Perşembe, Haziran 09, 2005

ZİRVEDE KAVGA!...

Yanlışa yanlışla mukabele etmenin iki yanlış yapacağını bile bile yanlışlar yapıyoruz!..
Vatandaşın, seçmenin oylarıyla TBMM oluşuyor. En fazla oyu alan partinin genel başkanı da Başbakan oluyor...
Sonra günü geldiğinde hangi hükumete denk gelirse; Başbakanın yönlendirmesi doğrultusunda da Cumhurbaşkanını Meclis seçiyor..,
Yakın geçmişimizde, onlarca yıl demokratların,demokrasi havarilerinin itirazlarına rağmen asker kökenli Cumhurbaşkanlarımız seçildi!...
Özal'la bu geleneğe son verildi.Mecliste çoğunluk olan partinin genel başkanı Köşk'e çıkarıldı...
Özal'ı benzer tavır ve yollarla Demirel takip etti..
Daha sonra 3 ortaklı 57. Hükumetin koalisyon ortakları olarak anlaşması neticesi ve devrin başbakanı'nın referansıyla Sezer, köşke çıkarıldı...
Sezer; ne asker kökenliydi ne de politikacıydı...Sezer'in köşke çıkışı, Türkiye'de bir ilkti...
Hukukçu oluşu ve bazı olaylara karşı gösterdiği halktan birisi tavırlarıyla, halkın büyük bir çoğunluğundan da kabul gördü...
Sezer'den önceki iki Cumhurbaşkanı'na da diğer partilerden itirazlar olmuştu. Hatta Sökmenoğlu, Demirel'in Cumhurbaşkanlığı'nı protesto ederek milletvekilliğinden istifa etmiş, sine-i millete dönmüştü...
Sezer'in böyle bir sıkıntısı hiç olmadı. Belki fikri anlamda Sezer'e karşı olanlar vardı ama; Sezer'in siyaset üstü ve bütün partilere eşit mesafeli davranışlarıyla bu karşıtlıklar da en aza indirgendi...
Uygulamalarına bakıldığında; Cumhurbaşkanı yetkisiyle affettiği hükümlüler hatırlandığında Sezer'in pek te yansız olduğunu söyleyemeyiz!..
Buna rağmen Sezer; vatandaştan hala destek almaktadır...
Türkiye'de sistem ve Anayasa gereği icra yetkisinin tamamına yakını hükumetindir.Yani Başbakan'ındır...
Son günlerde Cumhurbaşkanı ile başbakan arasında sertleşmeler baş gösterdi!...
Devletin zirvesinde kavga var!...
Devletin protokolde birinci adamıyla, icra ve yürütmenin birinci adamı arasında çok sert restleşmeler grünüyor!...
Devletin zirvelerinin her biri, diğerini siyasallaşmayla suçluyor!...
sayın Cumhurbaşkanı; bütün siyasi partilerin siyasallaşarak devlet yönetimini her yönüyle ele geçirmek için kurulduğunu,bu yolda mücadele ettiklerini, herhalde biliyordur...
Yasalara uyularak kurulmuş, meşru zeminde meşru yollarla son kırk yılın en çok vekilini çıkarmış bir partinin de siyasallaşma en doğal hakkıdır...
"Ben yapınca vatanperverlik, başkası yapınca siyasallaşma.." !...
Yok böyle bir şey!...
Sayın Cumhurbaşkanı; teröristleri, bölücüleri,güvenlik güçlerimizin katilleri hainleri affederken, Haluk kırcı'yı affetmemekle siyasallaşmadı mı?
Bu affedilenlerden bazıları yeniden girdikleri silahlı çatışmalarda itlaf edilmediler mi?
Bu tek yanlı aflarla hem güvenlik güçlerimizi,heş şehit ailelerini ve milleti incitirken Cumhurbaşkanı, siyasallaşmadı mı?
Milletin sandığından çıkmadığı için siyasallaşmaya asla hakkı ve ihtiyacı olmayan Cumhurbaşkanı siyasallaşırsa; siyasallaşmak için yola çıkmış birine "Siyasallaşma!" uyarısı yapmak hakkını da kaybetmez mi?...
Doğrusu elbette bu değildir! Ama düz mantık, böyle ister!...
Düz mantık böyle isteyince de bizler; istemeyerek te olsa yanlışa karşı daha az yanlışı savunmak zorunda kalırız...
Ruhumuzu inciten, canımızı yakan, onurumuzu inciten bir sürü olay varken ve millet olarak bu meselelere konsantre olmuşken devletin zirvesinde kavga istemiyoruz!...
Sayın Cumhurbaşkanıyla kendinin seçilme sebebi başbakan'ın birbirlerine fırlattıkları anayasa kitapçığı yüzünden başımıza gelenleri daha unutmadık...,
Devletin zirvesindeki çekişmeden dolayı aldığımız yaraları henüz saramamışken alacağımız yeni bir yaraya hem dayanamayız hem de artık tahammül de edemeyiz!...
Bu yüzden devletin zirvesindekilerden hangisi devleti milleti daha fazla seviyorsa, kavgadan vaz geçmek durumunda...
Yoksa vallahi biz onlardan vaz geçeriz!...
TEVEKKELTÜ TAALALLAH...
Selam, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN
http://maslan.blogspot.com
tokkali@mynet.com
tokkali_53@yahoo.com

Hiç yorum yok: