Pazartesi, Mayıs 30, 2011

BİR "KUVA-Y-I SEYYÂRE"Yİ İHBÂRIM...

Bu, bir Kuva-y-ı Seyyâre Türk'ün bildirisidir.
Büyük Milletim! Aklıma yüklenen îmanımla Allah(c.c.)'ıma sığınarak kendimi bir daha ihbâr ettiğimi, mensûbu olmaktan şükr'ederek kıvanç duyduğum Türk Milletine i'lân ediyorum!
Başta; "Büyük Ortadoğu ve Kuzey Afrika Projesi Eş Başkanı" Başbakan'a, İçişleri Bakanı'na, Adâlet Bakanı'na, Cumhuriyet Başsavcısı'na, E.G.M. İstihbârat Dairesi Başkanlığı'na, hâlâ adının başında "Millî" sıfatını taşıyan İstihbarat Teşkilatı Müsteşarlığı'na kendimi ihbâr ediyorum!
İhbâr ediyorum; "Devlet Yanlısı Çete" denim! Bu çetenin mensûbu omaktan onur duyuyorum. Çete Başkanım Muhteşem Türk Atatürk ve Silah Arkadaşları dünyalarını değiştirdikleri için başsızım, Kuva-y-ı Seyyâre'yim!
İhbâr ediyorum; Mensûbu olmaktan şükr'ederek onur duyduğum Türk Milletini ölesiye seviyorum! Çete Başkanım Muhteşem Türk Atatürk'ün kendisine istediği hertürlü ünvânı, hatta padişahlığı, hatta Arap dünyasının teklif ettiği Halifeliği alması mümkünken Devlet kurup yönetim şekli olarak açıkladığı Cumhûriyet ve kazanımlarına ölesiye sâdığım!
İhbâr ediyorum; Ne bir Kürdümün saçının telinden, ne de bir çakıl taşından vazgeçmeyeceğim Bölünmez Milletin-Vatan'ın bütünlüğü için her zaman can vermeğe hazırım! Son Başbuğ'un; "Onlar ne kadar Kürtse ben de o kadar Kürdüm, ben ne kadar Türk'sem onlar da kadar Türk'ler." tarifine îman derecesinde bağlıyım!
İhbâr ediyorum; BOP Eş Başkanlığı'yla övünen, dünkü kankaları Arap dünyası yöneticilerine bugün ABD ve Haçlı istiyor diye yüz çeviren; Irak'ta birbuçuk milyon müslümanı katleden, yüzbinlerce müslüman Arap kıza-kadına tecâvüz eden Haçlı askerlerine, dua eden; daha dün Libya'dan canlarını kurtarmak için bir gemiye binerek kaçarken NATO savaş gemilerinin ve NATO emrinde Libya'ya demokratik bomba taşıyan bizim savaş gemilerimizin gözü önünde yüzlerce müslümanın boğulmasına seyirci kalınmasını emreden, AKP yönetimindeki Hükümeti, dindaşım olarak tanımıyorum!
İhbâr ediyorum; AKP'li Belediyelerin muhafazakâr tesettürlü kadın aile danışmanı tarafından çok eşliliğin yasallaşması istenirken, aynı dinsel uygulamadan kurnazca faydalanmaya çalışan bazı zayıf karakterlilerin, sadece AKP politikalarına karşı, Türk Milliyetçisi bir partiden oldukları için özel -gizli- yaşantılarının röntgenlenerek fâş edilmesine göz yuman; fısıltı ile heryerde söylenen AKP'lilerin benzer kasetlerinin olduğu duyulduktan, "Yayınlanırsa Hurrem dizisi olur." diye yandaş dolma kalemlerce söylendikten sonra, 24 saat nöbet tuttuklarını açıklayan (Bilgi Teknolojileri Kurumu) BTK ve (Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı) TİB'in uyguladığı çifte standartı kabûl etmiyorum! İsyân ediyorum!
İhbâr ediyorum; 12 Haziran'da; yalvararak, el öperek, yemîn ettirerek AKP'ye oy vermeye niyetli insanları gücüm yettiğince vazgeçiriyorum! Ziyâret ettiğim her kişiye yemîn ettirdikten sonra; "Ne mutlu Türk'üm diyene" sözünü mutlaka söyletiyorum.
İhbâr ediyorum; Tek başına kalmış, "Devlet Yanlısı Çete"den bir Türk olarak; milletimi seviyorum, Devletime sadığım, Muhteşem Türk Atatürk ve Cumhûriyete bağlıyım; "Ey Türk! Birinci vazifen Türk istiklâlini, Türk Cumhûriyeti'ni ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir." buyruğuna ölümüne sâdığım!
İhbâr ediyorum; Sayısını bilmediğim, 20'den fazla ve günün her saatinde R.T. Erdoğan gösteren; devam eden bir mahkeme hakkında yasaları ihlâl ederek yorumlar yapan, "F-Tipi Örgüt'e güvenerek yasa ve yasak tanımayan hiçbir televizyonu izlemiyor, izlettirmiyorum! Bedava dağıtılan "F-Tipi" zamâne pravdasını okumuyor, okutturmuyorum!
Velhasıl; "Devlet Yanlısı Çete" mensûbu olmak için bütün şartlara hâizim ve 12 Haziran'da oyumu; düşünme ve ifâde hürriyetimi sınırsız kullanabileceğim, duvarlarına bakarak istediğime, istediğim şiddette küfredebileceğim bir cezaevinde kullanmak istiyorum!
İhbâr ediyorum! Herkesi korkutmakta kullandığınız cezaevlerinden asla, kat'a korkmadığımı da ilan ediyorum!
"ZULM İLE ÂBÂD OLANIN AHÎRİ BERBÂD OLUR." biliyorum vesselâm...
Selâm, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN

Pazar, Mayıs 29, 2011

BOZKURTLARIN 12 HAZİRAN SEFERİ...

Cemaatten bir kişinin abdestinin bozulması, sadece onun namazını bozar ama imamın abdestini bozmasıyla bütün cemaatin namazı şüpheli hale gelir!
Atalar; "Hırsız evden olursa öküz bacadan çıkar" demişler! Başına kendini en güçlü zannettiği zamanda bir musîbet, bir belâ gelen kişinin; karanlıkta saklanan düşmanı aramadan önce yakın çevresini dikkatle gözden geçirmesi gerekir! Çünkü tarih öğretmiştir ki devletler, ordular, teşkilatlat panikle dağılır. Paniğin başladığı yerde asayişi temin etmek zordur. Bu yüzden beşinci kol faaliyetleri, casusluk, ajanlık hep olmuş, güçlü devlet ve milletler tarafından istihbâratçıları özenle korunmuştur. Egemen her devletin istihbârat teşkilatının oluşu, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nde de istihbârat teşkilatının "Millî" diye adlandırılması bu öneminden mülhemdir.
İstihbârat teşkilatı millî olmayan, yani milliyetçilik duygusuyla milletine-devletine bağlı olmayan devletlerin istihbâratı zayıftır hatta yok mesâbesindedir! Yanlış bilgilendirmelerle yanlış kararlara sebep olurlar. Otuz yıldır müttefik(!)lere karşı bizde olduğu gibi!
Yaşadığımız günlerde, Türk Tarihi'nde önemli olayların beşiği Mayıs Ayı'nda, peşpeşe önemli günler hatırlıyoruz.
19 Mayıs'ta; Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ne doğru bir kutlu sefere çıkışı, "Yedi Düvel"e karşı başlatılan millî direnişin başlangıç kutlamalarını, Cumhurbaşkan'sız, Başbakan'sız -güya- kutladık!
27 Mayıs'ta; kimilerinin sorguladığı, kimilerinin -güya savunurken- doğruları unutturmaya çalıştığı, demokratlık rolü yaptığı bir karambol izledik!
29 Mayıs'ta da 558 yıl önce Haçlı'nın yüreğini sökerek fethettiğimiz Kostantin Opol'un İstanbul'laştırılmasının coşkusunu ve bunu kullanarak "Yeni Osmanlıcılık" adıyla Cumhûriyetle hesaplaşmaları seyredeceğiz! Çünkü hırsız içerden ve millet olarak emânetlere sahiplenmezsek öküz bacadan çıkacak!
Günü yaşayan, rahatsa yarından endişe duymamak aymazlığına düşmüş, çoğunluk gibi görünen gayr-ı millî; din(!)ci, Allah(!)çı işbirlikçi kafaların, Cumhuriyet'le hesaba oturmuş kindârların inkârcılıklarını, nankörlüklerini seyredeceğiz!
Tarihi bilmeyenler belki mazurdur ama bilerek susanların rüyalarına Fatih girecek, Akşemseddin girecek, Ulubatlı Hasan girecek! Bilmelerine rağmen eyyâmcılık yapanların, yanlışlara karşı susanların, doğruların ve millî kahramanların unutturulmasına göz yumanların rüyalarına, Atatürk ve silah arkadaşları girecek! Toprağı sıksan fışkıracak olan şühedâ girecek! ABD Başkonsolosluğunu tankla basarak işbirlikçi generaller ve maaşlarını CIA'den alan MİT mensuplarının emeklilik ikramiyelerini gasp eden Kudretli Albay Alparslan Türkeş girecek!
Rüyalarını anlatacaklar mı veya nasıl anlatacaklar bilinmez ama tarihle dolu ve hainlerin güya hesaplaşacakları günler yaşayacak ve bu atmosferde seçimlere biraz daha yaklaşacağız!
19 Mayıs 1919'da, Gök Gözlü Bozkurt'u "Sîne-i Millet"e doğru yolculuğa mecbûr eden sebeplerin aynısını, hatta daha fazlasını yaşıyoruz! İşbirlikçilerle, Haçlı Müslümalar'la, gün kotarıcı kurnaz eyyâmcılarla, millete ve geçmişe ihânet eden gayr-ı millîlerle 12 Haziran'da hesaplaşacağız!
Gayr-ı milli bütün odakların güçbirliği ederek saldırdıkları yer, kurum, teşkilat, parti hangisi ise, millîliği net olduğu için hedef seçilmiştir! Türk münevverlerin bu millî kuruluşa MHP'ye sahiplenmeleri, bu nedenle millî görevdir. "12 Haziran İstiklâl Seçimleri"nden sonra evden olan hırsızları tesbît ederek cezalandırmak farzdır ama bu hesabı 12 Haziran sonrasına ertelemek millî akıl gereğidir!
Bu arada kaset saldırısına uğrayan, kendilerini güç yetmez zannetmek gafletine düşenlere de; karanlıktaki düşmanın varlığını bilerek önce yakınlarını gözden geçirmelerini, mesela birkaç kişinin ortak kullandığı söylenen garsoniyerde çanak sorular soran kadının üzerinde dikkatle durmalarını, o kadını ilk getiren kişiyi hatırlamalarını ve bu tuzağı kuranları bulmalarını öneririm! Yeniden camiada selâma ihtiyâç duyuyorlarsa bu tuzağı ve hazırlayanları bulup-çıkarmak ve onlarla bildikleri yoldan hesaplaşmak nâmus borçlarıdır derim vesselâm...
KAYAYA KAFA ATMAK, CİNNET HALİDİR...
Selâm, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN

Cumartesi, Mayıs 28, 2011

ÜMİT VARSA ÜMİTVÂRIZ...

Türkiye'de Türk kimliği ile, "Ne mutlu Türk'üm diyene" formülü ile Türkiye Cumhuriyeti Devleti vatandaşı kimliği ile huzûrlu yaşayan ve bu huzûrun devamından yana olan herkese görev düştü!
Vatanperverlere, yurtseverlere; Türk Milliyetçilerine, Atatürkçü Ulusalcılara; vatan olmazsa nâmusun olmayacağını bilen sâdık gayr-ı müslîm vatandaşlara, "Vatan sevgisi îmandandır." öğretisine bağlı mütedeyyîn müslümanlara; "Bağımsızlık karakterimdir." düstûruyla "Bağımsız Türkiye" diyen bütün sosyal demokratlara, demokratik solculara; devrimcilere, ülkücülere görev düştü!
Büyük Türk Milleti!
Seçimlere 15 gün kala, MHP'ye saldırı dozu, seviyesi ve saldıranların sayısındaki artışı fark ediyor musun?
Seçimlere, vatandaşa her konuda yapılan yanlışları ve yapılacakları anlatan hacimli bir Seçim Bildirgesi ile giren; milletin her sosyal diliminin kendine yakın gördüğü kalifiye Türk insanlarının aday edildiği; Hükümetten değil, Anamuhalefetten de değil, ikinci ve küçük sayılan muhalefet partisi Vekil adaylarının, kamuoyunda nerdeyse Başbakan kadar tanındığı bir seçim sürecindeyiz! Çıldırmaları bundan!
Ömrünü Ülkücü Hareket içinde geçirmiş bir Türk Milliyetçisi olarak çok coşkulu bir seçim sürecindeyken Okyanus Ötesi'nin, Pensilvanyalı Vaiz'in basın temsilcilerinin, Haçlı AB'nin, Siyonistlerin, işbirlikçi sermâyenin, yandaş kiralık Dolma Kalemler'in ağız birliği ile MHP'ye saldırmalarındaki sebep, başka ne ola ki?
Aynı, Türk Milletine karşı oluşturulmuş şer blokunun, dikte Referandum süreci ve sonrasında "Bitti!" dedikleri, seçim sürecinde ise en az 20 televizyonda ve sayısız yandaş gazetede "Baraj altı!" diye şuuraltlarına yazmak istedikleri MHP'den, bu kadar korku niye ola ki?
Fakîri tanıyanlar, MHP içinde kime muhalif, kime yakın olduğumuzu bilirler! Tavrımızı hiç saklamadık, saklamayız ama seçim sath-ı mailinde yanlış olur, zamansız ve zararlı olur endişemle çok beğenmeme, televizyonlarda tek başına MHP'yi bihakkın temsil etmesine rağmen Prof. Dr. Ümit Özdağ lehinde bir şey yazmamaya, söylememeye özen gösterdim!
Hatta geçtiğimiz günlerde, güvenilir kaynaklarımdan fısıldanan; "Fetullahçılar ve AKP yandaşları, el birliği ile Ümit Özdağ'a saldıracaklar! Hazırlıklı olun!" uyarısı üzerine; çok çirkin ve alçakça bir tezgâh olduğu inkâr edilemez malûm kasetlerle istifalar sağlanıp Hoca adaylık sıralamasında bir basamak yukarı çıkınca endişelendim!
"Ümit varsa ümitvârız." sloganımıza rağmen, Hoca'yı aradım. Telekulak endişesinin verdiği izin kadar uyarmaya çalıştım. Ümit Hoca'dan aldığım cevapla aradığıma pişman olacakken bu seviyesiz saldırı başlatıldı!
Artık Prof. Dr. Ümit Özdağ, sesini azaltamaz! Hızını eksiltemez! Karşısında bloklaşan şer gruplara karşı azâmetinden, cesâmetinden, cesâretinden tevazuyla bile tâviz veremez! Artık Prof. Dr. Ümit Özdağ; karşısına çıkan gayr-ı millî herkesi "Dehşete düşürmek"le, ödünü patlatmakla mükelleftir! Tarih ve tâlih O'na bu görevi yükledi. Allah(c.c.) yardımcısı olsun.
Cesâretini, soğuk kanlılığını, basîretini ve teorisyenliğini bilerek güvendiğim ve varlığı ile Türk Milletinin geleceği üzerine olumlu hayaller kurmamı sağlayan Prof. Dr. Ümit Özdağ'ın, ülke genelinde sergileyeceği performans ile her an artan MHP oylarına daha fazla katkı sağlayacağı kesin.
Prof. Dr. Ümit Özdağ'ın; müktesebâtı, tecrübesi, çok iyi aldığı Devlet terbiyesi, milletine sevdâsı, Türk Milliyetçiliğine verdiği müsbet katkıları ve Türk Milletinden hak ederek kazandığı itibâr ile bu saldırıları ters yüz edeceği ve MHP'ye oy olarak tahvîl edeceği de kesin...
Devlet Bahçeli'ye; MHP'ye, vatanı-milleti karşılıksız seven bu kadroya, Türk Milletinin refleksi Ülkücülere Yedi Düvel'in de gücü yetmez! Düşman büyüdükçe Ülkücü Hareket devleşir! Öldüremeyen yara, savaşçıya güç verir vesselâm...
"MEVZÛ-İ BAHS VATAN İSE GERİSİ TEFERRUATTIR."
Selâm, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN

Cuma, Mayıs 27, 2011

ESKİLER, ESKİCİLER; ZİYÂNDAKİLER...

"İki günü aynı olan, ziyândadır." diye gelişmeyi öğütleyen bir Paygamber'in ümmetiyiz. "Hiç ölmeyecekmiş gibi çalış, yarın ölecekmiş gibi ibâdet et." diye hayatı dengeleyen bir dînin mensûbuyuz da bugünü dünden kötü olanların halini, nasıl tarif etmek lâzım?
Hayata yenilmiş müflîslerin; "Eskiden..." diye başlayan anlatımlarını, anlamak mümkün ama genelde böyle başlayan sohbet, dinleyeni sıkar! Çünkü herkesin "eskiden"leri var ve hiç kimse, kendi "eskiden"ini, başkasının "eskiden"i ile kıyaslamaya tenezzül etmez!
Eskiden, hepimizin dede-ninelerimiz, ana-babalarımız; sıkıştığımızda mesele ne kadar büyük olursa olsun şikâyet edebileceğimiz büyüklerimiz vardı, şimdi yok!
Eskiden; Sarı Paşa, Gâzi Paşa, Atatürk ünvanlı, "Bağımsızlık karakterimdir." diyen gök gözlü Paşamız vardı. Şimdi yok! Eskiden, hem de daha dün; "Gerekirse kan dökeriz! Ne mozaiği ulan?" diye Türkçe kükreyen, Son Başbuğ Türkeş vardı. Şimdi yok! Dün varolanlar, bugün yoklar diye ziyanda mıyız?
Hz. Peygamber(s.a.v.)'imiz ve fizîken fâniliklerini-yokluklarını bildiğimiz ama her zerremizde varlıklarını hissettiğimiz manevî büyüklere rağmen ziyanda mıyız?
Gösterilen yoldan, öğretilen ahlâktan, bırakılan mirastan uzaklaşarak kendimizi harâb eden biz mi, aklımızı yeterince kullanmayan biz mi, yoksa "Niye biraz daha fazla bırakmadılar?" diye tembelce sitem ettiğimiz "eskiden"imizdekiler mi kabahatli?
Yeniden diye yarın ne yapacaklarını bilmeyen, Haçlı tâlimatlarıyla Şühedâdan, Gâzi Paşa ve arkadaşlarından intikâl eden Millî Miraslar'ı hoyratça harcayan; sahip oldukları ikbâl ve istikbâllerini borçlu oldukları Cumhuriyetle hesaplaşmaya niyetlenen; camileri işgalci Haçlı atlarına ahırlıktan kurtarıp minârelerden yeniden Ezan-ı Muhammedi'yi inletenleri unutarak laiklikle hesaplaşmaya soyunan kişilerle mi istikrâr sürecek?
Bu işbirlikçilerle mi, Haçlı ile NATO adına Libyalı müslümanlara bomba yağdıran 'Haçlı Müslümanlar'la mı, müslüman katleden haçlı'ya dua edenlerle mi, bunlara yağcılığı-yalakalığı entellik sayan, dönen-değişen-gelişen ucuz dolma kalemlerle mi ziyândan kurtulacağız?
Eski, eskiden, eskici kavramları neye yarar? Yenilemezsek, güncelleşmezsek, yenilikçileşmezsek yani tekâmül etmezsek ziyanda değil miyiz?
Kırk yıllık ülkücünün, 68 Kuşağı'nın, Milli Görüşçünün eskisi-yenisi mi olurmuş? Kim, kimle dalga geçiyor?
Hepimiz askerlik yaptık. Hepimiz, eski asker miyiz? Hepimiz, eskiden çocuktuk. Kime "eski çocuk" denilir? Dense komik olmaz mı? Kaç kişinin, sadece kavga-didişmelerle hatırlanan ve çocukluk arkadaşı diye iftira edilen kişiyle dostluğu vardır? Çocukluktan sonraki gençlik ve delikanlılıkla başlar herkesin "eskiden"i.
Ve hepimiz; "eskiden"imizde ahlâksızlığını, dönekliğini, oyunbozanlığını bildiğimiz, hatırladığımız kişilerin ayıplarını kapatmak öğretisiyle; güzel ahlâk adına, adamların ahlâksızlığına yataklık yaparız ve ahlâksızlıkta istikrârlı ahlâksızlara; güzel ahlâk, sırdaşlık, ayıbı saklamak gayretiyle yenik düşeriz! Şimdi sorgulamak gerek: Bu dönekler mi, kalleşler mi, ahlâksızlar mı; yoksa onlara -güya- doğru yapıyormuşça tanıklık ederek susanlar mı suçlu?
14 yıldır; bütün "eskiden"lerini inkâr ederek Bahçeli'ye yakın olmaktan, O'nun sâyesinde edindikleri makamdan başka hiçbir özellikleri olmayan, bugünleri dünlerinden kötü ziyandakiler yüzünden milyonlarca Ülkücü azap çekiyor! Eskiler; eskici kapısında, "eskiden"lerini satarak, inkâr ederek atıklaşıyorlarsa kim, ne yapabilir?
14 yıldır; "yanlış söylem-yanlış uygulama"larla; eskiden de hiçbirşey olmayan hiçlere tahammül edenler mi; mevcût içinden seçerek hiçleri bir yere oturtmaya mecbûr kalan Bahçeli mi; hiçliklerini, "eskiden"lerini bilerek 14 yıldır susan, biz mürâiler mi kabahatliyiz?
Hepimiz birbirimizi biliriz! Malûm iğrenç komploya figüranlık ederek hiçlik yanında aptallıklarını da tescilleyenlere, ufak bir ikâzımız var: Yeter oldunuz! Çekilmez oldunuz! Ya susun ya da susun artık! Susun da sükûtu ikrârdan sayarak selâmınızı almaya niyetlileri kaybetmeyin vesselâm...
"YÜRÜMESİNİ BİLMEYEN İT, ÜRÜMESİNE KURT ÇAĞIRIR."
Selâm, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN

Çarşamba, Mayıs 25, 2011

ETME!...

Nerede doğup, nerede dünyâsını değiştiği çok önemli olmasa da 1207'de doğup 1273'te, 66 yaşında dünyâsını değiştiğinde, fâni dünyâya silinmesi mümkün olmayan ses imzâları atan Mevlâna Celâleddin-i Rûmi'yi, silinmesi mümkün olmayan bir ses imzası lezzeti ile hatırlayalım istedim!
Aklımı başımdan aldı veya aklımı doğru adresine mıhlayıverdi bir daha!
738 yıldır çağıl-çağıl çağıldayan ses imzalarıyla, fizîken olmadığı dünyânın heryerinde, her milletin kendi diliyle paylaşma yarışına girdiği Mevlâna'mızı ve O'nun bize mirası "gönül sesi" mühürlerinden birini paylaşacağım.

ETME

İsyân et arkadaşım! Söz söyleyecek ân değil
Aşkın baygınlığıyla ne meşk ediyorsun? Etme!

Duydum ki bizi bırakmaya azm'ediyorsun,
Başka bir yer, başka bir dosta meyl'ediyorsun! Etme!

Sen yâdeller dünyâsında ne arıyorsun yabancı?
Hangi hasta gönüllüyü kasd'ediyorsun? Etme!

Çalma bizi bizden! O ellere doğru gitme,
Çalınmış başkalarına nazâr ediyorsun! Etme!

Ay, felek harâb olmuş, alt-üst olmuş senin için,
Bizi öyle harâp, öyle alt-üst ediyorsun! Etme!

Ey! makâmı var ile yokun üzerinde varolan kişi,
Sen varlık sahâsını terk'ediyorsun! Etme!

Sen yüz çevirecek olsan ay kapkara olur gâmdan,
Ayın da evini yıkmayı kast'ediyorsun! Etme!

Bizim dudağımız kurur, sen kuruyacak olsan
Neden gözlerimizi yaş dolu ediyorsun? Etme!

Âşıklarla başa çıkacak gücün yoksa eğer
Öyleyse aşka neden hayret ediyorsun? Etme!

Ey! Cenneti, cehennemi elinde olan kişi
Bize cenneti cehennem ediyorsun! Etme!

Şekerliğinin içinde zehîr zarar veremez bize
Sen şekeri o zehîrle bir ediyorsun! Etme!

Bizi sevindiriyorsun, huzûrumuz kaçar öyle!
Huzûrumuzu bozuyorsun, mahv'ediyorsun! Etme!

Harâma bulaşan gözüm güzelliğinin hırsızı
Ey hırsızlığa da değen! Hırsızlık ediyorsun! Etme!

İsyân et arkadaşım! Söz söylenecek ân değil,
Aşkın baygınlığıyla ne meşk ediyorsun? Etme! (Mevlâna Celâleddin-i Rûmi)
Aklına mukayyed olarak, aklını tatile göndermiş bizimkilere seslenmekte sıkıntı çeken, bütün Gönüldaşlarıma müsekkîn olsun dileklerimle;
Selâm, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN

Salı, Mayıs 24, 2011

GİDENE "DUR!" DİYEMEM...

Canını acıtanlara, öfkeyle kilitlenmiş Ülkücü harekete yeni adresler gösteriliyor! Türk Milletine, "Siyâset Mühendisliği" denilen, yeni bir bilinmez tarif ediliyor!
Sayısız uçuk-kaçık komplo, sayısız flu adres, sayısız ve karaktersiz müfterî elele vermişler, hedef tek; Türkiye Cumhuriyeti Devleti!...
Din diye, dincilik adıyla; kırk yıldır camilere, uzak köylerdeki cemaat medreselerine, ışık evlerine saklanarak fısıltı iftiralarla Cumhuriyete-Atatürk'e saldıranlar, açığa çıktılar!
Kırk yıldır; halklar, halkların eşitliği, halkların kardeşliği, halklara özgürlük sloganlarıyla güya sosyalistlik yapanlar; "Bölücü-ayrışmacı Kürtçü" taşeron PKK ile elele açığa çıktılar!
Elli yıldan fazladır AB kapısında bekletilmeyi ayrıcalık sayan aşağılık kompleksliler, Batı hayranı AB Lejyonerleri olarak açığa çıktılar!
Elli yıldır, mazlum müslüman kanı akıtılarak işgal edilen topraklarda bir Yahudi Devleti kurmakla övünen İsrail Oğullarının "komşularla sıfır sorun" diyen işbirlikçileri açığa çıktılar!
Bir yandan ilericiler, bir yandan gericiler; bir yandan dinciler, bir yandan laikçiler; İstiklâl Harbi'nde 'Yedi Düvel' adıyla gelen Haçlı ile işbirliği etmiş hainlerin torunları; elbirliği, söz birliği, güç birliği ile Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ne intikam saldırısındalar!
Kırk yıldır camilere, cemaat evlerine saklanarak din adıyla akıl almaz iftiralar atan yeraltı köstebekleri; İmam Hatip Liselerini "arka bahçe"leri eden siyasal dinciler; CIA'sal Ilımlı İslamcılar adıyla Allah hükümlerine kafa tutarak Dinler Arası Diyalog'a soyunan maskeli Haçlı Müslümanlar; dîn maskesiyle ümmetçilik diye, milliyetçiliği dindışı ilan edip Türk Milleti'ni 36 etnik parçaya ayırmak isteyen milliyetsiz milliyetçiler saldırıdalar!
Değişen-gelişen 68 Kuşağı'nın 'Çakaralmazları'; değişen-gelişen-gömlek değiştiren eski Milli Görüşçüler; değişen-gelişen-eski-bağımsız-farklı ülkücü sıfatıyla değişen-gelişenlere yamanmaya çalışan karakter fukaraları elele, diz dize, göz gözeler!
Hedef tek: Türkiye Cumhuriyeti Devleti, Atatürk ve Cumhuriyet kazanımları!
"Tek millet, tek Devlet, tek Bayrak, tek Dil, tek Vatan" diye özetlenmiş ve "Ne mutlu Türk'üm diyene." diye formüllenmiş Türk Devletine ve devleti kuran Türk Milletine saldırıyorlar!
Türk Milleti'nin Cumhuriyet kazanımı tek millî partisi MHP'ye saldırıyorlar! İmparatorluk molozlarından müstakil bir Cumhuriyet çıkaran Atatürk'ün partisi CHP'de; altı ok'un "milliyetçilik" umdesini canlandıran Baykal'ı kahpe kaset komplosuyla yok eden ve partiyi Y-CHP eden "siyaset mühendisleri" kimlerse, şimdi sıraya MHP'yi aldılar!
Hedefleri güya Bahçeli imiş! Hedef Bahçeli olsa, kongrelerde çıkmalı değiller miydi? Sandığa beş kala, "Yırtık pantolondan çıkarcasına" zıpmanın adı ne? MHP'de istenen panik bir türlü oluşmadıkça çıldırıyorlar! Yok Başbuğ Ülkücüleriymiş, yok Bağımsız Ülkücülermiş, yok Başbuğ'un mânevî evlatlarıymış! ...mış ta mış! ...mış ta mışmış!...
Hadi işinize be! Leş kargaları sizi!
Başbuğ'un -mânevi değil- bizzat oğlu olsanız ne yazar? Türk Milliyetçiliğine, Yüz Milyonluk Milliyetçi Türkiye'ye, nihâi kutlu hedef Tûran'a katkı vermeyen, bu Kutlu Sefer'e mani olmaya çalışan kim olursa olsun; Birinci 12 Eylül'ün Netekim Paşa ve avânesiyle eşit mesâbededir!
MHP'de size ayrılacak zaman da, yer de yok! Gidin gittiğiniz, gideceğiniz yere kadar! Ülkücü hareket'in gidenlere değil, gelenlere ihtiyâcı var! Gelenler baş-göz üstüne, gidense anca gider!
Türkiye Cumhuriyeti Devleti; ilelebet payidâr olsun diye ne lâzımsa, bunun olmazsa olmazı MHP de Cumhuriyetle berâber yaşasın diye ne bedel lazımsa verilir! Cansa can, kansa kan, ikbâlse ikbâl, istikbâlse istikbâl!
Yabancı kimsenin desteğine ihtiyâç olmadığı gibi Ülkücü harekete köstek olmaya da; sizin de şahınızın da gücünüz yetmez!
Ülkücü Hareket'in sükûtu ikrârından değil vakârındandır! Bu vakûr sükût biterse; bütün devlet-millet-vatan hainlerinin, ülküdaşını terk edenlerin; hayâl bile edemeyecekleri sonları olur! Ülkü Pınarı başında bir bardak su içmiş olanlar bile bunu bilirken eski sıfatlılar bilmiyorlarsa hem kendilerine, hem de kandırdıkları zavallılara yazık ederler vesselâm...
YOLCU YOLUYLA, YOL YOLCUSUYLA GÜZELDİR.
Selâm, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN

SANDIKTAN KASET Mİ ÇIKACAK?

Cephede bölükbaşı düşünce inisiyatif kullanabilecek biri çıkarsa savaş kaybedilmez hatta kazanılır bile! Tarih, sayısız örneği ile doludur!
Son günlerde; ilgili- ilgisiz, taraftar-muhalif, üzülen-sevinen herkesin dilinde aynı dedikodu!...
Elbette kırk yıldır her MHP'linin hayâli, herkesin dilinde olmaktı! Yazık ki dillerde olan, MHP içindeki birkaç zayıf karakterlinin, ahlaksızca çekilen ve servis edilen "Teknik röntgencilik" yapıtı iğrenç kasetler!
Kasetleri, çekenleri, servis edenleri, yetkililer de vatandaş gibi sadece izliyorlar! Çünkü müdahele etmesi gereken Başbakan yok! Hukuk, yok! Hukuk adamlarından sorumlu Adalet Bakanı yok! Milletin vicdânı, sesi, sözcüsü olmakla mükellef gazeteciler ise yandaşlıkla ve bu alçak şantaj kasetlerini, hükümet lehine kullanmakla, şahsî çıkara tahville meşgûller!
Kantarın ayarını bozanlar, birgün o kantarda tartılacaklarını, unutmamalılar! Bu işler sırayla! Hele bir de alçaklık, yaptırım gücünü böylesine ispatlarsa, üçer beşer gün arayla istediği kadar kelle alabilirse bu saldırıdan herkes ama herkes sırası geldiğinde payını alır! "Sakal kesilmezse yol olur!" tam da budur işte!
Yandaş "dolma kalemler"in; "AKP'lilerin kasetleri başlarsa dizi olur!" uyarısını, tekrâren hatırlatmak isterim ki çok doğrudur! Bugün muhalefet partilerini, bu hayâsız yolla yok etmeyi hedefleyen ve iktidârın bilerek savsaklaması yüzünden epey mesafe alanların, yarın aynı yöntemle hükümetten neler alabileceğini, düşünmekten bile korkarız!
Seçime günler kala; özel donanımlı teknik röntgencilerin alçaklıkları, konu mankenlerinin aptallık ve aymazlıkları yüzünden ahlâk dışı işlere seyirci oluyoruz!
Hz. Peygamber(s.a.v.)'imiz; "Kınamayınız, kınadığınız başınıza gelmedikçe ölmezsiniz!" (Tirmizî-Kıyâmet 53, No: 2507) diyorlar! İyi ve güzel ahlâkı tamamlamak için geldiğine inandığımız Peygamber(s.a.v.)'imizin emrine muhalif davranan, dînden ve dincilikten geçinenlerin düşecekleri ibretlik hallerini de mutlaka beraber seyredeceğiz! Çünkü Allah(c.c.)'ın ibreti ahrete bırakmadığını öğreten bir dînin mensuplarıyız elhamdülillah!
Şahsen çok üzülerek; beşeri zaafiyet ve ayıplarından dolayı insafsızca, hayâsızca hatta zâlimce saldırıları, hayretle seyrediyorum! Ama bir şeyi de kesinlikle biliyorum ki Türk Milleti, bu alçak saldırıdan dolayı MHP'ye gösterdiği itimattan vazgeçmez!
Şimdi işin zoru, MHP'nin omurgasını oluşturan, isimsiz ülkücülere düştü! Her ülkücü, bir daha "Birinci 12 Eylül Kıyâmeti" kopmuşçasına, Çanakkale'ye Yedi Düvel yeniden gelmişçesine bölgesinde inisiyatif kullanmak, mücâdele alanına dalmak zorundadır! Türk Milletinin refleksi olan Ülkücüler; bu ABD kurgulu, Pensilvanya teknik destekli, AB ve işbirlikçi 'Dolma Kalemler' servisli saldırı karşısında; bu saldırılara hedef olan ve ziyan edilen mangabaşıların, bölükbaşıların yerini doldurarak îmanlı göğüsleriyle yeni bir siper oluşturmak zorundadır!
Çünkü saldırı, hat'ta değil sathadır! Çünkü saldırı, MHP'yi safdışı ederek yeni mecliste Atatürk ve Cumhuriyet kazanımlarını yok etmek içindir! Mevzubahis vatandır ve gerisi teferruattır!
İsimsiz Ülkü Devleri, Anadolu'nun her köşesinde şerefleri ile tanınan kanaat önderleri, seçim meydanlarına inmek zorundadır! Çünkü Ülkücü Hareketin en itibarlıları, bu isimsiz devlerdir! Bu Ülkü Devlerinin omuzlarında, yükselttiği kişilerin ayak izleri görülür! Bu şerefli omuzlarda ayak izleri olan bazılarının hatalarından dolayı, Türk Milletinin Ülkücülere güveni eksilmez!
Millete, tarihe, Şühedâya, dâvâ geçmişine, Ülkü Şehitlerine, son Başbuğlar Atatürk ve Türkeş'e sadâkatleriyle bölgelerinde inisiyatifi ele alacak olan Ülkücüler; bu Haçlı saldırıyı da püskürtecek, tersyüz edecek cesaret ve kudrettedir. Ülkücü yumruğu yememiş sanal röntgenci dinciler, kasetlerini balyoz zannediyorlar! Gülerim vesselam...
KAHPELİK, MERTLİĞE YENİLMEĞE MAHKÛMDUR...
Selâm, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN

Pazartesi, Mayıs 23, 2011

YALANCININ AMPÜLÜ SEÇİME KADAR...

"Yalancının mumu, yatsıya kadar yanar." mış! Ama eskidenmiş!
Artık yalancılar da, teknolojik mumları da elektronik olduğu için zaman ve rüzgâra karşı dayanıklı olmuş!
Teknoloji çağı 21.yy.'da; "Yalancının ampülü, düğmesi kapatılıncaya kadar yanar." olmuş!
Teknolojik yalanlardan, "Teknik röntgenci muhabbet tellalı" riyakârlardan gına geldi! Hatta artık anket sözünü duyduğumda kusasım geliyor! Sizden; "midem bulanıyor" sözü yerine "kusasım geldi" kaba sözünü kullanmak zorunda kaldığım için özür diliyorum ama öfkenin hitâbetten sayıldığı, küfrün-hakâretin söz san'atı sayıldığı; yalancılığın-mürâiliğin-takıyyenin-eyyamcılığın ilm-i siyâset edildiği; gelmiş geçmiş ve son din olan "Güzel ahlâkı tamamlamak için" indirildiğine inandığımız dînimizi "ılımlı" sıfatıyla İslâm dışına çıkaranların "Hocaefendi" edildiği, yalancılıktan da öte iğrenç bir zamandayız!
"Yalandan kim ölmüş?" diye ironik bir söylem de biliriz ama "Hay ben sizin yalanınızı seveyim!" demesem, çatlayacağım!
Kaç seçim yaşadım, bilmiyorum! Her seçim öncesi, kaç şirket tarafından kaç paraya yaptırılan kaç anket yapıldı, onu da hatırlamıyorum! Hatırlayanın, yapılan anket sayısını bilenin olacağına da asla inanmıyorum!
Son Referandum ve önümüzdeki seçimler dolayısıyla yapılan ve yapılıyor olan anketlerde, müracaat edilen denek sayılarını topladığımda karşıma 100 milyondan fazla kişi çıkıyor, seçmen sayısı 50 milyon! Böyle bir şey olur mu? Olabilir diyelim! Bir kişiye birden fazla anket kurumu denk gelmişmiş varsayalım! Olabilir diyelim de;
Kardeşim! Ben bu memlekette yaşamıyor muyum? Artık telekulakça dinlendiğinden hiç şüphem olmayan 4 telefonum var! Adresim belli! Öyle belliki hem de, AKP'liler dört kere kapımı çalabiliyorlar! Ayrıca karakterim ve işim gereği sürekli hareket halindeyim! Uzun süre bir yerde kalamam! Çat orada, çat buradayım ve benim habire dolaştığım ülkede anketörler de dolaşıyor olmalılar! Nasıl bir acayip aksi tesâdüfse; şimdiye kadar hem de ne geçmişte, ne de bugün hiçbir anketöre denk gelmedim!
Buradan ilan ediyorum: ilgili bir anket kuruluşuna, gönüllü denekliğe talibim! Vallahi ne sorarlarsa istedikleri cevâbı vereceğim! Olur ya, olabilir ya, bana denk gelmemiştir ama 50 milyon seçmenin içinden olup, 100 milyondan fazla denekten biri olma şansını yakalayan ve bir anket şirketinin sorusuna muhatap olan biri var mı aranızda? Allah aşkına varsa söylesin çünkü komplekse düşmek üzereyim!
Merâkımı gidermek için sanal dünyada elliden fazla ankete cevap verdim. Her seferinde farklı bir cevap vermeme rağmen değişmez bir sonuçla karşılaştım! Yani bütün yalan yolları, en büyük yalancıya çıkıyor!
Gerçi; "Yalandan kim ölmüş?" diye yalanı komikleştirmeye çalışırız ama; "Hay sizin yalanınızı seveyim e mi?"
Yalandan başka sermâyeleri olmadığı için kendi söyledikleri veya söylettikleri yalanlara inananların da akıllarına tüküreyim!
Sakın ha! "N'oluyor?" diye sormayın! Öfke ve küfürü hitâbetleştiren Başbakan'dan esinlenerek becerebildiğimce incelterek küfretme hakkımı kullanıyorum! Nezâketen; "tüküreyim" dediğim yere, aklınızdan içinizden geçen kelimeyi koyabilirsiniz okurken! Hiç değilse ettiğimiz küfürler yalandan, yalancılıktan ve zoraki mürailikten kurtulsun!
Yalan bunlarda, talan bunlarda, hortumculuk, soygunculuk ve soyduklarına hakaret bunlarda, beğenmediği paşayı-yazarı hapsettirmek bunlarda, hak arayan çocukların karşısına çıkarılacak 5-10 bin milis bunlarda, yargı bunlarda, sorgu bunlarda; son elli yılın en psikopat zalimlikleri bunlarda ve hâlâ mazlûmlar! Ve hâlâ Başbakan, şımarttığı PKK'lıları bize şikâyet ediyor!
Hay sizin anketlerinizi, anketörlerinizi, dönek deneklerinizi ve yalanlarınızı seveyim!
Netice; yalancılık bir zekâ ürünüdür, yalancıya iki kere inanmak ise aptallıktır vesselâm...
GEREKTİĞİ YERDE OLMAYAN; KORKAKTIR, KAÇAKTIR, ALÇAKTIR!...
Selâm, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN

Cumartesi, Mayıs 21, 2011

PORNOYA SIĞINAN SİYÂSET!...

Teknik Röntgencilik ve kasetlerin ardı arkası kesilmiyor! Bir kaç yıl önce iflastan kurtuluş çaresini porno filmlerde arayan Yeşilçam misali Türk Siyaseti, iflastan porno kasetlerle kurtulma peşinde!
Bir-kaç 'Dolma Kalem'in Başbakan'ı uyarmasından sonra alarma geçirilen ve AKP'li bir Bakan adına sahte e-mail göndereni yıldırım hızı ile yakalatan BTK (Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu)'nun "24 saat nöbet" açıklamasından sonra, kaset yayını olmaz sanmıştık! Yanıldık! Demek ki resmî teknoloji, korsan teknoloji seviyesine henüz ulaşamamış!
Devlet darda, millet zorda! Yıllardır irtifa kaybeden politikacıya güven, tam dibe vurdu! Herkesin, her an bir kasetinin çıkabileceği endişesiyle izleniyor politikacı! Bu güvensizlik ve endişe ile sandık bekleyen seçmenin ne yapacağını, hep berâber göreceğiz!
Yapılanlar çok profesyonel işler! Seçilen hedefler ve zamanlama müthîş! Lâkin; bu "Teknik Röntgencilerin" MHP adlı çok sert bir kayaya tosladıkları inancı da çok hakim! Türk Milletinin, millî refleksi saydığı ülkücülere herkese rağmen güvendiğini, her ortamda gözlemlemek mümkün!
Millet; ahlaksızlara ahlâk zabıtalığı yaptırıldığının farkında! Mesela evli-barklıyken öğrencisi ile aşna-fişne yaşayıp ilişkileri bilindikten sonra eşini boşayan; yeni eşi, eski öğrenci sevgilisini milletvekilliğine kadar taşıyan, eskiden ülkücü olduğunu söyleyen, şimdi ne olduğunu kendisinin de bilemediği, dış kapının dış mandalı konumlu birinin, bu porno kasetlerden hareketle MHP Genel Başkanı'nı tenkidine küfürlerin bini bir para!
Millet; teröriste sıkıyönetim uygulama toleransı sağlandığının farkında! Mesela; ülkenin Başbakanı; "Hakkâri'de PKK kepenk kapattırıyor!" diye PKK'lıları, bölge insanına şikâyet ediyor! Yine Başbakan; "Kepenk kapatmayan esnafa belediye ceza kesiyor ve zorla tahsil ediyor." diye şikâyetleniyor! Şikâyetlenen Başbakan, şikâyetlendiği, PKK'nın zulmüne terk edilmiş olan bölge insanı! Yani taşlar bağlı, kuduz köpekler salıverilmiş ve en sorumlu Başbakan da şikâyetleniyor!
"İleri demokrasi, daha fazla demokrasi, demokratik açılım, PKK Açılımı, Kürt açılımı" adlarıyla ABD programlı, AB dayatma ve destekli uygulamalarla şımartılan PKK'dan şikâyetlenen Başbakanın aczini kime şikâyet edeceğiz?
Pensilvanyalı Diyalogcu Vaiz'e dokunan gerçekten yakılıyor! Yıllarca PKK'ya dünyayı dar eden, diz çöktüren Madalyalı kahraman Paşalar, Başbakan gelince ayağa kalkmadığı için hapsediliyor ve o Kahraman Paşa'nın diz çöktürdüğü terörist; Başbakan'ı ve onun şahsında Devleti tehdît ediyor!
"İleri Demokrasi" adlı maske ile dokunulmazlık kazandırılan, hazineden maaş alan, yeminine ihânet eden yalancı bölücüler; asker-polis taşlıyor, Emniyet Müdürü tokatlıyor ve olanları, PKK zulmüne maruz bölge insanına şikâyet eden bir Başbakan var!
Okyanus Ötesi'nin; "Küreselcilerle milliyetçiler mücâdelesi"nde "MHP'siz Meclis" projesi için ne lazımsa yapılıyor!
Bütün bu kalleş, kahpe, ahlaksız saldırılara karşı dik duran MHP ve Ülkücü Hareket ise hesapları ve oyunları bozmaya inadına devam ediyor!
Bu zor süreçte; 21. yüz yıl'da, 21. Vilâyet Diyarbakır'dan bütün dünyaya; "Tek Vatan, tek Bayrak, tek dil, tek Millet, tek Devlet" duruşunun, "1000 Yıllık Kardeşliği Yaşa ve yaşat!" inancının ve "Ankarada söylediklerimi Diyarbakır'da da söylemek istiyorum." arzusunun duyurulması, MHP ve Ülkücü Hareket'in nasıl çetin bir kaya olduğunun ispatıdır!
Olanlar, MHP'nin eğitim zayiatıdır! Arabanın önündeki takozlar kaldırılmıştır! Sıcak savaşta mangabaşılar, bölükbaşılar düşebilir! Bu gibi hallerde rütbesizlerden en tecrübeli olan inisiyatif kullanmak hakkı kazanır! Şu anda bütün ülkücüler, bulundukları yerde ve cephelerinde inisiyatif kullanmak durumundadır!
Artık her ülkücünün direk muhatap-hedefi AKP ve ona Pensilvanya'dan lojistik destek(!) sağlayan "F-Tipi" Örgütlenmedir! Ülkücülerin paniklemeden, teşkilat ve adaylarına sahiplenip inisiyatif kullanarak meydanlara inmesi, MHP'yi güçlendirerek Meclis'e taşıması nâmus-şeref borcudur! Mangabaşının, bölükbaşının düşmesiyle ordu bozulmaz! Ülkücü Hareket, bu oyunu da bozar vesselâm...
YOLCU YOLUYLA, YOL YOLCUSUYLA GÜZELDİR.
Selâm, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN

Çarşamba, Mayıs 18, 2011

KAFA DENEN UZUV, NEYE YARAR?

Kaçanın da kovalayanın da "Allah!" dediği, acayip ve zâlim bir süreçteyiz!
Bu zâlim süreçten, paniklemeyen ve en az kayıpla çıkabilen, başarılı olacaktır!
Tezgâhlanan bu ahlaksız oyunun, MHP Genel Başkanı'nı ve yol arkadaşlarını hedef almadığı, artık çok net!
Eğer hedef Devlet Bahçeli olsaydı, bu işler kongre süreçlerinde yapılmaz mıydı? Bu cevvâl "teknik rötgenci"ler o zaman neredeydiler? Mâdem hedef Bahçeli ve yol arkadaşları idi, bugüne kadar niye susuldu? Bunlar, meşrû zemîninde mutlaka seslendirilecek sorular! Şimdi asla, kat'a zamanı değil ve hiçbir faydası da yok!
Ve biliyoruz ki artık kaset dönemi kesinlikle kapanmıştır! Bir kaç yandaş-yağcı "dolma kalem"in; "Tayyip Bey, bakanlarına dikkat etsin! Onların kasetleri Hurrem Sultan dizileri olur!" ikazından hemen sonra Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK) kırmızı alarma geçirildi! Artık 24 saat nöbetteler! Mahkeme kararı beklenilmeden re'sen harekete geçtiklerini ve yurt dışından yayınlanan kasetleri anında engellediklerini, engelleyeceklerini açıkladılar! Demek ki istenirse olurmuş, oluyormuş! Eyvahlar olsun! Yazıklar olsun!
MHP'ye dönersek bir gün öncenin muktedîr tek kişisi; aldığı yara üzerine tamâmen savunmaya çekilince galiba öfkelenerek sürç-i lisan etti! Devlet Bahçeli'nin; hem de BTK kırmızı alarma geçirildikten sonra, bütün riski üstlenmesi, böyle bir öfke anı sürç-i lisânı değilse istifa ettirilenlerin, daha fazla ve bilinmeyen başka günahları mı vardı?
Biliniyor ki istifalar ülkücüleri tatmîn etmemişti! Ahlâki düşkünlerin ihraçları, daha ülkücüce, daha MHP'ce olurdu! Lakin dedik ya çok insafsız ve zâlim bir süreç! Kaçan da kovalayan da Allah'ı çağırıyor! Ahlâksızlar, ahlâk zabıtalığına soyunduruldular!
Okyanus Ötesi; çok iyi tanıdığı Türk Milletini tahrîk edici işlerle oyalayarak asıl işlerini perdeliyor! Allah adıyla yalan söyleyenlerin, Haçlı ile birlikte müslümanlara NATO adıyla yaptırım uygulayanların, Allah ve din adıyla vergi kaçıranların, zinâyı yasayla meşrûlaştıranların, İstiklâl Harbi Kahramanlarından, Atatürk ve Cumhuriyetten intikam isteyen tescilli Vatan haini torunlarının, bölücülerin, PKK'nın İmralı'daki elebaşının ortak istekleri perdeleniyor!
Bütün olanlara, herşeye ve herkese rağmen MHP'yi daha fazla oy toplayarak, daha güçlü bir şekilde Gâzi Meclis'e taşımak, her ülkücünün vicdân ve nâmus borcudur!
Yandaş medyanın dolma kalemlerinin, "Yürüyen İman" dedikleri çocuk tacizcisi sapık yandaşlarına; "Biz ısırır ama başkalarına ısırttırmayız!" şeklindeki sahiplenmelerini ve aynı zevâtın şimdi ahlâk zabıtası kesilmelerindeki sebebi sorgulamak gerekmez mi?
Genelevden başka hiçbir kurum, belden aşağı uzuvlarla yönetilmez! Churchill'in muhaliflere verdiği; "Ben İngiltere'yi popomla değil kafamla yönetiyorum." diplomatik cevabı, bilinmez mi?
Ne milletin, ne de ülkücülerin; hiçkimsenin belden aşağı uzuvlarıyla uğraşmak gibi bir merakları yok! Zinânın yasallaştırıldığı bir ülkede; dînen harâm, şeren yasak, kanun nazarında suç sayılan röntgenciliğe bu kadar prim yaptırmak akıl kârı olamaz!
Gayrı safi milli hasılada büyüme rekorları kıran Türkiye, gelişmiş ülkeler sıralamasında Afrika ülkelerinin bile altında! İşsizlikte rekor sahibiyiz! Üniversite mezunu işsiz sayısında yüzlerce yıl kırılması mümkün olmayan bir rekorumuz var! Terör ve anarşiyi demokratikleştirmede rakipsiz bir istikrar örneğiyiz!
Madem ki hırsızın bekçi, röntgencinin ahlâk zabıtası, iffetsizin nâmus savunucusu olduğu acayip bir zamanda seçim adlı bir ortaoyununda seçmen rolü oynayacağız, hakkıyla yapalım bari! Kendi düşüp ağlayanı, çocuklar bile gülerek ayıplarlar!
MHP'siz bir Meclis'in, Türkiye'yi Ortadoğuda hiç görülmemiş şiddette bir çatışmaya götüreceğini ve istenenin bu olduğunu, görmek zorundayız vesselam...
ÜLKÜCÜNÜN TEMSÎL EDİLMEDİĞİ MECLİS, ASLA MİLLÎ OLAMAZ!
Selâm, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN

IS'SIZ DEREDE TİLKİ NÂRASI!...

Geri sayım başladı! Sandık, yârın; acelemiz yoksa sandığa 25 tane 24 saat daha var! Bu 25 tane 24 saate neler-neler sığar, bu 25 tane 24 saatte ne imkânsızlar başarılır!
Atalar; "Taşlamayla koyuna giden it, sürüyü kurda verir." derler! Yani zorlamayla bir papaza -özel eğitilmemişse- imamlık yaptırmak mümkün değil!
Güneydoğu'daki Kürt vatandaşlar, dayanılmaz bir terörist baskısı altında! Devletin bir Bakanı, Diyarbakır'da kepenk kaptmayanların PKK tarafından cezalandırıldığını itiraf ediyor! Anadolu'nun göbeğinde üç-beş PKK'lı köpek, Başbakanlık Koruma Ekibine saldırabiliyor! Ömür boyu ağırlaştırılmış hapse mahkûm bebek katili bir psikopat, Devleti tehdit edebiliyor!
Seçim sath-ı mailinde kimin, kime, niye oy vereceği belli değil!
10 yıllık AKP'de, cumhuriyetle yaşıt CHP'de il-ilçe yöneticileri, adaylarını tanımıyor! Y-CHP'nin, AB'ye biatıyla AKP ile benzeşerek Atatürk ve Cumhuriyet kazanımlarıyla kavgası gözlemleniyor! Fetullah Gülen'e "Dokunan Yanar" gerçekleştiriliyor!
Bu işlerin yabancısı değiliz! 2002' de, Gülen Cemaatini soruşturan DGM Savcısı Nuh Mete Yüksel'in gizli kamera ile çekilmiş sevişme sahnelerinin servis edilişini unutmadık! 2006' da, Gülen Cemaatine ceza verilmesinde ısrar eden Savcı Salim Demirci'nin, ses kaydının servis edilişini hatırlıyoruz! Deniz Baykal'ı; Pensilvanya'ya biatını açıklamasına rağmen istifa ettiren seks kasetini, generalleri istifa ettiren ses kayıtlarını biliyoruz!
Cemaate dokunup yanan Hanefi Avcı'nın "bomba" kitabında; "Danıştay saldırısından Ergenekon’a, Balyoz operasyonlarına, Nuh Mete Yüksel’in, Deniz Baykal’ın seks kasetlerine, generalleri istifaya zorlayan telefon konuşması kayıtlarına, savcı ve hâkimlere şantaj yapan, emniyet içinde yuvalanmış garip polislere" dikkat çekilerek, devlet kurumlarını adım adım ele geçiren Gülen cemaatinin nasıl örgütlenip çalıştığının anlatılışını okuyoruz! Hanefi Avcı'nın kendisinin de kanunsuz şekilde dinlendiğini keşfettiğinde şok geçirdiğini, binlerce insanın aynı şekilde dinlendiğini, hâkimlere, savcılara bu kayıtlarla şantaj yapıldığını, anlattığını biliyoruz!
Ve Devlet Bahçeli'nin F. Gülen'e dokunması üzerine, servis edilen gizli kamera çekimi görüntüleri ve ses kayıtlarını izliyoruz! Bu bilinenleri, Devlet Bahçeli'ye "İstifa" istekli tehdit ile örtüştürüyor ve soruyoruz! Ne oluyoruz? Nereye gidiyoruz? Bütün bu olanları, hâlâ fanatik taraftar davranışıyla alkışlayarak veya küfrederek mi geçiştireceğiz? Devlet yok mu? Yasa yok mu? Hukuk yok mu? Varsa nerdeler?
Orman kanunları geçerli ve gücü yeten yeteneyse, bu memlekette ülkücüye güç yeter mi? Öfkeli ülkücünün, istediği anda gökkubbeyi hedeflediğinin başına yıkmasına kim mani olabilir? ABD'nin, Haçlı'nın, Pensilvanyalı Diyalog Vaizi'nin ve yerli Haçlı Müslümanlar'ın açıktan desteklediği "Birinci 12 Eylül Kıyâmeti"ne direnen ve güçlenerek çıkan Ülkücü harekete tehdît söker mi? ABD senaryolu, AB desteği ile tehdit savuran "teknik röntgenciler"i, ülkücünün gazâbından kim koruyabilir? Yoksa istenen bu mu? Yeni mazlûm zorbalara mı ihtiyâç var?
Bütün ülkücüler, olanları soğukkanlılıkla izliyorlar! Milletin darda, Devletin zorda olduğu bu günlerde ülkücüleri; Ümit Özdağ'a, Yusuf Halaçoğlu'na, Özcan Yeniçeri'ye, Semih Yalçın'a, Umut Yılmazer'e, Sinan Ogan'a, Azmi Karamahmutoğlu'na, Musavvat Dervişoğlu'na, H. Nurcan Yazıcı'ya, İbrahim Kadri Zengin'e ve benzer Ülkü Devleri'ne oy vermekten hangi sebep vazgeçirebilir?
Ülkücüler; bu Ülkü Devleri'nin Gâzi Meclis'te, 550 vekilin içine Atatürkçe, Türkeşçe, Türkçe dalacaklarını bilmezler mi? Okyanus Ötesi'nin, Pensilvanyalı Diyalog Vaizi'nin, AKP'nin, ortak telaşı ve alçak saldırılar da bu yüzden değil mi?
Türk Milleti ve Ülkücüler, bütün bu oyunları bozmakta kararlıdır! Seçmen içinde sadece ülkücüler; kime ve niye oy verdiklerini, niye oy istediklerini biliyorlar! 12 Haziran; "Yeniden İstiklâl Harbi"dir ve her oy, bir millî mermi kudretindedir vesselâm...
YOLCU YOLUYLA, YOL YOLCUSUYLA GÜZELDİR.
Selâm, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN

Salı, Mayıs 17, 2011

TÜRKÜZ BİZ...

Yaratılırken insanı
Güzelleştiren Türküz biz,
Şavaşırken de meydânı
Güzelleştiren Türküz biz...

Hak vererek âlimlere
Korku salıp zâlimlere
Alçaklara, hâinlere
Köz elleştiren Türküz biz...

Çağrılırız feth'ederiz
Alırken bedel öderiz
Ve alır cennet ederiz
Özelleştiren Türküz biz...

Millî akıldır aklımız
Gününde çıkar saklımız
Sivilimiz, pusatlımız
Düz illeştiren Türküz biz...

Biziz tarihten iz güden
Eğri yolda dümdüz giden
Ulusları budun eden
Ezelleştiren Türküz biz...

Duymayan duyandan duysun
Çıplak giysin, açlar doysun
Aklı olan Türk'e uysun
Tüzelleştiren Türküz biz...

Ötüken'de atlanarak
Her zorluğa katlanarak
Doğarken pusatlanarak
Töreleştiren Türküz biz...

Bayrak için kan vererek
Ve ölümü öldürerek
Şehâdetle dirilerek
Özelleştiren Türküz biz...

Oluruz Hak davasında
Düğün bayram havasında
Düşmanların anasında
Göz selleştiren Türküz biz...

Gönüllerde hasat olup
Savaşlara ruhsat olup
Er elinde pusat olup
Yüz elleştiren Türküz biz...

Adımızı Tanrı koymuş
Andımızı tarih duymuş
Varsa zulmle âbâd olmuş
Gazelleştiren Türküz biz....


Bilerek yol gözleyeni
Salıp aman dileyeni
Ne mutlu Türk'üm diyeni
Güzelleştiren Türküz biz...

17 Mayıs 2011/ İzmir
Mustafa ASLAN

Pazartesi, Mayıs 16, 2011

ERDOĞAN İSTİFA ETSİN, OYUM AKP'YE!...

Göstermelik seçim sandığına yaklaşık yirmi gün kaldı! Genel Başkanların sinirleri gergin! Üslûp seviyesi avamın da, alaylının da midesini bulandırıyor! İstenen bu!
Eskilerin ehven-i şer dedikleri 'kötünün iyisine mecbûriyet'i yaşıyoruz güya! Güya dedim çünkü kötünün iyisine değil, kötünün en kötüsüne mecbûr ediliyoruz!
Okyanus Ötesi kurgulu, âdi oyunlarla CHP'de yönetim değişikliği yaptırıldı! Yetmedi; CHP içinde asla CHP'li olmayanlarca; "Eğer Kılıçdaroğlu olmasa CHP'ye oy veririm." gibi tutarsız, moral bozucu propogandalar başladı!
Toparlanır gibi olan SP'ye operasyon yapıldı! Kurtulmuş'u SP'den veya SP'yi Kurtulmuştan kurtarmışlardı ki Erbakan'a Emr-i Hakk vaki oldu ve kendi dertleriyle başbaşa kaldılar!
MHP'de bütün iç çekişmelere rağmen gözle görülen büyüme, korkuttu şer odaklarını ve peşpese kasetler servis edildi! MHP Genel Başkanı, anında müdahele edince oyun ters döndü!
Bu sefer aynı CHP'de olduğu gibi MHP'de de; "Eğer Bahçeli olmasa MHP'ye oy veririz." gibi çok art niyetli bir dedikodu başlatıldı! Artık herkesin eteğindeki taşı dökme zamanı!
Tavrımızı "İkinci 12 Eylül Operasyonu"nda, referandumda belli etmiştik hâlâ aynı tavırdayız.
Şim di ben de oyu olan bir seçmen olarak AKP'lilere sesleneceğim!
AKP'nin R. T. Erdoğan dışındaki kurmaylarına, Sn. Bülen Arınç, Sn. M. Ali Şahin başta olmak kaydıyla AKP'lilere sesleneceğim!
Mâdem "Kötünün iyisine mecbûriyet" var o zaman Allah rızası için "Kötünün en kötüsüne mecbûr" olmayalım! Haçlı'dan kaçıp Allah'ın evi camiye sığınan ve dilinde "Allah!" nidâsı olan Iraklı müslüman Arabın kafasına camide "My Good!" diye kurşun sıkan Haçlı Coniye dua eden R. T. Erdoğan'ı baştan indirin, ben de AKP'ye oy vereceğim! Sakın bana; "AKP'nin genel başkanından sana ne?" demeyin! "Size ne MHP'nin, CHP'nin genel başkanından?" derim!
"Tevhîdde birliğimiz var. Lailahe illallah yeter, Muhammedün Resulullah denmese de olur." fetvâsını veren Diyalogcu Vaiz'e karşı çıkmaya "ihânet" diyen R. T. Erdoğan AKP'nin genel başkanlığından istifa etsin, ben de AKP'ye oy verecek ve oy isteyeceğim! MHP ile CHP ile asla alâkaları olmayan, şeytan kurnazlığı ile Genel Başkanları bahane edenlere cevabım bu!
Hatta genel başkanlar kıyaslaması bile yapabilirim! Meselâ; Devlet Bahçeli'yi, yakınlarını, ülküdaşlarını korumamakla suçlayanlar; R. T. Erdoğan'ın ailesini, akrabalarını, hısımlarını, kendine sadık partililerini dört-beş yılda Karun'laştırdığını görmüyor musunuz?
Ne demekse, ne yapmışlarsa, R. T. Erdoğan'a yakışmayan işler yaptıkları için Bakanları listeye koymadığını bizzat kendisi söylüyor! Bakanların kim olduğunu ve uygunsuz ne yaptıklarını açıklamayan Başbakan mı, kahpece röntgenlenip kasetleri servis edilen düşkünleri anında kapı önüne koyan Devlet Bahçeli mi?
Yıllardır; esnafa, köylüye, çiftçiye, memura, sendikacıya, işçiye, askere, şehit ailelerine yüzlerine karşı hakaret eden Kasımpaşalı mı; sadece Kasımpaşalı'ya vatandaşa ettiği hakaretlerin cevabını kürsüden veren, Kılıçdaroğlu mu?
Bin yıllık kardeşliği bozmaya niyetli, bütünleşmiş-kaynaşmış Türkiye'yi 36 etnik parçaya ayırmaya çalışan ve bunların içinden sadece Türk'e hakâretler eden; bu ayrıştırmacılığı Allah adıyla destekleyen "Diyalogcu Vaiz" Fetullah Gülen'e karşı çıkmaya ihânet diyen R.T. Erdoğan mı; milleti, vatanı bölmeğe uğraşan Erdoğan'ı ihânetle suçlayan Devlet Bahçeli mi?
Mâdem planları, programları değil Genel Başkanları mukayese edeceğiz, hadi yapalım!
Belediye Başkanlığı döneminden kalma ve dokunulmazlık yüzünden raflarda zaman aşımına bırakılmış sayısız yolsuzluk dosyası olduğu söylenen "Yola devam"cı Recep Tayyip mi; hakkında hiç bir soruşturma olmayan Devlet Bahçeli mi?
Son söz olarak AKP'liler, AKP'nin kurmayları, değişen-gelişenler; R. T. Erdoğan'ı Genel Başkanlıktan alın veya istifa ettirin yemîn olsun AKP'ye oy verecek ve çalışacağım dersem incinirsiniz değil mi? Sokakta, kahvehanelerde, toplantılarda böyle deyip dolaşıyorum vesselam...
TÜRK TÜRK'Ü KORUMAZSA TANRI TÜRK'Ü KORUMAZ.
Selâm, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN

YOK ÖYLE!...

Yok öyle!
Gök çöküp yer delinip kıyâmetler kopmazsa
Felek dönüp durdukça dünya Türksüz olamaz!
Evren cehennemleşip kâinatı yakmazsa;
Yağan yağmur, esen yel kayadan taş alamaz,
Türk Türk'ü korumazsa Tanrı Türk'ü korumaz!

Yok öyle!
Türk Telâfer'de ağlar, Türkistan'da inlerse
Türk Kerkük'ün sesini Kafkasya'dan dinlerse
Haçlı, diyalogcuyla camilerden ünlerse;
Türk'üm diyemeyenden Türklüğe baş olamaz,
Türk Türk'ü korumazsa Tanrı Türk'ü korumaz!

Yok öyle!
Dışarda diplomasi, içerde demokratlık
Haine maske olmuş takîyye ve kurnazlık
Terör şehri yakarsa, hükümrânsa îdamlık;
Yalancının yemîni mü'mîni kandıramaz,
Türk Türk'ü korumazsa Tanrı Türk'ü korumaz!


Yok öyle!
Haçlı, birbuçuk milyon müslümâna kıyarsa
"Haçlı Müslümanlar"dan destek-dua alırsa
Türk'ün gözü önünde bu mezâlim olursa;
Mütecâviz kâfiri seyreden Türk olamaz,
Türk Türk'ü korumazsa Tanrı Türk'ü korumaz!

Yok öyle!
Şühedânın, gâzinin emeği yok olursa
Ezan rahatsız eder, çana heves olursa
Müslümanın feryâdı semâyı doldurursa;
Mazlûmu savunmayan insan bile olamaz,
Türk Türk'ü korumazsa Tanrı Türk'ü korumaz!


Yok öyle!
Ölümü öldürerek dirilmezsek meydânda
Zâlimin gırtlağına binemezsek bir anda
Utanırız heryerde, Türkistan'da, Tûran'da;
Türk hayatta utançla başı eğik duramaz,
Türk Türk'ü korumazsa Tanrı Türk'ü korumaz!

Yok öyle!
İşbirlikçi hâinler birbirin etekliyor
Sabırlar bitti artık öfkeyi fişekliyor
Tarihin bağrı açık Türk yiğidi bekliyor;
Türk'ün eli olmazsa dünyada düzen olmaz,
Türk Türk'ü korumazsa Tanrı Türk'ü korumaz!

Yok öyle!
O kadar kolay değil, kaçandan gâzi olmaz!
Bir yiğit düştü diye meydânda saf bozulmaz!
Can almadan şân olmaz, kansız destân yazılmaz;
Destânlar yazılmazsa türe olmaz il kalmaz,
Türk Türk'ü korumazsa Tanrı Türk'ü korumaz!

Yok öyle!
Türk Beyler dirilecek, târih tekrâr edecek
Zâlimin saltanatı mutlak sona erecek
Gülecek mazlûm yüzü, zalimler inleyecek;
Lazım olduğu zaman kılıç kında kalamaz,
Türk Türk'ü korumazsa Tanrı Türk'ü korumaz!

15 Mayıs 2011/İzmir
Selâm, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN

Cumartesi, Mayıs 14, 2011

TEK DİŞLİ MEDENÎYET ADLI CANAVAR!

"Yeniden istiklâl Harbi" başladı! Medeniyet adlı, tekdişi internet olan kahpenin saldırıları başladı! Hücûm Marşı'nı duydunuz!
Ülkücüler, panikleyemezler; panikle dağınıklığa sebep olamazlar! Atılan fosforlu bombaları, bumerang misali tersyüz eden ülkücüler arasında panik yaratmaya çalışanlar da asla ülkücü değildir!...
Yılllardır, taraftarlıkla ülküdaşlık arasındaki farka vurgu yaparız! Bizim sevmediğimizi, bir ülküdaşımızın sevmek hakkı olduğunu samimiyetle söyleriz bunu yaparken de ülküdaşlarımızın sevdiği birini bizim sevmeme hakkımızın olabileceğini vurgulamaya çalışırız! Sevip sevmemek konusunda iç ihtilâfımız olan biri veya birileri uğruna Dâvâmızdan taviz veremeyeceğimizi, teşkilatlarımızdan vazgeçemeyeceğimizi, vazgeçenin ise hain değilse bile korkak olacağını vurgularız!
Yanlış zamanda, yanlış zeminlerde, yanlış ifâdelerle güya iç muhalefet yapan kişilerin yaratmaya çalıştığı bir panik söz konusu!
Türk Milletinin refleksi Bozkurtlar;
Hepimizin tanıdığımız, bildiğimiz müteahhitler vardır. Bu müteahhitlerin büyük bir çoğunluğu, diplomalı değildir ama müteahhittir! Eğer müteahhidin mimar ve mühendisleri ehil kişilerse; onların plan ve programları, kullandıkları malzeme, oluşturdukları ekiple devâsa kalıcı binalar yapılır!
Türkiye'nin değil, Avrupa'nın hatta dünyanın en ehîl siyâset mimar ve mühendislerinin Ülkücüler olduğuna inanırım. Bu ülkücü mimar ve mühendislerinin müteaahidi de dünyanın hakkını teslîm ettiği Alparslan Türkeş'tir ve Türkeş, dünyânın en ehîl millî siyâset müteahhidi ve Türk Dünyası'nın Son Başbuğudur. Devlet Bahçeli de dahil, bütün ülkücü mimar ve mühendisleri "Yüz Milyonluk Milliyetçi Türkiye" inşasında buluşturan-çalıştırandır Başbuğ Alparslan Türkeş!
Büyük inşaaatlarda bazen mimar veya mühendislerden birinin-birilerinin yanlış çizimi, yanlış hesaplaması olabilir! Şu an yaşanan budur! Aynı tedrîsten geçen birkaç mimarın yanlışları yüzünden paniklemek, Ülkücülüğe yakışmaz!
Kıyâmete denk "Birinci 12 Eylül Kıyımı"ndan sağ ve güçlenerek çıkmayı başaran Ülkücü Hareket; bu saldırıyı da püskürtüp karşı taarruza geçmek zorundadır çünkü hedefe alınan ne Devlet Bahçeli, ne de yol arkadaşları değil, Ülkücü harekettir!
Recep Tayyip Erdoğan adlı "Geniş Ortadoğu ve Kuzey Afrika Projesi Eş Başkanı"nın; "Bahçeli'nin Fetullah Gülen Hocaefendi ile ilgili sözlerini, ihânet derecesinde kınıyorum." sözlerine Allah rızası için dikkatinizi çekerim!
Fetullah Gülen denilen, memlekete niye dönmediği bir türlü izah edilemeyen, Pensilvanya'da ABD'nin özel korumasında rahat eden ve dünyanın en saldırgan, en sadist, en vahşi İslam Düşmanı ABD tarafından "2011 Yılı Barış Ödülü" verilen kişi, bir devlet başkanımıdır? Hükmî şahsiyeti olan bir STK mıdır? Bir siyasi hareketi lideri midir? Nedir, kimdir Fetullah Gülen? Dahası; Fetullah Gülen ve cemaatine sadâkatin adı; devlete, cumhuriyete, Atatürk'e, mevcut Anayasa'ya ihânet tarifli değil midir?
Devlet ve Devlet kurumlarıyla Fetullah Gülen'i temsîlen kavgalı olduğunu anlayabileceğimiz bu açıklamasıyla "Geniş Ortadoğu ve Kuzey Afrika Projesi Eş Başkanı"nın, Ülkücü Hareketi ve onun mevcut Genel Başkanı'nı ihânetle suçlamasını nasıl yorumlayacaksınız?
Ülkücüler, mütedeyyin müslümanlar, Allah adıyla kandırılan dindaşlarım; hepinize altını kalın çizgilerle belirleyerek bir hatırlatma yapacağım: Cehâlet, arapça "chl" kökünden, "cehile"den türemiş bir kelime olup "yapılmayacak bir şeyi bile bile yapmak" yâni câhiliye demektir. RTE ve şürekasının yaptığı da işte tam bu "câhiliye" davranışıdır!
Ülkücü Hareket, yapılan bu cahiliye saldırılarına karşı yekvücûtlaşarak, güç birliği yaparak sath-ı müdafaaya başlamak ve Türkçe taarruza geçmek zorundadır!
12 Haziran Seçimleri, seçim değil 'Yeniden İstiklâl Harbi'dir. Bu seçimdeki her oy, İstiklâl Harbimiz'deki her mermiden daha kudretlidir! Savaştan kaçmayı akıllılık zanneden kurnaz korkakların hesabını yapamayız! Giden gitsin, kalanlar bizimdir. Yarın bizim, istikbâl bizim, Vallahi zâfer bizimdir!
"Doğacaktır sana va'dettiği günler Hakk'ın/ Kim bilir belki yârın, belki yârından da yakın."
Selâm, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN

Perşembe, Mayıs 12, 2011

KAHRAMAN, MEYDÂNDA DOĞAR!

Yavuz hırsızın ev sahibini bastırırmış! Minâreyi çalan, kılıf hazırlarmış!Anormal işler olmaya başladı! Millet cambaza baktırılırken millî kavramlarımızın, millî bütünlüğümüzün, bölünmez Vatan'ın kolu-bacağı budanıyor! Seyirle meşgûl olduğumuz için olanların farkında değiliz! Farkında olduğumuzda da iş işten geçmiş olacak! Vah'larımızla, eyvah'larımızla dövünüp duracağız!

AKP Kurmayı bir Başbakan Yardımcısı; "Kasetle gelen, kasetle mi gidecek?" alarmını verdi! Yandaş basından, yeşil mürekkepli bir dolma kalem; "Siz söylemeseniz de bir öğreniriz çünkü teknik takiptesiniz!" diye tehdît etti! "Geliyor! Geliyor! Yeni Kaset geliyor!" diye feryât ettik! Duyulmadı!

Minareye kılıf ayarlayacak ustalıkta oldukları için zamanlama ve sıralamada bizi yanılttılar, kabûl! Bundan dolayı; tebrik mi etmeliyim, bildiğim bütün küfürleri peşpeşe saymalı mıyım, kararsızım ama; "Hay Allah kahr... bela... v.s.!" saydırıp duruyorum!

CeHaPe'de bir kasetle neler yapılabileceğini; HSYK'da, ses kaydı ve kasetin nelere muktedir olduğunu; TSK'da, ses kaydı ve kasetin kudretini, ispatladılar!

Teknik takip, teknik dinleme-izleme adı verilen; güya mahkemelerden izinli olarak kullanılan yollarla; en sıkı güvenlikli kurumların mahremlerine, kozmik odalarına girdiler! Mahkeme kararıyla yazmak-yorumlamak yasağı olmasına rağmen; itirafçıların, gizli tanıkların ifadeleri, resmî teknik izleme sonuçları, çarşaf çarşaf haber edildi!Sonra, gözle görülür şekilde millet nazarında itibar kazanmaya başlayan MHP hedefe oturtuldu! Devlet Bahçeli'nin 14 yıllık yol arkadaşlarından, en kudretliler hedef alınarak "F-Tipi Teknik Röntgenci Pezevenkler"ce teşhîr ve fâş edildi! Devlet Bahçeli; hedef seçilen en kudretli yol arkadaşlarını, anında kapı önüne koyunca hesap ters tepti! Şantaj bombası, pimi çekili halde; AKP'nin ve Pensilvanya'nın kucağında kaldı!

Alternatif senaryoları hazır olan "Minare Hırsızları"nın 'Dolma Kalemler'i; BDP'liler ve tetikçi Dolma Kalemler vasıtasıyla; "Bakanlarına dikkat et! Onların kasetleri yayınlanırsa dizi olur!" uyarısını yaparken, bir de MHP'lilerin kasetlilerini savunmaya soyundular!

Ortam toz-duman! Seçim sath-ı maili tarihte görülmediği kadar kaygan ve bu rol değişimi aklımızı karıştıracak gibiyken devreye (Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu) BTK girdi! MHP’lilere ait görüntüler, 3 gün internet sitelerinde kalmasına rağmen, (Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı) TİB; AKP'lilerin kasetlerinin yayınlanabileceği endişesi ile alarma geçti! 24 saat nöbette olacaklar! Artık ne başkalarının, ne de AKP'lilerin kasetleri yayınlanamayacak! BTK, Olası gelişmelere karşı 24 saat görev yapacak ve hızla önlem alacak; ihtiyaç duyulması halinde, BTK’nın bu önlemleri, sürekli veya dönemsel olarak kullanılacak! İhtiyacın ortadan kalkması durumunda da konu, yeniden değerlendirilecak! Yani, minare çalınacak! Hiç yolu yok! Kılıf ve alternatif kılıflar hazır!

Bu tedbirlerden sonra; RTE ve Yağcı Dolma Kalemler, kasetlerin "Okyanus Ötesi'nden değil, CeHaPe'nin ve MeHaPe'nin iç hesaplaşmalar yüzünden içerden servis edildi"ği mealli açıklamalara başladılar! Doğruluk payı olabilir mi, olur! Tam da sırası gelmişken; Pensilvanya'lı Ilımlı İslâm Vaizi hakkında birşeyler yazdığımda; "Hocaefendi hakkında çok sert yazıyorsunuz! Bir sürü Fetullahçı ülküdaşımız var!" diye kim tarafından uyarıldığımı hiç unutmadığımı hatırlatırım!

Devletin ve sistemin en kılcal damarlarına sirâyet edinceye kadar her yolu mübah sayan; bir lira kazanmak için onbinlerce lira rüşvet verilmesine, gerekirse hakim-savcı satın alınmasına fetvâlı Fetullahçıların; MHP ve Ülkü Ocaklarına yerleştirdiği düşünülen kişiler vasıtasıyla MHP'ye bir uyarı cezalandırması yapılmış olabilir mi, olur? Atalar; "Kork Allah'tan korkmazdan!" demişler ama onların zamanında hem böyle teknik şeytanlıklar, hem de Ülkücüler yokmuş! Ülkücülerin yüreklerindeki Allah korkusu sâyesinde başka korkulara asla yer olmadığı için; "F-Tipi" Örgüte de, Pensilvanyalı Ilımlı İslâm Vaizine de, bu örgüt ve Vaizin patronu Pentagon'a da velhâsıl Okyanus Ötesi'ne top-yekûn savaş açarlar ki açtılar!

Şimdi; onlar düşünecekler! Şimdi; Okyanus Ötesi, Pentagon, Pensilvanya, Ilımlı İslâm Vaizi ve yandaşları düşünecekler! Çünkü Okyanus Ötesi organizeli kurnazlarla, Mütedeyyin Müslüman Türk'ün cihâdı başladı! Bu cihât da; mürâiye, takıyyeciye, "F-Tipi Ülkücü"ye, ürkeğe, korkağa, döneğe, kalleşe yer yok!

En cesûr korkaklar, teker teker susturulabilir! "O konuşmazsa aramızdaki mezara gider!" tarifli, Dolmabahçe'deki ikili görüşmenin, bir tarafı trilyonluk zırhlı araçla ödüllendirilirken yerine göreve gelene "liyakat madalyası" verilmeyebilir! Haşıl yediği için sancılanmaktan, sarmısak yediği için ağzının kokmasından korkanlar, susturulabilir!

El Câhiz'in tarifiyle; her biri başlı başına bir millet olan Türk Ülkücüler; bütün korkanların, susanların, korkutulan-susturulanların yerine de Allah rızası için; "Ölümü öldürerek dirilmek" sevdâsıyla Meydan Muharebesindedir!

12 Haziran Meydan Muharebesi'nin bir tarafı Haçlı, diğer tarafı ise Ülkücüler ve MHP'dir ve kahramanlar, savaş meydanında doğar vesselâm...

"DÖNERSEK KAHPEYİZ MİLLET YOLUNDA BİR AZÎMETTEN"

Selâm, sevgi, dua...

Mustafa ASLAN

Çarşamba, Mayıs 11, 2011

KALAN SAĞLAR BİZİMDİR!

Kendini aşmak, zor iş! İnsanın kendini tanıması, tanıdıktan sonra taşıması ve kendine hesap sorması, çok zor iş! Söylerken kolay ama herkesin denediğinde göreceği zor bir iş!...
Kalabalık önünde durmak kolay değil ama pek zor da değil! Herkesin kalabalığa söyleyebileceği sözleri vardır. Asıl söylenmek istenen; herkesin kendiyle başbaşa kaldığında kendine itiraf edeceği gerçekleridir.
Herkes, birilerine bir şey söylerken aklından geçirdiği kişileri, örnek aldığı kişileri söylemekten kaçınır! Çünkü; iyiyi, güzeli, doğruyu herkes kendi yapmak ister!
Ama herkesin; kendine göre bir iyisi, doğrusu, güzeli vardır! Yani herkesin, şuur altında; kirlenmiş, iğfal edilmiş, lekelenmiş güzel, iyi, doğru tarifli sırlar saklıdır! Dikkatle baksak görürüz ki kirleten de, iğfal eden de ve kendimizden utanan da biziz!...
Her münâkaşamızda, birilerinin bizimle anlaşmak istemediğini söyleriz! Aslında anlaşmayan da, anlaşamayan da kendimiziz!...
Eskitmeyi çok sever olduk farkında mıyız? Yaşlıya itibar etmemeyi, mahâretten saydık! Hani; her şeyin yenisi, dostun eskisi makbûldü? Duygularımızın eskitmesine, kişiliğimizin şuur altı çöplüklerimizde saklanmasına nasıl izin veririz? Kaybedenin kendimiz olduğunu görmez miyiz?! Eskittiğimizi zannederken eskidiğimizin farkında değil miyiz?! Kendimizle kör ebe mi oynuyoruz?
Artık bu gereksiz oyalanmalara, son vermek zamanı!
Devlet, millet düşmanlarının, Haçlı'nın yeniden saldırıya geçtiği günümüzde hiç bir kıymetimizi, hiç bir ülküdaşımızı eskitemeyiz! Hasımlarımızın düşünmekten korktuğu şeyleri, kendimize lâyık göremeyiz! Elimizle kendi gözümüzü çıkarmaktan vaz geçmeliyiz! Kafamızı, kendi duvarımıza vurmaktan vaz geçmeliyiz! 'Ben yoksam kıyamet' çilikten, bencillikten vazgeçmeliyiz!...
Ülkücünün Teşkilatçılığına ne oldu? Teşkilata sadâkatine, inancına ne oldu?
Türkiye genelinde hepimiz, hepimizin sayısını bilirdik! Türkiye genelinde hepimiz, hepimizin derdini bilirdik! Türkiye genelinde hepimiz; "Birimiz hepimiz,hepimiz birimiz için." yaşardık! Bu yüzden güçlüydük! Bu yüzden yenilmezdik! Bu yüzden ölür çoğalır, çoğalır ölürdük!...
Sakın kimse; "Bize ne oldu?" diye, yine şuur altına saklanarak gereksiz bir soru sormasın! Herkes, sadece kendine ve yüksek sesle; "Bana ne oldu?" diye sorsun! Herkes, kendine ne olduğunu bildiği anda; merak ettiklerine ne olduğunu da -kesinlikle- anlayacaktır! Soru da bizde, cevap ta!...
Teknolojinin çıldırdığı, medeniyet adıyla zâlimin kudurduğu, Haçlı'nın dirildiği günümüzde, Ülkücüden başka fedakâr düşünce adamı yok; Milliyetçi Hareket'ten başka da fedakârlardan oluşmuş ikinci bir kurum yok!...
Hadi hep beraber, nefsimizle kavgamızdan galip çıkalım! Bir kere daha; "Ülküdaşıma kurban olayım! Benden başka hatalı yok!" deyiverelim. Dünyaya bir daha gelmeyeceğiz! Allah(c.c.)'ın tanışmayı nasip ettiği ülküdaşlarımızla ne yaparsak şimdi yapacağız! Başarmak zorundayız! Başarmak için, barışmak zorundayız! Barışmak için karışmak zorundayız! Adresi tekleştirmek, güçleri birleştirmek, söylemleri harmanlayıp özelleştirmek zorundayız! Bu milletin Ülkücüden başka, "Karşılıksız Seven"i yok!
Atalarımız, "Devlet Olmayı" başarmışlar. Biz de "Devlet kalmayı" başarmak zorundayız! Millet bizim, biz milletiniz! Devlet bizim, biz devletiniz! Bu samîmi sarmaldan çıkamayız! Bu zırhımızı deldiremeyiz!
Ülkücüden korkanlardan; hainden, bölücüden, taşeron figürandan, siyâsi topaçlardan, korkar gibi duramayız! Eşyânın tabiatına ters! Seferden gelir gelmez yeni sefere hazırlanmaya mecbûruz. Çünkü biz, farklıyız. Çünkü biz, "Kutlu Sefer Süvârileri"yiz. Ve Ülkücüler; koca bir imparatorluğu parçalayıp batıran acemi ittihatçılardan, terakkicilerden olamaz!
Ülkücü, rol yapamaz! Türk gibi durmak, Türk tavrı sergilemek, millete sahip çıkmak zorundadır. Ülkücüden başka millî refleks, MHP'den başka MHP yok! Hem şühedânın rûhunu şâd etmek, hem de milletin gönlünü almak ülkücünün işi! Çok mu zor?
KAÇAĞIN-FİRÂRIN GÖZÜ, HEP ARKASINDA OLUR!
Selâm, sevgi, dua... Mustafa ASLAN

Salı, Mayıs 10, 2011

HÜCÛM MARŞI'NI DUYDUNUZ MU?

Kaşlar çatık, gözler kısık! Nefesler tutuk, dişler sıkılı! Eller balyozca yumruklaşmış! Gerili yay gibi her bir ülkücü!
Îmanlı-îmansız, Haçlı-Haçlı müslüman, kuduz PKK-salya sümük liberal, ABD'nin BOP Eş Başkanı müttefiki-ANAP'tan daha fazla biat eden AB şövalyesi Y-CHP, eskimişler-pörsümüşler, gittikleri yerin yenisi olamayan atıklar, umdukları kadar pay alamayan hârisler, ömürleri birilerinden birşey umarak geçen zavallılar, Türk'ten korkanlar-Türk'e ihânet edenler, partizan cami imamı-parya kilise papazı, "One minute"e öfkelenen yahudi-misyonerliği tenkit edilen hristiyan, aynı anda saldırıda!
Kuzeyden Rus, güneyden İsrail-ABD, batıdan AB-İngiltere-Yunanistan, Doğudan Rus-Fars-Çinli, müsait zamanda yeni saldırı için pusuda! İçimizdeki yedikleri kaba pisleyen nankörler, hâinler de cabası! Zağar itler paçamızdan, leşçi akbabalar bacamızdan dalıyor, saldırıyor!
Mağrip'ten Maşrık'a doğru sistematik şekilde ilerleyen domino etkisi iyice yaklaştı!
İmral mahkûmu bebek katili alçak; 15 Nisan'ı son gün diye açıkladı!
Bizden helal kazancımızdan alınan vergilerle 10.000 lira maaş verilen, Meclis'te birlik yemini eden, milletvekili sfatlı dokunulmazlar; Meclise de, yeminlerine de, millete de ihânet ederek artık açıkça isyan tehdidinde!
Ordu; ABD ve AB'nin dikte yasaları ve dayatma diplomasisi ile katıksız çadır hapsinde! Polisin can güvenliği yok! Emniyet güçlerinin en seçkinlerinden oluşturulmuş, en teknik techizatla donanımlı Başbakanlık Korumaları korumasız! Güneydoğu'da PKK işgâli, büyük kentlerde PKK sıkıyönetimi var!
Bayrak ayaklar altında, Atatürk'e, Türklüğe, Cumhuriyete, İstiklal Marşı'na, ilköğretimde andımız'a, milliyetimize-mukaddesatımıza olmadık hakâretler var! "F-Tipi Teknik Röntgenci Muhabbet tellalları" kasetlerle, ses kayıtlarıyla şantaj ve sabote peşinde!
Dünyanın bütün şer güçleri birlikte saldırıyor, karşılarında sadece Ülkücü Hareket, onları siyaseten temsil eden tek başına bir MHP! Çok mu karamsar bir tablo oldu? Yalanı mı var, abartısı mı, eksiği mi?
Peki şimdi ne mi olacak? Metece, Timurca, Fatihçe, Yavuzca, Atatürkçe, Türkeşçe, Türkçe, Bozkurtça hemen söyleyelim:
"Felek her türlü esbâb-ı cefâsın toplasın gelsin
Dönersem kahpeyim millet yolunda bir azîmetten" nârâmızı patlatacağız! Aslan gibi kükreyip, çil yavrusu gibi; Bozkurtça dalıp koyun sürüsü gibi dağıtacağız! Kaçan kurtulacak! Kaçamayan başlı baş eğecek, dizli diz çökecek! Baş eğmez, diz çökmezlerse omuz üstünde baş; inlerinde taş üstünde taş kalmayacak! Kalıcı bir barış için gerektiği kadar kelle alınacak, en sonuncusuna kadar terörist itlâf edilecek! Bu uğraşta nasibimiz kadar can verilecek, kan dökülecek!
Biz Rumeli adlı bu coğrafyayı Türkiye edip Anadolu'laştırıncaya kadar çok can alıp verdik! Çok kan akıttık! Ağır bedeller ödedik! Vatanlaştırdığımız bu toprakları, ancak bedelini göze alanlarla savaş meydanlarında konuşuruz!
Ülkücü Hareket; deniz misali pisliğini yokederek, taşkın sel misali geçtiği yerden toparlayıp getirdiği çer-çöpü rafine ederek, yakaladığı vahşi mahlukatı ehlileştirerek; yeniden halkları bir araya getirip milletleştirerek, dört yanı düşmandan temizledikten sonra; çıplağı giydirerek, açı doyurarak, yoksulu bay ederek; önce vatanda, sonra yakın komşularda, sonra Türk Dünyasında, sonra dünyada kalıcı nizamı, kuracak yetenek ve güçtedir!
Devletlerin ve milletlerin gücü düşmanları ile düz orantılıysa demek ki Haçlı şer dünyası bir yana, Türk Milleti ve Türk Devleti bir yana! Azdan az, çoktan çok!...
"Her Türk başlı başına bir millettir." demişler. Bilinir ki Türk Milleti devletlidir. Demek ki başlı başına millet olan her Türk, başlı başına devlettir! Öyle ise; 12 Haziran'da MHP'nin Hücûm Marşıyla coşacak, her oyunu bir mermi kudretinde kullanacak ve bu meydan savaşını da kazanacak vesselâm...
MEYDAN SAVAŞLA, SAVAŞ TÜRK'LE GÜZELDİR.
Selâm, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN

Pazartesi, Mayıs 09, 2011

BAHÇELİ'YE AÇIK MEKTUP

Bu açık mektup; geç kalsa yazanı çok üzecek, erken sayılırsa artniyetli muhataplarını çok rahatsız edecek bir mektuptur!
Bugüne kadar; "Söz ortanındır, kim alır veya alınırsa ona kalır." ilm-i siyâsetiyle ortaya söyledik! Çünkü millet te hep ortaya söyleniyor! Biz de durumdan vazife çıkararak bu ortaya söylenenleri toparlayıp ilgililerin dikkatine sunmaya çalışıyoruz!
Şimdi açık adresli bir açık mektubun tam zamanı! Çünkü söylentiler ayyûka çıktı, çünkü söylenenlerin saldırganlaşmaya müsait heyecanları artık kontrol edilemiyor!
MHP'nin Sayın Genel Başkanı,
Sayın Devlet Bahçeli;
Yıllardır onar yıllık periyotlarla uygulattırılan, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni; önce etnik parçalara ayırıp, sonra coğrafya olarak üçe bölme hazırlıklarının son safhasını izliyoruz! Sağcı-solcu, ülkücü-devrimci, ümmetçi-laik, milliyetçi-milletçi tavırlı, duyarlı Türk insanının ortak endîşesini ve buna karşı çâresizlik ortamını izliyoruz!
İki yıl önce, ABD'de, bizim gayr-ı millî düşünceli bir Bakanımıza söylettirilen; "Küreselcilerle milliyetçiler mücâdelesi"nin başlatıldığını görüyor, biliyoruz! Bütün duyarlıTürk Milleti mensupları da bu mücâdeleye karşı yer almak, saf tutmak yarışına girdiler! Okyanus Ötesi'nden de fark edilen bu yer kapma, siyâseten saf belirleme hareketi, bazı odakları rahatsız etti!
Duyarlı Türk Milleti mensupları; Okyanus Ötesi kurgulu bir kaset komplosu ile yok edilen Baykal'a kadar; MHP ve CHP arasında bir kararsızlık yaşadılar! Ama sokakta, kahvehanelerde, STK'larda, içgüdüsel olarak tertiplenen toplantı ve panellerde Küreselcilere karşı bir saf oluştu! Okyanus Ötesi, özellikle Pensilvanya'da mûkim "Ilımlı İslam Vaizi" ve yandaşları tarafından bir "MHP'leşen CHP veya CHP'leşen MHP" gibi asılsız tezviratlar, söylentiler yayılmaya başlandı!
"Küçültülmüş CHP ve MHP'siz Meclis" şeklinde hazırlanılan oyunun bozulacağını gören Küreselciler; Baykal'ı bir kaset ile yok edip yerine "AB'nin yolu Diyarbakır'dan geçer." diyen ANAP'tan daha AB'ci Gandi Kemal'i monte edince, dip dalgalanma dengesi bozuldu! Yıllarca etnik bölücülük yapan "Dolma Kalemler"in, etnik bölücülük projesinin teorisyenlerinin ve İmralı mahkûmu bebek katilinin avukatlarının Y-CHP'de de yer almalarıyla millîci-ulusçu, milliyetçi-ulusalcı, ümmetçi-laik duyarlı Türk Milleti mensuplarında, MHP'ye karşı bir yoğunlaşma hissedildi! Sağ gösterip sol vurmayı, milleti kandırmayı ilm-i siyâset edinen mürâilerin, "F-Tipi röntgenci telekulaklar"ın mesaisi de başladı!
Kaset ve ses kayıtları internet vasıtasıyla servis edilmeye başladı! Küreselcilere karşı tek başına kalan MHP, hedefe koyuldu! İki ay önceden işareti verilmiş ve biz de gücümüzün yettiğince ilgili yerleri uyarmaya çalışmıştık! Maalesef o günlerde size ulaşmak gayretlerimiz akim kalmıştı! Kişisel kırgınlık şeklinde algılanmasından endişe duyarak açıklamayacağım nedenlerden İzmir'de organize ettiğimiz büyük bir katılım programı sabote edilmişti! Olan oldu! Geriye dönerek yeni bir polemik yaratmak düşüncesinde değiliz ama son kaset olaylarında Teşkilatın Başı olarak verdiğiniz ani ve doğru kararlarla Okyanus Ötesi oyunu bozmak üzeresiniz!
Ülkücü tabanın samimiyetle, "F-Tipi Örgüt" ve art niyetli, gittikleri yerin yenisi olmayı başaramamış, dış kapının dış mandalı olmayı bile başaramamış hârislerin kalleşçe dillendirdikleri bir fısıltıyı seslendirerek duymanıza çalışacağım.
"F-Tipi röntgenciler" tarafından servis edilen ilk kasetle birlikte yayınlanan ses kaydına muhatap iki kişinin ses kaydı; görüntülerden daha tehlikeli! Görüntüler, zayıf iradeli fertleri ilgilendirirken o ses kaydında toplumun büyük bir kesimine aşağılayıcı hakaretler var ve o şahısların yerlerinden alınmaması ve yerlerinin boşaltılmaması, gittikçe büyüyen söylentileri, kontrol etmeyi zorlaştırıyor!
Sayın Genel Başkan; bu şer oyununu terse çevirmek imkânına sahipsiniz! Kendinden şüphesi olanların istifa etmelerini istemek yerine; sizin şüphelendiğiniz kişileri, kim olursa olsun bizzat görevden alarak, aleyte organize edilen bu oyunu, lehe çevirip; önce samîmi ülkücüleri cesaretlendirin sonra da millet nazarındaki "doğru-temiz" sıfatınıza zirve yaptırın!
"Hak şerleri hayr'eyler" düstûrunu gerçekleştirme şansını yakaladınız! Karar ve uygulama makamısınız ve şahsınızda Türk Milleti'ne doğmuş bir şans var, lütfen bu şansı kullanın. Saygılarımla...
Selâm, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN

Pazar, Mayıs 08, 2011

MHP'LİLER RÖNTGENLENİYOR!...

Okyanus Ötesi ve "F-Tipi" röntgenciler, MHP'ye zağarca paçadan dalıyor! İtin ahmağı, kayganadan pay umar ya! "Mal bulmuş Mağrîbi gibi" sevinçle ellerini ovuşturan ve fırsat bu fırsattır hevesiyle saldırmaya niyetlenenler var! Hoooşşşt!
Kaçaklar, dönekler, ürkekler, akıllı olacaksınız! Ne memleket bu kadar sahipsiz, ne ülkücüler bu kadar âciz, ne de sizin gibi karakter fukaralarına verilecek fırsat var!
Başbuğun küçük oğlu da dahil, bazıları; birilerine kızıp, umduklarını alamayınca küsüp AKP'ye gidenler, referandumda Haçlı Müslümanlar'la hareket edenler ve bugün, kişisel zaafiyetleri tenkit kurnazlığına soyundular! Hööössst! Geriii!
Bu, suçlu şirretliği; fahişe yüzsüzlüğüdür!
Herkes yoluna gidecek, kendi işine bakacak! Üçer dörder eşli bir sürü vekîli, bürokratı, hatta siyasal bölücüleri, daha bilmem kimleri görmezden gelip, ısrarla "müslüman, alnı secdeli" deyip; Hz. Yusuf'un düşürüldüğü benzer tuzağa düşen birine saldırmanın vicdânla alâkası olamaz!
"Geniş Ortadoğu ve Kuzey Afrika Projesi Eş Başkanı" Recep Tayyip Erdoğan'a ve AKP'ye destek verenler, gittikleri yerde dış kapının dış mandallığında sıkı dursunlar yeter! Belki yarın onlar sâyesinde Haçlı Müslümanların kale kapılarını, tokmağından açarız!
Ülkücü Hareket, deniz misali pisliğini kendisi, kendi içinde yok eder! Kimseye hesap vermeğe gerek duymaz, savunma da yapmaz! En iyi müdafaanın taarruz olduğunu, bir daha ispatlar!
Yatak odalarına kadar girebilen "teknik röntgenci pezevenkler"in tesbit edilmesi ve layıkını bulması artık şart! Aksi halde; "Yol olur!" endişesi ile sakal kesmek zorunda kalınır!
"İstemezüüük!" diye kazan kaldıran yeniçeri görüntüsündeki, terk edenlere; terk edip AKP'ye yalakalık yarışına girenlere, orada dış kapının dış mandalı olamayınca yeniden MHP'liliğe dönme yüzsüzlüğünde olan döneklere sözümüz var! Daha önce tenezzül etmedik ama şimdi "teknik röntgenci pezevenkler" sâyesinde mecbûren kaale alacağız!
Bakın Kardeşim! Bazı kişilerin kredileri, kolay tükenmez! Ama bu kredileri olan kişilerin de; önce kendilerini, ailelerini, Ülkücülüğün vakar ve ahlâkını, îmanın nefse direnç emrini, sıradan insanlardan daha fazla göstermek mecbûriyetleri vardır!
Şahsen; ülküdaşlık, yoldaşlık, dostluk yapmakla mükellefim! Geniş zamanda ki "Lay lay lom arkadaşlığını" zayıf irâdeli, kuş yavrusu misali ağızları açık beleş lokma bekleyen herkes yapar! Zorda, darda, dostun yanında çağrılmadan durmak ise yürek ister, vefa ister, karakter ister!
Bir TIR yumurta içinde 5-10 tane cılk çıktı diye, yumurtacılıktan ve tavukçuluktan vazgeçilmeyeceği gibi, salyalarını akıtarak yumurtaya heveslenenlere de cılk yumurtaların kabuklarını bile vermezler!
Eskiden ülkücü olduklarını söyleyenler, ülkücülerin bu özelliğini bilmiyorlarsa eskiden de ülkücü değillermiş! Ülkücü hareket; dağlardan, tepelerden taşkın sel misali gelirken önüne kattığı herşeyi, deryasına taşır ve orada kendi bünyesinde temizler! Bu hali fırsat bilerek aralarına sızmaya heveslenenleri, fark ettiği anda yutar perişan eder! Bu öfkeli ve yaralı anında ülkücüden uzak durmak akıl gereğidir!
Ülkücü Camia; teknik röntgencilik yapan telekulakçı "F-Tipi" pezevenklere de, ülkeyi terk etmelerini işâretini veriyor! Bu müthiş millî öfkeden kurtulma şansları yok! Gerçek hayatın pezevenkleri nasıl bıçkın külhanlara haraç vermeğe mecbûrsa; siyâset sahnesinin teknik röntgenci pezevenkleri de Türk Milletinin refleksi Ülkücülere hesap vermeğe mecbûr olacaktır.
MHP Genel Başkanı, gerekeni geciktirmeden yapacaktır eminiz! Başbakan'ın Koruma Görevlilerinin korunamadığı bir ülkede, Ülkücü hareket kendini korumaya mecbûr kalmıştır!
Toplumun gözü önünde olan ve kanaat önderi konumuna yükselmiş kişilerin elbette kendilerini yaşama lüksleri olmamalı! Dayanamayıp kişisel zaafiyet gösterenler de bedeline razı olacaklardır!
Bir TIR yumurta toplamış olan yumurta taciri de, kuluçka mevsiminde cılk yumurtaların sayısını en aza indirgemek zorundadır! Kuluçka mevsimi sonunda yeterince civciv elde edilemezse sorumlu odur!
Artık uzun olmayacak bir bekleyiş başlamıştır. MHP ve Ülkücü hareket kendilerini rahatsız edenleri, süratle tasfiye edecek ve kervân yoluna devâm edecektir vesselam...
YOLCU YOLUYLA, YOL YOLCUSUYLA GÜZELDİR.
Selâm, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN

Cumartesi, Mayıs 07, 2011

İNSÂN OLMAYA GELDİK!...

Kalem erbâbının alabileceği en büyük ödül, iltifat ve tebrîk; en ağır ceza ise yok sayılmak, okunmamaktır. Sayısız tenkît aldık! Sayısız tehdîte, bıyıkaltı gülmeye bile tenezzül etmedik ama bir iltifât; gönlümü ihyâ etti, nefsime esîr ve yenik düşmeden hep haykırmak görevini yükledi vicdânıma!
Bir gönüldaş okurum; "Yorumunuz bile insanın tüylerini diken diken ediyor. Âkif misin be Hocam? Allah râzı olsun, cenâb-ı Allah sizleri korusun." diye yazmışlar! Gönlüm ihyâ olurken ağırlığı altında inim inim inlediğim bu iltifât karşısında edeple susmam gerekirdi! Susmadım! Susamazdım! Suskun, sıra bekleyen âcizler kervânına katılamazdım!
Daha önce, birkaç kere; "Bırak beni haykırayım!" diye Mehmet Emin'ce haykırmıştım! Demek ki aynı tarzda haykırmaya mecbûrum. Türk Milletine bir daha sesleneceğim:
Büyük Türk Milleti!
Yaranı kanatan, ağrıyan yerinde bir millî hekim eline gerek görmeyen, milletinin adını söyleyemeyen ve milliyetçiliği reddeden birinden, "millî çâre" beklenir mi? Haçlı'dan alınan 90 yıllık yaraların, Haçlı Müslümanlarca kanatılması; işbirlikçi hainlerce yara üstüne yara açılması garipsenir mi?
Millet fakr ü zarûret içinde kıvranırken, dîni ve ahlâkî değerleri malzeme ederek takîyyeyi, eyyâmcılığı seçenlerin; milliyetçi, vatansever nutukları inandırıcı olabilir mi? Hâin, işbirlikçi, kuduz teröristleri itlâf etmeyip; "Analar ağlamasın!" bahanesiyle PKK'ya yol verenin, "Yola devam" demeğe hakkı olabilir mi?
Keşke aptallık takrarlanmasaydı!
"Akif misin be Hocam?"
iltifâtı, şahsıma ve nefsime çok ağır! Benzer iltifatlar artarsa savaşçı ruhumu utandırır, hızımı keser diye korkarım!
Keşke ibret alınsaydı! Keşke tarih, tekerrür etmeseydi! Keşke, şeytan sözü, vesvese başlangıcı bilirim ama keşke Türk Milleti, yeniden destan yazdıracak olaylara mecbûr edilmeseydi! "Maide-54" âyetindeki tarife tıpatıp uyan, Hz. Peygamber'den duâlı-övgülü bu asîl millete Allah(c.c.)'ın uzun süreli zilleti revâ görmeyeceğine îman etmişiz. Tarihe bakanlar; millî öfkenin, önce sınırlar içinde itlâf ve ıslâhat yaparak huzûr sağladığını görürler. Millî töre ve türe; kapımızın önünü temizlemeden komşu bahçesini tenkîde izin vermez! Bahçemizdeki pislikten üreyen sivrisineğin, komşuyu rahatsız etmesine razı olmaz!
"Şahsî menfaatlerini, müstevlîlerin siyâsi emelleriyle tevhît edebilen"lerin; millî irâdeden, âdil yargıdan kaçabileceğini umanların, yaptıklarının yanlarına kalacağını zannedenlerin hallerine, Türk gönlümle üzülürüm! Bilirim ki "... bir gün de hesap döner!" Alvarlı Muhammed Lütfi Efe'nin;
"Yerden göğe küp dizseler, birbirine bend etseler
Alttan birini çekseler, seyreyle sen gümbürtüyü!" uyarısını hatırlatarak Akif'çe inleyelim:
"Kur'an ayak altında sürünsün mü İlâhi? Âyâtının üstünde yürünsün mü İlâhi? Çöksün mü nihâyet yıkılıp koskoca bir din? Çektirme İlâhi, bu kadar zilleti... -Âmin! Ve-l-hamdü lillâhi Rabb-il-âlemîn..."
Haçlı desteği ile kuduran zavallılara, bir daha; "Size yazık olacak! Sizi aldatanlar, Türk'ün öfkesini hissettiği anda sizi o muhteşem öfkeye terk ederek Haçlı Avrupa'ya kaçacaklar! Kurtulamazlar ama yine size yazık olacak!" millî ve vicdâni uyarımızı yapıyorum!
Ne bir çakıldan, ne de bir Kürdümüzün saçının telinden vazgeçmeyiz! Her ikisine de yan bakan gözü oyarız! Bu uğurda ölüme gülerek atılırız! Çünkü çoluk çocuğumuzu huzursuz eden kuduz itleri itlâf ederek rahatlarız ölürken! Sokakta bulmadığımız bu azîz vatanı, sokak itlerine terk etmeyiz vesselâm...
"TÜRK'ÜM. BU AD, HER ÛNVANDAN ÜSTÜNDÜR."
Selâm, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN

Perşembe, Mayıs 05, 2011

DAHA DEMOKRAT 2. CUMHURİYET!...

Haçlı; yıllardır dünyanın dört yanında müslümana kan kusturuyor! Afganistan, kan gölü! Çeçenistan'da soykırım var! Kafkasya'da Ermeni zulmü tekrar ettiriliyor! Balkanlar'da katledilecek müslüman kalmadı!
Pakistan'da artık işine yaramayan Osama Bin Ladin'in evini basıp çoluk-çocuk demeden kafasına sıkıyor! Nâşını okyanusa atıyor!
Irak'ta, "Haçlı Seferi" adıyla "demokrasi getirme" işgaliyle birbuçuk milyon müslümanı katlediyor! Yüzbinlerce müslüman kadına-kıza tecavüz ediyor! Artık işine yaramayacak Saddam'ın neslini kurutuyor!
Libya'ya; Haçlı Müslümanlar'la birlikte yaptıkları demokratik bomba sağanağında, Kaddafi'nin torunları ve oğlu olmaktan başka suçu olmayan müslüman çocukları katlediyor!
Mısır'dan, kırk yıllık müttefiki Mübarek'i kovuyor!
Suriye'de; BOP Eş Başkanımız'ın iki ay önceki kankasını, Haçlı Müslümanlar'la birlikte kovmak üzere!
Mağrip'ten başlayan, Maşrık'a dayanan; "Geniş Ortadoğu ve Arfika'nın Kuzeyi Projesi"ni ve kendisinin de bu projenin "Eş Başkanı" olduğunu, kendinden öğrendiğimiz Başbakan'ın da dahil olduğu bir ittifakça dizilen dominonun yıkılmasıyla sıranın Türkiye'de olduğunu artık saklamıyor!
Dört yüz yıl sınırlarımızda olan coğfyanın petrolünü kontrollerine alarak bize dünyanın en pahalı petrolünü sattırıyor!
Atatürk'ün idealini, adını ulusalcılık koyarak savunan Baykal ve ekibini, "telekulakçı teknik röntgenci pezevenk"lerin komplosuyla tasfiye ediyor!
Açıkça büyüyen Türk Milliyetçiliği'nin siyâseten tek adresi ve markası MHP'nin karakter fukaralarına aynı "teknik röntgenci pezevenkler" eliyle saldırıyor!
Başbakan'ı korumakla görevli, en son model teknik donanım ve silahlara sahip, en seçkin polislerden oluşan koruma birliğinin can güvenliği yok!
Türk Silahlı Kuvvetleri, aransa da bulunamıyor! Kahraman sıfatlı, madalyalı millet evlâdı Paşalar, hapis!
Terörist ve anarşistin açıkça ilan ettiği sıkıyönetim var!
Şehitlerin bırakın intikamını almayı, şehitlere ağlamak, tören yapmak bile yasak!
Yasadışılık, kanunsuzluk, eşkiyalık hükümrân!
Gâzi Meclis'in dokunulmazlık zırhına büründürülen siyasal eşkiyalar, polis tokatlıyor, panzer teslim alıyor, "Silaha sarılırız!" diye tehdit ediyor, televizyonlarda eşkiyanın desteklediği güya bağımsız PKK'lı adaylar Türk Milliyetçilerini tenkit-tehdît ve tahrik ediyor!
Kırk bin kişinin katili bir alçak hükümlü, cezaevinden eşkiya yönetiyor!
Bayrağa, orduya, vatana, Türk kimliğine, bölünmez millet tanımına, mukaddeslerimize dört yandan saldırılıyor!
Atatürk'ün kurduğu ve kadrosuyla Cumhuriyet inşa ettiği CHP'nin "yeni" sıfatlı devamı, PKK ile birlikte Taksim Meydanı'nda Atatürk büstüne hakaret ediyor!
Bir zamanlar, her sıkıştıklarında "NATO Generalleri"nin verdiği muhtıralarla mağdura yatarak oylarını artıran AKP'nin; şimdi de her puan kaybettiğinde, PKK'nın yaptığı kurgu saldırılar imdadına yetişiyor!
Nedense; teröristlerin hedefi AKP ama Recep Tayyip'e değil de korumalarına pusu kurulması, bütün milletin aklını ve vicdanını sızlatıyor ve biz; başkenti Ankara, resmî dili Türkçe olan, bağımsız "Demokratik, laik, sosyal bir hukuk devleti"yiz öyle mi?
Atatürk'ün makamında oturan müslüman kişi, Meclis açılışında; "Biz düzeltmezsek birilerine gelir!" mealinde sözler söyleyebiliyor! Tek siyasal malzemeleri din-dincilik, müslüman-müslümancılık olan kişiler; yıllardır milyonlarca müslüman katleden, kadınlara-kızlara teceavüz eden Haçlı askerlerine dua ediyorlar ve hâlâ Haçlı Vuvuzelası anket şirketlerine göre, AKP % 50'ye yakın oy alacak görünüyormuş!
Millet de öfkeyle soluyarak, Diyarbakır'ın demokrat belediye başkanından öğrendiği diplomatik üslûpla; "Has..tirin! Has..tirin!" diye söyleniyor, duyuyor musunuz?
"YÜKSEK TÜRK! SENİN İÇİN YÜKSELMENİN HUDÛDU YOKTUR."
Selâm, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN

KAÇ YANLIŞTAN, BİR DOĞRU?

Gündemden sıkıldım! Günden iğrendim! Zordan kaçamayacağım için "Kendime firâr ettim." bir daha!... Hafızama, çok yakın geçmişe; işbirlikçilerin, Haçlı Müslümanlar'ın, Haçlı ile birlikte Kaddafi'nin oğlu ve torunu olmaktan başka suçları olmayan bir baba ve üç masum çocuğa kurşun sıkan Müslüman BOP Eş Başkanı ve şürekasının, Türk vicdânımı tahrîkinden, düne kaçtım!
Sözler ve söyleyenleri hatırladım! Dolu-dolu yaşadığımızı sandığımız dünümüzü, hafızamda iz bırakanlarla hatırlayınca hayretim, hayret etti!!
Söyleyene yakışmayan, söyleyeni bir saat bağlamayan sözler; saatbaşı değişen suni gündemle unutulan ve unutturulan sözler! Hatırlatayım mı sözleri ve sonrasını? İşte:
*"Ne mozaiği ulaaan! Gerekirse kan dökeriz!" Alparslan TÜRKEŞ
*"AB'ye gireceğiz derken din elden gidiyor." Rahşan ECEVİT
*"AB uğrunda gerekirse bazı yerlerdeki egemenlik haklarımızdan vazgeçebiliriz."R.T.ERDOĞAN
*"Musul'u almak Atatürk'ün vasiyetidir." Bülent ECEVİT
*"Kuzey Irak'a girin ve Türk'ün hakkını savunun." Muhsin YAZICIOĞLU
*"Bize Anadolu'yu yeniden fethettirmeyin." Devlet BAHÇELİ
*"Böyle giderse Filistin'e döneriz." M.Şevket EYGİ
Dinin elden gitmesinden korkanla, filistine dönmemizden korkanı hatırlayınca şaşırmadınız mı?
Neden sözler, söyleyenler bu kadar arap saçı? Bu akıl tutulmalarında; kimin, ne zaman, nerede, ne yapacağı bilinmeyen bir süreçte, milletin aklı karışmaz mı?
Rahşan Ecevit, dinin elden gitmesinden korkunca zamanın dinci Dışişleri Bakanı A. Gül; "Hükümetken niye imam hatip liselerini ve Kur'an kurslarını kapattılar?" diye sorup cevap vermişti! Unutkanlığı ile sakat olan hafızalara, kimin millete aptal tavrı takındığını hatırlatmak istedim.
Muhsin Yazıcıoğlu ve Bülent Ecevit gibi zıt fikirlilerin Musul-Kerkük konusunda benzerliklerini hatırlayınca ferahladım!
Devlet Bahçeli'nin; "Bize Anadolu'yu yeniden fethettirmeyin." uyarısını, Alparslan Türkeş'in; "Gerekirse kan dökeriz!" tavrıyla yanyana koyunca da sıkıntılı yüreğime ilaç gibi geldi!...
Hatırladıkça aklım karıştı!
Fikirlerin ve mensuplarının, bu kadar yerlerinden uzak duruşlarını; dîni, demokratik solcuların; teslîmiyeti, onlarca yıl kendilerinden olmayanları "AB garsonu" olmakla suçlayan 'Milli Görüşçüler'in değişimlerini hatırlayınca hayretten dondum! Daha dün, AB'ye ve AB'cilere olmadık hakareti edenlerin, hükümet olunca tamamen zıt sözlerini hatırlayınca; hükümet olanın, kendini hükümet eden dış güçlere karşı çıktıklarını, hiç göremediğimizi hatırladım!
Ve dünle bugünü kıyasladım, sorguladım! "Acaba bir kere de Ülkücüler; dünün konjonktürel olduğunu ve millî görüşçüler gibi kendilerini bağlamadığını, söyleseler n'olur?" dedim! Dünün mücâhitleri, akıncıları, millî görüşçüleri, anlı-şanlı müslümanlar, '68 Kuşağı'ndan çakaralmazlar, dün kara dediklerini, bugün akladılar ve Allah'la, dinle aldattıkları oylarla Meclis'i işgâl ettiler! Gâzi Meclis'te, Meclis'e emânet edilen Cumhûriyete vuruyorlar!
Vicdân muhakememle kararım: Kesinlikle MHP, millî duruştan vaz geçmemeli! Milletin başka bir "Deprem Çadırı"na ihtiyacı da yok tahammülü de ama "Anadolu'nun yeniden fethi" şart, vâcip, farz-ı kifâye!...
Ucuz sermâyedarlara; "Aklını başına topla!"; açılımla bölünme hayal edenlere; "Çizmeyi aşma!"; Kıbrıs'a ve Denktaş'a; "Korkma!"; PKK'nın "Silaha sarılırız!" diye ağzından yellenenlerine; "Yeter! Gerekirse kan dökeriz! Vatanın bölünmemesi için kan aksın Kardeşim!" deme yüreği kimde var?
AKP'lilere gömlek değiştirten, 68 Kuşaklı Çakaralmazları 'Haçlı Müslüman' eden; 'Atatürk'ün Partisi'ne, Taksim'de PKK'lılarla birlikte Atatürk'ü linç ettiren güç, MHP üzerinde de aynı yaptırıma sahip olabilir mi?
Aklım karıştıkça sorasım geldi! Hâlâ bu 'Haçlı Müslümanlar'a "Ne yapalım alınları secdeli!" diye teslîm olanlara, ağız dolusu iltifât edesim geldi!...
"TÜRK'E BAŞ OLAMAZ TÜRK'ÜM DEMEYEN!"
Selâm, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN

Salı, Mayıs 03, 2011

3 MAYIS'TA UTANIYORUM!...

Utanmam gerek ve utanıyorum!
Rumeli'yken Türkiya edilmiş Türk Yurdu bu haldeyken, 3 Mayıs Türkçüler Günü'nü kutlamaya utanırım!
"Yegâne fahrim ve servetim Türlüğümden başka bir şey değildir." diyen Muhteşem Türk'ten utanırım!
"Yüzde yüz Türk olduğun gün, cihan senindir." diyen Atsız Hoca'dan utanırım!
Seksen yıllık ömrünün son dönemlerinde; "Gerekirse kan dökeriz! Canımızı da fedâ ederiz!" diye kükreyen Başbuğ Türkeş'ten utanırım!
Bayrağa hakaret eden, "Atatürk'ü Taksim Meydanı'nda linç eden" bölücüleri, 40.000 kişilik polisle koruyarak seyreden devlet ricâlinden utanırım! Linç edilen görev arkadaşını, ölüme terk ederek kaçan polisten utanırım!
2.Cumhuriyetçiler her sıkıştığında, zamansız açıklamalarla onları rahatlatırlarken; aylardır hayâsızca ve tahrik ederek Türklüğe, Atatürk'e, Bayrağa, Devlete, millî ve dîni değerlerimize hakaretleri karargâhtan seyreden, millî vicdanda Paşalaşamayan Generallerden utanırım!
Şahsi çekişmelerde kurtlaşan, canavarlaşan ama millî meselelerde kirpi misali olmayan dikenleri içine çekilerek saklananlardan utanırım!
3 Mayıs Türkçüler günü'nü gönüllerince kutlayamadan Hakk'ka yürüyen kandaşlarıma rahmetlerle ağlarken; başta kendim olmak üzere olanları piyes gibi seyreden milliyetçilerden, mücadeleden kaçan, yalanlarla mangalda kül bırakmayan gevezelerden utanırım!
Kendime, kutsallarımla ve milli değerlerimle oynayanlara mukabele edemediğim için sağken ağlarken 3 Mayıs Türkçüler Günü kutlamaktan hayâ ederim, utanırım!
Asker, katıksız çadır hapsinde! Polis, yasalarla elleri bağlanmış vaziyette! Ülkenin bir bölgesi tamamen, metropoller kısmen PKK sıkıyönetimindeyken, Türkçüler Günü kutlamaktan utanırım!
Diyarbakır'ı "amed" eden bir belediye başkanı "Kürt Milleti" diye gırtlağını yırtarken; kocaman kocaman Türk Milliyetçisi sıfatlı adamların; "Türk Halkı" dediği günlerde, 3 Mayıs Türkçüler Günü kutlamaktan utanırım!
Haçlı Müslümanlar'ın, teknik röntgencilik ve pezevenklik yaptığı; Atatürk'ün Partisi diye övünen halkçıların PKK'lılarla aynı meydanda "Atatürk'ü linç ettiği"; ülkücüyüm diyen eskilerin, eskimiş pörsümüşlerin BOP Eş Başkanı ile birlik olarak renksizleştiği; cami imamlarının AKP mitingi anonsu yaptığı; hazineden binlerce lira maaş alıp milletvekili donulmazlığı ile bölücünün polis tokatladığı; dokunulmaz sıfatlı bir başka bölücünün polisi "Silaha sarılırız." diye tehdît ettiği; binlerce polis ve onbinlerce asker koruması olmadan Başbakan'ın bile bir bölgeye gidemediği; İstiklâl marşı'nın canlı yayında protesto edildiği; Irak'ta katliam yapan, yüzbinlerce müslüman kadına kıza tecâvüz eden Haçlı askelerine dua eden Cumhurbaşkanı'nın olduğu; yüzbinlerce şehîdin kanı-canı pahasına kurtarılmış Vatan Toprakları'nın euro veya dolarla yabancılara satıldığı; bütçenin, büyüme-küçülme değerlerinin dolarla ifâde edildiği; on iş yerinden dokuzunun adının keferece olduğu bir ülkede, 3 Mayıs Türkçüler Günü kutlayamam! Utanırım!
Akranım Ülkücü Şehitler rüyama girerler! Darağacına kendileri giden, Kelime-i şehâdet ve Tekbirle boynunu yağlı ilmeğe uzatan Şehitler rüyama girerler! Bu kadar yüzkarası işler olurken utanmadan 3 mayıs Türkçüler Günü kutlarsam yüzüme tükürürler!
Türk Milleti! Haçlı dışardan, Haçlı Müslümanlar içerden, biz de aymazlığımızla seni bitirmek için ne lazımsa yaptık! Bir Kahraman Millet Evlâdı çıkıp mertçe, erkekçe, Türkçe, Atatürkçe, Türkeşçe yeniden bir sancak dalgalandırıncaya kadar, en azından bana bayram haram olsun!
Kerkük'ten, Kerbela'ya doğru seyir halinde olan bir Yiğit Türk Milliyetçisi, telefonla benden 3 Mayıs etkinlikleri olup olmadığını sordu! Utandım! Yalan söyledim! Birden fazla etkinliğe davetli olduğumu, aralarında tercih yapamadığım için birkaç kandaşımla mütevâzı bir anma yapacağımızı söyledim!
Utanıyorum! Utananları duymadan da rahatlayamam vesselam!...
TÜRK TÜRK'Ü KORUMAZSA TANRI TÜRK'Ü KORUMAZ.
Selâm, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN

Pazartesi, Mayıs 02, 2011

TEKNİK RÖNTGENCİ PEZEVENKLER!...

TDK Sözlüğünde "pezevenk: Farsça pejvend kaba. Erkeklere yasa dışı yollardan kadın bularak aracılık eden." Tanımını paylaşarak...
Sokakta köpek ürümesi, kulak patlatıyor! İtler, koro hâlinde ve tek noktaya ürüyor! İt, korktuğu yere ürür! Demek ki itleri korkutan bir şey var! İtleri korkutan o birşey, yerini ve duruşunu değiştirmiyor ki itler böyle yırtınırcasına ürüyor!
Demek ki orada Bozkurtlar var! Demek ki en kurtçul itin bile ödünü koparacak özellikte yaratılmış olan kurt, meydana inmiş! Dağlarda kurt taklidiyle dolaşan çakallar yüzünden av yer değiştirince kurtlar it avına niyetli!
"Bu da ne şimdi?" diyenleri duyar gibiyim! Birkaç "sanal dolma kalem"li iti daha ürüme korosuna dahil etmek için söyleyeceğim!...
Seçimlere kırk gün var! Yalanlar bitti, mürâilerin maskesi düştü, şapka uçtu kel göründü! Artık kel başa şimşir tarak, kimseyi kandırmıyor! O zaman? Teknik pezevenkçe, teknolojik röntgencilikle izlemek, sinsice çekmek ve en korktukları anda servis etmek gerek!
21.yy. Hasan Sabbah haşhaşînlerinin, herkesi korkutsalar da Ülkücüleri sadece kızdıracaklarını günlerdir söylemeğe çalıştım!
Bu Allahçı, dinci, cemaatçi mürâiler yüzünden, bu 21.yy. Taif ehli yüzünden; zayıf irâdelilerin tamamının gözü milletin uçkurunda! Demek ki; bu mürâilerin erkekleri; çarşaflı, tesettürlü, türbanlı veya modern ayırt etmeden bütün kadınlara, belden aşağı bakıyorlar! Demek ki çarşaflı, türbanlı, tesettürlü veya modern giyimli mürâi kadınların gözü de erkeklerin fermuarlarında! Başka türlü, bu kadar rezâleti kasete çekebilmek, teknik röntgencilik-pezevenklik mümkün mü?
Hırsızın hiç mi suçu yok denilemez! Zayıf irâdeli suçluların ikisi anında cezâlandırıldı! Oysa bir yıldır kaseti servis edilmiş ama hâlâ görevde olan başka partinin Genel başkan Yardımcısı var! Yolsuzluk pazarlık kasetleri, ses kayıtları aylardır-yıllardır internette dolaşan ve vaz geçilmeyen "Temiz Kardeşler" var! Seçim üstü soruşturma durdurduğu söylenen Bakan var!
Açlık, sefâlet had safhada! Anarşi demokrasi oldu! Artık batının batısı illerde Atatürk büstlerine hakaret ediliyor ve polis müdâhele edemiyor! Polisler, arkadaşlarını linçe terk edip kaçıyorlar! Çâresizlik, demokratik çâre artık!
Ve bunlara, tek karşı çıkan MHP var! Bu yüzden bütün teknik pezevenk röntgenciler, MHP' deki partililerin fermuarlarına odaklanmış pusudalar! Tuzağa düşen birkaç aciz üzerinden de koro halinde ürüyorlar!
Korktukları belli ve Bozkurtlardan korkmak, Türk Milletinin refleksi Ülkücülerden korkmak, akıl gereğidir! Biliyorlar ki Okyanus Ötesine de kaçsalar, derdest getirilip hesâba çekilecekler! Resmi kadrolu İmamlara dînî nikâh kıydırarak zinâlarını meşrulaştıran îmancı zamparalar; telekulakçılık, teknik pezevenklik ve röntgencilikle servis ettikleri hayat kadınlarıyla komplo peşindeler! Koro halinde ürüyenler de cabası!...
Bu korkakların dikkatlerini; Iğdır ve Elazığ'a çekmek isterim! MHP Adaylarının, bu iki ilde karşılanışlarını izlemelerini öneririm! Mâdem korkuyorlar, ne kadar haklı korktuklarını görerek iyice korksunlar ve sesleri ne kadar çıkıyorsa o kadar ürüsünler!
Hatırlatarak Devlet Bahçeli'ye de gerekirse ikişer kere Iğdır ve Elâzığ'da miting öneririm! Türk Milliyetçiliğinin ve emânete sadâkatin açıkça görüldüğü, heyecânın zirve yaptığı bu iki ildeki mitingler, korkanların ödünü koparacaktır!
Artık vicdânları -zerrece akılları- varsa kendilerinden şüphelenen kimseler; "Önce Ülkem, sonra Partim, sonra ben" düstûruna uyarak, hem kendileri hem de parti zarar görmeden yerlerini boşaltmalılar! Aksi davranış; ne akıllılık, ne kurnazlık, ne erkeklik, ne de ülkücülük değildir ve Ülkücüler yeni bir hatâyı ve hatâlıyı affetmezler!
Türkiye biliyor ki; beyaz sayfada ufacık bir leke göze batar ama zift çukuruna, katran çukuruna atılan karalar görülmez! 12 haziran'da gerçek apakla, kapkaranın kıyas ve seçimi yapılacak! Bozkurtlar da feleğe minnet etmeden meydanlardalar! İtlerin, korktukları yere ürümesi de bu yüzden vesselâm!
HACILAR MEKKE'DE; DERVİŞLER TEKKEDE, KAHPELER DAKKADA BULUŞUR!
Selâm, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN