Perşembe, Mart 31, 2011

ÜLKÜMETRE...

Söz ortanın, kim alır veya alınırsa ona kalır.
Ortaya söyleyeceğim! Kim alınırsa ona kalacak, kimse almaz veya alınmazsa kendimle dertleşmiş olacağım, sözüm bana kalacak!
Her MHP'li ülkücü olmak zorunda değil ama "Her ülkücü otomatikman MHP'lidir." diye öğrendik ve "ülkümetre" olarak bildik! Çünkü sözün sahibi; Türk Milliyetçilerinin, Türkçülerin, Tûrancıların, Türkeşçilerin nerdeyse tamâmını ülkücüleştiren, ülkücülüğü siyâsi markalaştıran Başbuğ Alparslan TÜRKEŞ'tir. Töresel bir yasadır artık bu.
İdealisti ülkücü eden elbette Muhteşem Türk Atatürk'tü ama Cumhuriyetin son kırk beş yılında, siyâseten Ülkücülüğü markalaştıran, ülkücü denince akla MHP'nin, MHP denince akla ülkücünün gelmesini sağlayan bir tarihi şahsiyettir Başbuğ Türkeş!
Bu "ülkümetre"ye çoğunluk uydu. Tek tük, uymayan, kendine "eski" önsıfatıyla ülkücü diyenler de çıktı! Onlara da başka partide "Ülkücüyüm" demek "Siyâsi Fahişelik"tir denildi! Yetmedi, hal ve tavırlarıyla ülkücüleri incitenlere; "Hücrede, cezaevinde veya firarda şeytan aldatmasıyla ülkücü ifrâzatları" denildi!
Yani, MHP'de olmayan, başka partililere ülkücüyüm demenin inandırıcılığı ve mantığı yok! Bu ilkeye çoğunluk uydu! Elbette yok denecek kadar az sayıda uymayan da var ve karakterleriyle düz orantılı itibar görüyorlar! İşimiz onlarla değil!
Herkesin milliyetçilik yapmaya hakkı vardır ve doğrudur. Her vatandaşın vatanseverlik hakkıdır ve doğrudur. Her mütedeyyin müslümanın dindarlık, vatanseverlik, milliyetçilik hakkıdır ve yaparsa doğrudur! Yapmamak ta haklarıdır doğruluk veya yanlışlığını, muhatabıyla münakaşa etmek gerekir! Ama her Ülkücünün; milliyetçi, vatanperver, dindar, Atatürk ve şühedânın, Başbuğ ve Ülkücü Şehitlerin emânetlerine sadâkat, saygı mecbûriyeti vardır.
Türkiye Cumhuriyeti'nin yönetim şekli, yönetici seçme ve değiştirme şekli yasalarla bellidir! Beğenilen seçilir, beğenilmeyen sandığa gömülür.
Sandıktan çıkan oyun üzerinde kimlik yazmaz! Fikir belli değildir çünkü gizli oy, açık tasnifle yapılır seçimler! Yani seçmenin gönlünü ve sevgisini kazanmaktan başka yolu yoktur yönetimi seçme veya değiştirmenin.
Defalarca sekteye uğratılmış demokrasi, defalarca değiştirilmiş Anayasa ve yasalardan memnun olan veya olmayan vatandaşı temsîlen, siyâsi partiler vardır. Bu partilerden statikocu, süregelen uygulamadan rahatsız olan ve millet irâdesiyle değiştirmek isteyenler vardır. Demokrasi gereğidir ve doğrudur.
Atatürk'ün, şühedâ ve gazilerin emâneti demokrasiyi "amaç değil araç" gören birileri; dini, Allah'ı, Âyetleri, etnik şövenizmi malzeme ederek, Peygamber(s.a.v.)'e bile tanınmayan bir hakla iman sorgulayıp yargılayarak iş başındalar!
Muhalefet beceriksizliğinden seçim üstüne seçim kazandılar! Her seçimde Anayasa değişikliği, vesâyet, Ordu tehdîdi, tesettür, türban, Kur'an kursları, din dersleri, imam hatipler, "kanlı mı kansız mı?" değişim v.s. fısıltılarıyla Cumhuriyetle hesaplaşmaya oturdular!
Millî bütünlük, bölünmez vatan, Türk kimliği sorgulanmaya yargılanmaya başlandı! Üçüncü kere -Allah korusun- kazanırlarsa ne Milli bütünlük, ne vatan bütünlüğü, ne Türk kimliği, ne de Atatürk kazanımları kalmayacak!
Bu demokrat maskelilerin oyları % 30'larda, belki daha az ama blok halinde! Muhalefettekilere % 70'lik oy kalıyor ama yetmiş parçalar! Paramparça olmaları yetmiyormuş gibi, güçbirliğinden de kaçıyorlar! AKP; hepsine ayrı ayrı vuruyor, onlar da AKP'ye değil birbirlerine saldırıyorlar! Vallahi, Billahi, Tallahi akıl işi değil!
Netice; ülkücü sadece MHP'de olmalı, olsun! Milliyetçiliği herkes istediği yerde yapabilir, yapsın! Vatanseverliğin, dindarlığın partisi olmaz, olmasın ama bir Milli Güç Birliği; şart, vâcip, farz-ı ayn, sünnet-i kifâye artık vesselâm...
BİRLİK OLUNMADAN DİRLİK SAĞLANAMAZ.
Selâm, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN

Hiç yorum yok: