)ımız kan ağlıyormuş, Kıbrıs'ta Yunan helenizmi hakim olmak istiyormuş bana ne? Desem diyorum!...
Yok! Yok! Olmadı!...Olmadığını sizler de anladınız! daha fazla "İnadına tayyip" çi kalamayacağım!...
Biraz da Erkan Mumcu'ca bakmaya çalışsam diyorum!...
Anam beni lider doğmuş ya!..Bensiz siyaset, kıyamete denk ya!.. Ama biraz yaşım genç desem diyorum!...
Biraz ANAP'lı olayım. Lise çağlarımdan beri tanıdığım MHP'li arkadaşlarımı da biraz kandırayım.Ayağıma ANAP'ta biraz yer edeyim diyorum!...
Mesut Yılmaz'la birlikte gittiği yere kadar AB bayraktarlığı yapayım diyorum! AB'nin yolunu, Diyarbakır'dan geçireyim diyorum!... nasılsa bu gemi, bir gün su alır. Gemi su alınca da başka bir gemiye binmak üzere ANAP'ı terk etsem diyorum!...
Ben özel bir yaratığım ya! Bu millet ve devlet için çok önemliyim ya! nasılsa milletvekilliğini de öğrendim ya!
Arkamda da Jinsa olduktan sonra biraz da bakanlık yapayım diyorum!... bakanlığı da öğrendikten sonra mesut Yılmaz'ı olmadık şekillerde suçlayarak ANAP'ı terk etsem diyorum!...
Ve misafir geldiğim ANAP'tan yeni bir misafirliğe doğru yola çıksam diyorum!...
Bensiz siyaset olmaz ya! ben olmazsam olmaz ya!..Anam beni lider olarak doğmuş ya! Bu özelliklerimi millete anlatmalıyım diyorum.
Millet "İnadına tayyip!" diyor ama nasılsa Tayyip yasaklı desem diyorum...Tayyip'in kurmaylarıyla AKP gemisine kaptan yardımcısı oalarak çıksam diyorum. Tayyiple baraber atıp tutarak, Avrupaya verip veriştirerek seçimi amamladıktan sonra Milli Eğitim Bakanı olsam diyorum...
Hesap içindeki hesabı, en iyi ben yapsam diyorum... tayyip'in engellerini ben aşarak AKP'ye lider olsam diye düşünüyorum...
Ama aptal millet hesabımı bozarak Tayyip'i meclise taşıyor!...
"Balkanlar kan ağlıyormuş, kerkük'te figan arşa çıkıyormuş bana ne desem diyorum!...
Ben küstükçe ve ben baş kaldırdıkça kıymetim artar nasılsa desem diyorum...
Tayyip'li AKP'de bana misafir muamelesi yapılsa, bakanlığım değiştirilse ve ben de küssem diyorum... Küsünce de grup kuracak sayıda millet vekiliyle AKP'den istifa etsem diyorum...
İstifa ettikten sonra bana kapalı kapı mı olur desem diyorum!...
Anam beni lider doğmuş ya! İstifamda tek bırakılsam da, peşimden kimse istifa ederek gelmese de Enerji bakanlığı'ndaki yolsuzlukların üzerine suni bir gündemle örtü örtmeyi başararak milleti başka şeylerle uğraştırmayı başardım ya desem diyorum!...
Yoook!...Yook!.. Bu da olmadı!..Hatta böyle rüya da olmaz diyerek kendime geliyorum!...
Devletim dardayken, milletim zordayken Ne AKP ne de Erkan Mumcu'nun takıyye ve eyyamcı gözlüklerini takabilmem!...
Bütün partilerde, bütün fikir kulvarı tarifli yerlerde takıyyenin, eyyamcılığın mubah sayıldığını görünce; Allah(c.c.) ım'a bana Ülkücülüğü nasip ettiği için şükrediyorum...
En az RTE ve Şerbakan Hoca kadar Müslümanım. En az Ecevitler kadar ulusalcıyım. En az Memet Ağar kadar milliyetçiyim. En az baykal kadar halkçıyım. En az çakaralmazlar( 68 kuşağı) kadar sosyal adaletçi ve paylaşımcıyım. En az H. Nihal Atsız kadar Türkçüyüm... Velhasıl ben, bunların tamamını içeren bir görüş mensubuyum. Çünkü ben, Ülkücüyüm...
Ülkücü olduğum için de "...otomatikman MHP'li.." yim...
Kimler, nerede, ne zaman, ne yaparlarsa yapsınlar... Yanlıştan örnek olmaz diyorum...
Yanlışlara yanlışla mukabele etmeden artık bizler de "İnadına MHP" demeliyiz diyorum...
Buradan Ülkücülere, milliyetçilere, ulusalcılara, vatan kurtarmaya soyunmuş emekli generallere seslenmek istiyorum; memleketi kurtarmak MHP ve Devlet bahçeli düşmanlığıyla olmaz!...
Eğer gerçekten memleket sevdalıları iseniz, sür'atle ve "İnadına MHP" diyerek, safta yer kapma yarışına girin...
Bi-taraf, ber-taraf olur!...
Sürüden ayrılanı, kurt kapar!...
TEVEKKELTÜ TAALALLAH...
Selam, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN
tokkali@mynet.com
tokkali_53@yahoo.com
http://maslan.blogspot.co

Cuma, Şubat 18, 2005

BEKLİYORDUM!...

Veeee....Depram Çadırı delindi...
AKP'nin "Mazlum Kabadayı, Mazlum Kasımpaşalı" tarifiyle; Yaygın Basın'ın, Jinsa'nın, Karen Fogg'un, pentagon'un yönlendirdiği suni rüzgarla şişirdiği "İnadına tayyip!" yelkeni, hava kaçırmaya başladı...
Deprem Çadırları; çok çabuk kurulur. Çok çabuk dolar ve kurulduğu, dolduğu sür'atle de boşalır!...Kuvvetli sarsıntılar geçer geçmez her kes kendi evine, kendi emektar yuvasına döner...
Seçimler süresince ben; AKP'ye Deprem Çadırı derken, bu günlerden bahsediyordum. Bu benim kehanetimden falan değildi. Seyrettiğimiz bir senaryonun tekrarıydı ve sonu da aynı olacaktı!...
"Ben söylemiştim! Ben biliyordum!" şeklindeki ukala söylemlere hep kızmışımdır ama demekki insan darlanınca söyleyebiliyormuş...Benimkini de lütfen darlanmışlığıma sayıverin...
Erkan Mumcu; AKP'den ve bakanlıktan istifa etti...Orijinal bir şey mi? Asla!...
Erkan Mumcu ve onun gibiler; her yerden, her zaman, her sebepten istifa edebilirler... Erkan Mumcu; ANAP'a da bir yerleri terk ederek gitmişti. Bir yeri terk ederek bir yere gidenler, gittikleri yere de terk etmek üzere giderler...Gittikleri her yere önemliymişler gibi girer; giderken de önemsiz biri olarak giderler...
Bu yüzden Mumcu'nun istifası, benim için öneme haiz değil!...
Bir de siyasi teamülde; bütünden ayrılana parça derler. erkan Mumcu, bu tarife de uymaz. Çünkü AKP, bütün değil!...Erkan Mumcu ve benzeri parçaların bir araya gelerek doldurdukları bir deprem çadırı AKP...
Yaştaşlarım bilirler. Bir zamanlar analarımız; eskiyen giysilerimizi uzun şeritler halinde keser, büker ve onları ip haline getirirlerdi. Sonra da bu eski kumaşlardan yaptıkları iplerle rengarenk yolluklar dokurlardı... Bu yollukların yeri de kapıların giriş veya çıkışlarındaki
paspas yeriydi...
AKP, Türk siyaseti tarihinde bu eski kumaşlardan oluşmuş rengarenk yolluk görünümünden asla kurtulamaz...
AKP'nin parti olabilme şansı da yoktur...Çünkü ana dokusu, yeni değildir...Bir yerleri terk eden, bir yerlerden kovulan siyaset eskilerinin bir araya gelerek meydana getirdiği; çok renklilikten renginin tarif edilemeyeceği bir acaip yapıdır... Bu yapıdan parti çıkması, mümkün değildir...
Erkan Mumcu'nun istifası, her şeye rağmen AKP'ye yaramıştır!...Enerji bakanlığın'da patlayan yolsuzluğun üzerine mükemmel bir suni gündem olmuştur!...Yoksa Deprem Çadırı mimarının, bu kaynamaya bigane kaldığına inanmamız mı bekleniyor?
İşlerin kotarıldığı ofise Mir Dengir Fırat abi; her ne kadar "bir kaç kez iftar için..." gitmişse de; bu işin kokusu, çok çabuk yayılıyor!...AKP'nin; bu işin kokusu, milletin midesini bulandırmadan meseleyi aydınlatmak gibi bir mecburiyeti var... Yoksa eski hırsızların taraftarları; AKP'yr dünyayı dar ederler...
Tüccar Siyasetçilerin ne kadar "ak" oldukları, mutlaka kamuya açıklanmalıdır...
Kamu oyunun ve yetkililerin dikkatlerini; Erkan Mumcu'dan daha önemli gördüğüm bir konuya daha çekmek istiyorum.
Çocuk Esirgeme Kurumları üzerinde ciddi oyunlar, tezgahlanıyor!...Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumları; özelleştirme adı altında misyonerlere, yabancı kuruluşlara verilmek üzere!...
Duyumlarıma göre misyonerler ve Hristiyan yardımsever iş adamları, bu kurumlara, bu kimsesiz çocukalrın yerleştirildiği yurtlara ciddi manada taliplermiş!...
Devşirmeleri eğiterek Yeni Çeri yapan atalarımızdan ve bizden aynı metotla intikam alma hazırlığında imişler!...
Haydi Din Tacirleri, haydi İman Tüccarları!.. Bu meseleye müdahele edin... Vallahi din elden giderse sizler sermayesiz kalarak perişan olursunuz!... Sağcı Hristiyanlar Kulübüne girmekle zaten adamların işlerini, epeyce kolayladınız!...
Kimsesiz çocuklarımıza Devlet adına sahip çıkamazsanız, haçlılar sahiplenmeğe hazırlar! Ve bu kimsesiz çocuklarımızı Haçlılaştırarak üzerimize salacaklar! Haberiniz ola!...
Bu konu üzerinde yine duracağım. Duyarlı kardeşlerimizin bana getirecekleri doneleri beklemekteyim...
ABD'nin Türkiye hakkındaki terbiyesiz ve düzeysiz tanımlarına da bu gün girmeyeceğim!...Artık ABD'nin dostumuz(!)- müttefikimiz olmadığını kendileri söyleyebilmektedirler...
İran ve Suriye'nin güç birliğine gitmeleri, coğrafyamız için önemlidir. Rusya'nın bir birliğe destek vermesi, daha da önemlidir.
Türkiye bu güç birliğine süratle destek vererek dünyanın en önemli devleti olmalıdır.
Türkiye'nin destek vereceği bu güç birliği, ABD'nin aklını başından almaya yeter de artar bile!...
Bu güç birliği, ukala ABD'ye Ortadoğu'yu ikinci Vietnam yapabilir. Bu birliklikten başka bir gücün de şımarık ABD'ye güç yetirebilmesi, söz konusu değildir...
Çakallar kuyruk götürürken, kurdun adı kötüye çıkmış!... Irak'ı binlerce kilometre mesafeden gelerek işgal eden, sivil vatandaşları toplu olarak öldüren katil ABD; Suriye'yi başka devletlerin işine karışmakala suçlamaktadır!...
Bu tarif ve ukalalıktan da rahatsız değil misiniz?
İstifayı, terk etmeyi, dönekliği alışkanlık etmişlerden bize ne?!!!
ABD; haçlıyı temsilen dünyayı işgale soyunmuş; biz Mumcu'ların tiryakilikleriyle uğraşalım!... Var mı böyle bir aymazlık?!...
Bu kadar aymazlığın altında millet; başka nedenler arar!...
Akıllı olun!
Aklınızı başınıza toplayın!..
Millete kulak verin yoksa millet, yakında kulağınızdan yakalayacak!...
TEVEKKELTÜ TAALALLAH...
Selam, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN

Çarşamba, Şubat 16, 2005

YUFKA YÜREKLİLERLE...

Artık samimi ile çıkarcıyı tefrik etme zamanı...
Dün, Ülkü Ocakları Genel Merkezi'nin Türkiye genelinde "Dayan Türkmenim Dayan.." sloganlı mitingleri vardı.
Ben Ortadoğu gazetesi'nden öğrendim. Bir günde telefonla ulaşabildiğim kadar tanıdığı haberdar ettim.
Ankara Abdi İpekçi parkı'nda 1500-2000 Ülkücü vardı. Üzüldüm!..Kahroldum!...
Bu millet telekominikasyonun hiç olmadığı zamanlarda sadece bildirilerle haberdar edilir ve onbinler miting alanlarını doldururdu...
Millet haberdar edilirse eminim yine miting alanları, dolar taşar...Milli meselelerde bu milletin biganeliği asla görülmemiştir ve düşünülemez...
Bu köşede sizlerle defalarca Yaygın Basından paramla gazete almadığımı ve almamamız gerektiğini yazdım. para vererek günlük aldığım gazeteleri; H.O.Tercüman, yeni Çağ ve Ortadoğu olarak açıklamıştım.
Yeni Çağı, doğruyu yaptığı için değil; Devlet bahçeli aleyhtarlığı yaparak ta olsa MHP'yi gündemde tuttuğu için alıyordum. Ülkü Ocakları genel merkezi'nin Kerkük Mitinglerini okurlarına duyurmayan Yeni Çağ'a çok öfkelendim!..Asla affetmeyeceğim!...
Yeni çağ'ın bir köşe yazarına kimlerin yaptığı bilinemeyen bir dayak yeme olayını; Milli Mesele haline getirerek duyuran gazetecilik anlayışını, bu milli mitingleri duyurmamakla aldığı tavrından dolayı gönül hanemden siliverdim!...
Artık yeni çağ Gazetesini de almayacağım!...
benim şahıs olarak protestomun belki de mantığı yoktur. ama taraflılığımı, bir kez daha ilan etmiş oluyorum...
Ülküdaşım, dostum Selami Türkmen'in; " parti din değildir. eğer öyle olsaydı 12 Eylül'de Türkiye dinsiz kalmıştı!.." tesbiti, bir tarihi olgudur. Bu milletin partisizliğe, dergisizliğe, gazetesizliğe tahammül edebileceğini 12 Eylül'de yaşayarak biliyoruz.
Ama Ülkü Ocakları, bu milletin olmazsa olmazıdır...Kişisel kırgınlıklarını, milli meselelerin bile önüne çıkaracak kadar nefislerinin esiri olanların; aynada bir daha kendileriyle hasb-ı hal olmalarını tavsiye ederim!...
Ülkü Ocaklarına "Niye yeterince aktif değil?" diye kızılabilir. Ama Ülkü Ocakları'na küsenlerin, Ülkü Ocaklarını protesto edenlerin asla "Ülkücüyüm." deme hakları olamaz!...
Sormadım ama Ülkü Ocakları'nın Yeni Çağ'a bu mitingi haber verdiklerinden eminim.. ola ki haber vermemiş olsalar dahi ortadoğo Gazetesinden alarak bu mitingi okurlarına duyurmalıydılar...Ve kendilerini haberdar etmeyenleri pişman etmeliydiler...Bu mitingi duyurmamakla Yeni Çağ, Ülkücülüğünü inkar etmiştir...
Artık Yeni çağ ekibi -benim nazarımda- Ülkücülükten geçinenler'dendir...Bu yüzden de artık Yeni çağ almayacağım ve okumayacağım...Ve sadece almamakla kalmayıp siz gönül dostlarımdan da Yeni çağ'a verdiğiniz desteğinizi çekmenizi isteyeceğim...
Aradaki niza, ne boyutta olursa olsun Yeni Çağ ekibini; Kerkük gibi milli bir meselede Ülkü ocakları'nın emrinde görmek isterdim. yaygın basının hiç birinden bu isteğimiz olamaz.Çünkü onlar sağcıyım bile derken, bir yerlerden izin alırlar...Ama Yeni çağ, ülkücüyüm diye arz-ı endam eden bir gazeteydi!...
Abdi İpekçi Parkında 1500-2000 kişi de olsalar "Kerkük sana canım feda.." diye naralar atan ülkücüler, gök kubbeyi inlettiler...Türkiye genelinde 1500-2000 kişileri toplayarak saydığımızda yine yüzbini aşan sesin gök kubbeyi patlattığını, hesaplayabiliriz..
MHP'ye değil Ülkü Ocakları'na küsenlere, hiç vicdan azabı çekmeden;
"Yufka yüreklilerle çetin yollar aşılmaz
Çünkü bu yol kutludur gider Tanrı dağı'na
Halbuki yoldaşını bırakıp dönenlerin
Değişilir topu da bir SOKAK KALTAĞI' na.." diyebiliyorum. yani bu günden itibaren yeni Çağ ve ekibini, değiştirmiş bulunuyorum!...
1 Nisan itibariyle 53 yaşımı ikmal edeceğim. Bu yaşımda ve yaşadığım sürece MHP'li olacağım ama son nefesime kadar da Ülkü Ocakları'nın emrinde kalacağım...
Ülkücülük edebini, Ocakçılık adabını bilmeyenlerin, Ülkücüyüm demeğe asla hakları yoktur...
Her kes, her partili olabilir. her fikirden, her kesimden, her yaştan MHP'li olunabilinir.Ama Ülkücülük, özelliktir. Ülkücülük, yaşam tarzıdır. Ülkücülük, iman gerektirir...
Ülkücü, yiğittir...
Ülkücü, Türk'tür...
Ülkücü, mücahittir...
Ülkücü, yaşarsa gazi, ölürse şehiddir...
Partili veya milliyetçi misak-ı milli için; "Ölmeğe, ölmeğe, ölmeğe geldik.." diyebilir...
Ülkücü milli meselelerde; " Öldürmeğe, öldürmeğe, öldürmeğe geldik..." diyebilendir...
Milli meselelerde bir kaç hain öldüremeden şehid olan ülkücünün gözü açık gider!...
Bu; milliyetçi ile Ülkücünün farkıdır.
Bu partili ile Ülkücünün farkıdır...
Buradan hareketle; bir tek ülkücü kalıncaya kadar hatta son ülkücü toprağa düşmeden Türk Milleti'ne zillet-zeval yoktur...
BÜTÜN TÜRKLER BİR ORDU KATILMAYAN KAÇAKTIR...
TEVEKKELTÜ TAALALLAH...
Selam, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN
tokkali_53yahoo.com

TÜRK MİLLETİNE

"Üze Tengri basmasar, asra yir telinmeser, Türk Budun ilingin töringin kim artadu. Türk Budun, ökün." Orhun Abideleri
Bu ülkede bu kadar vatansever varken, bu adar milliyetperver varken nasıl olurda memleket, müstemleke olur?!...
Sağcısı da, solcusu da, marksisti de, ümmetçisi de "Kuvvayı Milliye" diyor!...
Sağcı da, solcu da hatta ümmetçi de sıkıştı mı Atatürkçü!...
Buradan yanlış bir şey algılamayayım mı?
Sağcının, solcunun, mmetçinin, milli görüşçünün bir araya gelerek meydana getirdiği AKP Genel Başkanı'nın yani Başbakan'ın; "...bazı yerlerdeki egemenlik haklarımızdan vaz eçebiliriz." beyanatına; nasıl olur da bu kadar vatanperverden eki gelmez?!!...
Aynı grubun içinden çıkmış ve Deprem Çadırının lokomotiflerinden AKP'li Dışişleri Bakanı; Kerkü'teki kardeşlerimizi "akraba" diye tanımlar ve tepki görmez!...
Bu tepkisizliklere de ben hırslanırım ve canım sıkılır!...
Sanayici kandırılır, ses çıkarmaz!..
Üretici, kandırılır. Sessiz kalır!...
İşçi-memur kandırılır. Koltuğundan olmamak için susar!...
Çiftçiye; "Gözünüzü toprak doyursun!" diye sitem edilir. Ses çıkarılmaz!...
Topyekun millet kandırılır, "İnadına Tayyip.." denilir!...
Ses yok!..Tepki yok!...
Demekki ülkeseverliğin, devletperverliğin samimi olarak yaşanabilmesi için Ülkücü olmak şartmış...
Ülkü Ocakları, canı yanmayanın of demeyeceğini bir kez daha ispatladı...
Ülkü Ocakları Genel Merkezi; bu gün Türkiye genelinde miting yapıyor...
"Dayan Türkmenim dayan.." diye haykırarak AKP'nin akrabalarına, bizim kardeşlerimize yalnız bırakılmayacaklarını anlatacaklar...
Şükürler olsunki Ülkü Ocakları var...Ülkü Ocaklarını organize ederek Türk Milletine birinci emaneti olarak brakan Başbuğ, cennet mekan olasın...
Türkmen Kardeşlerimizin akrabalarının (AKP'liler) haricinde canı yanan Türk Milleti'nin bu mitinde olacağına inanıyorum...
Uzun yllar söylenen ama nedense son yıllarda unutulan bir sloganı hatırladım: Bütün Türkler Bir Ordu, Katılmayan Kaçaktır...
Kaçakların, köçeklerin, döneklerin, değişenlerin, gelişenlerin bir araya gelerek oluşturduğu deprem çadırı AKP, elbette bu mitinglerden rahatsız olacaktır!...Hatta bu mitingleri sabote emek bile isteyecektir...
Çünkü onların; AB'ye girebilmek için bazı yerlerdeki egemenlik haklarımızdan vaz geçmek gibi daha önemli işleri vardır...
Onlar, gözlerimi kaparım vazifemi yaparım mantığıyla aldıkları emirleri uygulamakla mükelleftirler...Bu yüzden de "İhanet Yolculukları"na devam edeceklerdir...
Onlar; siyaset fahieleri Talabani ve Barzaninin "Akıllı olun!" şeklindeki, apo alçağının "Savaşı başlatırım." şeklindeki havlama melodili tehditlerini duymazdan gelmeğe devam edeceklerdir...
Başıboş köpeklerin havlamasına ve ev sahibi rolündeki AKP'nin aymazlığına dayanamayan milletin tansiyonu yükselecek ve benim de Canım Sıkılacak!...
Türk Milleti;
Gün bekleme ve susma günü değil!...
Artık gün; süratle bir araya gelme günü...
Artık gün; bütün olarak naralanma günü...
Artık gün; "Odu-Millet elele vererek başını kaldıranın başını ezme günü...
Geç kalan, safta yer bulmakta zorlanacaktır...
Gün; acele etme günü...
Gün; Türk'ün, Türk'ü sevenlerin, Türkiye Sevdalıları'nın, Muhteşem Türk Atatürk'ü sevenlerin, devlet-i ebed müddet diyenlerin bir araya gelme günü...
Dün Amerika adına Irak'ı uayranlar, bu gün aynı tavır ve cümlelerle İran'ı uyarıyorlar!...
Perşembenin gelişi, çarşambadan belli değil mi?
Yarın da aynı ağız, aynı cümlelerle bizi uyarmayı, görev edinmeyecek mi?
Büyük Türk Milleti;
Canını yakanları unutmaktan,
Canını yaktıklarını unutmaktan,Hafızayı beşer nisyan ile malüldür hastalığında ısrarcı olmaktan ne zaman vaz geçeceksin?!...
Dağlar gibi yığdığın kemiklerinden nadim lrak ne zaman kendine döneceksin?!..
Büyük Türk Milleti;
Senarist kim olursa olsun, senarist tarafından baş rol kime verilirse verilsin artık sahne SENİN!..
Çok bileni yanıltmak, kurnazları tilkileştirerek post etmek, mağaralara saklanarak tavşanları ağıza süren aslan rolündekileri itlaf etmek görevi SENİN!...
Allah(c.c.) tan gayrısından da ardım bekleme!...
"MUHTAÇ OLDUĞUN KUDRET DAMARLARINDAKİ ASİL KANDA MEVCUTTUR."
TÜRK MİLLETİ, KENDİNE DÖN...
TEVEKKELTÜ TAALALLAH...
Selam, sevgi, dua...