Çarşamba, Kasım 29, 2006

ZAMAN OLUR HAYALİ CİHAN DEĞER...

Bugün biraz nostalji yapmak, hatırlamak ve hatırlanmak istiyorum izninizle...
MHP'nin 8. Olağan Kongresi süresince Anadolu'yu ben de dolaştım. Yıllardır görüşemediğimiz kadim Dostlar'la, Ülküdaşlarımla görüşme şansımı tazeledim.
Bu Dostlar'dan birinden Ahmet YILMAZER'den nam-ı diğer "Ayıboğan Ahmet"ten bahsetmek istiyorum. Kendilerinden dinlediğim ve yine kendilerinden aldığım izinle bir anısını nakletmek ve bütün Ülküdaşlarımızla paylaşmak istiyorum. Belki aklımızı devşirmemize yardım eder düşüncesiyle...
"Ayıboğan"; yanılmıyorsam 1975-76 yıllarına kadar Rahmetli Başbuğumuz'a çok yakın olan ve günlerinin çoğunu O'nun yanında geçiren birkaç şanslı kişiden biri. Başbuğumuz'un yanına gittiğinde zamanın şartlarından dolayı Ayıboğan, tahsiline ara vermiştir. Bir gün Başbuğumuz sorduğunda -nedenini şimdide söyleyemeyeceği bir anlık boşlukla- Ayıboğan; "Dil Tarih Coğrafya" da okuduğunu söyler. Başbuğumuz'da başarılar dileyerek kendini tebrik eder.
Geçen her senenin belli zamanlarında Başbuğumuz; "Nasılsın oğlum? Okul nasıl?" diye sorar. Ayıboğan'da bir kere söylemiş bulunduğu masum yalanına;"Başbuğum, 2. sınıfa geçtim. Üçüncü sınıfa geçtim." şeklinde cevaplar verir.
Aradan bu şekilde 4-5 sene geçer. Başbuğumuz bir gün yine sorar; "Nasılsın oğlum? Okul nasıl?" Cevap; "Başbuğum, okul bitti iki dersten takıntım var." şeklinde olur. Başbuğumuz yine Ayıboğanı tebrikle taltif ederek başarılar diler.
Bir kaç gün sonra başbuğumuz, Ayıboğan'ı çağırır. "Oğlum falan ile gidecek ve telefonla şu şahsı arayacaksın. Söyleyeceği her şey benim talimatımdır." diyerek Ayıboğan'ı gönderir.
Ayıboğan, ciddi bir görev aldığının farkındadır. Muhtevasını bilmediği emri kimseyle de paylaşamaz. Ama tedbiren çok güvendiği bir arkadaşını da yanına alarak bahsedilen ile gider. Arkadaşından ricası, başına bir hal gelirse ailesini ve Başbuğu haberdar etmesidir.
Verilen telefon numarasından adı verilen şahsı arar. Telefondaki şahıs, Ayıboğan'a bir adres verir ve "Bu adres benim evimdir.Yengen haberdar.Eve git ve beni bekle." talimatı verir. Ayıboğan verilen adrese gider. Gerçekten evin hanımı haberlidir ve Ayıboğan'ı beklemektedir.
Ayıboğan, eve girerek ev sahibinin gelmesini bekler. Bu arada evin hanımı gerekenden fazla ikram ve ihtiramda bulunmaktadır. Bu sıcak ve ihtiram yüklü davranışları yorumlamaya çalışan Ayıboğan, kendisine çok zor ve ağır bir görev verildiğini ve başaramazsa ne olacağını düşünerek heyecanlanmaya başlar.
Ve ev sahibi gelir. Tanışırlar hazırlanmış sofraya otururlar. Ayıboğan, çok aç olmasına rağmen alacağı emri merak etmektedir. Kendi tarifiyle o yemeği değil yemek Ayıboğanı yer!...
Yemekten sonra ev sahibi, kalkarak elinde bir deste kitapla gelir.
"Ayıboğan kardeşim! Ankaradaki fakültenden kalan iki takıntı dersin orada kalsın!... Sen bu kitaplara benim dediğim şekilde çalış ve sana bir lise diploması verelim!..." deyince Ayıboğan'ın halini sizler tasavvur edin!...
Yaklaşık beş yıl Ayıboğan'ın masum yalanını bilen ama asla yalanını yüzüne vurmayarak utanmasına izin vermeyen; bununla da yetinmeyerek Ankara'ya çok uzak bir ilden lise diploması hazırlığı yapan bir Başbuğ vardır şimdi Ayıboğan'ın dünyasında...
Gönderildiği adam, bulunduğu ilde bir lise müdürüdür ve Ülküdaşımızdır.
Ayıboğan; -yine kendi deyimiyle- "Hayatımın en zor ama en keyifli günlerini yaşadım.Bütün dersleri ezberleyerek sınava girdim ve lise diploması aldım. Sonrasında da benim ayıbımı yüzüme vurmayan Başbuğum'dan aferin alabilmek ve kendimi affettirebilmek için üniversiteye girerek bitirdim." diye anılarından, beni çok etkileyen sanırım sizlerin de gözlerinizi nemlendiren bu muhteşem anısını tamamladı...
Kimden boşalan bir yere oturan birinden, neler beklediğimizi anlatabilmek ve anılarımızı tazeleyebilmek için sundum bu muhteşem anıyı...
Zaman olur hayali cihan değer...
Nur içinde yat Başbuğum...
TEVEKKELTÜ A'LALLAH
Selam, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN

Hiç yorum yok: