Cuma, Ekim 28, 2005

ŞAKLABANLAR GEÇİDİ !...


Bir şaklabanlar geçidir başladı ve ne hikmetse bitmiyor da bitmiyor!...
İlahiyat Profesörü unvanıyla, ehli-İslam’ın sözüne itimat edebileceği bir konumdaki unvanıyla, sosyetik programlarda arz-ı endam edenleri izliyoruz…
Ehl-i İslam’a yarayacak sözler ve davranışların haricinde her şeyi yapıyor!...
Bunu görmezden gelelim, münferit bir olaydır…Kuluyla Mevla’sı, karışmayalım diyoruz; bu kere de karşımıza kadın imamlarla çıkıyorlar!...
Kadından imam olur mu olmaz mı?
Tarihte kadın imam olmuş mu, olmamış mı?
Hz. Peygamberimiz(s.a.v.) zamanında böyle bir uygulama var mı, yok mu?...
Sorular, sorular, sorular!...
Soruları soran sorana ama cevap veren yok!...
Diyanet İşleri Başkanımız’a yöneltilince de cevaplar muğlak!...Cevaplardan tek anladığım; “İslam’ın modernleşmesi…”
Ve bunu söyleyen, Diyanet İşleri Başkanımız…
Yani günümüzün Şeyh-ül İslam’ı…
Yani dinimizi yönetsin diye siyasi erk tarafından atanmış kişi…
Aklıma hemen tarihte bazı padişahların, içki haramını delmek içim devrin Şeyh_ül İslam’ından likörün haram olmayacağına dair fetvalar alarak, likör içtikleri geliyor…
Bu da bana; siyasi veya her hangi bir erk tarafından atanan kişiden, Şeyh-ül İslam da Diyanet İşleri Başkanı da olmayacağını, olamayacağını, olmamasını düşündürüyor…
Bana göre; karıştırabildiğim kadar kaynaklara göre, kadından imam olmaz…
Olur diyenler de kaynak gösterseler dahi ben; kadın imamın arkasında namaz kılmam!...
Bu da benim fanatizmim olsun…
Nasılsa; birileri yapınca oluyor!...
Bir kere de ben yapmayayım ve olsun ne olur?!...
Bu mukaddes günlerde,arada gerçek mana da yayın yapanlar, yayın yaparken hizmet verenler kaynayıp gidiyor ona isyan edesim geliyor!...
Bu hizmet veren yayınları izlerken de –her şeye, bütün art niyetlilere rağmen- Devletim’in varlığını hissediyorum ve iftihar ediyorum…
Balkanlar’da, Avrupa’da, Uzak Doğu’da iftar sofraları kurarak; oradaki din kardeşlerimizle hem-hal olan, oradaki soydaşlarımızla bizleri kucaklaştıran İftar Programını izleyince –tekrarlıyorum- Devletim’in varlığıyla bir kere daha iftihar ediyorum…
Siyasilerimiz, başka işlerle meşguller!...
Siyasi literatürümüze kazandırdıkları takıyye siyasetiyle destekli olarak; Dinler Arası Diyalog arkasına da saklanarak AB’ye girebilmek için ne lazımsa yapmakla meşguller!...
Sanki mesafe de alıyorlar!...
Siyasilerimizden, siyasi erkten öğrendikleri takıyye sanatıyla da din adamlarımız da “İslam’da Modernleşme” tezi ile kadın imam icat etmeye çalışıyorlar!...
Kadın vaize tamam…
Kadın müftü yardımcısına da tamam…
Ama kadın imama hayır kardeşim!... Milyon kere milyon hayır!...
Dini siyasi malzeme eden siyaset adamlarımızın tamamına yakını; AB uğruna on sene önce söylediklerinin tamamen zıddını söylemeye başlayınca, bu mesele de muğlak kalıyor veya birileri yapınca olacak gibi!...
Gözüm Erbakan Hoca’yı arıyor!...
Nermin Erbakan’a Allah(c.c.)’tan rahmetler, Erbakan Hoca’ya da baş sağlığı dileklerimi sunduktan sonra –tekrarlıyorum- gözlerim, Hoca’yı arıyor!...
Kendine has üslubuyla; “ Hadi oradan! Hadi oradan!...Patates dinliler siziiii !...” demesini, özlüyorum….
Kendi rahle-i tedrisinden geçmiş bu Avrupa Garsonları’na –yine kendi üslubuyla- hadlerini bildirmesini bekliyorum…
Kızanlar, lütfen beni bağışlasınlar ama; ben bu günlerde Mücahit Erbakan’ı özledim!...
Hiç değilse Hocada, takıyye yoktu!...
Hoca; otuz beş yıldan fazladır tek bir çizgide, tek bir üslupla milletin karşısındaydı!...
Şimdiki takıyyecilerin; dünlerini mi, bu günlerini mi sevelim diye açmazdayız!...Bunların yarınlarından da ciddi manada endişeliyiz!...
Şaklabanlar resmi geçidine mecburuz vel hasılı kelam!...
Konuşması gerekenler, -ne hikmetse- susmakta ısrarlılar!...
Belki de devasa meseleler dururken bu ufacık –ama dinimizi deforme edecek güçteki- meseleler hakkında konuşmaya tenezzül etmiyorlardır ama; bilmeliler ki bu ufacık mesele, milleti çok ilgilendiriyor!...
Uzaktan kumandayla gündem tayin eden güç; müzakere başlıklarının incelenmesi gereken bu günlerde halkımızın, milletimizin dikkatini buraya çekiyor da olabilir!...
Şaklabanlar resmi geçidi içinde bu da saklanmış olabilir!...
Ama birileri de ; millet adına, din adına, inanç adına bu şaklabanlıklara dur demeli değil mi?..
Bu AB; nasıl bir şeydir Allah aşkına?...
Hristiyanlığın, Yahudiliğin aleyhine olan hiçbir şeye cevaz vermez ama iş İslam’a geline müdahele etmek çağdışılık olur, insan haklarına müdahele olur!...
Misyonere karşı çıkılmaz, medeniyet gereğidir!...
Siyonizme karşı çıkılmaz AB medeniyeti gereğidir!...
Ama kadın imama karşı çıkarsan, İslam’ın Modernleşmesine; “Niye kardeşim? Benim dinim semavi bütün dinlerin en genci, en sonuncusu değil midir? Kur’an da Allah(c.c.) “Dininizi tamamladım.” Dememiş midir?... Doğrularını söyleyerek karşı çıkarsam; benim dinim en son din olmasına rağmen modern değil midir?...
Şaklabanlara, Hayır!...
Takıyyeye Hayır!...
Dinimi Diyanet İşleri Başkanı makamında oturmasına rağmen sahipsiz bırakana Hayır!...
Kadın imama
–bir daha tekrarlıyorum- kim evet derse desin benden milyon kere milyon Hayır!...
TEVEKKELTÜ TAALALLAH…
Selam, sevgi, dua…
Mustafa ASLAN

Hiç yorum yok: