Salı, Şubat 05, 2013

AAAH! KEŞKE!...

Ya ölmüşüz, berzâhtayız; ya da rüyada tayyı mekân yapıyoruz!
Yoksa gözümüzün önünde cereyan eden olaylara bu kadar bigânelik mümkün mü?
Aksi olsa yüzlerce yıldır şikâyetlenen, sitemler eden Yunus'u, Mevlâna'yı, Yusuf Has Hacib'i, Hace Ahmet Yesevi'yi, Hacı Bektaş-ı Velî'yi ve evliyâyı duymazdan gelirmiydik?
Aksi olsa Mehmet Âkif'in yüz yıldır;
"Ey dipdiri meyyit! İki el bir baş içindir,
Davransana! Eller de senin baş da senindir!" feryâdını duymaz mıydık? 
Aksi olsa;
"Felek her türlü esbâb-ı cefâsın toplasın gelsin,
Dönersem kahbeyim millet yolunda biz azîmetten" diye tarihe şerh düşen Vatan Şairi Namık Kemal'i "Sahte Kahramanlar" kategorisine koyanlara itibâr eder miydik?
Aksi olsa; yüzlerce yıl toprağı vatanlaştırmak için can veren şühedânın emeklerini, Muhteşem Türk Atatürk'ün emek ve mîrâsını inkâr eder miydik veya inkâr edenlere bu kadar tepkisiz kalır mıydık?
Hz. Peygamber(s.a.v.) bizim böyle olacağımızı, bin dört yüz sene önceden bildiğinden midir her sabah namaza çağıran Ezân-ı Muhammedî'de; 
"Es-salâtu hayrûn mine’n nevm- Namaz uykudan hayırlıdır" diye bizi uyarıyor da uyarıyor!
Her sabah aynı şekilde ısrarla uyarılmamıza rağmen, biz bin dört yüz yıldır uyumaya devâm ediyoruz!
Biz uyurken düşman uyumuyor!
Biz uyurken şer güçler uyumuyor!
Müslümanlar, özellikle de Müslüman Türk dünyası uyurken uyanık Haçlı, bizden birilerini "BOP Eş Başkanı" olarak görevlendirip; "Bop Eş Başkanı olarak bizim de bölgede görevlerimiz var! Ya Allah! Bismillah!" dedirttirip nidâlar attırıyor!
Öldün mü Müslüman?
Öldün mü Türk Milleti?
Ölmediysen, sağsan, sadece sağlığında yetmez uyanıksan, uykuda değilsen Ezân-ı Muhammedi ahretini kurtarmaya çağırırken, seni dünyevî rahata çağıran Müslüman Türk çağrısını, nasıl duymazsın?
On bir yıl önce Erzurum'daki bir toplantısında; "Bugün dünyada can, mal, namus, din ve vicdan emniyeti yoksa, vatan emniyeti yoksa, yeminle söylüyorum Türk’ün eli dünyanın üzerinden çekildiği içindir." diyerek millî teşhîsi koyan Türkçe sesi, nasıl duymazsın?
Veya duymana rağmen on bir yıldır haykırarak ülkeyi adım adım dolaşan, demir âsâsız-çarıksız ülkede ayak basmadık yer bırakmayan, millet evlâdı bir millîyi nasıl yok sayarsın?
Can acıtan doğrulardansa uykuyu derinleştiren, duymak istediğin yalanlara mı itibâr ediyorsun Türk Milleti?
Ebül Gazi Bahadır Han'ın Şecere-i Türk eserinde, Kazvinli Hoca Reşidüddin'in Cami-üt Tevârih'inden alarak aktardığı; Mirâç'ta Cebrâil'in Hz. Peygamber(s.a.v.)'e "Bunlar Allah'ın süvarileri olan Türklerdir." diye tarif ettiği millet sen değil misin?
Anam Rahmetli; "Keşke şeytan sözüdür. Vesveseyi başlatır" derdi, her keşke dediğimde!
Şuûraltıma yerleşmiş bu ana öğüdünden olsa gerek ki kolay keşke demem ama son günlerde "Keşke!" demeğe başlamıştım! Dillendirmediğim için duyulmuyordu!
Galiba; "Keşke!" lerimi artık duyulsun diye dillendirmek durumundayım! Dillendirmek zorunda kalmasaydım keşke!
İşte keşkelerim:
Meselâ bu yazımı aylar önce yazdığım yerde yazsaydım keşke!
Bir kaç gün önce katıldığım bir grupta, bu yazıyı yazdığım için bana birilerinin diyeceği sözlere, yapacakları ithâmlara cevap verip vermemekte kararsız kalmasaydım keşke!
Yeni Mesaj Gazetesi arşivinde de mevcût olan; "Hakikat gazetesi, Başyazarı Mustafa Aslan ise, 'Meydan' köşesinde bu toplantıyı ve 2. Kuvay–ı Milliye’nin önderi Prof. Dr. Haydar Baş’ın konuşmasını değerlendirdi. Aslan, Prof. Dr. Haydar Baş’ın, söylediklerine inanan, inandığı için de inandırıcı olan yönüne sık sık vurgu yaptığı yazısında, “Ben, ısrarla tribünleri inceledim. Tribünlerde milletin kendisi vardı” ifadesini kullandı.
“Millet, inancını kaybettiği siyasilerden sonra inanmak istediği bir şahıs arıyor görünümündeydi. Prof. Dr. Haydar Baş’ta ise ziyadesiyle inandırıcılık vardı” diyen Aslan, Prof. Dr. Haydar Baş’ın “Bugün dünyada can, mal, namus, din ve vicdan emniyeti yoksa, vatan emniyeti yoksa, yeminle söylüyorum Türk’ün eli dünyanın üzerinden çekildiği içindir” sözlerini avuçlarını patlatırcasına alkışladığını belirtti. BTP’ye katılan 75’lik bir ninenin, “Ben, ülkücü annesiyim. Canım da, kanım da, oğullarım da vatana feda” sözleriyle, Prof. Dr. Haydar Baş ve ekibine inancıyla vatan sevgisini özdeşleştirmiş olmasının, kendisine çok çarpıcı geldiğini kelimelere döken Aslan, şunları da ilave etti: “Prof. Dr. Haydar Baş, söylediklerine inanıyordu. Bu yüzden inandırıcıydı. Salona sığmayan kalabalığın ona biraz daha yaklaşabilmek için birbirini rahatsız etmekten korkarak durgun su gibi akışı, izlenmeye değerdi." diye on bir yıl önce yazıp arşivimde çocuklarıma emânet etmek üzere sakladığım bu bilgiyi paylaşmak zorunda kalmasaydım keşke!
Dahası da var! Erzurum'daki toplantıda kürsüden; "Ben, ülkücü annesiyim. Canım da, kanım da, oğullarım da vatana fedâ" diyen 75'lik Türk Ananın, Rahmetli Anam olduğunu, buradan yazmasaydım keşke!
Dostlar! Anam Rahmetlinin şeytan sözü olarak öğrettiği ve kullanmamaya bir ömür dikkat ettiğim bu "Keşke"mi ma'zûr görün!
Sadece ma'zûr görmekle yetinmeyin! 2. Kuvay-ı Millîye Hareketini de görün ve 2. Kuvay-ı Millîyeye davet eden, millî birliği ilmek ilmek yeniden örmeğe uğraşan Prof. Dr. Haydar Baş'ın davetlerini de duyun!
Ana Can! Sağlığında çok öptüğüm ellerinden ve ayaklarının altından artık öpme şansım yok ama mezârının baş taşından, ayak taşından öperim Anam; beni bağışla "Keşke!" demek zorunda kaldım! Kalmasaydım, icbâr edilmeseydim keşke!
Aaah! Keşke!...
Selâm, sevgi, duâ...
Tokkalı Mustafa ASLAN


Hiç yorum yok: