Çarşamba, Haziran 22, 2005

TÜRBANA DEVAM...

Erzurum'un Türk düşünce hayatındaki yerini asla unutmadan; meselelere Erzurum gözüyle, Erzurumlu gözlüğü ile bakmakta yarar var diye düşünüyorum...
Ülkemizde gündemi kendimiz belirlemediğimiz için günü birlik hatta günde bir kaç kez yenilenen gündemi yakalamak ta mümkün olmuyor!...
Elbette bu kadar gündem karmaşasında birtanesine takılıp kalmamak lazım düşüncesine itiraz etmeyeceğim ama; suni gündem yaratıcılarının da isteği bu değil mi diye de düşünmek lazım...
Bu memlekette; devletle milleti, orduyla dini, orduyla milleti birbirine düşürmek için gayretler var!...
Bu gayretler yeni değil!...
İstiklal Mücadelemiz öncesinin Jön Türkleri'nin günümüzde yerini alan uzaktan kumandalı AB sancaktarları, uzaktan kumandalı ABD korkusu pompalayıcıları, yaklaşık 200 yıldır süregelen bir gayretin devamındalar!...
Bu gayretkeşlerin oyunlarına dümemek için; milletin ordusuna devletine açıkça sahiplenmesi ve açıkça destek vermesi gereğine inanıyorum...
Milleti devletten, milleti ordudan küstürebilmek için olmadık senaryolar, olmadık oyunlar tezgahlanıyor!...
Genel Kurmay Başkanı'nın eşerplı ve türbanlı şehit analarını karargahta kabul ettiğini atlayan, atlamadılarsa unutturmaya çalışan yaygın basının; Erzurum'daki baş örtüsü kıyametini çok iyi okumak gereğine dikkat çekeceğim...
Asla rektörün yaptığını tasvip etmeyeceğim.
Hele bu rektör; Erzurumlu ve dini vecibelerini yerine getiren bir ailenin çocuğu olunca affedilmesi iyice zorlaşmaktadır...
Yök başkanının traji komik açıklamasını, rektörün böyle bir talimatı olmadığını görevlinin kendi başına bir şeyler yaptığını söylemesini, anlayabilmek ve bu söylenenlere inanmak ta mümkün değil...
Ama bunu, bu beyanat ve davranışları; Genel Kurmay'ın eşerpla türban arasındaki farkı belirtmek lazım açıklamasından sonra çok dikkatle izlemek lazım...
Ve hemen AKP'lilere "Hani türban sizin meseleniz değildi? Şimdi referandumdan bahsediyorsunuz..." diye sormak lazım...
Görünen köy kılavuz istemiyor!..
Perşembenin gelişi çarşambadan belli oluyor!...
Ekonomide, dış politikada bir milim ilerleme kaydedemeyen; CHP ile girdiği ağız dalaşında da gaf üstüne gaf yapıp pot üstüne pot kıran Kasımpaşalı'nın eline yine hiç eskimeyen türban kozunu vermeyelim...
Erzurum ve Erzurumlu olarak ordumuzun beklediği desteği ve sevgiyi saklamayalım...
Bayrak meselesinde ordumuza verdiğimiz güvenceyi, bu meselede de vermeye gayret edelim...
Ordu ile milletin darılamayacağını, bunu hiç bir şer gücünün başaramayacağını; bu milletin asla yanlış yönetimlerden dolayı devletine küsmeyeceğini açıkça belli edelim...
Çatır çatır dağılan AB kapılarında davetsiz olarak bekleyen siyasilerimiz yüzünden; yeni papanın avrupayı hristiyan olarak tarif etmesine ve Türkiye'yi AB'ye almayı bir daha düşünmek lazım uyarısına rağmen AB ile ilişkilerimizde bir şey değişmez diyebilen siyasilerimiz yüzünden Ordumuzdan ve Devletimizden asla vaz geçmeyeceğimizi belli edelim...
Belli edelimki milletten alacağı cesaretle ordumuz ve diğer devlet kurumlarımız, meselelerin üzerine cesurca gidebilsinler...
Milletten alacağı cesaretle meselelerin üzerine cesurca gidn devlet kurumlarmız, meseleleri süratle düzeltirler...
Bizler kaç gündür bu gereksiz işlerle vakit geçirirken PKK'lılar apo alçağına özgürlük diye sokaklara inmeye başladılar...
Allah korusun parçalanmış bir ülkede, bağımsızlığı tehlikeye düşmüş bir ülkede analarımızın, bacılarımızın örtülü, türbanlı başları iffetlerini korumaya yeter mi?
Irak'taki örtülü müslüman kadınlarının iffetlerinin ne halde olduğunu da göremiyor muyuz?
Haçlı'nın vadettiği özgürlüğün adı, Irak'ta bellidir...
Bu millet tarihin hiç bir döneminde ırak gibi zillet yaşamamıştır ve bizim devlet kurumlarımıza, ordumuza vereceğimiz destekle de asla yaşamayacaktır...
Meseleye hamasi duygularla yaklaştığımı söyleyenler çıkabilir!...
Onlara itiraz ederek ciddiye aldığımı göstermeye tenezzül bile etmem...
Daha dün bize ve halklarımız(!)a bağımsızlık vadedenlerin Payitahtı işgal ederek camilerimizde dansöz oynattıklarını asla unutmadığımızı, bütün dünyaya belli etmek durumundayız...
Onlara unutmadığımızı, unutmayacağımızı belli edebilmeleri için -tekrarlıyorum- devletin asli unsurları olan kurumlarımıza başta da ordumuza gereken desteği vermek, aklın gereğidir...
Aklımız başımıza geldikten sonra gerçek meselelerimize süratle çözümler üretileceğine de imanım tamdır...
Bu millet dualı millettir, bu yüzden Rabb'im'in bu millete uzun süreli zillet yaşatmayacağına da imanım tamdır...
İmanlı Milletten imanlı devlet çıkar.
İmanlı devletin ordusu da elbette imanlı olur...
Ama imanı siyasi malzeme edenlerle, habire geriye geriye ve bölünüp parçalanmaya gideriz...
Biz millet olarak tarih boyu böyle zilletlere izin vermememişiz yine vermememiz lazım...
Süratle ordu-millet elele verek, haçlıyı, AB'ciyi, ABD'ciyi asıl adreslerine geri postalamak durumundayız...
Buna gücümüzün yeteceğini de en iyi biz biliriz.
Gün savsaklamak değil Harekete geçmek günüdür...
TEVEKKELTÜ TAALALLAH...
Selam,sevgi,dua...
Mustafa ASLAN
http://masan.blogspot.com
tokkali@mynet.com
tokkali_53@yahoo.com

Hiç yorum yok: