Cumartesi, Mart 26, 2011

"MÜSLÜMAN HAÇLI" SEFERİ!...

Geçtiğimiz yıllarda defalarca yazarak ve sohbetlerimde hep sordum, sorguladım: Avrupa Birliği, Türkiye'yi alır mı? Veya almazsa niye almaz? Yüzlerce yıl "Haçlı Birliği" adıyla kendilerinin Türk dedikleri Müslümanlara saldırmış ve her seferinde Müslüman Türk'ün kırılmaz ve aşılmaz irâdesi karşısında getirdiklerinin çoğunu cansız bırakarak dönmüşler! Biz, Türk'ün muhteşem nezâketiyle "Geldikleri gibi" giderler, gitmişler demiş!

Her geldiklerinde görmüşler ki; Vatanlaştırdığımız toprakların üzerinde bir tek keferenin dolaşmasına izin vermeyiz ama aynı toprağın altında yüzbinlerce kefereye her zaman yer var! Her geldiklerinde düşünemedikleri kadar kefereyi, vatan toprağı altına gübre niyetine sokmuşuz!

Son olarak Osmanlı'nın "Hasta Adam"lığında Yedi Düvel adıyla gelmiş, bitik dedikleri Türk Milletinin îmanlı-sarsılmaz irâdesiyle karşılaşarak "Çanakkale geçilmez!" gerçeğini yedi yüz binden fazla can bırakarak öğrenmiş ve gitmişler!

Sonra yüzlerce yıl süren misyoner ajanlık, soğuk savaş dönemi yaşanmış. Türk'ün savaşla alt edilemeyeceğini; millî bütünlüğünü, dil bütünlüğünü ve dînini parçalamadan alt edilemeyeceğini yazan ajan papazların, misyonerlerin raporlarıyla, millî bütünlüğü tahribat çalışmalarına başlamışlar! Bu da kolay olmamış ve yüz yıllardır Batı'nın-Haçlı'nın "böl, parçala, yut" hayâli ve bizim birliğimizi muhafaza için mücâdelemiz sürüyor! Bu heves ve mücâdele hâlâ devam ediyor! "En iyi müdafaa taarruzdur!" teamülümüzle saldırarak savunmaya geçeceğimiz güne kadar da bu mücâdele sürer!...

Bunları hatırlattıktan sonra tekrar soralım: Avrupa Birliği adını alan Haçlı Birliği, yüzlerce yıllık kinine rağmen Türkiye'yi niye alsın? Dünyada Türk mü bitti veya dünyada müslüman kalmadı mı ki Haçlı'nın birliğine girmeye çok hevesli "Haçlı Müslümanlar" var ve bu Haçlı Müslümanlarla birlikte, ma'lesef aciz Arap Müslümanlara saldırı var!

Çok samimi iki arkadaş karşılaşır ve selamlaşmazlar! Merak eden gider ve kendine soğuk ve öfkeli davranan arkadaşına sebep sorar. Çok ısrar edince de; "Ben onun-bunun çocuğu ile konuşmam!" cevabıyla iyice şaşırır! Tekrar ısrarla bu sözün anlamını sorar. "Annem senin anneni dün, kerhânede görmüş!" cevabına; "Senin annen, kerhânede ne arıyormuş?" sorusu, iki sessiz suçlu meydana çıkarmış!

21.yy. Haçlısının tamahkâr saldırılarına muhatap, aciz Müslüman Arap ülkelerinden seçim propogandası yapan "Geniş Ortadoğu ve Kuzey Afrika Projesi" Eş Başkanı Başbakan, 28 Şubat 2011'de; "NATO, Libya'ya müdahele etmeli midir? Böyle saçmalık olabilir mi ya? NATO'nun ne işi var Libya'da?" diye Kılıç Arslan'ca kükremişti! Ve tam üç hafta sonra 21 Mart 2011'de "NATO; Libya'nın Libyalılara ait olduğunu tesbît ve tescîl için oraya girmelidir!" diye Damat Ferit'çe diplomatik bir nutuk buyurdular!

NATO; yayılmacı Sovyet tehdidinden korunmak amacıyla kurulmuş bir birlik değil miydi? NATO'da oluşumuz, Sovyetler dağıldıktan sonra da kalışımız, yıllarca sorgulandı sorgulanmasına da hâlâ NATO'dayız ve Libya'ya girmesi istenen Haçlı ile birlikteyiz!

21 gün önce ve sonra söylediğinden hareketle; "Müslümansan Haçlı ile birlikte Libya'da ne işiniz var? Müslüman değilseniz, milleti Allah ile aldattığınız yetmedi mi?" sorusuna cevap var mıdır?

Haçlı ile birlikte Libya'ya demokrasi götürürken kendi sınırlarımız içindeki "Sivil İtaatsizlik" adıyla başlatılan demokratik kalkışmaya ne yapacaklar? Libya harekatının karargahı İzmir'de bulunan Haçlı ile birlikte, Güneydoğu'nun da demokratik bomba istihkakı var mı acaba?

Kelin dermanı varsa neden kendi başına sürmez? Demezler mi adama?

TÜRK TÜRK'Ü KORUMAZSA TANRI TÜRK'Ü KORUMAZ!

Selâm, sevgi, dua...

Mustafa ASLAN

Hiç yorum yok: