Pazar, Ocak 29, 2006

ESKİYİP ESKİTENLERE !...

Yıllar sonra, birkaç günlüğüne de olsa -gençliğimizin büyük bir kısmını yutan- binlerce yıldır eskitilemeyen ama kendini eskitmeye niyetlenenleri, kimseye farkettirmeden eskitmeyi başaran İstanbul'daydım...
Her değişen belediye başkanı; İstanbul'u yenileme adına, İstanbul'u eskittiğinin farkına varmadan eskimişti...
İstanbul'un tarihe tanıklık eden her köşesi; yeni belediyecilerin yenileme adına yaptıkları alt-üst geçitlere tarihçe kafa tutmaya devam ediyordu ama; her yenilikçiyi kendine bile hissettirmeden eskitmeye devam etmişti ediyordu!...
Eskimeyen ve asla eskitmeyen Dostlarla birlikte olduk birkaç gün de olsa...
Birlikte olduğumuz insanlar; güzellerdi, özellerdi...
Ne eskiyenlerden ne de eskitenlerden değillerdi. Bu özelliklerinden dolayıdır ki onlarla geçirilen her saniye, her saat, her gün çok ama çoook güzeldi...
Aklıma; Yahya Kemal'e sorulan, "Ankara'nın nesini seviyorsunuz?" sorusu ve "Gittikçe İstanbul'a benzemesini..." cevabı geldi... İstanbul'dan bile saklayarak bıyık altı gülüverdim bu eskimeyen ve eskimeyecek soru-cevaba...
Ankara seksen, İstanbul üçbin yaşındaydı!... Bu iki şehri mukayeseyi zaten aklımın alması mümkün değildi. Bir şey çok açıktı ama: İstanbul, binlerce yıla kafa tutarak eskimemek adına direnirken; Ankara, İstanbul'a benzetilmek adına çok genç olmasına rağmen eskitiliyordu!... Ankara; Anadolu kültürlerinin buluşma noktası olarak ve büyüyerek eskirken; İstanbul, dünya kültürleri ile Anadolu ve Türk Kültürünü buluştururken eskimemek adına direnmeye devam ediyordu...
Her iki şehre; eskimek ve eskimemek görevi tarihçe verilmişti, her iki şehir de bu görevini aslanlar gibi yapıyordu!...
İstanbul'da eskitilemeyen ve asla eskitmeye tenezzül etmeyen Dostlarla, Ülküdaşlarımla birlikte oldum. Zamana inat biraz daha yenilendik hep beraber!...
Dostlarımın, Ülküdaşlarımın hepsi tekamülcü, hepsi terakkiciydi...
Değişmeyi, gelişmeyi, geçmişi inkar etmeyi düşünmeye bile tenezzül etmeyen bu yüzden de asla eskimeyen ve eskitilemeyen bu Dostlara; Yusuf Ziya Arpacık, Neşet Unkaracalar, Esadullah Öner, Zafer Özenek, Zafer Durak ve Erdem Karakoç adlarını temsilci ederek onların muhterem şahıslarında teşekkür edilmez de ne edilir?...
Her biri kendi dünyalarını, Ülkücülük Dünyası'nın birer merkezi kılarak zamana kafa tutmaya; eskitmeyi başarı zannederek insafsızca saldıranlara inat kimseye saldırmaya tenezzül etmeden kendilerini yaşamaya ve yaşarken Davalarını yaşatmaya devam ediyorlardı...
Bu güzel insanlar; büyüklüğünün ve büyüklüğü ile düz orantılı ağırlığının farkında oldukları mes'eleyi kaldırabilmek için taşın bir yerinden ellerini değil canlarını taşın altına koymuşlardı...
Bu özellikleri -yıllardır- zaten çok bilinirdi ve çok belirgindi. Bu yüzden eskitilemiyorlardı, bu yüzden kimseyi eskitmek gibi sinsi düşüncelere tenezzül bile etmiyorlardı...
Bir şeyi, bir daha, çok rahatlayarak müşahede ettim İstanbul'da; eğer kimseyi eskitmeye niyetlenmezseniz asla eskimiyorsunuz!... Eskitmemenin ve dolayısıyla eskimemenin tek ilacının da sevgi olduğunu, bir daha kavradım!...
Ya Rabb'im; bizleri sevginden ve sevgiden mahrum bırakma...
Bizleri, Türk Milliyetçilerini, Ülkücüleri sevmekten-sevilmekten ve sevginden mahrum etme ki; eskitmeye niyetlenerek sür'atle eskiyenlerin "Ülkü Devleri"ne güçleri -asla- yetemesin!...
Alanlardan, alınanlardan; satanlardan, satılanlardan; eskiyenlerden ve eskirken eskitenlerden kurtulabilmenin tek yeri ve tek sığınağı SEVGİ...
Şükürler olsun ki sevgimiz var seviyoruz ve sevdiğimiz için de sevdiğimiz kadar belki de daha fazla seviliyoruz. Ve yine bu sevgililik yüzündendir ki ne eskitilebiliyor ne de eskitmeye tenezzül ediyoruz...
Eskimeyenlere selam olsun...
Eskitmeyenlere selam olsun...
Selam olsun "Ülkü Yolu"nun Turan Süvarileri'ne...
Selam olsun Resulullah(s.a.v)'ın 21. yüzyıldaki "İhvanları"na...
Selam olsun unutmayanlara, unutmadıkları için unutulmayanlara...
Ve tabiki rahmetler, rahmetler, rahmetler olsun bu "Gönül Bağı"nın mimarı, Ülkücülüğün banisi ve manen hamisi Başbuğumuz Alparslan Türkeş'e...
Rahmetler ve selam olsun bu "Gönül Bağı"nın oluşması ve "İlayı Kelimetullah" uğruna şehadet şerbetini içerek binlerce yıllık Türk Milleti adındaki "Renkli Mermer"in renklerini oluşturan "Ülkü Kahramanları"na...
Yüreğimiz ağzımızda, ağzımız yüreğimizde muhabbet paylaşmamıza vesile olan Sebeb'e de hamdolsun...
Eskimeyin Dostlar!...
Siz "İşleyen demir pas tutmaz." gerçeğini ispatlarcasına cehd ederken; kimler eskitebilmek adına ne biliyorlarsa onu yapsınlar!...
Eskitmeye uğraştıkça eskidiklerinin bile farkında olamayacak bu feraset özürlülere, ayıracak zamanınıza Vallahi yazık olur...
TEVEKKELTÜ A'LALLAH..
Selam, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN
tokkali@gmail.com
tokkali@mynet.com
tokkali_53@yahoo.com
tokkali_53@hotmail.com

Hiç yorum yok: