Salı, Ekim 17, 2006

BİZ; MHP'YİZ, MHP !...

Milliyetçi Hareket'te hareketin başlamışlığından dolayı, hevesimizi heyecanımızı belirtmiştik...
Hevesliyiz, heyecanlıyız!...
Taraftarlığın verdiği heyecanla asla tasvip edilemeyecek, bir Ülkücüye asla yakışmayacak saldırıları, artık görmezden-duymazdan gelmenin zamanıdır diye düşünüyoruz...
Bizlerin nasıl ki birini sevme destekleme hakkımız varsa; bir başkalarının da başka birilerini sevme ve destekleme hakları elbette olacaktır ve vakidir...
Taraftarla Ülkücü arasındaki farkı; Ülküdaşla "Yol Arkadaşı " arasındaki farkı, çok net ifade edeceğine inandığım bir olayı, tam da zamanıyken sizlerle paylaşmak istedim.
Sayıları iki elin parmağı kadar var mıdır bilemem ama, içlerinden tanımakla müftehir olduğum bir "Ülküdaşımız Valimiz"den dinledim olayı.
Ve kendilerinden de izin isteyerek naklediyorum:
Genç bir kaymakam olan Valimiz'i, Başbuğumuz çağırır. Koşar giderler hemen. Bir kaç mülkiyeli daha vardır Başbuğ tarafından çağrılan. Bu çağrılanlar arasında Sn. Çakmakoğlu'da vardır. Başbuğumuz; hal-hatır ve sohbetten sonra yerel yönetimlerle ilgili bir çalışma yapmak üzere bir komisyon kurulmasını ve bu Komisyonun da -o zaman genç bir kaymakam olan- Valimizin başkanlığında çalışmaya başlamasını ister. Yanındaki hem yaşça , hem de mevki-makam olarak kendinden daha yukarda olan Sn. Çakmakoğlu'nun başkanlığa daha uygun olacağını düşünen Valimiz, durumu arz etmek ister. Ama Sn.Valimizin kendi deyimleriyle; "Başbuğum kaşlarını yıktı. İtiraz edemedim." anlatımıyla itiraz edilemez.
Daha sonra Valimiz, bir fırsatını bularak yeniden Başbuğumuz'un huzuruna varır. Bütün heyecan ve edebiyle;
- Başbuğum; Sn. Çakmakoğlu hem yaş hem de makam olarak benden büyüktür. Ben bakanlıktayken Daire Başkanlığımı, sonra da Bakanlığımı yaptılar. İzin verirseniz komisyon başkanlığını Çakmakoğlu'na devredeyim. der.
Başbuğumuz'un yine kaşları yıkılır.
- Çakmakoğlu aramıza geleli ne kadar oldu Oğlum? diye sorar.
Bu sefer Valimiz;
- Ama Başbuğum, ben memurum ve partimize üye de değilim... diye mazeret beyanına niyetlenince, Başbuğumuz gerçekten hiddetlenir ve:
- Oğlum! Sen benim Ülkü Ocaklımsın. Geç işinin başına ve görevini yap. diye talimatını tamamlar...
Milliyetçi Hareket'te son yılların belki de en hareketli, en bereketli günlerini idrak etmek üzereyiz.
Başbuğumuz'un Ülkü Ocakları tedrisli Ülküdaşlarımıza gösterdiği ihtiram ve güveni göstereceğini belli eden aday etrafında, elbette açıkça kenetlenme olacaktır.
Çünkü bu kenetlenmenin sonunda Türk Milleti'nin siyasal istikbalinin yattığını herkes artık bilmektedir.
Türk Milleti'nin siyaseten siması- görünümü olan MHP'nin son yıllardaki irtifa kaybından bütün Ülküdaşlarımız rahatsızdır.
Genel Merkezimizin tarifsiz ve mantığını anlayamadığımız tazyiklerine rağmen Samsun'da ki Yusufiyeliler toplantısı ve Prof. Dr. Ümit Özdağ'ın Ankara'da verdikleri iftar toplantısında ki katılımcılar ve heyecanı anlatmakta kelimelerim acze düşer...
Hiç kimsenin ama hiç kimsenin bu Ülkücü Heyecan'a müdaheleye gücü yetemez. Ve bu heyecanla uğraşmanın da yeminler olsun mantıki bir izahı olamaz.
Anadolu'da, görev değişikliklerinde Ocaklıların birbirine kurşun sıktıklarını da içimiz kan ağlayarak izlemiştik!... Ama bu kadar yıllık hayatımızda Ülkücünün Ülkücüyü ihbar ettiğini duymamıştık!... Aklımıza mukayyet ol Ya Rabbi!...
Şimdi MHP Genel Merkezi'nin, bir ilçe başkanımızı; Genel başkan adaylığına hazırlanan Ümit Özdağ'ı üye kaydetti diye, evrakta sahtecilikten hapse sokmak üzere ihbar ettiğini duyarak şaşırmaktayız...
Şaşırmakla beraber "Yol Arkadaşları"nın; belki de Sn. Genel Başkan'ın haberinin olmadığı, haberi olsa izin vereceğine inanamadığımız bu uygulamayla paniklediklerini de hissetmekteyiz.
Bu gereksiz paniklemelerine, bu Ülküdaşlığa yakışmayacak tavırlara rağmen biz, -ısrarla- "VALLAHİ BİZ DE SİZDENİZ." diye haykırmaya devam ediyoruz.
Çünkü bizler, MHP'li falan değiliz!... Bizler, MHP'yiz MHP!...
TEVEKKELTÜ A'LALLAH
Selam, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN

Hiç yorum yok: