Pazar, Şubat 12, 2006

DİYALOGCULARLA DİYALOGA DEVAM !...

Önce "Ilımlı İslam" la başlamışlardı işe. Sonra "Büyük Ortadoğu Projesi" çıktı. Sonra "Dinler Arası Diyalog" ve şimdilerde de "Kültürler İttifakı" projesiyle sahnedeler...
Başlığımızı ve girişimizi görür görmez bize öfkelenecek kardeşlerimizin aflarına sığınarak başlamak isteriz...
Mü'minin mü'mine karşı uyarı görevinin olduğunu, bilenlerdeniz.
Bu anlamda samimi uyarılara açık olduğumuzu da -Allah rızası için- açıklamakta bir kusur görmeyiz...
Hayatım boyunca bir yerlere intisap etmiş, bazı dergahlara kapılanmış samimi Müslümanlarla asla münakaşam olmadı!... Onları mazur gördüğümü, defaatle söylemişimdir. Onlar; dünya ve ahiretlerini kurtarabilmek düşüncesiyle ve samimiyetle bir kurtarıcı gemiye, arabaya, uçağa binenlerdir. Hedefleri bellidir; Hakk'a ulaşmak... Bu düşüncelerinde o kadar samimidirler ki genellikle bu samimiyetleri yüzünden şeyh bellediklerini de farkında olmadan büyütürler... Bu yüzden "Şeyhi uçuran müritleridir." darb-ı meseli vardır...
Dinler Arası Diyalog'culara, bunların dünya da ve ülkemizdeki başı Fetullah Gülen'e inananlar da bu mantığımızla mazurdurlar...
Ama inananları, -Allah korusun- Allah adıyla yanlışa götürenlerle mücadele, her Müslümanın olduğu gibi bizim de görevimizdir...
Şimdi sözü, Alemlerin tek Allahı'na bırakalım.
"Ey iman edenler! kendilerine kitap verilenlerden bir gruba uyarsanız imanınızdan sonra sizi yeniden inkarcılığa sevk ederler. Allah düşmanlarınızı sizden daha iyi bilir." (Al-i İmran 100)
"Gerçek bir dost olarak Allah yeter, bir yardımcı olarak ta Allah kafidir." (Nisa 45)
Ve mü'minin beş vakit namazında ikrarını da hatırlayalım;
"De ki Allah birdir. Allah öncesizdir ve sonrasızdır. O doğurmamış ve doğurulmamıştır. Ve hiçbirşey O'nunla mukayese edilemez." (İhlas)
Bu zikrettiğimiz Allah Kelamlarında; Allah(c.c.)'ın tekliğini, ortaksızlığını, teslis inancının yanlışlığını gördük...
Şimdi de Allah Kelamlarında Peygamber(s.a.v.)imiz'e bakalım:
"De ki Allah'a ve Peygamberine itaat edin. Eğer yüz çevrilirse muhakkak ki Allah kafirleri sevmez." (Al-i İmran 32)
"De ki Allah'ı seviyorsanız bana uyun ki Allah'ta sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın." (Al-i İmran 31)
"Kim Resule itaat ederse Allah'a itaat etmiş olur. Yüz çevirene gelince, seni onların başına bekçi göndermedik." (Nisa 80)
"Allah ve melekleri Peygambere çok selavat getirirler. Ey mü'minler siz de O'na salavat getirin ve tam bir teslimiyetle selam verin. Allah ve resulünü incitenlere Allah dünyada ve ahirette lanet etmiş ve onlar için horlayıcı bir azap hazırlamıştır." (Ahzap 56-57)
"Eğer senin peygamberliğini yalanlarlarsa kesinlikle senden önceki apaçık ayetlerle, mucizelerle, dini delillerle, hikmetlerle dolu sayfalarla, aydınlatıcı kitaplarla gelen peygamberler de yalanlanmış, inkar edilmiş olur." (Al-i İmran 184)
İbn-i Kesir'den alınan bir Hadis'te Hz. Muhammed(a.s.) buyururlar ki; "Ümmetimden veya yahudilerden ya da hristiyanlardan her kim benim peygamber olduğumu işitir de buna iman etmezse o kişi cennete giremeyecektir."
Adiy bin hakim anlatıyor; "Boynumda altından yapılmış bir haç olduğu halde Resulullah'a geldim. Bana; 'Ey Adiy! Boynundaki şu putu çıkar at.' dedi. Ve arkasından şu ayeti okudu; 'Onlar Allah'ı bırakıp hahamları, papazları ve meryem oğlu Mesih'i rabler olarak kabul ettiler. Oysa tek ilahtan başkasına kulluk etmemekle emrolunmuşlardı. O'ndan başka ilah yoktur. Allah ortak koştukları şeylerden münezzehtir."
Şimdi de "Dinle Arası Diyalog"cuların başı Fetullah Gülen'in söylediklerine bakalım. Fetullah Gülen "Hoşgörü Ve Diyalog İklimi" kitabının 241. sayfasında; "....Kur'an devamla, 'Allah'ı bırakıpta bazılarımız bazılarımızı rab edinmesin.' diyor. Dikkat edin bu mesajda "Muhammedür Resulullah" yoktur."
Yine Fetullah Gülen, "Küresel Barışa Doğru" kitabının 131. sayfasında; " Herkes Kelime-i Tevhid'i esas alarak çevresine bakışını yeniden gözden geçirmeli ve ıslah etmelidir. Hatta Kelime-i Tevhid'in ikinci bölümüne yani "Muhammedür resulullah" kısmını söylemeksizin ikrar eden kimselere de merhamet nazarıyla bakılmalıdır."
Allah(c.c.)'ın ve Resulünün gazaplandığı ehl-i kitaba karşı, küfre-kafire karşı şefkat kucağı(!)nı açmaya çalışmaktadır!...
Gülen'in sağ kolu Ahmet Şahin'de 17 Nisan 2000'de Zaman Gazetesi'nde; "Mühim olan Kelime-i Tevhid inancıdır. Hz.Muhammed'i kabul ve tasdik ise şart olmayıp bir kemal mertebesidir." diye yazabilmektedir.
Bitmediiii !...
Bize; birilerine haksız saldırdığımızı zannederek gönül koyan Allah Dostu Kardeşlerimizle mutlaka barışmamız lazım!...
Bizim Allah Dostları ile -haşa- bir çekişmemiz asla olamaz. Ama dinimize, Kelime-i Tevhidimize saldıranlara saldırmakta da Allah(c.c.)'ın rızasının olacağına iman ederiz.
Fetullah Gülen'e bu kadar cesaret veren yerleri, kişileri günü ve inşallah zamanı geldikçe ifşa edeceğiz elbette.
Biraz geriye giderek başlayalım müsaadelerinizle...
Nur cemati'nin önde gelen isimlerinden Mehmet FIRINCI; Tempo Dergisi'ndeki bir mülakatında; " (Said-i Nursi) daha ziyade İslam'ın ahkam noktasına değil, iman noktasına yönelik yazmıştır. Daha o zamandan evlattan anaya hisse verilmesini tenkit etmiş, Kur'an'ın ahkamından bazı şeyler de var tenkit ettiği..." şeklinde Said-i Nursi'nin Ayetleri tenkit cüretini gösterdiğini söyler.
Tabi ki Fetullah Gülen'de şeyhinin yolunda olacaktır ve "HOŞGÖRÜ VE DİYALOG İKLİMİ" adlı kitabının 155. sayfasında; " Kur'an-ı Kerim'de hristiyanlık ve yahudiler hakkında kullanılan ifadelerin 'çok sert' olduğu söylenir. Geçmiş dönemlerde bazı hristiyan ve yahudilerin apaçık gerçek karşısında gösterdikleri inat, ayak diretme ve düşmanlığı ifade için Kur'an'ın kullandığı üslup, her zamanki hristiyan ve yahudiler için de kullanılacaktır diye bir şart ve mecburiyet olamaz. Bu tür ayetlerde sübut-u kat'iyye arandığı gibi, delalaet-i kat'iyye de aranmalıdır. yani bu ayetlerin Kur'an Ayetleri olduğu kesindir. Fakat o ayetlerin ilk günden bu yana bütün yahudi ve hristiyanları içine aldığı kesin değildir. Kanaatime göre hadiseleri kendi tarihsellikleri içinde ele almalı yani her hadiseyi kendi şartları ve konumu içinde değerlendirmeli ve bugünkü davranışlarımızda dabugünkü tavırları esas almalıyız." şeklindeki açıklamalarıyla üstadının yaptığı gibi Kur'an-ı Kerim'i tenkide cesaret edebilmiştir.
Bu düşüncelerin cevabını ise Allah(c.c.), bütün zamanların düsturu Kitabında; "...Allah'ın kanununda bir değişiklik bulamazsın."(Ahzap 62) ve,
"Yoksa siz Kitabın bir kısmına inanıp bir kısmını inkar mı ediyorsunuz? Sizden öyle davrananların cezası dünyada ancak rüsvaylık, Kıyamet Gününde ise en şiddetli azaba itilmektir. Allah sizin yapmakta olduğunuzdan asla gafil değildir." (Bakara 85) Ayetleriyle vermiş ve mü'mine gereken uyarıyı da yapmıştır.
Ve bütün zamanların sapanlarına, saptıranlarına uyarı için de Allah(c.c.); "Hiç şüphe yok ki Allah katında yegane din İslam'dır."(Al-i İmran 19) kesin hükmüyle merhametini ve merhametine kavuşmanın yolunu tarif etmiştir.
Bu kadar Ayet-i Celile'den sonra karar cüz'i iradelerindir!...
Ya; Bakara 85. Ayette buyurulduğu gibi; "Sizden öyle davrananların cezası dünyada rüsvalık, kıyamet gününde ise en şiddetli azaba itilmektir." hükmüne razı olmak ya da; "Eşhedü en lailahe illalah ve eşhedü enne Mumammeden abduhu ve Resuluhü." diye şehadet getirmek Allah'ın da nasibiyle bizlere kalmıştır.
TEVEKKELTÜ A'LALLAH
Selam, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN
http://maslan.blogspot.com
tokkali@gmail.com
tokkali@mynet.com
tokkali_53@yahoo.com
tokkali_53@hotmail.com

Hiç yorum yok: