Salı, Mart 29, 2011

KÖPRÜDE BİR ATLI VAR!...

Yine kuranlar, köprünün tam ortasında kaldılar! Gelenlere "Hoş geldin.", gidenlere "Güle güle." demek, köprü kuranlara düştü! Köprü kurarken, köprülüğe niyetlenirken "köprübaşı'cı"lığı hiç düşünmedikleri için köprünün iki başıyla da yabancı kaldılar!
Tarihin tekerrürü gerçeğine; "Tarih değil aptallıklar tekerrür eder." diye itiraz eden Sultan Abdulhamîd'e ve "İbret alınsaydı tekerrür mü ederdi?" diye katkı veren Mehmed Âkif'e rahmetler olsun.
Mehmed Âkif'in tarihe tanık ve müthîş anlatımıyla 13 Haziran 1913'ün Türkiyesi'ne dikkatle bakalım:
".................
Irzımızdır çiğnenen, evlâdımızdır doğranan...
Hey sıkılmaz! Ağlamazsın, bâri gülmekten utan!
.................
Kurt uzaklardan bakar, dalgın görürmüş merkebi,
Saldırırmış ansızın yaydan boşanmış ok gibi.
Lâkin aşk olsun ki aldırmaz da otlarmış eşek
Sanki tavşanmış gelen, yahut kılıksız köstebek!
Kâr sayarmış bir tutam ot fazla olsun yutmayı
Hasmı, derken çullanırmış yutmadan son lokmayı!...
Bir hakikattir bu şaşmaz, bildiğin üslûba sok;
Hâlimiz merkeple kurdun aynı, asla farkı yok!
Burnumuzdan tuttu düşman, biz boğaz kaydındayız;
Bir bakın: Hâlâ mı hâlâ ihtirâs ardındayız!" (Safahat-Beşinci Kitap-sh.312)
Allah rızâsı için yüz sene öncesi ile günümüz Türkiyesini ve yüz yıl önceki ile günümüz işbirlikçilerini, en insafsız haliyle mukayese edin!
Tarih; ibret alınsa tekerrür mü etmez, yoksa tarih değil aptallıklar mı tekerrür eder?
"Din de kürkün aynı olmuş; ters çevirmiş giymişiz!" diyen Âkif gibi; biz de kendini, dününü, kimliğini reddederek Allah İle Aldatanlar'la cebelleşmiyor muyuz?
Çok itiraz ettiğim, kabul edemediğim; "Her doğru, her yerde söylenmez!" ilm-i siyâset(!)ine, akıllılığın bir şubesi olan kurnazlığa, "Köprüyü geçinceye kadar ayıya dayı demek" mürailiğine bu kadar mecbur olunacağını rüyamda görseydim ya karabasan sayar, ya da kıçım açık kalmış diye yorumlardım!
Satılan malın yerine yenisi alınarak koyulmazsa ticâret devam eder mi? Siyâsette, gidenin yerine mutlaka bir gelen olmaz mı? Gelen olmasa mutlaka biri davet edilmez mi? Tabiatın, siyâsetin, ticâretin boşluğa izin vermeyeceğini öğrenmek için illa tsunami mi gerek!
Okyanus Ötesi'nde yazılmış senaryonun; AB-D destek ve dekorlu sahnesinde oyunculara suflörlük yapan Haçlı Müslümanlar'dan birinin; "MHP'de tsunami olacak!" sözünü ne çabuk unuttuk? Gününden önce tedbîr alınmazsa, med-cezirden önce dalgakıranlar kurulmazsa bırakın tsunamiyi kuvvetli bir dalgalanmaya karşı neyle korunacak kıyılarımız?
Duyanlar, duymayanlara Allah rızası için söylesinler; kendimize işkence ederek lisan-ı münâsiple sormaya gayret ettiğimiz soruları, en çıplak haliyle sormak üzere kendimizi tahrîke başladık ve çıplak soracağımız soruların cevabını muhatabı değil millet verecek! Bu uyarımız da dikkate alınmazsa başka çâre var mı?
Karanlıkta kaybettiğimizi ışıkta ararsak elin oğlu karartma uygulayacak haberiniz olsun!
"ÇAKALIN KURT TAKLÎDİ, LEŞ GÖRÜNCEYE KADARDIR."
Selâm, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN

Hiç yorum yok: