Çarşamba, Mart 30, 2011

BİR "ÜLKÜ DEVİ"Nİ ZİYÂRET...

Arayan kayıtlı bir Dost numarası... Daha önce tarif ve tanıtmaya çalıştığım, Aydın'da ikamet eden Ülkü Devi Gültekin Öztürk görünüyor arayan...
Dostlar arasında kendiliğinden oluşmuş hitaplar vardır ya, bu Dostumla da aynı keyifli ortam...
"Efendim Türk Beyim?" diye açtım telefonu hevesle, hasretle...
Karşıda içini çekerek ağlayan bir hanım sesi! "Mustafa Amca! Ben Asena!"
Ağlayarak, Türk Beyi Gültekin'in telefonundan arayan kızı! "Ey vaaah!" dedim sessiz feryadım yüreğimi patlatırcasına!
"Amca! Babam ağırlaştı! Sana haber vermemi istedi! Şu an koroner yoğun bakımda!"
Teselliye ve metânet desteğine ihtiyacım olan paniklemiş halimle, Asena Kızımız'a ne dedim, nasıl dedim bilmiyorum!
"Kızım! Babanın göreceği şekilde sakın ağlama!" Diyerek fırladım Aydın'a doğru! Aslında Aydın'a değil, varlığıyla Aydın'ı güzelleştiren güzel yürekli, Türk karakterli, yılmaz Ülküdaşım'a doğru!...
İlkbaharını yaşayan, ağaçların çiçeklendiği, yeşilinin yeniden canlandığı bir dönemde, çok güzel manzaralarla süslü ve en fazla bir saatlik İzmir-Aydın yolu, bu kadar mı uzunmuş? Veya bir saat, bu kadar mı uzun-bitmez bir zamanmış?
İçimden bildiğim bütün âyetleri, kendi îmanî gayretlerimle yakalabildiğim samîmiyetimle kelime dağarcığımın, lisanımın izin verdiği kapasitede dualarla, yakarışlarla; yüz kilometrelik, bir saatlik bitmez yola koyuldum!...
Dualarıma aklıma gelen müşterek dostları da haberdar etmek için telefonlarla ara verdim sık sık... Çok önemsediğim fikri mücâdeleye, telâfisi zor zararlar veren ama sadece Gültekin'le tanışmamıza vesîle olduğu için asla kızmayı düşünmediğim -küsmeye tenezzül etmediğim bir kişi hâriç- müşterek Dostlara durumu ilettim. Bu uğraş, dua, yolla kavgalarım sonunda vardık Aydın Devlet Hastanesi'ne... Dâvâ Aysbergleri'nden Cemal Şafak Hoca ve Aydın'dan dostlar, MHP İzmir Millet vekili Aday Adayı Mehmet Üste ve isimlerini bilmediğim ülküdaşlar, ailesiyle birlikte sevgi sarmalına almışlardı Türk Beyim'i...
Ömrünü, ülkü uğruna çile ve uğraşlarla geçirmiş Türk Beyim, Gültekin Öztürk; yoğun bakım ünitesinde! Yanına yaklaşmak, tıbben yasak! Yanında, yemek yediremek için sadece eşi Hanfendi var!
Uzaktan gözgöze kurtça bakıştık! Türkçe-dostça söyleştik sessiz kelimelerle!
Çakmak çakmak açılan gözleriyle gülümseyerek; "Hoş geldin Beyim!" dediğini dudaklarından okudum hatta duydum bile. "Hoş buldum Beyim!" diye yüksek sesle cevapladım Dostumu...
19 Kasım 2010'da; "Bu Ülkü Devi; daha önce vekil ve bakan olmadığı için, daha önce kuruculuktan başka teşkilat yöneticiliği yapmadığı için, gençliğini dernekçi değil şartlar gereği militanca yaşadığı için pek popüleritesi yoktur! Yâni çok tanınmaz, hatta meşhûrluk anlamında hiç tanınmaz ama bilinir! Bunlar Ülkücü Hareket’in aysbergleridirler. Bunların olduğu yerde dip dalgalanması ya anında fırtınaya döner, ya da -tehlikeliyse- bu dalgakıran sinelerde anında söner!..." diye tanıtmaya çalıştığım bu Ülkü Devi; şimdi ülküdaşlarının dua ve ilgisini bekliyor. Arayan soran her Dostunu, başarılı bir Avukat olan Kızı Asena'dan öğrendikçe, -telefonları babası adına Asena karşılıyor çünkü- güç alacak biliyorum.
Bana, bütün gücüyle yataktan bağırarak dediği; "12 Haziran'dan önce asla! Savaş meydanında ülküdaşlarımı bırakmam! Safta yerimi boşaltmam Allah'ın izniyle!" irâdesiyle ve hevesiyle toparlanacak inşallah...
Ülkü Devi Gültekin Öztürk'ü; teşkilatının, partisinin, ülküdaşlarının ve dostlarının ilgi ve bilgilerine sunuyorum ve "Türk Beyim! Kandaşım! Seni, sevenlerini ve sevdiklerini çok seviyorum. Allah'a emânet ediyorum." vesselam...
"Altmışında anlamayan ne anlar/ Tövbe toktan, yüz-göz yoktan yaranar
Ey Azaplı! Kırgını var, kahrı var/ Felâketten, musîbetten korkarım."
(Azaplı Mikâil)
Selâm, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN

Hiç yorum yok: