Cuma, Ocak 20, 2006

MENSUBİYETİMİZİN SİTEMİ !...

Bir sitemdir bu bizimki; sevgiyle beslenen, saygıyla yüklü...
Sadakat ve mensubiyet, apaçıktır bu sitemlerimizde!...
Babaca evladını korurcasına, evlatça babadan umarcasına...
Bilirimki küsenleri çok ayıplayan bizim, küsme lüksümüz olamaz. Bilirim ki "Kızgınım." diyenlere çok kızan bizim, kızmak gibi bir kolaycı ekstramız olamaz!...
Çocukluğumda ailemin, gençlik ve delikanlılığımda Teşkilatlarımın yaramaz-haşarı-afacan çocuklarındandım. Yaşlanan bedenime inat gönlüm, yaramaz-afacan çocukluğundan vazgeçemiyor!...
Yaşım kaç olursa olsun yaptıklarım ve yaşadıklarım Allah(c.c.)'ın da nasibiyle bu afacanlığımdandır...
Çocukluğumda sevdiğim oyuncağımı elimden almaya Babam'ın bile gücü yetmezdi!... Ve Babam'ın elimden alamadığı oyuncaklarımın başında -çok özenerek yaptığım- ok ve yayım gelirdi!... Kıymetli oyuncaklarım; Afacan Çocukça ve güç yetmez korumam altında olduğu için hep bende kalırdı!...
Enikliğinden itibaren alarak ellerimle besleyip büyüttüğüm; Anam'ın yrtmişe yakın tavuğunu yiyen, komşumuzun eşeğini parçalayan kurdum da korumam altındakilerdendi!...
Elimde ok ve yayım, yanımda kurdumla mahalleye çıktığımda, "Tarkan"la yarışır, Kürşad'ın 41.nci yoldaşı olurdum!...
Afacan çocukluğumun güç yetmez koruyuculuğunda geçen hayatımda, herşey çok kolaydı. Bu güvenceyle adım attığım gençliğim ve delikanlılığımda da; zorlar, olabilir; imkansızlar, kolaydı!... Çünkü Babam ve sülalem arkamdaydı ve beni hiç bir yerde Teşkilatım adına yalnız bırakmayan Ülküdaşlarım vardı...
Türk'üm demenin yasak olduğu yerlerde parti ve teşkilatlar kurduğumda da; teşkilat kurduğum için üzerimize yapılan saldırılarda kıyametler koparacak güçte olduğumda da arkamda, Teşkilatım adına beni yalnız bırakmayan Ülküdaşlarım ve ülkenin en ücra köşesine Parti Genel Sekreteri Av. Nevzat KÖSOĞLU Bey'i görevlendirerek gönderecek kadar Babacan-Teşkilatçı bir Başbuğum vardı...
Yaşadıklarımızı anlatmamıza -yıllardır- edebimiz ve Teşkilat adabımız mani oldu.
Rabb'im'in de dileğiyle çok çetin, çok zor geçen günler yaşadım ama hiçbirinden nadim ve şikayetçi olmadım Elhamdülillah...
Allah(c.c.)'ım'ı şahit tutarım ki; çok çetin ve zor geçmesine rağmen çok kolaylıkla unuttuğum ve gülerek sohbet konusu edebildiğim günlere inat bir gün yaşadım ki, yaşadığım zorların hepsinden zor geçti!...
31 Aralık 2002 Cumartesi Günü, hayatımın en zor günü olarak nam aldı!...
Uzun yıllardır tanıdığım iki kardeşin teklifiyle ve yıllarımızın verdiği "Nereye?" sorusunu sormama alışkanlığımla; davetsiz olduğum ve randevusuz bir ziyaret yaşamaya mecbur edildim!...
Hiç üzerime alınmamam gerekmesine rağmen en yetkili ağızdan çıkan; "Herkes Ülkücü Hareket'ten alacaklı, hiç borçlu olan yok!...Bu nasıl iştir?.." şeklindeki haklı sözler ve söyleyiş tonlaması günlerdir kulaklarımda çınlıyor...
Memur olsam çoktan emekli olmam gereken; tüccar olsam kar-zarar defterimi kapatmış olmam gereken bir yaştayım. Sahibi'ne emrettiği gün ve saniyede teslimi beklediğim canımdan başka bir emanette taşımıyorum...
Ama bütün Ülküdaşlarım gibi benim de ödenmesi mümkün olmayan bir borcum var.
Bu borcumu da en az 15 yıldır defalarca yazarak, sayısızca da söyleyerek ilan eder dururum...
Rahmetli Başbuğum'a ve Teşkilatlarıma ödenmesi mümkün olmayan bir "Kişilik" borcum var!...Başbuğum ve Teşkilatlarıma borçlu olduğum fikri bir kimliğim var!... Türkiye'nin hatta dünyanın neresine yolum düşerse düşsün kendi evim gibi girebileceğim "Ülküdaş Evleri"m var.
Ülküdaşlarımın haricinde dünyada hiç kimsenin, hiç bir aşiretin sahip olamayacağı kadar kalabalık ve sadık bir Ülküdaş Ailem var. Bu tarifsiz ve hesapsız zenginliği -arzettiğim gibi- Başbuğum ve teşkilatlarıma borçluyum.
Bu borcun asla ödenmeyeceğini, ödenemeyeceğini çok iyi bilenlerden ve bu bocumla iftihar edenlerdenim.
Bu borcun ve bu zenginliğin tek karşılığının da "İTİRAZSIZ İTAAT VE YORUMSUZ MENSUBİYET" olduğunu da Başbuğum ve teşkilatlarımdan öğrendim hamdolsun...
Bu bilincim yüzündendir ki kimseci değilim, olmam da, olamam da!...
Bu bilincim yüzündendir ki Teşkilatıma, Ülkü Ocakları'na bir halel gelmesinden Allah(c.c.)'a sığınırım...
Bu bilincim yüzündedndir ki sadece ama sedece teşkilatlarımdan yanayım...
Bir yerlere teşkilatlarımızca taşınan, hatta Ülküdaşlarının hiç yüksünmeden verdiği omuzlamalarla seçilen ve kendilerini seçilmiş değil seçkin sanan, kendilerini dünya merkezi zannetme gafletine veya beşeri zaafiyete düşen arkadaşlarımıza rağmen Bizler, Ülkücüler Camiamıza "Kimlik" borçluyuz, "Kişilik" borçluyuz ve Elhamdülillah bu borcumuzun da herzaman şerefle farkındayız...
4-5 yıldır hazır olmasına rağmen bastırmama Teşkilat Adabımın, Ülkücülük Edebimin izin vermediği, adı bile hazır olan "YİTİK ZAMANIN OYUNCAKLARI" isimli kitabımı, artık bastırmalı mıyım diye düşünmeğe başladım yine!...
Edepli Ülküdaşlarımı altını çizerek tenzih ederek yaşamayıp duyduklarını, yaşamışçasına anlatan çakaralmazların, duygu sömürücülerinin, edepsizlerin, yalancıların, sahtekarların, Ülkücülükten geçinenlerin bildiğim kadarıyla hallerini ayan etsem mi diye düşünüyorum?
Her neyse!...
Herşeye rağmen incinmişliğimi, rafa kaldırmak istiyorum bir daha...
Bu konuyu; hayatımın her milimetresinde olmasıyla iftihar ettiğim Ülkücülüğüm dolayısıyla Başbuğum'a, Teşkilatlarıma kimliğimi, siyasi kişiliğimi borçlu olduğumu -bir daha- ilan ederek kapatıyorum...
Hayatım boyunca lazım olduğum zaman; lazım olduğum yerde ve lazım olduğum şekilde teşkilatlarımın emrinde oldum. Bu mensubiyetimin ve teslimiyetimin gereği idi...Hiç te davet beklemedim... Bu halim, son nefesime kadar devam edecek.
Ülkücü olarak doğdum, Ülkücü olarak büyüdüm, İnşallah Ülkücü olarak ta öleceğim...
Umarım teşkilatlarım; benim yaşımdaki bedenleri kocamış, yürekleri hala afacan çocuk olan aksakallarına hiç ama hiç ihtiyaç duymaz ve bizler de büyümesine asla izin vermeyeceğimiz "Afacan Çocuk" yüreklerimizle, menzile doğru seferimize devam ederiz...
TEVEKKELTÜ A'LALLAH...
Selam, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN
http://maslan.blogspot.com
tokkali@gmail.com
tokkali@mynet.com

Hiç yorum yok: