Pazar, Ağustos 14, 2005

SONUNDA OLDU!....

Dünyadaki en büyük Türk Devleti'nin Başbakanı; sanki başka ve düşman bir ülkeyi ziyarete gidiyormuşçasına olağanüstü güvenlik önlemleri altında AB'nin yolunun geçtiği(!), Diyarbakır'a gitti...
Toplam 1000 kişi olmayan bir kalabalığa; muhteşem ve tarihi açıklamalar yaptı!...
PKK'nın ve yandaşlarının yıllardır söyleyegeldikleri deyimi,"Kürt Sorunu"nu kabullendi!...
Benim de yine olmayan aklım karıştı!...
Aynı Başbakanımız; daha bundan 4 ay önce, 11 Nisan 2005'te Oslo'da; kendilerini "Kürdistan Ulusal Konseyi" üyeleri olarak tanıtan kişilerle de karşılaşmıştı. Onlara hitaben; "Türkiye'de Kürt sorunu vardır demek sanal sorunlar olarak ortaya çıktı.Bizim için böyle bir sorun yoktur." demişti!...
Aynı gün bu söyleminden dolayı da Norveç Parlemantosundan çıkışta, yumurtalı saldırıya uğramıştı...PKK'nın Başbakanım'a yaptığı bu saldırıyla da ben bir Türk olarak rencide olmuştum...
Dört ay önce "yok" sayılan bir mesele; Diyarbakır'da birden bire "var" oldu!...
Yok olan bu mesele, dört ayda mı oluştu?
Dört ayda oluştuysa Devletimin kurumları neredeydi?
Yoksa bu sorun vardı da Başbakanımız ve avanesi, farkında mı değillerdi?
Aslında; yok olan aklıma, başka fikirler geliyor!..
Yoksa dört ay önce böyle bir sorun yok diyen Başbakan; "Erken seçim vatana ihanettir!.." sözünden de rücu ederek, bir baskın seçim uğruna Kürt oylarını mı hedefledi?
Böyle bir hazırlık var dersek; acaba Sayın Başbakanımızı, yarısı Ankara ve İstanbuldan gelmiş olan 1000 kişilik muhteşem kalabalık tatmin etti mi?
Bunlar tabiki eğer seçim hesapları varsa AKP'lilerin meseleleri...
Beni başka şeyler daha fazla ilgilendirdi...
Diyarbakır Belediye Başkanının "Başbakan bizim açılışlarımıza katılırsa bir milyon kişi toplarız." sözlerini sayın başbakanımız nasıl yorumluyorlar?
Bir belediye başkanının; ülkenin Başbakanı'na üstü örtülü olmadan kafa tutuşuna, Hükümet erkanı ne yaptırım uygulayacak?
Yine Diyarbakır Belediye Başkanı'nın; "Konuşmayı nasıl buldunuz?" sorusuna; "İyi, olumlu ancak yeterli değil.Keşke barış kelimesini de kullansaydı." sözlerindeki; başka bir devletin yetkilisiymiş gibi görünen edalarını, Devlet erkanı ve Başbakanımız fark ettiler mi?
Bir başka merakım daha; aynı yorumu aynı kelimelerle kabineden birisi yapsaydı, Sayın başbakan o şahsı bir dakika daha görevde tutar mıydı?
Yine ayni belediye başkanının; "Bize talep olsaydı kalabalığı getirirdik.Sözlerini doldurursa bir milyonluk barış mitingi yaparız." Sözlerindeki Türkiye Cumhuriyeti Devletiyle yapılmaya cesaret edilen pazarlığın, Sayın Başbakan farkında oldu mu?
Devletimizin başbakanının toplayamadığı bir milyon kişiyi Belediye Başkanının toplarım demesindeki, açık kafa tutuşa ne yaptırım uygulanacak?...
Artık birilerinin bana ya "Sus!" demesi; ya da bana bu olanları anlatması gerek...
Başbakanımız; bir düşman ülkeye dostluk ziyaretine mi gitmişti?...
Başbakanımız; "Geçmişteki hatalarla yüzleşeceğiz." derken, kendilerinin ve liderlerinin; "Siz ne mutlu Türk'üm diyene derseniz, birileri de ne mutlu bilmem neyim derler..." sözlerini de hatırlıyorlar mı?...
Yoksa Milli Görüş gömleğini çıkararak başlanılan değişme ve gelişme sürecinde bu sözlerde mi, yüzleşecekleri hatalarındandı...
Artık Sayın Başbakanımız da, AB'de, ABD'de hatta dünya da bilmeliki; bizim asla "Kürt Sorunu"muz yok ve olmadı da...Ama kürtçü sorunumuz var!...
Bu sorun da Türk Milleti'nin sorunudur...
Bu sorunun çözümü de "Birlikte yaşamayı öğreneceğiz." şeklinde geçiştirilemez!...
Tarihle yaşıt bir devletçilik geleneğimizle, Türk Milleti olarak bizler; alt kimlikleri ne olursa olsun her kese, Türkle yaşamayı öğretmek mecburiyetindeyiz...
Bizler, bu Devletin de , bu Vatanın da asli unsurlarıyız...
Alt kimlikleri başka olanlar, bizim vatandaşlarımızdır...
Vatandaşlık kurallarına uyarlarsa dünyanın en mutlu tebaası olurlar; uymazlarsa onları kurallarımıza uydururuz...
Muhteşem Türk Atatürk'ün; "Türkiye Cumhuriyetini kuran herkes Türktür..." tarifini; ne Başbakana ne de hiç kimseye tahrif ettirmeyiz...
"Asli unsurlarıyla yönetilmeyen milletler için,izmihlal mukadderdir..."vasiyetini de asla unutmayız...
Bu memleket, ne Damat feritler görmüştür...
Damat Feritlerin cirit attığı bir Türkiyeden her an bir Mustafa Kemal'in fışkıracağı, benim imanımdır...
"Sahipsiz milletin batması haktır
Sen sahip olursan batmayacaktır."
TEVEKKELTÜ TAALALLAH...
Selam, sevgi, dua..
Mustafa ASLAN

Hiç yorum yok: