Cuma, Nisan 28, 2006

İLK VE SON SAVUNMAM !...

Hayatım boyunca yaptığım işlerden çok az nadim olmuşumdur!...
Ne kimseden aldığım emirle bir şey yapmış, ne de çektiklerimden dolayı kimseleri suçlu bularak sitem etmişimdir...
Yüce Rabb'im ne nasip etmişse yaşamış, çekeceğimi çekmiş, çektiklerimden ve yaşadıklarımdan da -inşallah- gereken dersimi alarak şükrümü eda etmişimdir...
Yarım asrı aşkın hayatımda hiç bir yol yoldaşımı, arkadaşımı,Ülküdaşımı terk etmediğim için de -hamdolsun- terk edilme cezasını hiç yaşamadım...
1969-1970 öğretim yılında liseyi bitirmemle beraber Baba Ocağımdan uçarak, hayatımın nerdeyse tamamını dolduracak olan bir başka ocağa, Ülkü Ocaklarına ram oldum...
Tanıdığım ilk Başkanım, aynı zamanda öz abimdi...
Amcam Oğlumuz ve Dava'nın ilklerinden Ahmet Ali Garipkafkaslı'nın verdiği yetki belgesiyle, 1968 yılında Iğdır'da ilk Teşkilatlardan birini kurarak çıktığımız Kutlu Sefer'e 31 Aralık 2006 yılına kadar aralıksız ve hiç mola vermeden, aynı safta devam ettim...
1968-2006 yılları arasında beraber yola çıktığımız arkadaşlarımızın,ülküdaşlarımızın çoğu hatta tamamına yakını, son yıllarda safımızı terk etmeye başlamıştı...
Her giden ülküdaşımı duydukça yüreğimin bir yeri kararıyor, gönlümün bir yeri yaralanıyordu!...
Gidenlere asla küsemiyordum ama ziyadesiyle gönül koyuyor ve yakaladıklarıma bizzat, elime geçiremediklerime de yazılarımla sitemnameler gönderiyordum!...
Yüce Rabb'im tarafından Başbuğsuzluğa reva görüldüğümüz o meşum, kara 4 Nisan'dan sonra; giden ülküdaşlarımızın sayısı gözle görülür derecede arttı...
Taşradan kalemimizin, dilimizin gücünün yettiğince Teşkilat Yöneticilerimize seslenerek; bu gidişlere, bu göçlere mani olunmasını yalvararak istedim...
Sesimizin duyulmadığını zannederken; devrin Teşkilatlardan Sorumlu Genel Başkan Yardımcısının masasında, fosforlu kalemlerle işaretlenmiş olarak feryatlarımızı gördüğümde sevinmiştim. Teşkilatlarımızın sesimizi duyduğunu ve duyduğuna göre bir tedbir alacaklarını zannederek kendimi teselli etmiştim!...
Oysa tamamen aksi oldu!... Gidenlere engel olmak yerine, kalanları da göndermek için özel gayretler safedildi!...
Başbuğumuz'un; öz oğullarından çok daha fazla "Oğlum" diye hitabettiği yakın mesai arkadaşları, tek tek devre dışı bırakıldı!...
Ne eski Ocak Genel Başkanlarımızdan, ne de eski Gençlik Kolları genel başkanlarımızdan kimse teşkilatlarda kalmadı...
Genel Merkezde bunlar olurken, taşrada da eski Teşkilat kurucuları, eski kanaat önderi Ülküdaşlarımızdan hiç kimse teşkilatlarda bırakılmadı!...
Ve her gideni duyduğumda, gittiği için çok sitemler ettim!... Çok yüklendim!..."Kendinizi dünyanın merkezi zannetmeyin! Başbuğumuz öldü, kıyamet kopmadı!...Sizin yokluğunuzu fark etmeyiz bile!..." diyerek özellikle incitmeye çalıştım!...
Yanlış yapmışım!...
Haddimi aşmışım!...
Şimdi Allah(c.c.) nasip eder ve izin verirse tamamından tek tek özür dileyerek, helallik almaya çalışacağım...
Gerekirse; bu kanaat önderi Ülküdaşlarımın, bu Ülkü Devleri'nin isimlerini tek tek yazarak unutanlara ve unutturmaya çalışanlara hatırlatacağım...
Bu kadar Ülküdaşım yanlış yaptıysa eğer, bir yanlışta ben yapmaya karar verdim!...
Yoook bu kadar Ülküdaşım doğru yapmışlarsa zaten mesele yok!... Sadece onlara biraz gecikmiş olarak katılmanın üzüntüsünü yaşayacağım...
Veda yazımdan sonra yazdıkları iletilerle veya bizzatihi arayarak bana yürek ve cesaret veren arkadaşlarıma yürekler dolusu şükran...
Ben fakıre olduğumdan fazla ihtiram göstererek ve "Hocam! Ne yaptın?!.." diye hayret ve sitem gönderen genç yüreklere de kurban olurum... Onları üzmüş olmam kadar bana ceza verebilecek, canımı acıtabilecek bir yaptırım mümkün değil...
Onlara sadece sevgilerimi, dualarımı göndererek beni anlamak için bile zahmete girerek akıllarını karıştırmamlarını tavsiye ederim...
Bana kızsınlar, bana küssünler ki haklıdırlar!...
Ama Rabbim şahidimdir ki; o genç yürekler, son beş yıldır istenmediğim yerde kalış sebeplerimdir...
Hiç bir şeye yaramayan, sadece oturanı atıllaştıran ünvanlı bir koltuk uğruna Ülküdaşlarından kolayca vaz geçenler yüzünden, o muhteşem Teşkilatların dışında kaldık!...
Kimsenin yerine talip olmadık!... Adaylık talep etmedik!... İhale istemedik!... Makam mevki aramadık!...Hatta gücümüz yettiğince hevesli arkadaşlarımıza referans olarak taleplerinin karşılanmasına yardımcı olmaya çalıştık!...
Ama bu harislerden hangisine yardımcı olduysak, onlar bizi kendilerine potansiyel rakip vehmederek, bizi incitmek için özel gayretler sarf ettiler!...
Canları sağ olsun!...
Bu yapılanlar da bir insani davranıştır!... Elbette herkes kendine yakışanı yapacaktır ve yapmıştır...
Ben fakıri ciddiye alarak kızanlara kızmıyorum haşa!... Küsenlere küsmüyorum haşa!...
Sadece; saymakla bitiremeyeceğim kadar kanaat önderi Ülküdaşımın yaptığını, gecikmiş olarak ta olsa ben de yapmaya ve istenmediğim yeri terk ederek rahatlamaya ve rahatlatmaya karar verdim!...
Elbette hala orada kalanları sevmekte ısrarcıyım ve sabırlar diliyorum tamamına!...
Çünkü "Boşadığı karıya o....u diyen, peşinen p.....nktir!..." edep ve kültürüyle büyüdük biz...
Hiç kimseyle edepsizce siyaset yarışına girmeyeceğimi, bir daha hatırlatarak; bana sitemler gönderen yürektaşlarımdan bir daha özür dileyerek, hayatımın 38 yılını geçirdiğim Yuvam'dan artık uçtuğumun kabul edilmesini rica ediyorum...
1968-1997 Dört Nisan'ına kadarki sürede ömrümü hibe ettiğim teşkilatlarıma, bütün emeklerimi helal ediyorum defaatle...
Başbuğum'a kalan ömrüm süresince de sadık kalacağımı, her kulluk gereği huzura durduğumda, elimden geleni yapmaya devam edeceğimi, kalanları da, terk eden veya dışlananları da sevmeye devam edeceğimi bir daha beyan ederek İLK VE SON SAVUNMAM'dır...
TEVEKKELTÜ A'LALLAH...
Selam, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN
tokkali@gmail.com
tokkali_53@yahoo.com

Hiç yorum yok: