Pazar, Eylül 04, 2005

ARTIK KİMSE SUSTURAMAZ!...

Sayın Başbakan;
Umarım beklediğiniz sonuca ulaştınız!...
Canımız sıkılsa da, kanımıza dokunsa da AB'nin, ABD'nin, Haçlı'nın ülkemiz ve vatanımız üzerindeki hayallerinin devamı niteliğindeki organizeler umarım aklımızı, başımıza getirdi!...
Sayın Başbakan; siz "Kürt Sorunu vardır." derken biz, ısrarla "bu memleketin kürt sorunu yoktur, bu memleketin bölücü sorunu, PKK sorunu, Apo sorunu vardır "diye feryat-figan ettik!...
Hem de yıllardır bölücülerin fısıltıyla sloganlaştırdığı söylemi, Diyarbakır'da söyleyerek bu hainlere ummadıkları kadar cesaret verdiniz!...
Sayın Başbakan;
Yetmiş milyonluk dev bir ülkenin Başbakanısınız!...
Siz tarih yapan,tarihler yazdıran bir milletin Başbakanısınız!...
Elbette tebaalarımıza, vatandaşlarımıza karşı bağışlayıcı, kucaklayıcı olacaksınız...
Bu tarihte de hep böyle olmuştur...
Ama Başbakanımız olarak asla ama asla bu hainlere cesaret vermemeliydiniz!...
Veya bu bölücü hainlere destek amaçlı sizi yanlış yönlendiren, sizi yanlış bilgilendiren Danışmanlarınız(!)a dikkat etmeliydiniz!...
Size istedikleri her şeyi yaptırdıkları için; her ortamda, her platformda size yalakaca alkış vuranlardansa sizi yaptırılmakta olan hatalara karşı uyaranları da dinlemeliydiniz!...
Şimdi ne olacak Sayın Başbakan?...
Polisime saldıran, polisimi normal arabaları içinde diri diri yakmaya teşebbüs eden ve bunları yaparken artık yüzlerini maskelemeye bile gerek görmeyen bu insanlara karşı şimdi ne yapacaksınız?...
Bizi 43 yıldır sadece bekletip; bize, bizi bölmek-parçalamak amacıyla istedikleri her şeyi yaptıran güçlerin; 3 Ekim'e günler kala bu işleri organize ettiklerini hala anlayamayacak mısınız?...
Türkiye adına size kırmızı çizgiler beyan ettirip karşılığında hemen Kıbrıs'ı kırmızı çizgi olarak ileri süren Haçlı'nın davranışlarından hala gereken dersi almayacak mıyız?...
Askere "Müdahele edin..." diyesim geliyor!...
Şimdiye kadar; 12 Eylül tecrübesinden de hareketle, anarşinin tetiklenmesinde sağcı-solcu bütün aydınlar T.S.K.'ni suçlamışlardı!...
11 Eylül'e akadar oluk oluk akan kanın, birden bire 12 Eylül'de kesilmesinin ardında birşeyler aramışlardı!...
Figuranlar değişik ama aynı senaryo, bir daha sahnede!...
Peşembe'nin gelişi çarşambadan belli değil mi?...
Yapılan kanunsuz, bölücü ve haince harekete Türk bayrağını açarak müdahele eden vatandaşımıza yapılan saldırı, seni de incitmedi mi Sayın Başbakan?...
Kendilerine molotofla, taşla, sopayla saldıranları seyrederken; penceresinden, balkonundan bu şerefsiz harekete baş kaldıran vatandaşlarımızı uyaran polisin davranışını, bize nasıl anlatacaksınız?...
Bu memleketi sahipsiz mi bellediler?...
Bu vatanı böyle ucuz mu kazandık?...
Bu şerefsizlerin ellerini-kollarını sallayarak dolaştığı o mukaddes şehrin, İstanbul'un her karışı için kaç binlerce şehidimizin olduğunu, birileri artık yüksek sesle seslendirmeyecek mi?...
Sayın Başbakan;
Bu size milletin son uyarısı ve siyasette devam diyorsanız bu sizin son şansınız!...
AB'ye arkanızı dönerek yürüyün...
AB'den, ABD'den Haçlı'dan aldıkları cesaretle bu kadar pervasızlaşan bu şerefsizlere; anladıkları dilden mukabele etmeleri için Güvenlik Güçlerimizin ellerini-kollarını bağlayan yasalardan bir an önce geri dönün!...
Zararın neresinden dönülürse kardır!...
Siyaset erki ile Emniyet ve Güvenlik Güçlerimizin erklerini birleştirmeleri için bundan daha uygun bir zaman olamaz...
Bu şerait te dahi birinci vazifemiz Türk Cumhuriyeti'ni muhafaza değil midir?...
Bu şartlarda olağanüstü hal ilan edilmezse ne zaman edilir?...
Türk'ün sabrının bitirilmesi isteniyor farkında değil misiniz?...
Bu milletin artık yapacak fedakarlığı,kalmamıştır!...
Bu millet artık bu olaylardan sonra sadece, bayrağını sallamaya çalışan kardeşimize yapılan saldırının intikamını almak için yanıp tutuşmaktadır!...
Sayın Başbakan;
Sayın Genel Kurmay Başkanımız;
Sayın Emniyet Genel Müdürümüz;
Artık bir araya gelmeniz ve beraberce bu şerefsizlere karşı arz-ı endam etmenizin zamanıdır!...
Geçen zaman kayıptır!...
Geçen zaman, ateşe körükle müdahele etmektir...
Bu olaylara da bigane kalınırsa; Başbakanımız hakkında "Sükut ikrardandır.." şeklinde düşüneceğim!...
Susmakta ısrarcı olursak, sıra hepimize gelecektir!...
Ama evimize, iş yerimize Bayrağımızı astığımız için bize yapılacak ufacık bir saldırı teşebbüsünde ok yaydan çıkacaktır!...
Haberiniz ola!...
Haberimiz ola!...
Ortalık herc-ü merc olmak üzeredir!...
Ya müdahele edin, ya da müdahele edin!...
Artık susmayın!...
Çünkü artık milleti kimse susturamaz!...
Ve susmayan milleti, hiç bir güç durduramaz!...
TEVEKKELTÜ TAALALLAH!...
Selam, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN
http://maslan.blogspot.com
tokkali@mynet.com
tokkali_53@yahoo.com

Hiç yorum yok: