Salı, Ekim 04, 2005

Bİ-TARAFLAR'A...

Bi-tarafın ber-taraf olduğunu sanırım bilmeyenimiz yok!...
Ama bilmesine rağmen unutmuş olanlara veya unutmuş rolü yapanlara, bir kez daha hatırlatmayı görev saydım.
Neden mi?
Anlatayım;
Gruplarımıza düştüğümüz yazılarımızla, -elbette- propoganda amacıyla bir şeyler söylüyoruz.
Söyleyeceğiz ve söyleyecekler de...
Söyleyenlerden zerre kadar rahatsızlığımız olmadığı gibi, söylediklerimizden rahatsız olanlardan da rahatsız değiliz...
En azından ben değilim...
Siyasetle; fikri kişiliğimin oluştuğu yıllardan, yani 1967 yılından beri ilgilenirim.
Tabi benim ilgilenmemi, siyasetle ilgilenme saymayanlar çoğunluktadır!...
Siyasetin ne içindeyim ne de dışında!...
Her zaman siyasetin merkezindeyim ama asla adaylık düşünmem!...
Millet vekili ünvanıyla, bir genel başkanın vekili olarak Meclis'e gitmeyi; düşünmedim, düşünmüyorum, düşünmeyeceğim!...
Ama millet vekili ünvanıyla Meclis'e girip genel başkanlara vekillik edenleri uyarmaya, onları böyle davranmaya mecbur eden seçim yasalarıyla uğraşmaya, dolayısıyla da siyasetle uğraşmaya devam edeceğim...
Tanıyan Dostlarım bilirler; biz ataerkil bir ailenin çocuklarıyız. Büyükler sormadan konuşmaz, konuşunca da soruya cevap vermekten öteye gidemeyiz...
Her ailede olduğu gibi bizim ailenin de şımartılmışı, nedense bendim...
Büyüklerime, cemaat içinde de olsa soru sorma hakkımı, bu şımarıklığımla kazanmıştım...
Sene 1970 veya 1971...
Ülkemizde sağ-sol kamplaşmaları, daha yeni yeni başlamış...
Henüz silahlar pek kullanılmasa da, tek tük görüş ayrılığından gençler öldürülmeye başlanmış...
İki arkadaşımla köyümüze gittik...
Dedem; 100 yaşına yakın olmasına rağmen hala tırpan çekebilecek kadar sağlıklı ve otoritesinden zerrece taviz vermeyen bir aile büyüğü olarak sağ...
Bu fikri çatışmaları, sağ-sol kamplaşmalarını ve nedenini, Dedem'e sordum...El cevap; " Oğlum, serçe yeniden yürüyüş öğrenmeye heveslenmiş; kendi yürüyüşünü de kaybetmiş ve kalmış zıplaya-zıplaya...Daha çoook zıplarız!..."
ben yaşından dolayı Dedem'in bunadığını ve sorumu anlayamadığını sanarak üstelememiştim. Hatta gizlice ve bıyık altından bunayan Dedem'e gülmüştüm bile!...
Dedem'in ne demek istediğini anladığımda ise binlerce yetişmiş vatan-millet evladı, birbirini öldürmüştü!...
Ve bizler hala zıplamaya devam ediyorduk!...
Çok gariptir hala zıplamaya devam ediyoruz!...
Türklük'ün yasak, İslamlık'ın ayıp sayıldığı günleri görmemize rağmen hala zıplıyoruz!...
Biz zıpladıkça da AB adıyla, ABD adıyla Haçlı, bize kıçıyla gülüyor!...
Grubumuzda yazılarını keyifle okuduğum kalemlere; birileri, kendilerini "Partiler Üstü" saymak ukalalığı ile saldırınca bir şeyler söylemenin gerekliliğine inandım...
Grubumuzun çok kıymetli müdavimlerini sıkacağımı bilmeme rağmen -özürler dileyerek- bu ukalalığa müdahil olmak zorunda kaldım...
Sandığa giderek vatandaşlık görevini yapmayanların, kimseyi ama kimseyi tenkid etme hakkı yoktur...
Onlar, havanda su dövemeyecek kadar zavallı; kimseye güvenemeyecek kadar eminlikten uzak, ölüm gelince komşuya atacak kadar korkaklardır...
Sanal ortamlarda korkaklıklarına kendilerince bir isim koyarak bir şeyler yapar görünmek bu acuzelerin, tek yapabilecekleri şeydir...
Elbette kendilerine muhatap bulamazlar!...
Bizler, bir şeyler söylüyoruz çünkü söylemeye hakkımız var...
Sandığa da gidiyoruz; seçim süresince propoganda da yapıyoruz...
Belki birilerine göre yanlış yapıyor olabiliriz ama o birileri de biliyorlar ki onlar da bize göre yanlış yapmaktadırlar...
Ama ısrarla her kes doğru bildiğini söylüyor, doğruluğuna inandığı işleri yapıyor...
Geçmişte ama yakın geçmişte yani günümüzden 3 yıl önce uzaktan kumandalı "İnadına Tayyip" sloganı, fırtınalaştığında bizler de "İnadına MHP" demiş olsaydık, şu an meclis görünümü, farklı olabilirdi...
Zamanın tersine çalışmadığını, zararın neresinden dönülürse kar olduğunu fark ederek; şimdi "İnadına MHP" diyorum ve diyoruz!...
Elbette bu kendilerini "Partiler Üstü" diye adlandıran korkakları korkutacaktır...
Zaten "Onların İnadına MHP!..."
İhanet odaklarının, karen fogg çocuklarının, "...gaflet,dalalet ve hatta hıyanet içinde..." olanların éİnadına MHP!..." diyoruz...
Diyoruz, diyeceğiz...
Eğer birilerini rahatsız etmek kastımız varsa; vallahi de Billahi de bu vatandaşlık görevini yapamayacak kadar korkak, sahte kahramanları incitmekten başka bir kastımız olamaz!...
MHP'li olmama rağmen, Ülkücü olmama rağmen; bu memlekette Deniz Gezmiş ve arkadaşlarına yazılı olarak ilk rahmeti okuyan kişi olduğuma inanıyorum!...
Bizler, erkek rakiplerimize saygılı olmaktan öte, onları SEVİYORUZ...
Onları ÖZLÜYORUZ!...
O kimlikli, kişilikli, savaşçı rakiplerimizin kendilerini evlerine hapsetmeleri yüzündendir ki şimdi bu "Partiler Üstü" kimlikli acuzeler, orta yerlerde cirit atma cür'eti gösterebiliyorlar...
Sağcı-Solcu, Ülkücü-Devrimci, Sosyal Demokrat-Demokratik Solcu; Atatürkçü-Ümmetçi farkı gözetmeden
bütün duyarlı kardeşlerime sesleniyorum; " ALLAH AŞKINA SUSMA!...SUSMA SUSTUKÇA SIRA SANA GELECEK!..."

Hiç yorum yok: