Çarşamba, Aralık 14, 2005

DURMANIN ZAMANI DEĞİL !...

İnsanoğlunun; heyecanlanınca, coşunca hayallere dalması, olağandır her halde...
Yaklaşık dört yıldır -siyaseten- heyecanlandığım, coştuğum anlar sayılıdır ve bu sayılı coşkularımı da -medya ve yaygın basının ısrarla gizlemesine rağmen- MHP Genel Başkanı Dr.Devlet Bahçeli'ye borçluyum...
Takıyyeyi, ilm-i siyaset olarak algılayan veya öyle algılanmasını isteyen AKP'lilerce bugün söylenenin yarın reddedilmesi yüzünden -Başbakan'da dahil- AKP'lilerin ne dediklerine önem vermiyorum. Çünkü söylenen sözde ısrar noktasında, AKP'lilere güvenim kalmadı !...
14 Aralık 2005 tarihinde MHP Genel Başkanı Dr. Devlet Bahçeli; tabiri caizse bir medya ve gazeteciler ordusuyla kahvaltılı bir söyleşi yaptı...
Akşam haberlerinde kanal kanal dolaşarak bir hal oldum !...
Hiç bir televizyon, bu basın toplantısından bahsetmedi!... Bahsetmezlerdi çünkü onlara haber yapma görevi değil, AKP'nin Başbakan'ın ağzından kırdığı potları tesbit ederek Recep Tayyip Erdoğan'a ulaştırmaları görevi verilmiş sanki !...
Böyle olmasını beklediğim için şaşırmadım bile !...
Hafızam, beni 1999 seçimleri arifesine götürdü. Medya ve basın yine ağız birliği ile MHP'den bahsetmeme kararı almışlardı. Tek satır heberini, tek dakikalık görüntülerini vermiyorlardı. Ama "Fısıltı Gazetesi" tirajının zirvelerinde dolaşıyordu. Çünkü bütün Ülkücüler, potansiyel birer MHP propogandisti idiler!... Türkiye'nin neresinde, MHP ne yapıyorsa hemen telefonlarla, anında Türkiye'nin her yerine iletiyorlardı...
Türkiye'de hiç bir medya patronunun veya gazete sahibinin üç milyon muhabiri yoktur, olması da mümkün değildir. Ama MHP'nin üç milyon taban taraftarı, üç milyon Ülkücü Ordusu vardır...
Şimdi bu "Ülkü Ordusu"nun, bir dakika bile boşa geçirecek zamanı yoktur.
MHP Genel Başkanı'nın -taraflı tarafsız herkesin övgüzünü kazanan- beyanat ve tavırlarını, anında ülke geneline yaymaları gerekmektedir.
Dün söylediklerinden bugün cayan Başbakan'ın tarifini Dr. Devlet Bahçeli'nin yaptığı ; "Hazırlıksız ve çok konuşan bir şahsiyet olarak dikkat çektiğini, konuşmalarında bir tutarlılık göstermediğini ve sözleri tartışıldığı zamanda kıvrak bir zekayla 'Ben bunu demedim, şunu dedim.' diye konuşan biri..." şekliyle ve süratle bütün ülkeye yaymaları gerekmektedir...
Bir siyasi hareketin kazanması, taraftarlarının özveriyle çalışmalarıyla mümkündür. Bu ülkeyi karşılıksız sevdiğini binlerce şehit vererek ispatlamış olan Ülkücülerin, "Lider Ülke Türkiye" projesinin gerçekleşmesi için partisine seçim kazandırmak gibi bir görevi olmalıdır.
Genel Başkan Dr.Devlet Bahçeli'yi suskun kalmakla itham eden ve yaygın basın ve medya sayesinde yaptığı yürekli ama devlet adamı tarzındaki açıklamalarını millete taşımak ta Ülkücülerin görevidir...
Millete Dr. Devlet Bahçeli'nin; "AKP tasfiye edilmezse korkarım Türkiye tasfiye edilir..." şeklindeki endişesini; Türkiye'nin Irak'ın bütünlüğü konusunda çok hassas olduğunu ama kırmızı çizgilerin AKP tarafından pas pas edildiğini söylediğini Milletin bilmesi gerekmektedir.
Siyaset rüzgarının yeniden MHP'ye doğru esişini sağlayan Devlet Bahçeli aleyhtarlarının bu aralar, olağan kongre süreci de başalatılmış olmasına rağmen susmaları da millete hatırlatılmalıdır.
Gündemin -medya kartellerince- kısıtlanmalara rağmen baş köşesinde yerini alan MHP'ye katılmak isteyen AKP'deki MHP kökenlilerin transferleri konusunda; "AKP'yi mecliste parçalarsak bir alternatif ortaya çıkmaz. Siyasi ahlakı yozlaştıracak uygulamalardan kaçınmalıyız. AKP'nin içinde MHP kökenliler varsa bunları transfer ederek iktidarı zayıflatmak yerine onlar da orada kalıp milletle hesaplaşsa daha iyi olur." şeklindeki vakur, bilgece ve dopdoğru tesbitlerini de millete taşımak Ülkücülere düşmektedir...
Dr. Devlet Bahçeli'nin; "1. Dünya Savaşı başlarken 4 milyon kilometrekare toprağı bulunan ülkenin, savaşın sonunda 3 milyon ikiyüzbin kilometre toprağını kaybettiğini, Misak-ı Milli Sınırlarını benimsemiş Türkiye'nin artık toprak kaybına tahammülünün kalmadığını; aradan geçen 82 yılda toprak miktarı aynı kalırken nüfus 11.5 milyondan 70 milyona yükseldiğini, Şimdi bizden toprak istenmekte, nüfusunda başkalaştırılması isteniyor, ne kum tanesinden vazgeçeriz ne de insanımızdan..." diye kükrediğini, seven-sevmeyen herkese duyurmak ta Ülkücülerin işi olmuştur...
AKP'nin iktidardan -meşru yollardan- gitmesinin ardından "Bir terörle mücadele kurumsal yapısı"nın kurulabileceğini ve bu anlamda MHP'nin Milletten görev istediğini de belirten Bahçeli'nin bu isteği de anlatılmak, yeterince açıklanmak suretiyle halka iletilmelidir...
Artık gün durma günü değildir...
Artık gün, susma günü değildir...
Her Ülkücü; Genel Başkanının söylediklerinden hareketle yeniden hareketlenerek propogandistliğine soyunmak zorundadır...
Ben Ülkücüyüm diyen herkesin de sür'atle MHP çatısı altına koşması, mecburiyettir...
Kendini bu mecburiyette hissetmeyen hiç kimsenin ama hiç kimsenin "Ülkücüyüm." deme hakkı yoktur....
MHP'de olmadan, başka yerlerde ve başkalarının himayesinde Ülkücüyüm demeğe devam edenlerin tarzı; gözü önünde kardeşi katledilirken seyredip sonra "Arkadaşım için canımı veririm." diyen korkakların sözleri kadar inandırıcı olacaktır...
Geç kalana safta yer de kalmayacaktır !...
Zaman varken, yol yakınken içinde azıcık Ülkücülük heyecanı taşıyanların MHP Çatısı altında saf tutmaları zamanı gelmiştir...
Devlet, hedef seçilmişken; sistem içerden ve dışardan tazyiklerle çökertilirken, güvenlik güçlerimizin can ve mal güvenliği tehdit edilmeğe başlanmışken ve Devletin Korunma refleksi olan Silahlı Kuvvetlerimize ağız birliği ile çirkince saldırılarak yıpratılmaya çalışılırken sessiz kalanların; küçük olsun benim olsun şeklindeki sığ mantıklıların peşinden koşanların süratle safta yerlerini almaları zamanıdır...
Geç kalana yer kalması da güç olacaktır !...
Geçmişimizin hatırına benden söylemesi...
TEVEKKELTÜ A'LALLAH...
Selam, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN
tokkali@gmail.com
tokkali_53@hotmail.com
tokkali_53@yahoo.com
tokkali@mynet.com

Hiç yorum yok: