Pazar, Ağustos 13, 2006

ÜLKÜCÜ FARKI...

İnsanın enteresanlığı, insanlığındandır.
Seven de insandır, sevilen de! Dost ta insandandır, düşman da! Taraftar da, yoldaş ta, Yol Arkadaşı da, ülküdaş ta insandandır...
İnsanlığının farkında olan da, olmayan insan da insandır!... En enteresanlık ta buradadır, en anlaşılmazlık buradadır!...
İnsanlığının farkında olan insanlar,düşmanlarına dahi insanca davranabilirken; insanlığının farkında olmayanlar Yol Arkadaşı iken, yoldaşken, taraftarken yakını olduklarını zannettikleri insanı, insafsızca tahrip ederler!...
Canlı yaratıklar içinde, kendine biçilen ömrü planlayarak yaşamaya çalışan -aklından dolayı- sadece insandır.
Ama insanlığının farkında olmadan ve kendilerini en akıllı zanneden bazı haris insanlar yüzünden, insanlığının farkında olan insan gibi insanlar, hep huzursuz edilirler!...
Yine insanlığının farkında olmayan ve kendilerinden başkasını "Allah yarattı" bile diyemeyen, insanlık özürlüler tarafından insanların huzuru kaçırılmaya başlandı...
Suç samur olsa kimsenin giymeyeceği, bilinen bir tecrübedir!...
Severek, sevilerek büyüdük...
Bu büyüme, olgunlaşma, hatta -hamdolsun- kocama sürecimizde, zordan da zor günler yaşadık. Bu yaşadığımız zorlukların boyutuyla düz orantılı olarak ta olduk veya ham kaldık!...
Dönülmez yollardan dönmüştük oysa!...
Yola ilk çıktığımız yer ve zamanın üzerinden korkunç badireler geçmişti!...
Korkmamıştık, ürkmemiştik, birbirimizi asla terk etmemiştik... Baskılar arttıkça, zulümler arttıkça bizler birbirimize daha yakınlaşmış, daha kenetlenmiştik...
Ölerek şehadet şerbetini içenlerimiz, idam sehpasına saltanat koltuğuna çıkarcasına çıkan yiğitlerimiz, şehitlerimiz olmuştu...
Bizi, öldürerek yıldırmayı planlayanlar, ölerek çoğaldığımızı görünce paniklemişlerdi. Korkmuşlardı!...
Gerili bir yaydan, hedefi belli oklar olarak fırlamıştık bir kere. Ya hedefe varacaktık, ya da hedefe varacaktık.
Düşenler olursa kaldıracaktık. İleri daha ileri gidecektik. "....Dönersem vurun! Davaya katılıp dönen herkesi vurun." diye hafızalarımıza kaydettiğimiz, muhteşem bir erkek ses, muteşem bir komut vardı...
Hamdolsun ki ne dönenimiz, ne de döndüğü için vurulanımız olmuştu!...
Zor günleri geçirmiş, zor zamanı yenmiştik.
İşimizin kolaylaştığı bir zaman da, bir kara 4 Nisan'da gök kubbe başımıza yıkıldı...
Emir komuta zincirimizin başı, Baaşbuğumuz Emr-i Hakk'a uymuştu...
Mükemmel bir MHP imamesiyle, aynı ipe dizilmiş daneler olarak mükemmel bir tesbihtik!...
Bu mükemmel tesbihi; elbette Ülkücü hareket tedrisli bir Ülküdaşımız alır ve anı şekilde Hakk'ı zikreder diye düşünmüştük...
Ama olmadı, olmasına izin vermediler!...
Dr.Devlet Bahçeli'nin MHP'ye Genel Başkan olduğu ilk günlerde, " Devlet Bahçeli, MHP'ye genel başkan olarak önce kendisine, sonra da ülkücü harekete yazık etti!... Çünkü kendisi, taşınması çok zor hatta mümkün olmayan bir yükün altına girdi; bizleri de 'Devlet Abi'siz, Devlet Hoca'sız bıraktı..." demiştik...
Devlet Bahçeli hakkındaki sevgimiz ve kanaatimiz, aynen devam eder. Ama Devlet Abimiz'in yanındaki, kraldan fazla kralcılar, gelebilecekleri en yüksek mevki ve makamı oturdukları koltuklar olarak gören ufuk özürlüler yüzünden darmadağın bir haldeyiz!...
Hakk'ı zikretmek üzere, ehil bir Dava Adamı tarafından, aynı Ülkü ipine dizilmiş tesbih daneleri; bilinerek yapılan bir hareketle, ipi koparılarak etrafa saçıldı!...
"Ey Oğul ! Beysin!... Bundan sonra bölünmüşlük, dağılmışlık bize; bütünlemek sana." diye Edebali ağzıyla çok seslendik. Duyulmadı, duyurulmadı!...
Veya duyuldu, duyuruldu ama tesbihin ipinin koparılması görevi yerine getirildi!...
Sevmekte ısrarcı olduğumuz, yıllarca "Devlet Hoca, Devlet Abi" diye günün, gecenin her saatinde ulaşabildiğimiz Devlet Bahçeli'ye Genel Başkanımız olarak ulaşmakta sıkıntımız olduğu için, buralardan bir daha seslenmek istiyorum:
"Sayın Genel Başkanım;
Dava adamı, sizin belirlediğiniz takvim içinde yapılacak Olağan Kongrede size yakın olandır diye bir inafsız tarif olamaz!... Size yakın değil diye, size taraftar değil diye; yakınınızdaki bir "Dolma Kalem"ce kimseye hain ve daha başka hakaretvari sözler sarfedilmesine, izin vermeyiniz!...
Bu gibiler, size yağ çekmek; sizin sağladığınız imkanlarla gazeteden aldığı üç beş kuruşu kaybetmemek uğruna, çevrenizi tahrip etmektedirler!...
Ülkücüler olarak sizi sevsek te sevmesek te, göreviniz devam ettiği sürece Genel Başkanımızsınız...
Görevinizin bitiminde de "Eski Genel Başkanımız" olarak, ömür boyu başımızın tacı olacaksınız...
Ama bu kraldan fazla kralcılar, bu dolma kalemler; görevinizin bittiği gün; şimdi sizin muhaliflerinize saldırdığı üslubun daha şedidiyle size saldıracaktır!...
Tabi ki bizler, buna izin vermeyeceğiz. Çünkü biz ÜLKÜCÜYÜZ...
Çünkü bizim sermayemiz, ÜLKÜDAŞLIĞIMIZ'dır... Terk etmeme alışkanlığımız ve sadakat duygularımızla, size sonsuza kadar sahipleneceğiz...
Toplum içinde sarhoş olarak esip savuranlara, küfredenlere, genellikle itiraz edilmez ama o edepsizin dediklerini kaale alan da olmaz...
Sizden aldığı talimatlarla yazdığı söylenen, o genç Dolma kalem"i üslubu konusunda uyaracağınıza şüphemiz yoktur...
Çünkü o üslubun, ne size ne Yol Arkadaşlarınız'a bir getirisi yoktur...
Gerisi elbette size kalmıştır, sizin kararınızdır. İtirazımızı Allah(c.c.) nasip ederse meşru zeminlerde meşru olarak yapmak üzere beklemekte; sadece beklemeyip o güne hazırlanmaktayız..
Taraftarla Ülkücü arasındaki farkı, en iyi sizin bildiğinizden asla şüphemiz yoktur...
Yolumuz, bahtımız açık olsun..."
Allah(c.c) yolumuzu kutlu, seferimizi umutlu kılsın...
TEVEKKELTÜ A'LALLAH
Selam, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN
http://maslan.blogspot.com
tokkali@gmail.com
tokkali_53@yahoo.com
tokkali@mynet.com

Hiç yorum yok: