Cuma, Ağustos 12, 2005

N'OLUR ANLATIN BANA!...

Artık kanaatim tamam!
Ne varsa ben de var,anlayamıyorsam ben anlayamıyorum!...
Bu küreselleşmeyi,anlayamıyorum! Anlayamayacağım!...
Küreselleşme; bütün dünyayı ilgilendirdiği, dünyada çeşit çeşit milletler dolayısıyla da farklı farklı insan davranışları olduğu için, belki anlayamamakta mazur olabilirim!...
Ama üniter devlet anlayışımızı bitirenlerin; demokrasi havarisi olmalarını, 40.000 insanımızın katilinin haklarını(!) arayarak İnsan hakları havarisi olabilmelerini de anlayamıyorum!...
Türk'üm demeyi ayıp sayanlardan; -nasılsa bir araya gelebilen- sağcı, solcu,dinci,ümmetçi, Artatürkçü(!) kimlikleriyle aydınlık rolüne soyunan; aydından sayılarak Başbakanımız'ca resmen kabul edilen; gördükleri kabulde PKK adına elçiliğe soyunanları da anlayamıyorum!...
Elçileri anlayamamakta da mazur olabilirim!...
Üniter Devletimiz'in bütünlüğünü hedef alarak yirmi yıldan fazladır Silahlı Kuvvetlerimizle savaşan, Devletimizin adını "te-ce" koyan, Bayrağımıza olmadık hakaretleri yapan, 20 yılda yaklaşık -belki de fazla- 40.000 insanımızı çoluk-çocuk, yaşlı-kadın demeden katleden, hala her gün ikişer üçer evladımızı şehit ederek ana-babalarına gönderen, hain,şerefsiz,bölücü,hasımlarımızın -haçlıların- taşeronu PKK'lılara elçiliğe soyunan aydın(!)larımızı resmen kabul eden Başbakanımız'ı da anlayamıyorum!...
AKP'li olmadığım için, fanatik MHP'li olduğum için, meselelere tarafsız bakamadığım için Başbakanımız'ı da anlayamamakta mazur sayılabilirim!...
"Kısıtlanan yetkilerimizle, terörle mücadeleye devam ediyoruz!.." diye şikayetlenen Genel Kurmay Başkanımız'ı da anlamakta sıkıntı çekiyorum!...
Bize bir tazyik olduğunda -ki yirmi yıldır var- millet olarak biz, Ordumuza güveneceğiz...
Bizi bütün dış saldırılardan korumak görevi anayasamızla Ordumuza tevdi edilmiş...
Siyasilerimize de Ordumuzu en güçlü ordu yapsınlar diye yetki vermişiz...
Herkesin, her kurumun şikayetlenmesini anlayabilirim ama Genel Kurmay Başkanım'ın şikayetlenmesini vallahi anlayamıyorum!...
12 Eylül Kıyamet de dahil; her on yılda demokrasiyi sekteye uğrattıklarında, her ihtilal yaptıklarında; yasaklanan, cezaevlerine koyulan siyasilerimiz adına biz Onlar'dan şikayetlenirdik!...
Her darbeyi, devletin zaafa uğratılmasını bahane ederek, demokrasimizin tehlikeye düştüğünü bahane ederek yaparlardı!...
Her darbenin üzerinden bir kaç yıl geçtikten sonra; darbeyi müttefikimiz(!) ABD'nin organize ettiği söylenir ve bizler de hayıflanır dururduk!...
Allahını seven bana yardım etsin!...
Aşllahını seven bana anlatsın!...
Bir şeylerin olduğu kesin...Bir şeylerin ters yüz edildiği kesin!...
Ama bu ters yüz edilen, olan şeylerin; kimin menfaatine olduğunu anlayamıyorum!...
Emekli oluncaya kadar kendilerine verilen emirleri harfiyyen uygulayan; emekli olduktan sonra, sivilleştikten sonra Vatanı Kurtarmaya soyunan paşalarımızı da anlamakta sıkıntı çekiyorum!...
Vatanı Kurtarmaya soyunanlarla, MHP'yi kurtarmaya soyunanların ittifak yaparak yeni partiler kurma hazırlıklarında olduklarını, duymaya başladım!...
MHP'nin kurtarıcı ağabeyleri ile, emekli olduktan sonra Vatan Kurtarmaya soyunan paşalarımızın, bir araya gelerek partileşme sürecini başlattıklarını duyuyorum!...
Generalken Vatanı -bırakın kurtarmayı- kollamayı beceremeyen askerlerle; Mecliste bulundukları sürelerde Devlet-Millet aleyhine kanunlar çıkarken sadece emme basma tulumba gibi el kaldırıp indiren başarılı(!) eskimiş siyasilerimiz; bir araya gelerek Vatan kurtarmak için harekete geçiyorlar!...
Allahım! Aklıma mukayyet ol!...
Bana bir şeyler oluyor!...
Anlayışıma, izanıma bir şeyler oldu!...
Ben teşkilat kurup dağa çıkacağım desem hemen hakkımda fermanın geleceğini, bilirim!...
Ama emekli olmuş; sivillikte, vatandaşlıkta benden bir farkı olmayan, kalmayan emekli paşalarımız," Silahlanır dağa çıkarız.." diye nara atarken, Cumhuriyet Savcılarımızdan tık çıkmıyor!...
Yasalarımız, taraflı çalışıyorsa; kanunlarımızın yaptırımları, kişiden kişiye değişiyorsa, canı isteyen silahlanarak dağa çıkabiliyorsa; Allahını seven söylesin; Biz Devlet miyiz?...Devletsek nasıl devletiz? Bu sistemin adı var mı?...
Kıbrıs, siyaseten yok ediliyor; Halk Kahramanı Rauf Denktaş; " Yeniden silahlanır dağa çıkarım." diyor!...
PKK'ya siyasal ve yasal kimlik kazandırma çabaları Başbakanımızca taltif edilince; emekli paşalarımız; "Gerekirse silahlanır dağa çıkarız!..." diyor...
Silahlanan silahlanana...
Dağa çıkan çıkana!...
Yanlış anlaşılmasın; dağa çıkarım diyen Denktaş'a da, Emekli Paşam'a da benden alkışlar var...
Hatta çağırdıklarında onlarla beraber dağda da olurum...
Devletim'i ve Vatanım'ı korumak için sermayenin canımız olduğunun kesinlikle farkında olanlardanım...
Ama siyaseten yapılan hataları; siyaseten yapılan gafları, anlamakta sıkıntı çekiyorum!...
Bu siyaset hatalarına karşı yapılan söylem hatalarını da anlayamıyorum!...
Bana göre dünyanın en doğru insanları; yanlış saflarda, yanlış insanlarla bir araya gelerek -maalesef- yanlış tarifi alıyorlar!...
Bir yerler; kahramanlarımızı tahrik ederek irtifa kaybetmelerine çalışıyor!...
Kahramanlarımız da; hayatları boyunca savaşmaktan başka bir iş bilmedikleri için safça bu oyunlara konu mankeni ediliyorlar gibime geliyor...
Yanılıyor muyum?...
Allah aşkına, n'olur anlatın bana!...
TEVEKKELTÜ TAALALLAH...
Selam, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN
http://maslan.blogspot.com
tokkali@mynet.com
tokkali_53@yahoo.com

Hiç yorum yok: