Çarşamba, Eylül 07, 2005

SAĞ DUYU -2-

"Köpeğimiz bizi ısırdığında, biz köpeğimizi ısırmayız!..."
"Aşağı tükürsem sakal, yukarı tükürsem bıyık..." ikilemindeyim!...
Sussam, -korkarım- korktu derler!...
Susmasam, tahrikçilikle itham edilmekten korkarım!...
Oysa korku dağlarını aşalı, yüz yıllar olmuş zannederdim!..
Her halde korkunun en korkuncu, insanın kendi kendinden korkması olsa gerek!...
Herkes, herkesi sağduyuya davet ediyor!...
Bir sağ duyu daveti de benden olsun...
Ama beni; beni susturacaklarını sananların, çok dikkate almalarını istiyorum...
Bizim geçmişimizde, devletçiliğimizde, savaşçılığımızda; aman dileyeni bağışlamak vardır...
Bizim kavgalarımızda gücümüzün yeteceğine saldırmak asla yoktur...
Bizim savaşlarımızda; kadına, yaşlıya, çocuğa saldırı asla yoktur!...
Biz; kimilerine göre 7000 ama bana göre 8000 yıllık töreleri ve türeleri olan Devletli bir milletiz...
Dünyanın coğrafyasının her yerinde ve tarihin her döneminde vardık, varız, var olmaya devam edeceğiz....
Tarihin her döneminde ihanetler görmüşüzdür...
Tarihin her döneminde hainlerimizi cezalandırmışız...
Yine bir ihanetle karşı karşıyayız ve yine yürürlükteki yasalarımızla bu ihanetleri yargılayarak cezalandıracağız..
Bundan zerre kadar endişem yok...
Dün; ağız birliği ile idam cezasına karşı çıkanların çoğunluğu, bu gün idamın kaldırıldığına -sanırım- pişmandırlar!...
Bu kadar masum insanımızın burnu kanayacağına, bu kadar insanımızın huzurunun kaçacağına, bir hainin asılmasını elli kere tercih ederim!...
Yaygın Basınımız(!) hakkında ya ben önyargılıyım ya da yine bir şeyler tezgahlanıyor!...
Ülkemizin dört bir yanında başkaldırı provaları devam ederken; henüz yangınlar söndürülememişken, art niyetlilerin, uzaktan kumandalıların, Karen fogg çocuklarının yeni bir gayretleri dikkatimi çekiyor...
Günümüzden 50 yıl önce Rum Vatandaşlarımıza karşı, günümüzde Kürt vatandaşlarımıza da aynısının uygulanmasını istedikleri olayların, resimlerini sergiliyorlar!...
O olaylar sonrasında bilmem ne kadar Rum Vatandaşımızın topraklarını, mülklerini terk ederek kaçtıklarını hatırlatmaya çalışıyorlar!...
Niye?...
Hani bunların tamamına yakını AB'ci idiler?!...
Hani AB, bizim kurtuluş reçetemizdi?!...
Rumlar, yoğunluklu olarak nerede yaşıyorlar? Yunanistan ve Kıbrıs'ta...
Bizi AB'ye almamak için bahaneler üreten Haçlı'nın kırmızı çizgisinin adı ne? Kıbrıs Rum Kesimini, Kıbrıs Devleti olarak tanıtmak!...
Yine bizi AB'ye almamak için bahane üretmekle görevli Haçlıların, bizi itham ettikleri meselenin adı ne? "Kürt Sorunu"...
"Kürt Sorunu" adını koydukları sloganlarını, Başbakana söyletmeyi başaranların; Devletimizden AB baskılarıyla istedikleri ne?... Apo şerefsizine siyasal bir kimlik kazandırmak!...
Yemezler Heyyyyyy!...
Eğer kurtarmak istiyorsanız, Apo alçağını böyle kurtaramazsınız!...
Bu milleti ve milletin teşkil etmiş hali olan bu Devleti, Apo alçağını asmadığına pişman ediyorsunuz!...
Eğer bu alçağı kurtarmak istiyorsanız; Büyük Türk Devleti'nin Cumhurbaşkanı'na yalvarın!...
Aslında sizi sokaklara dökerek, Türkler tarafından katledilmenizi isteyenlerin, Apo'nun serbestliğini istedikleri falan yok!...
Onlar; o şerefsizin serbest kalmasını isteselerdi, sonunun yaklaştığını hissettikleri bir dönemde yakalayarak -asılmamasını şart koşup- teslim etmezlerdi!...
Onların, yani AB'nin, yani ABD'nin, yani Haçlı'nın tek isteği; kullanılmayı kendilerine haslet olarak kabullenmiş Kürtçü(!)leri organize ederek, onların yanında vatandaşımız, kardeşlerimiz, komşularımız, akrabalarımız olan Kürtleri de Türklere öldürttürmek!...
Yemezler Heeeyyyyy!...
İki gündür PKK'lı militanlar; olmadık rezaletler çıkarıyorlar!...
Osmanlı gibi bir dünya devi devletin doğduğu topraklarda taşkınlık yapmaya niyetlenince şamar oğlanı edilerek yaka-paça evlerine gönderildiler!...
Tek silah patlamadı farkında mısınız?...
Bu Türk Milleti'nin; bu gereksiz çapulcuları ciddiye almadığının net göstergesidir...
Sadece tekme-tokat dayak yediler...
Yaptıkları yaramazlıklarına rağmen yaramaz çocuğunun kulağını çekmektir bu cezalandırmanın adı...
Geçmişte yazmıştım, tekrarlayayım;
Bizler, Müslüman Türkler'iz...Bizim töremiz ve türemiz vardır...Biz; bizi ısıran köpeğimizi ısırmayız!...
Köpeğimiz; kapı köpeğimiz de olsa, av köpeğimiz de olsa, süs köpeğimiz de olsa, çoban köpeğimiz de olsa hatta sokak köpeğimiz de olsa, bizi ısırdığında veterinere götürerek aşını yaptırır yeniden baktığımız yere getirerek yalını-yemini veririz...
Eğer köpeğimizin kuduzluğu, veteriner raporuyla sabitse kendimiz hemen itlaf ederiz. Çünkü kuduz bulaşıcı bir hastalıktır!...
Bu hastalığın, diğer köpeklerimize bulaşmasına izin vermeyiz...
Artık köpeğimizin kudurduğu kesinleşmiştir!...
Bu kuduz köpeğimizi; kontrol ve tedavi ettiğimiz yerden salıvermemiz artık mümkün değildir!...
Karantina altına aldığımız bu bulaşıcı hastalık sahibi köpeğimizi, salmamız mümkün olmadığı gibi artık karantina bölgesine kimseyi de yaklaştırmayız....
Herkes,ama herkes hatta dünya bilmektedir ve bilmelidir ki Biz DEVLET'iz...
Ve hamdolsun devlet gibi devletiz...
Töreliyiz, türeliyiz...
Bizim tebaamız olmak, ayrıcalıktır.
Bizim vatandaşımız olmak, şanslılıktır...
Çünkü biz; asla tebaamıza zulmetmeyiz!...
Çünkü biz; asla tebaamızın kadınlarına seks malzemesi olarak bakmayız!...
Biz; savaştaki esirlerimize konuk muamelesi yaparız...
Bizim savaşımızda şiddetimizin ölçüsü; barışta merhametimizin ölçüsü ve sınırı yoktur...
Akıllı olanlar bizim sınırsız merhametimizden istifade ederler ve etmişlerdir...
Akılsızların ise nasıl cezalandırıldıklarını; tarihe bakarak görmenin mümkün olduğu gibi, yakında günümüz akılsızlarının nasıl cezalandırılacaklarını bekleyerek görmek mümkündür...
Akılsızları, gereksiz piyonları, tarihe dolgu malzemeliğine soyunanları akla davet ederken; necip Milletimi de bir kere daha sağduyuya davet ederim...
Bu prova hareketlerinde, hiç karışmayarak asil ve vakur bir duruş sergileyen Ülkü Ocaklarını da yürekten kucaklayarak alkışlarım...
Televizyonlardan ilk izlediğimde; heyecanımı, öfkemi ve hamasi duygularımı kontrol edemeyerek; Ülkü Ocakları Genel Başkanı Sn.Harun Öztürk'le yaptığım ikili sohbetimiz içinde huzurda özür dilerim...
Sayın Başkan'ın bu satırları okurken bıyık altı gülüşünü de görür gibiyim...
Görür gibi olduğum o bıyık altı gülüşle de çok rahatladığımız bilinmesini de isterim...
Elbette KÖPEĞİMİZ BİZİ ISIRDIĞINDA, BİZ ONU ISIRMAYACAĞIZ!...
TEVEKKELTÜ TAALALLAH...
Selam, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN
http://maslan.blogspot.com
tokkali@mynet.com
tokkali_53@yahoo.com

Hiç yorum yok: