Çarşamba, Mart 25, 2009

SUSARAK HAK ETTİK!...

"Kötünün iyisi"ne mecbûriyet, hiç bu kadar açık olmamıştı!
Beraber büyüdüğü arkadaşının selamını almamasına içerleyen adam, yaklaşır;
- Hayrola? Bir şey mi oldu?
- Anam, senin ananı kerhânede görmüş!
Adam, iki kere şaşırmıştır;
- Senin anan, kerhânede ne arıyormuş?... Çok bilinen bir fıkra veya kıssa!...
Bu kadar "kötünün iyisi"ne mecbûriyet, yakın tarihimizde işgâl dönemlerinde yaşanmıştı. Almanların mı yoksa İngilizlerin mi yönetimi diye çekişen batıcı aydınlarımız olmuştu!
Damat Ferit'lerden sadrazamlar, Ali Kemal'lerden gazeteciler olmuştu! Sâid-i Kürdî'den Teşkilât-ı Mahsûsacı, Osmanlı Bankası adında Düyûn-u Umûmiye'ye bağlı merkez bankamız olmuştu! Şimdi adına vakıf kurulan Mustafa Sabri Efendi'lerden şeyh-ül islâmlar ve Mustafa Kemal'i yakalayıp yok etmek, Ankara'daki Meclis'i "doğmadan boğmak" için Kuvayı İnzibâtiye adında ordumuz olmuştu!
Allah korusun, tarih tekerrür mü ediyor? Batı basınında, "AKP kendi derin devletini kuruyor." şeklinde haber-yorumlar yazılıyor, gören-okuyan, yok mu?
"Devletin varlığı ve bağımsızlığını, vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğünü, milletin kayıtsız ve şartsız egemenliğini koruyacağıma, Anayasaya, hukukun üstünlüğüne, demokrasiye, Atatürk ilke ve inkılâplarına ve lâik Cumhuriyet ilkesine bağlı kalacağıma, ... , Türkiye Cumhuriyetinin şan ve şerefini korumak, ... için bütün gücümle çalışacağıma Büyük Türk Milleti ve tarih huzurunda, namusum ve şerefim üzerine andiçerim." yemîniyle görev alan kişi, Irak Anayasası'nda öyle deniliyormuş diye, Irak'ın kuzeyine "Kürdistan" diyor! Yemîne sadâkat nerede? Yemîn mi yok, sadâkat yemîni edilen Anayasa mı?...
Cumhurbaşkanı A.Gül'ün, Dışişleri Bakanı'yken ABD Dışişleri Bakanı Colin Powell’la yaptığı 14 maddelik anlaşma mı yürülükte?
Milli Mücâdele'yi devlete başkaldırma, hareketin başında bulunan Mustafa Kemal'i ise, Hilâfet ve Saltanatı kaldırarak "Sultan Osman Oğlunun makamına" geçmek isteyen bir âsi olarak târif eden güçlerin dönemini mi yaşıyoruz?...
Sadece Türk Milliyetçiliği'ne düşman, demokrasi denilen sistem, bu mu? Güneydoğu illerimizde, milleti AKP ve DTP arasında tercîhe mecbûr eden, 'AB muhibleri cemiyetleri'nin hâkimiyetinin adı mı demokrasi?
Cumhûriyete sâhiplik edecek, milleti temsîl için seçilmiş yeminli vekillerden millete ve ettiği yemine sâdık kimse kalmadı mı? Dîn'in dinciler, milletin milliyetçiler, Atatürk'ün Atatürkçüler, laikliğin laikçiler, demokrasinin sahte-maskeli demokratlar tarafından yok edildiğini görecek kimse kalmadı mı bu memlekette?
Çok öldüren eşkiyaya teslim mi olunacak? Devlet otoritesi nerede? Devlet adına, aldıkları görevleri bihakkın yerine getiren ve bu yüzden madalyalarla ödüllendirilen, kahraman pâyesi verilen görevlilerin yargılanmasını; kim, nasıl izâh edecek? Ordusunun demokrat maskeliler karşısında çâresizliğini görecek gerçek demokrat kalmadı mı memlekette?
"Kürdistan" diyen Cumhurbaşkanı; Anayasaya, vatanın ve milletin bütünlüğünü koruyacağına ettiği yemine karşı, suç işlemedi mi?
Cumhurbaşkanı'na konumu itibâriyle hesap sorulamaz -ki sorulamasın- ama Gül'ü, -dün söylediklerini bile bile- Atatürk'ün makamına taşıyanlardan da hesap sorulamaz mı?
Türk milleti değil miyiz biz? Devlet te milletin değil mi? Millet, AKP'ye oy verdi diye teslîm mi oldu? Hâlâ devletin çökertildiğinin, en yetkili makamlarda oturanların elindeki beyaz teslîm bayrağının farkında olamayacak mıyız?
Şimdi sıra, susanda! Susan da her şeyi hak etti! Susarsam nâmerdim!...
"TÜRK'ÜM. BU AD, HER ÛNVANDAN ÜSTÜNDÜR."
Selâm, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN

Hiç yorum yok: