Cuma, Ağustos 26, 2005

EY TÜRK TİTRE VE KENDİNE DÖN!...

" Üze Tengri basmasar asra yir telinmeser, Türk Budun ilingin töringin kim artadu. TÜRK BUDUN ÖKÜN..."
"Üstte mavi gök çökmedikçe, altta yağız yer yarılmadıkça Türk Milleti ilini töreni kim bozabilir? Türk Milleti kendine dön..."
Tarihe yazılı ilk evrakı bırakmakla da iz yapan ceddimiz; yüzlerce, yüzlerce yıl öncesinden bize böyle seslenmiş...
Türk Milleti kendine dön!...
Yaygın basının günlerdir nelerle meşgul olduklarını; daha doğrusu uyuşturduklarını sandıkları milleti nelerle meşgul ettiklerinin farkında mısınız?
Başbakanımız'ın başka bir ülkenin başkentine gidiyormuşçasına özel güvenlik tedbirleriyle gidip bölücülerin yıllardır söylediği sloganını; "Kürt sorunu vardır ve meselemdir." şeklinde telaffuz ederek dolduramadığı erk makamına rağmen tek kelimeyle bozum olup dönüşünden beri; her gün farklı, her gün birbirinden çarpıcı sansasyonel haberlerle akılların karıştırılmaya çalışıldığının farkında mısınız?...
" Kürt Sorunu"; pimi çekilmiş bir bomba olarak, Recep Tayyip Erdoğan'ın eline verildi ve Diyarbakır'da da patlatıldı!...
"Kürt Sorunu Bombası", RTE'nin kucağında patladı!...
Onlarca yıldır siyaseten sağı da solu da kullanarak bu günlere gelen; yakın tarihimizde dedelerinin isyanlarını unutmadığımız kişilerin yakın danışmanlık yaptığı Recep Tayyip Erdoğan isimli Kasımpaşalı Mazlum Kabadayı, Diyarbakır'da bitirildi!...
Aslında sevinmem lazım!...
Ama bitirilen Başbakanımız olunca ve milyonlarca insanımızın "İnadına Tayyip" ten başka bir şey demeden ve duymadan inandığı, güvendiği kişiliğin bitirilişine üzülesim geliyor!...
Günlerdir Recep Tayyip Erdoğan'dan hayatımda ilk kez kızmayacağım bir takıyye bekledim!...
Millet te ilk kez bu günlerde Recep Tayyip Erdoğan'dan Diyarbakır'da söylediklerini değiştirmesini bekledi!...
Millet te ilk kez takıyyeye kızmayacaktı!...
Ama yakın danışmanlarının ablukasından kurtulamayan veya bu ablukanın farkında olamayan Recep Tayyip Erdoğan, tarihte ilk kez doğru olacak olan bu takıyyeyi yapmadı!...
Ve yaygın basının görevi başladı!...
Uzaktan kumandalı yaygın basında çarşaf çarşaf resimler var...
Bir karede 40.000 kişinin, bebeklerin, kadınların,dedelerin katili şerefsiz bölücübaşının İmralı Tatil Köyü'ndeki çalışma odasında çekilmiş resmi; bir diğer karede, Parmaksız Zeki'nin Diyarbakır -hayali- Devleti'ndeki bir tatil pansiyonundaki çalışma odasında görüntülenmiş resmi...
Bu katillerin, bu şereften nasipsizlerin ikisinin de çalışma odaları kitap dolu!...
Ve ikisinin de resimleri okurken veya yazarken görüntülenmiş!...
Bunlar da aydınlar(!)danmış Beyler!...
Hatta asıl aydınlarımız(!)ı daha da tekamül etsinler diyerek çalışma odalarına koymuşlar da haberimiz yokmuş!...
Bu aydınlıklarından habersiz olduğumuz aydınlarımızdan Küçük Katil; Büyük Katil'e "Sayın"sız ama "Bey" ünvanlı hitaplarla mektuplar yazmışmış!...
Silahı bırakmasını rica ediyormuş!...
Uzaktan kumandalı yaygın basınımızda bunu haber diye millete yutturmaya çalışıyor!...
Devletim'in temsil edenlerinin aczi yüzünden Diyarbakır'da uğradığı hakaretlerin hesabı nerede?...
Zanagillerden bir zağarın söylemesinin ikinci veya üçüncü günü "Karadeniz Projesi" gereği Maçka'da silah sıkan teröristlerin yaptıkları ve uğradıkları akıbet nerede?...
Türk'ün Zaferler ayı olan Ağustos ayını tamamlamak üzereyiz...
Destanlar yazdığımız günlerdeyiz...Nerede destanlar yazan, destanlaşan kahramanlarımız?...
Nerede tarihim?
Şanlarım nerede?
Kilis'te milletine seslenen bir siyaset adamımızın; "İşimi, ekmeğimi,aşımı herkesle paylaşırım ama Devletimi, Vatanımı asla.." diye Oğuz Kaan'ca kükreyişi nerede?
Yine aynı siyaset adamımızın; " Bu yol ihanet yoludur! İhanet yolcularının mukadder akıbetinden kaçamayacaksınız.." diye uyarısı ve kükreyişi nerede?...
Hafızayı beşerin nisyan ile malul olduğunu bildiğinizi elbette biliyoruz!...
Siz millete unutturmaya çalıştıkça; bizler de inadına unutturmamaya çalışacağız...
Yaygın basının paralı borazancıları; bilesinizki bizim fısıltı tirajımız sizin en az 10 katınızdır...
Bilesiniz ki; sizin ulaştığınız sayının en az 10 katı sayıda insanla birebir hemhaliz!...
Günde iki kez baskı yapsanız; her baskınızda manşetinizi bu katil şerefsizlerin olabildiğince sempatik pozlarına ayırsanız, bilesiniz ki; biz milletiz ve bizim en az 40.000 sefer canımızı acıtan bu şerefsizlerle bizim kan davamız vardır...
Orhun Abideleri'nin son cümlesi; "Kinim dinimdir." şeklindedir yoksa unuttunuz mu?
Yoksa unutturmaya çalışırken, unutturmak istediklerinizi önce siz mi unutuyorsunuz?...
Önemli değil!...
Siz, sizliğinizi yapmaya devam edin!...
Canımızı yakanların cezasını, yasalarımız veremezse; kendimiz kısasa başladığımızda sizler de nasibinize düşeni alırsınız!...
Ateşin yaktığını, bizler 8000 yıldır biliyoruz!...
Sadece bilmekle kalmayıp 8000 yıldır bildiklerimizi dünyaya öğretmekle de meşgulüz...
Yakın zamanda Türemizi ve Törelerimizi işleterek alk kimlikleri ne olursa olsun tebaalarımıza Türk'le birlikte yaşamayı öğreteceğimize de şahit olacaksınız...
Bizim tarihle yaşıt devletçilik geleneklerimizle artık öğrenecek bir şeyimiz yoktur...
Biz dünyaya bizimle yaşamanın gereklerini öğretmekle mükellefiz...
Bizimle yaşamayı öğrenerek vatandaşlık kurallarına uyanlar, dünyanın en müreffeh ve huzurlu tebaası olurlar... Vatandaşlık kurallarımıza uymayanları da vatandaşlık kurallarımıza uydurmak, bizim çok iyi bildiklerimizdendir...
Bilesiniz ki artık millet olarak söylenmiyor söylüyoruz;
"Tarihi ben mi yazdım tarih mi beni öğen
Ben miyim böyle tevekküle baş eğen..."
Benden söylemesi; tavsiyem sizlerden de dinlemesi...
TEVEKKELTÜ TAALALLAH...
Selam, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN

Hiç yorum yok: