Salı, Nisan 05, 2005

HUZUR...

Aklımı, 'Huzur'a taktım!...
Önce kendimce huzurun tarifini yapmaya çalıştım. Beceremedim!...
Çok kolay gibi görünse de; iş tarif etmeye gelince, huzurum kaçtı dersem yeridir!..
Kimsenin kimseden çekinmediği; çekinenin sığınabileceği güçler üstü bir gücün var olduğu ortam mıdır huzur?...
Yoksa herkesin üzerine düşeni en iyi şekilde yaptığı, yaptığı işin bedelini, en iyi şekilde aldığı yerde midir?
Yoksa huzur, kimsenin kimseyle ilgilenmediği; tokun açtan,sağlıklının hastadan, zenginin yoksuldan, kuvvetlinin zayıftan haberinin olmadığı; gün battımı herkesin evine kapandığı ve kapı üstüne kapıların kilitlendiği yerlerde midir?
Yoksa 54 yıllık hayatımda, bu cennet ülkede bir kez bile yakalayamadığım erişilmez bir hayal midir huzur?...
1970-1980 yılları arasını hatırlıyorum.
Her gün beşer-onar üniversiteli, ana-baba evladı ya ülkücülükten ya da solculuktan dolayı, birbirleri tarafından suçlu görülerek öldürülürdü!...
Ana-babalar yaslı-yaralı; sağcısıyla solcusuyla gençlik öfkeli ve ülke huzursuzdu!...
11 Eylül 1980 akşamına kadar sokak sokak paylaşılmış, mahalle mahalle paylaşılarak kurtarılmış bölgelere ayrılmış ülkede, her gün oluk oluk akan kan, birden bire kesildi!...
12 Eylül 'Koruma-Kollama' ihtilali yapılmıştı.
Ordu, Koruma-Kollama adıyla ülke yönetimine el koydu...
Huzurun geleceğini düşünerek sevindi millet!...
Bu sefer de dengeleme politikasıyla sağcılardan da solculardan da gencecik fidanlar, darağacını boyladılar!...
Yine ana-babaların gözleri yaşlı, gönülleri yaslı, yürekleri öfkeliydi!...
Huzur; yine yoktu!...
Yasaklar ve yasaklılar dönemi başladı.
Gelenler, gidenleri arattı!...
Kan durmuştu.
Mahalle ve sokakların paylaşımı bitmşiti.
Ama millet ürkekti, millet korkuluydu ve huzur, yine yoktu!...
İzinli, icazetli siyaset dönemi başladı.
Dört eğilimin karıştırıldığı, güya barıştırıldığı bir Özal Dönemini hatırlıyorum.
İşçiye, memura, üreticiye, çiftçiye, sanayiciye bol bol Devlet desteklerinin verildiği; eğlence yerlerinde su gibi paraların harcandığı bir dönem hatırlıyorum.
Borç yiyenin kesesinden yediği gerçeğinin 5-6 yıl gibi kısa bir sürede öğrenildiği bir safahat dönemi hatırlıyorum.
Liramızın sağ yanına koyulan sıfırların hızına kimsenin yetişemediği; IMF ve Dünya bankası denilen beynelminel tefecilerin, Devletimize-Milletimize musallat edildiği günleri hatırlıyorum.
5-6 yıl tatlı-tatlı yemenin, acı-acı çıkarılma günlerini hatırlıyorum!
Bu arada yasakların kalktığı, yasaklıların yeniden siyaset sahnesine döndüğü; fanatizmi yaşam şekli olarak bellemiş milletin, fanatik desteğiyle oluşturulan koalisyonlar dönemini; millet vekili transferlerinin çok rağbette olduğu yılları, hatırlıyorum!..
Yine bu dönemde kanın, kırsal bölgelerde ve güneydoğu dağlarımızda akmaya başladığını, hatırlıyorum!..
Dış güçlerin, iç güçlerin, derin güçlerin kıyasıya savaşlarını ve bu savaşlarda, arada ziyan edilen 30.000 ana-baba evladını, beşbinden fazla devlet görevlisi Şehidi hatırlıyorum!...
Huzur; yine Hakk getire!...
Olağanüstü hal Uygulamalarını; korucuları, teröristleri, yargılı-yargısız infazları hatırlıyorum!..
Devlet Yanlısı Kanunsuzlar(!)la, devlet karşıtı kanunsuzların, kanunsuzca çarpışmalarını hatırlıyorum!...
Susurluk kazalarını, aydınlık için bir dakikalık karanlıkları, yok edilen, katledilen pırıl pırıl Türk aydınlarını hatırlıyorum!...
Bir çalma, hortumlama yarışını; çalanın, hortumlayanın yaptığının yanına kar kaldığı; aile fotoğraflarını, papatyaları, prensleri hatırlıyorum!...
Sonra birden bire aile fotoğrafındakilerin, papatyaların, prenslerin mafya silahşörleri vasıtasıyla kıyasıya savaşlarını hatırlıyorum!...
Yüce Divan'da yargılanan bakanları, Başbakanı hatırlıyorum!..
Hep kısa süreli sevinçlerimizin kursağımızda kaldığını; huzur denen tarifsiz ama güzel olgunun,getirilmeye niyetlenenlerce yasaklanarak huzursuz edildiğimizi hatırlıyorum!...
Bütün kızgınların, bütün küskünlerin bir araya gelerek partilerin tamamını, sandığa gömdüğünü; huzursuzluk sebeplerinin sandıkta huzursuzluğa mahkum edildiklerini hatırlıyorum!...
Son hatırladığım, daha dün!!!...
Bütün yapılanlar, bütün bu hatırladıklarım sadece huzuru yakalamak için ama ne mümkün!!!
Tarif edemediğimiz, tarif edemediğimiz için de tanıyamadığımız Huzur bize, biz huzura yabancıyız!..
Şirazlı Sadi'nin buyurduğu gibi; "İnsan; bir damla kan, bin bir endişe..." tarifinde de huzur yok!...
Galiba bizler; insanlar olarak ve ülke olarak huzura yasaklıyız...
TEVEKKELTÜ TAALALLAH...
Selam, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN
http://maslan.blogspot.com
tokkali@mynet.com
tokkali_53@yahoo.com

Hiç yorum yok: