Pazar, Mart 27, 2011

" APTALLIK TEKERRÜR EDER!"

Günümüzden hemen hemen yüz sene önce Mehmed Âkif'in feryâdını dinleyelim:

Bir zamanlar biz de millet, hem nasıl milletmişiz;
Gelmişiz dünyaya milliyet nedir öğretmişiz!
Kapkaranlıkken bütün âfâkı insâniyyetin,
Nûr olup fışkırmışız tâ sînesinden zulmetin.
Yarmışız edvâr-ı fetretten kalan yeldâları;
Fikr-i ferdâ doğmadan yağdırmışız ferdâları!
...........
Bir neyiz? Seyreyle artık; bir kere de fikr'et neymişiz?
Din de kürkün aynı olmuş; ters çevirmiş giymişiz!
Nehy-i ma'ruf emr-i münkerdir gezen meydanda bak
En metîn ahlâkımız, yahut, görüp aldırmamak!
Yıktı bin mel'un kalem nâmûsu, bizler uymadık,
"Susmak evlâdır" deyip sustuk... Sanırsın duymadık!
Kustu, bin murdar ağız şer'in bütün ahkâmına;
Ah! Bir ses bâri yükselseydi nefret nâmına!
Altı yüz bin can gider, milyonla îman eksilir;
Kimseler görmez! Gören sersem de Allah'tan bilir!
Sonra, şâyet şahsının incinse hatta bir tüyü,
Yer yıkılmış zanneder seyr'eyleyen gümbürtüyü!
Kırkın aylıktan biraz, yahut geciksin vermeyin,
Fodla çiy kalsın, "Pilav bitmiş" deyin, göstermeyin;
Fes, külâh, kalpak, sarık vermiş bakarsın el ele,
Mi'delerden fışkırır tâ Arş'a aç bir velvele!
Ortalık altüst olurken ses çıkarmazdım hani,
Öyle bir dernekte seyret gel de sen beni!
Göster Allahım, bu millet kurtulur, tek mu'cîze,
Bir "utanmak hissi" ver gâib hazinenden bize! ( 16 Mayıs 1913-Safahat'tan-sayfa: 221)
kelimeler:
âfâk: ufuklar, zulmet: karanlık// edvâr-ı fetret: fetret devirleri, fetret: insanların anarşi içinde, öndersiz, ıstırap içinde yaşadığı devir// yeldâ: en uzun gece// ferdâ: yarın// Nehy-i ma'ruf: iyiyi nehyetmek, yasak etmek// emr-i münker: fenayı, kötüyü emretmek// âyet, hâdis//şer: ahkâm: hükümler, kararlar
Biz uymasak ta, bin mel'un kalemin nâmûsu yıkışını, duymamış gibi ilgisiz kalışımızı; bin murdar ağızın şer'in (ayetin-hadisin-dînin) hükümlerine ters işleri dîn adına yapmalarına bir îman ehli kişinin bile itirâz etmeyişi, itiraz edenlerin hemen toplumdan tecrît edilişi, kâfir Korsan İsrail'e tedbirsizce öldürttürülen canları cahillerin Allah'tan bilmesi, hiç bir şeyle ilgilenmeyenlerin menfaatlerine dokunulduğunda kıyametler koparması; size de tanıdık, bildik gelmedi mi?
Mehmed Âkif'ten yüz sene sonra biz de; "Allah'ım! Bir mûcize göster! Bize hiç değilse utanma hissi ver ki belki hem kendimizi hem de milleti kurtaralım." diye yalvararak dua etmiyor muyuz?"
Sultan Abdulhamid'in; "Tarih değil aptallıklar tekerrür eder." tesbitine itiraz mümkün mü?
Selâm, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN

Hiç yorum yok: