Pazar, Mart 05, 2006

SEFERDEYİZ DÖNMEYİZ...

Bir kıssa ile başlayalım hafta sonuna...
Erenlerden biri, tahsilini tamamlamak gayesiyle Horasan'a doğru seferdedir. Zamanın şartları gereği, yaya yolculuk yapmaktadır ve yanında da bir müridi vardır...
Zamanın yolculuğu gereği; güzergahta devletliği ispatlarcasına kurulmuş hanlarda konaklayacaklardır.
Hanlar; kültürlerin buluştuğu, fikir teatilerinin yapıldığı enteresan yerlerdendir...
Yolcumuz Eren, bir handa konaklar. Konaklayanlardan biri:
- Hayrola erenler, yolculuk nereye? diye sorar.
- Horasan'a...
Cevabı üzerine soruyu soran:
- Tüüh! Allah seni kahretsin! saçından sakalından utan!... Horasan'da herkes sarhoş. Herkes işte işrette. Bu yaştan sonra sende mi çengi oynatmaya gidersin? Yazıklar olsun!...
Diye azarlar Eren'i...
- Haklısın evladım!... Cevabıyla boyun büker Eren...
Bir başka gün, bir başka handa konaklarlar. Yolculardan birisi gene sorar:
-Yolculuk nereye erenler?
-Horasan'a... cevabıyla bir zılgıt daha başlar:
- Yazıklar olsun sana! Horasan'da Allah'ın cebinden Peygamberi çalarlar!...Elini versen kolunu kurtaramazsın!... herkes çalıp çırpmakta!... Bu yaştan sonra sende mi çalmaya gidiyorsun?...
-Haklısın evladım!...
Cevabı ve boyun bükmeli sükut, yine tekrarlanır...
Yine bir başka konaklama günü ve yine bir başka hanın bekleme salonu veya aşevi veya lobi(!)si... Meraklı bir konak, yine sorar:
-Hayrola? Yolculuk nereye erenler?
-Horasan'a...
Şeklindeki bilinen Cevap üzerine:
-Allah yolunuzu bahtınızı açık etsin. Horasan tam sizlik bir yer erenler. İlim orda, irfan orda... Edep-erkan adına ne ararsanız orda...
Şeklindeki alışık olunmayan dilek ve temennilere Eren'in cevabı:
-Haklısın evladım.Allah razı olsun... şeklindedir...
İstirahatgahlarına çekildiklerinde; mürit artık dayanamayarak:
-Üstadım! Biz nereye gidiyoruz? Bu Horasan nemenem bir yerdir?... Diye sorar merak ve endişeyle:
-Sen de haklısın evladım!...
Cevabından sonra Eren, devam eder:
-Horasan, büyük bir şehirdir. Ne ararsan bulunur. İlk karşılaştığımız şahsın, kendisi sarhoştu. Horasan'a gittiğinde kendisi gibi sarhoşları bulur ve bütün Horasan'ı sarhoş zanneder. İkinci karşılaştığımızın, kendisi hırsızdı. O da Horasan'a gittiğinde kendisi gibi hırsızları bulur ve bütün Horasan'ı hırsız zanneder. Üçüncü karşılaştığımızın kendisi edepli bir insandı. O da Horasan'a gittiğinde kendisine benzerleri bulur ve bütün Horasan'ı, edepli-erkanlı bilir!... Biz büyük bir şehir olan Horasan'a gidiyoruz inşallah...
...............
Sorulan sorulara, verilen cevaplara, yenilen zılgıtlara ve nasiplenilen duaya ne denebilir?...
...............
Ankara'dayız...
Büyük bir şehirdeyiz...
Ve her gün sür'atle büyüyen bir şehirdeyiz. Bu hergüm sür'atle büyüyen şehirde; kim neyi ve kimi ararsa bulabilir eminiz...
Bizler de, epeyce birbirine benzer insanlar olarak bir aradayız hamdolsun...
Bizleri incitip zılgıtlayanlar, hor görenler de var, şükürler olsun muhabbetle kucaklayanlar da...
Biz ise; tamamına muhabbetliyiz bu insanların... Sevdalı olduklarımızın dışındakilere de muhabbetimiz var.
Çünkü biz; " Bu memleketin reis-i cumhurundan genelev kadınına kadar insanının mes'elesi, mes'elemizdir." diye kabullenerek bir sefere çıktık...
Hırsızı hırsız eden sebebi; genelev sermayesi kadını, sermaye eden sebebi; siyasetçiyi, yalancı eden sebebi; döneni-değişeni-gelişeni, dönek eden sebebi, kendimize hasım bilerek yola çıktık ve hala bu seferdeyiz hamdolsun...
Kim, hangi kulvarda, hangi isimle olursa olsun ve nasıl istiyorsa öyle dursun...
Birbirimize benzeyen bizler, birbirimize de yeteriz Allah(c.c.)'ın lutf-u inayetiyle, kendimize hasım bellediğimiz sebeplere de...
"Erken çıkan yol alır, yorulan pes eden yolda kalır..." düsturumuzla; yorulmamak için tutturduğumuz acele etmeyen bir tempoyla, seferimizdeyiz... Hedefimize varıncaya kadar da seferimizden dönmeyiz Allah(c.c.)'ın yardımlarıyla...
Türk'ü, Türkiye'yi, Başbuğ Atatürk'ü, Başbuğ Türkeş'i, bayrağı, vatanı, mukaddeslerimizi sevmekte ısrarcılığımızla; bunları sevenleri sevmeye devamla ve bunları sevmeyenleri hasım ilan ederek yolumuza devam ederiz...
Bizim hedefimiz Turan, rehberimiz de Kur'an dır hamdolsun...
Ne Bayrağımızın inmesine izin veririz, nede bizi ısıran köpeğimizi ısırırız!...
Bizi ısıran köpeğimiz kuduzsa itlaf eder, yeniden bir köpek bağlayarak kapımıza seferimize devam ederiz...
Gerisi Rabb'imiz'e kalmış...
TEVEKKELTÜ A'LALLAH
Selam, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN
http://maslan.blogspot.com
tokkali@gmail.com
tokkali@mynet.com
tokkali_53@yahoo.com
tokkali_53@hotmail.com

Hiç yorum yok: