Salı, Kasım 28, 2006

TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİNİN KADERSİZLİĞİ !...

Bu coğrafyada Türk Milliyetçiliği; tarihin her döneminde yasaklanmaya mecbur ve korkulan tek milliyetçilik olmuştur nedense...
Nedense derken bile nedenini biliyoruz oysa!...
Karamanoğlu Mehmet Beğ'le hatıralarda ve tarihte yerini lan Türk Milliyetçiliği'nden; hem bu coğrafyayı ortak kullandığımız milletler, hem de "Haçlı" yüzlerce yıl korkmuştur. Korkmaya devam etmektedir ve korkmakta haklıdır!...
Türk Milliyetçiliği'nin sistem olarak başarılı olduğu ve bulunduğu coğrafyada hakim unsur olduğu her dönemde; "Haçlı" asla başarılı olamamıştır. Tarihin dolgu malzemeleri olan küçük kavimler ise asla şerkeşlik, haramilik, haydutluk edememişlerdir. Etmeye niyetlenenler ise günün hakim Türk Milleti'nin geçerli yasalarıyla muhatap olmuş ve cezalanmışlardır...
Bu yüzden de Türk Milliyetçiliği'nden gayrı samimilerin korkmaları doğaldır.
Elbette imparatorluklarda milliyetçilik, tehlikeli görülebilir. Ancak imparatorluklarda "Şerbakan Hoca"nın; "Sen ne mutlu Türk'üm diyene dersen birileri de ne mutlu bilmem ne olana der." mantığının kabulü mümkündür.
Ama bir imparatorluğun külleri arasından ve o imparatorluğu kuran asli unsur öne çıkarılarak kurulan Türkiye adındaki Coğrafyadaki Türk Devleti'nde bu söylem, samimi değildir. Samimi olarak yorumlamak ta samimi değildir.
Yazık ki "Muhteşem Türk Atatürk"ün kurduğu, adına Türkiye Cumhuriyeti dediği ve kesinlikle Türk köklü ve Türk eksenli bir devletin sınırları içinde son 60 yıldır Türk Milliyetçiliği, en korkulan siyasi duruş olarak algılanmaktadır.
Yine yazık ki mozaikçilik, Türkiyelilik ve Çiçek Bahçecilik söylemleriyle nerdeyse hafızalara nakşedilmiş Türk Milliyetçiliği kavramının içi, ciddi manada boşaltılmıştır.
Devletin asli unsuru olan her Türk'ün bu kavram kirliliğine ve bu kavram içi boşaltma operasyonuna baş kaldırması Türklüğünün gereğidir...
Türkiye gibi bir Türk Devleti'nde Türk Milliyetçiliği, siyaseten sahipsizliğe mahkum edilmek istenmektedir. Bu mahkumiyet kararını vermeye çalışan güçlerin, ABD ve AB'nin adları ve niyetleri çok açıktır. Bunlara kafa tutmamakta ısrarcı olan ve hala Türk Milliyetçiliğinin siyaseten tek adresi olan partinin yöneticilerinin, bu tarihi yanlıştan sür'atle dönmeleri tek dileğimizdir.
"Onlar ne kadara Kürtse ben de o kadar Kürdüm. Ben ne kadar Türksem onlar da o kadar Türktür." sözü unutularak; "Farklılıkların farkında olarak ülke yönetmek" asla milliyetçi bir söylem değildir.
"Ne mozaiği laaaan!" sesi kulaklardayken ve bir Kürt kökenli Ülkücü olan Yılmaz Bekiroğlu Kardeşimiz'in "Biz ancak rekli bir mermerin farklı renkleriyiz." şeklindeki muhteşem tarifi dururken ve bu tarif ısrarla yöneticilere hatırlatılmışken "Çiçek Bahçesi" gibi mozaikten de zayıf bir tarifle Milletin karşısına çıkmak, çok milliyetçi bir duruş değildir...
Türkiye'den başka bir Türkiye ve MHP'den başka bir MHP'nin olmadığını, olamayacağını Türk Milleti bilmektedir. Umudumuz, yöneticilerinin de bu bilince sür'atle ulaşmalarıdır.
Yoksa Türk Milliyetçiliği, MHP var olmasına rağmen siyaseten sahipsizliğe düçardır. Bu Millet, bu davranışı asla hak etmemiştir. Etmemelidir!...
Umudumuz; hala varlıklarıyla müftehir olduğumuz, MHP Yönetimindeki Türk Milliyetçilerinin, Ülkücülerin, Türkeşçilerin, Turancıların bu mes'eleye sür'atle eğilmeleri ve gündemi değiştirmeleridir...
Bu coğrafyada Türk Milliyetçiliğinin bu görünen kadersizliği hak etmeyeceğini, hak etmemesi gereğini Ülkücülerin hemen hatırlayacaklarına inanmak istiyoruz...
"Çıkmayan canda umut vardır." biliriz. Üç Hilalli Sancak dalgalandığı sürece Türk Milliyetçilerinin de umutları devam edecektir...
TANRI TÜRK'Ü KORUSUN...
Selam, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN

Hiç yorum yok: