Pazar, Mart 11, 2007

ARI, SİNEK VE İNSAN...

İnsana takıldım bir kere daha, insanlığımdan...
İyinin, kötünün; güzelin, çirkinin; hainin, sadıkın insandan olduğunu bilirim. İnsana insanı ilgilendiren ve insanın tanınmasına yardımcı olan sıfatları verenlerin, insan olduğunu da bilirim.
Ve insanlığım tutar bir daha, ve insanlara sığınmak gereği duyarım bütün insanlığımla!...
İnsanın; insan olmak üzere yola çıktığı anlarını hatırlarım, çocuklarımdan...
Çocuk; insanın ana rahminden dünyaya düşüşüyle başlayan insanlık yolculuğunun yolcusu...
Yola çıktığından habersiz, yolcu olduğundan habersiz ve rehberleri de ana-baba adındaki yakın insanlar!...
Ana rahminden bebek olarak düşer dünyaya insan. İlk hedefi, çocukluktur tabi ve bundan habersizdir bebek!...
İnsanın, insanlara göre en sevimli dönemidir bebeklik. Oysa hijyen olarak, görünüm ve koku olarak en pis dönemidir bebeklik insanın.
Çocuk, bebekliği süresince kundaklanır bezlenir. Anasının memesinden nasibini alır almaz da bir önce emdiklerini necaset olarak sarındığı kundağa, beze bırakır. Yani bokludur bebek!...
Emeklemeğe, sürünmeğe başladığında da bezlenir çocuk. Hala bokludur!...
Badi badi yürümeğe başladığında da bebeklik görevine yani bokluluğuna devam eder çocuk. Ama çocuğun en sevimli dönemleri, en fazla sevildiği dönemleri; bu bebeklik süresi yani boklu devresidir!...
Çocuk; ne zaman ki bokluluktan -artık aklı kestiği için- utanmaya ve "Anne çişim geldi!" diye haber vererek kurtulmaya karar verirse artık sevimlilik dönemlerinin de sonuna gelmiştir!...
Anne-baba; artık bokluluktan kurtulmuş ve ele avuca zor gelen bir çocuk olan evlatlarının, yaramazlıklarını kontrol edebilmek, haşarılıklarına son verebilmek için cezalandırmalara başlayarak yeni bir boklu bebeğe yöneltirler sevgilerini!...
Zaman içinde büyüyerek ve bebeklikteki bokluluğuna rağmen gördüğü sevgiden epeyce uzak bir halde insanlaşır insan... Ve insan olarak ana-babasından gördüklerini hatta gördüğünü hatırlaması mümkün olmadığından iç dürtüsel olarak insanlığının gereklerini, boklu bebeğine yapmaya başlar.
Boklu bebeğine ana-babalık gereği sevgisini sunarken ve ana-babasının kendi boklu döneminde yaptıkları, kakasına üşüşen sinekleri kovma görevini, gönüllü olarak daha doğrusu iç dürtü olarak bebeğine yapmaya başlar!...
İnsansa eğer insanın bir başka görevi daha başlar. Boklu bebeğinin sineklerini hiç bir mecburiyeti yokken kovmayı iç dürtüyle yapan insan; bebekliğinde kendi sineklerini kovan ana-babasına bal taşımaya başlar.
Koku içeren iki maddeye iki uçucu böcek üşüşür. Bunlardan biri; bebeğin ve bütün yaratıkların bokuna üşüşen sinekler, diğeri çiçekten çiçeğe dolaşarak topladıkları çiçek özleriyle bal yapabilen muhteşem arılar. Arılar; hem çiçekten çiçeğe bal ham maddesi toplamak için dolaşırlar, hem de kendilerinin veya başka arıların yaptığı bala üşüşürler.
Bu iki kokuya üşüşen uçuculardan birini kovmak, her insanın görevidir. Ama bal yapan ve yaptığı balı yemek için üstüne üşüşen arıları kovmak, dünyanın hiç bir yer ve toplumunda akılla izah edilemez.
Arı, sinek ve insan...
İkisi hayvanattan, birisi ise eşref-i mahlukat olan insan.
Hayat yolculuğunda; her ömür denen sürede mutlaka bir araya gelmiş veya gelecek üçlü!...
Bu üçlüden tek akıllı olan, insan. Tek akıllı olduğu için de iç dürtüsel olarak sineği kovan da, bal yapan arıya hizmet veren de insan.
Ama bazan aynı insandan bazıları; sadece başka insanlara zarar verebilmek adına arıları da kovmaya niyetlenirler.
O zaman da benim aklım karışır!...
Sineğini kovarak, boklarını koklayarak, boklarını yıkayarak ve severek büyüttüğümüz insanın; büyüdükten sonra sineklerle beraber arıları da kovmasındaki insanlık dışı mantığı, anlayamam!...
İnsanlığın yaşadığı ve yaşattığı hangi alanı; bu üçlü ile birlikte incelemek zahmetine katlanırsak, hayatlarımızdaki sinek kovucu insanları ve arı kovmaya niyetlenen hain düşünceli insanları, görürüz...
Bütün insanlığımla, bütün insanların insanlıklarına sığınarak ve Allah(c.c.) rızası için, insanlıktan; büyüyerek sinek kovan ve bal yapan arılara hizmet vererek insanlığa bal ikram eden insanların arılarına zarar vermemelerini istemeyi düşünüyorum!...
Her kes bilmeli ve kabul etmeli ki herkesin olduğu gibi bizim de bebeğimiz, bokluluktan çıkarak çocuklaşmıştı ve artık büyüyerek bal ikram etmeye niyetli...
Bu ikram edilen balı, her kesin kabul etmesi ve tatması için yapılması gereken, -sadece ve sadece- bal ikram edecek kadar büyüyen hiç bir çocuğun bal arılarına zarar vermemektir...
Balcının arılarına zarar veren veya vermeğe niyetlenen, bilmelidir ki zarara uğrayan belki balcıdır ama kendisi de asla bal yiyemeyecektir.
TEVEKKELTÜ A'LALLAH
Selam, sevgidua...
Mustafa ASLAN

Hiç yorum yok: