Pazartesi, Mart 05, 2007

EMANETİ EHLİNE...

Emaneti ehline vermek, Allah(c.c.) öğretisi olmasına rağmen nedense kırk yıldır bir türlü beceremedik!...
Elbette olan da bize oldu!... Ehil olmayan emanetçiler yüzünden hem emanetimiz harab oldu, hem yıllarımız heba oldu, hem de ehil olmadıkları için, bulundukları-geldikleri mevki-makamdan kişilik bulan kişilik yoksunları yüzünden Devletimizin istikbalini de tehlikeye soktuk!...
Suçlu; ehil olmadıkları halde emanetçilikle görevlendirilenler değil elbette. Bu işin suçlusu biziz, biz!...
Dünyanın hiç bir yerinde, dünyanın hiç bir rejiminde, bizden başka önce seçip sonra şikayetlenen seçmenin olabileceğini sanmıyorum. Bu yanlış, bu eksik özelliğimizi biliriz ama bildiğimiz yanlışımızda da ısrar ederiz!
Yaklaşan seçimlerin ayak sesleri, artık duyuluyor. Bu seçim ayak sesleriyle de -bilhassa- Başkent'te, gözle görülür bir hareketlilik var. İnşaallah hareketin olduğu yerden bu kere bereket zuhur eder!...
Bütün siyasi parti genel başkanlarına, gününden önce bir seslenme yapmaya niyetlendim. Yaygın basın mensubu olmadığımız için ne kadar kaale alınacağımızı bilmememe rağmen yine de duyarlı biri olarak sesleneceğim.
Beni çok etkileyen bir yavuz Sultan Selim kıssasını, bir daha arz ederek başlamak isterim:
Yavuz, tahta oturur ve sadaret makamını boşaltır. Birlikte çalışacağı sadrazamını, kendisi seçecektir. Fısıltıyla, ilk divanda sadrazam atayacağını duyurur.
Paşaların tamamı, Enderun'lu yani mekteplidir. Sadece Piri Mehmet Gazi ünvanından da belli olduğu üzere bir serhad gazisidir.
Paşaların tamamı, sadrazamlık hayalleri kurmaya başlarlar. Divan günü, divan saatinden çok önceden salona gelerek padişaha yakın koltukları doldururlar. Piri Mehmet Gazi ise divana üç-beş dakika kala salona gelir. Bütün koltuklar, saatler öncesinden doldurulduğu için kapı ağzında boş bir iskemle bulur ve ilişir.
Koca Yavuz gelir. Selam-sabah, hoş-beşten sonra divanı açar ve meşveret teamülüne uygun olarak bir kararını açıklar. Açıkladığı karar, devlet-i aliyye'nin çok aleyhinde bir karardır. Paşalara sırayla sormaya başlar:
- Falan Paşa, ne dersün?
- Muvafıktır Hünkarım...
- Filan Paşa?...
- Çok muvafıktır Hünkarım...
- Filan Paşa..?
- Siz yeryüzünde Allah(c.c.)'ın sayesisiniz hata yapmazsınız Hünkarım!... Şeklindeki soru cevaplarla sıra Piri Mehmet gazi'ye gelir.
- Bre Piri Paşa, sen ne dersün? Şeklindeki soruya;
- Külliyen yanlıştır Hünkarım! Şeklinde bir cevap gelir. Cevap, divana bomba etkisi yapar. Yavuz, çok gazaplı biridir ve kelle almasıyla da ünlüdür.
- Bre Piri!... Bizden korkmaz mısın? Bilmez misin biz, kelle alırız. Diye kükrer Yavuz!...
Cevap ta aynı tonlama ve kükremededir;
- Haşa Hünkarım! Yüreğimizi Allah korkusu öylesine kaplamıştır ki, başka bir korkuya asla yer yoktur!...
Piri Mehmet Gazi, sadrazamdır ve Yavuz sekiz yıllık hükümranlığına seksen yılları sığdırır.
Daha önceler, iki hüküm sahibi kişiye açık mektup olarak yazdığım bu kıssayı ve alınması gereken hisseyi, şimdi de bütün siyasi parti Genel Başkanları'na hatırlatmak isterim.
Bu milletin bağrından her zaman Piri Mehmet'ler çıkar. Allah(c.c.), Piri Mehmetleri seçerek görevlendiren Yavuzlar'ı çok aratmasın diye de temennilerimle...
Kıssadan hisse...
TEVEKKELTÜ A'LALLAH
Selam, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN

Hiç yorum yok: