Çarşamba, Nisan 05, 2006

BÜYÜK TÜRK MİLLETİ'NE...

"Ey Türk gençliği !
Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyeti'ni, ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir.
Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel, senin en kıymetli hazinendir. İstikbalde dahi, seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek dahilî ve harici bedhahların olacaktır. Bir gün, istiklâl ve Cumhuriyet'i müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şerâitini düşünmeyeceksin! Bu imkân ve şerâit, çok namüsait bir mahiyette tezahür edebilir. İstiklâl ve Cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.
Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler. Hattâ bu iktidar sahipleri, şahsî menfaatlerini, müstevlîlerin siyasi emelleriyle tevhid edebilirler. Millet, fakr ü zaruret içinde harap ve bîtap düşmüş olabilir.
Ey Türk istikbalinin evlâdı!
İşte, bu ahval ve şerâit içinde dahi vazifen, Türk istiklâl ve Cumhuriyetini kurtarmaktır!
Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur!
Gazi Mustafa Kemâl ATATÜRK"

Büyük Türk Milleti;
Yıllardır üstümüze bir "geri kalmış, gelişmekte olan ülke" yaftası yapıştırıldı!...
Bu yaftayı çıkarmak için Muhteşem Türk Atatürk ve O'nun ekibinin haricinde çaba gösteren olmuş mudur diye düşündün mü hiç?..
"Tarihi ben mi yazdım tarih mi beni öğen
Ben miyim böyle tevekküle baş eğen" diye en son ne zaman baş kaldırdın?...
Töreli, türeli bir millet oluşumuz yüzünden elbette bağışlayıcılığımız tarihimiz kadar şanlı ve büyüktür.
40.000 insanımızın katilini; mevcut yasalarımıza göre yargıladık ve cezalandırdık. Bu ceza, kamu vicdanını tatmin etmiş midir, etmemiş midir şimdi meselemiz değil...
Kendilerine zorla "Ulusal Basın" adını koyan "Yaygın Basın" yazmasa da, duyurmamak için elinden geleni yapsa da Apo alçağının idamı kararının oylamasında , o gün mecliste olan partilerin ve tek tek millet vekillerinin isimleri, basında yerini aldı...
Hatırlayalım;
Üçlü Koalisyon Hükümetinde; Apo'nun idamıyla ilgili üçlü bir "Zirve" yapılmış ve tam 6,5 saat sürmüştü. Çok çekişmeli, nerdeyse Hükümeti bozmak raddesine gelen bu zirveden sonra üç maddelik bir ortak bildiri yayınlanmıştı. Aklımda kaldığı kadarıyla bu ortak bildirinin üçüncü maddesi; "Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin kararı ne olursa olsun karar infaz edilir." şeklindeydi.
O günlerde "Apo Uzatmaları yaşıyor." diye sevinçle yazılar yazdığımı hatırlıyorum.
Bunu, bu işi başaran partinin propogandasını yapmak için yazmıyorum. Çünkü sanki o parti Apo'yu asmamakla suçlanmaktan rahatsız olmuyormuş gibi, bu başarısını anlatmamak gibi anlaşılmaz bir tutum içinde veya bir hazırlanmış program vardır diyerek bu konuda ben de susmayı tercih ediyorum.
Ve çok gariptir; anılan partiyi MHP'yi, Apo'yu asmamakla suçlayan mevcut milletvekillerinin tamamı, -mevcut Başbakan, Ana muhalefet lideri, diğer muhalefet liderleri ve Mehmet Ağar- Apo'nun asılmaması için oy kullanmış kimseler!...
Meselemiz bu da değil!...
Apo'yu artık assak n'oluuur, asmasak n'olur?...
Her gün üçer beşer evimize şehit cenazeleri geliyordu, geliyor ve bunu kanıksadık!...
Dağdaki şerefsizler, AB ve ABD'den aldıkları yürekle şehirlerimize indiler!... Güneydoğu'da Güvenlik Güçlerimizin ailelerinin üçerli,beşerli lojmanlara dolarak canlarını korumakta olduklarını duymaktayız!...
Güneydoğu'da Devletimizin egemenliği kalmadı!...Bunu kanıksamamamız lazım!...
Esnaf olsam; "Benim verdiğim vergiyle, PKK'ya sözcülük yapan Belediye Başkanının maaşı verilmesin, helal kazancım haram edilmesin!.." diye haykırarak vergi vermezdim...
Dini ve cemaatçiliği maske edinerek yıllarca Devlete vergi vermemeyi, bu cennet Vatanımızı "Dar'ül Harp" ilan ederek dindarlık diye tarif edenlere inat biz vergi verdik. Şimdi vergilerimizle PKK'ya sözcülük eden belediye başkanlarının ve tamamına yakınının PKK'lı olduğu söylenen o belediye çalışanlarının maaşları verilmesin diye vergi vermezdim!...
Benim verdiğim vergiyle aldıkları maaşla, mermi alıp Mehmetçiğime sıkanlar, artık canımızı yakıyorlar!...
Elbette Devlet olmanın, Devlet kalmanın bedeli sadece kandır, candır...
Hem canımı hem kanımı verip Vatan diye muhafaza ettiğim topraklarda benim vergilerimle bana kurşun sıkanlardan artık hesap sormanın zamanıdır!...
Bu provokatörlükse ben bir provokatörüm!...
Büyük Türk Milleti;
Evlatlarımızı elbette Devlet kalmak için vermeye devam edeceğiz...
Ezan dinmesin, Bayrak inmesin diye yüzlerce yıldır yaptığımız gibi can bedelimizi ödemeye devam edeceğiz!...
Ama artık şehitlerimizin kahramanlıklarına; çapulcuları, bölücüleri, eşkiyaları, şerefsizleri ortak etmelerine herkes sussa da ben baş kaldırıyorum...
"Dağlar gibi yığdığın kemiklerine bak ve nadim ol!"
Son yüz yılda verdiğimiz yaklaşık bir buçuk milyon şehidimizin kemiklerine bakarak nadim ol!...
Devletine, Bayrağına, Ezanına sen sahip olmazsan -korkarım- sahipsiz kalır!...
Büyük Milletim;
Sen susarsan askerin de susar!...
Sen susarsan, koruma ve kollamayla görevlendirdiğin kurumların da susar!...
Sen sesini yükselt ki mevcut kurumların başındaki Kahraman Evlatların, görevlerini senden aldığı yetki ve cesaretle yerine getirebilsin!...
Yarın, korkarım geç kalmışlık olur. Yarın yine korkarım suçlayacak kimse de kalmaz!...
Çünkü bu suskunlukla yarının tek suçlusu Millet olarak Sen olursun...
Parolamız elbette;
"Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak..." tır...
TEVEKKELTÜ A'LALLAH
Selam, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN
http://maslan.blogspot.com
tokkali@gmail.com
tokkali@mynet.com
tokkali_53@yahoo.com
tokkali_53@hotmail.com

Hiç yorum yok: