Cuma, Mart 01, 2013

YARASA AVI, BAŞLATILMALI!...

Türk Milletini yok sayanlara, Türk milliyetçiliğini ayakları altına aldığını Tağut'ça böğürenlere, "Ya Allaaah! Bismillaaah!"larla kilise açanlara; Irak'ta bir milyondan fazla müslümanı katleden, yüz binlerce müslüman kadına-kıza tecavüz eden haçlı askerlerine duâ edenlere, işbirlikçilere, Haçlı Müslümanlara niye bu kadar önem verilir, anlayamam! 
II. Kuvay-ı Millîye Hareketi Önderi Prof. Dr. Haydar BAŞ, özel davetli olarak Moskova'da Rusya Parlamentosu DUMA'da Milli Ekonomi Modeli'ni, Rus parlamenterlere ve ilim adamlarına anlattılar! Haydar BAŞ Hoca'nın kapitalizmi çökertecek fikirlerine, dolayısıyla da kendilerine gösterilen ihtirâmı, onurla izledim. 
Çünkü "Ben Türk oğlu Türk'üm" diye kükreyen bir millet evlâdını, izliyordum! Çünkü ben, "Bağımsızlık karakterimdir" felsefeli Muhteşem Türk Atatürk'ün bir ülküdaşını izliyordum!
Tesadüfe inanmayan biri olarak bazı benzerlikleri görerek gururlanıyordum ama bu davetten ve övünülmesi gereken seminerden, kendilerine ulusal diye iftirâ eden Yaygın Basın ve medyada tek kelime ile bahsedilmedi! Nedendir acaba?
Haçlı gölgesine sığınmış gölgesizler ve yarasalar, II. Kuvay-ı Milliye Hareketi'ni, bu hareketin Çabış'ı/Bilge'si Prof. Dr. Haydar Baş'ı,  -güya- görmezden geliyorlar! Akıllarına şaşayım!
Be unutkan evlâdım! Gölgedekinin gölgesi olmaz, demedik mi? 
Işığa pervânece yönelenin arkasında, yanmaktan korkup kaçanların ise önlerinde gölgeleri olur bilmez misiniz? Işığa yürüyenin gölgesinden, seven sevmeyen herkesin yararlanma hakkı vardır! Ama kaçanın gölgesinin, kendisine de bir hayrı olmaz, sadece korkusunu artırır! 
Işığı hedefleyerek; "Gök çadırımız, güneş bayrağımız" Türk inancıyla güneşe doğru seyreden bedenin, hedefe yaklaştıkça gölgesi büyür! Hele bu bir de Türk cesâmetiyle etrafına gölge oluşturmak isteyen millet fedâisi bir idealist olursa O'nun gölgesinin lezzetine doyum olmaz!
Bana bu Türkçe onuru yaşatan Haydar BAŞ Hoca'ya şükrân ve samîmi teşekkürlerim var.
Galiba işin doğrusu; Haçlı gölgesindeki gölgesiz yarasaları, biz de yok saymalıyız... Kendilerinin sığındıkları Haçlı gölgesine milleti de çekmek isteyen mürâi, müfterî, takîyyeci yüzsüzlerle zaman kaybetmektense Türk Milleti'ne yönelmeliyiz! 
Fert fert ulaşarak millete rahatsızlıkları ve çâresini ısrarla anlatmak durumundayız! Şükürler olsun ki artık Lokman da var, reçete de, derman da...
İlm-i siyâseti korkularına maske edinmiş zavallıları, dikkate almamak lâzım! Biliyoruz ki Allah(c.c.), iti kurttan korkacak fıtratta yaratmıştır! Biliriz ki it kurttan, hâin ve nâmert de Türk'ten korkarlar! Yalnızlıktan korkup oluşturdukları kalabalıklarda, ilk duydukları kükreme ile paniğe kapılırlar ki panikteler! Korktukları yere ürüyecek kadar bile nefesleri, solukları kalmamış!
Korkaklığa ilm-i siyâset diyen mürâiler; yıllarca sol gösterip sağ vurma kalleşliğini, sağ gösterip sol vurmak şekline dönüştürdüler! Biz de ma'lesef izledik! 
Onlarca yıl, resmî panellerde methiyeler dizdikleri Atatürk ve inkîlaplarına gizli gizli yarasaca saldırdılar! Bizden zannettiklerimizden de, malesef bu tuzağa düşenler oldu!
Meselâ Kıyâfet İnkîlabına Cumhuriyet tarihinin en ilginç tepkisini, Osman Yüksel Serdengeçti göstermişti! Fısıltıyla herkesin "medeniyet yuları" dediği kravatı, beline bağlayıp meclise girerken gazetecilere poz vermişti!
Bugün ise sol fikir havuzunda yetişen, kuyruğu düşünce havuzdan zıplayıp kaçan kurbağalardan; bebek katili sapığa vekillik yapmaya İleri Demokratlık diyen, kimlik ve kişilik fukarası bir yemînsiz, kravat takmayarak güya Kıyâfet İnkîlâbına muhalefet ediyor! 
Ve bu solcu havuz kaçkını kurbağa, Haçlı gölgesindeki AKP Hükümeti'nin aczi sâyesinde Hükümet-bebek katili ve Kandil arasında kuryelikle görevlendirildi! Hem İmralı'ya, hem de Kandil'e giderken "medeniyet yuları"nı sımsıkı bağlamıştı, dikkatimi çekti! Medeniyet yularının yani tasmasının ipinin ucunun, Okyanus ötesindeki diğer BOP Eş Başkanının elinde olduğunu; biz de, herkes de, kendisi de biliyor! 
Şalterinin Haçlı'nın Oval Ofisinde olduğunu bildiğimiz AKP ampulü etrafında uçuşan milçek veya sinekler, bebek katili yarasanın direktifleri ile İleri Demokrat(!)lık yapıyorlar!
Yazık ki, eyvâh ki; biz de bu gölgesiz, kimlik ve kişiliksiz yarasalardan bahsetmek zorunda kaldık! 
Haçlı gölgesindeki uzaktan düğmeli AKP ampülü etrafında çırpınan yarasabaşı; yol haritası mektuplarında, AKP'ye nankör demişmiş! "Cambaza baak!"çı AKP'li panayır cazgırları da; "Bunu basına kim sızdırdı?" diyesiymişler! Pensilvanya'lı Gülen A.Ş. cenâhından olabilirmiş. ..mış. ..muş. ..müşşş! 
Çüüüşşşş! 
A be! Herkesi aynada gördüklerine benzeten aptallar!
A be! "Medya patronlarıyla basına kapalı toplantı" gibi bütün zamanların en aptalca ve komik uygulamasında imzası olan gerzekler! 
Uzaktan düğmeli AKP ampulü etrafında, dönüp duran bebek kanı emen yarasanın cücükleri; ellerindeki mektubu, âdice şişinerek herkese göstermediler mi? Haçlı Hâkem şikesi ile AKP'yi mağlup eden yarasanın, ampulün düğmesini kapattırmakla görevli olduğunu anlamadınız mı? Deliliğin tedâvisi zor, deli dokunulmazlığı da var ama aptallığın ne tedâvisi, ne de mazereti yok, a salak tufeyliler!
İleri Demokrasi(!)ye hükmeden yarasaların, karanlık tahrîkleriyle binmişsiniz açılım diye bir alâmete, gidiyorsunuz kıyâmete!
Birer yarasasınız parkta karanlıkda ama ne siz farkındasınız, ne de millet farkında!
Hiçbir şeye yaramayacaklar biliyoruz ama II. Kuvay-ı Milliyecilerin, bu yarasaları itlâf gibi bir işleri de çıkabilir! Allah yardımcıları olsun!
"OLAMAZ TÜRK'E BAŞ, TÜRK'ÜM DEMEYEN"
Selâm, sevgi, duâ...
Mustafa ASLAN

Hiç yorum yok: