Pazar, Nisan 30, 2006

3 MAYIS TÜRKÇÜLER GÜNÜ' ne...

Bütün dünya Türklüğü'nün "3 Mayıs Türkçüler Günü" kutlu ve umutlu olsun...
Nedir 3 Mayıs Türkçüler Günü?...
Sözümüze kendimize yönelteceğimiz bir soruyla başlayarak, genç Türk Kardeşlerimize de yardımcı olalım istedik...
Büyük mücadele adamı, büyük Türkçü Nihal Atsız Beğ; devrin Başbakanı Şükrü Saracoğlu'nu da kendisi gibi Türkçü zannederek, devletin içine sızan ve kadrolaşmaya çalışan hainleri ve gelişmeye temayül gösteren tehlikeyi işaret etmek için dergisinden açık mektuplar yazar.
Atsız Hoca; devrin Başbakanına hitaben dergisi Orhun'da 1 Mart 1944 ve 1 Nisan 1944 tarihlerinde birer ay arayla iki açık mektup yazar. Devletin içine sızan hainleri haber verir.
Bu hainler içinde daha sonra Bulgaristan'a kaçmaya çalışırken vurularak öldürülen Sebahattin Ali'de vardır...
Bu mektuplar, Başbakan Saracoğlu'nu büyük bir telaş ve endişeye düşürür. Sebahattin Ali'ye destek vererek Atsız Hoca'yı mahkemeye verdirttirir.
26 Nisan 1944'te Ankara Adliyesinde mahkeme başlar.
Dönemin duyarlı ve cesur Türk Üniversiteli gençliği, mahkeme salonunu ve adliyeyi hıncahınç doldurarak Atsız Beğ'e sahip çıkar. Öylesine bir kalabalık oluşur ki Mahkeme Heyeti, salona ancak pencerelerden girebilir..
Bu kalabalık karşısında mahkeme heyeti şaşırır.
Duruşmada Atsız Beğ, Mahkeme Heyeti'ne; "Sebahattin Ali'den sorulsun hıyanetini ispat edelim mi? Buna razı mı? " diye sorar. Sebahattin Ali, sessiz kalır. Cevap veremez.
Kalabalık ve Atsız Hoca'nın erkek tavrı karşısında çaresizleşen Heyet, mahkemeyi 3 mayıs 1944 tarihine erteler.
Mahkemenin ikinci celsesinde yani 3 Mayıs'ta Türk Gençliği, bir volkan gibi patlar. Atsız Beğ'e sahip çıkan Türk gençliği, bir daha adliyeyi hıncahınç doldururken dışarda da onbinlerce üniversiteli Ulus Meydanı'na doğru protesto yürüyüşüne geçer.
İşte bu milli coşkunun şahlandığı gün olan 3 Mayıs, Atsız Beğ'in de isteği doğrultusunda 1954 yılından itibaren "Türkçüler Günü" olarak anılmaya ve kutlanmaya başlar...
Aynı mahkeme günlerinde devrin Başbakanı Saracoğlu; "Bizim ülkümüz Türkçülüktür." demesine rağmen, birden bire ters yüz ederek Türkçülük ve Turancılığı, tehlikeli bir oluşum olarak tarif eder!...
Devrin Cumhurbaşkanı İsmet İnönü, 19 Mayıs 1944 nutkunda;"Turancılar, Türk milletini bütün komşuları ile onarılmaz bir surette derhal düşman yapmak için bire bir tılsım bulmuşlardır. Bu kadar şuursuz ve vicdansız fesatçıların tezvirlerine, Türk milletinin mukadderatını teslim etmemek için elbette Cumhuriyetin bütün tedbirlerini kullanacağız. Fesatçılar genç çocukları ve saf vatandaşları, aldatan fikirlerini millet karşısında açıktan açığa münakaşa edemeyeceğimizi sanmışlardır. Aldanmışlardır ve daha çok aldanacaklardır. Şimdi vatandaşlarımdan iki suale zihinlerinde cevap bulmalarını isteyeceğim: Irkçılar ve Turancılar gizli tertiplerle teşkillere başvurmuşlardır. Niçin? Kandaşları arasına gizli fesat tertipleri ile fikirleri memlekette yürür mü? Hele doğudan batıdan ülkeler, gizli Turan cemiyeti ile zapt olunur mu? Bunlar o şeylerdir ki devletin kanunları ve esas teşkilatı ayak altına alındıktan sonra başlanabilir. Şu halde yaldızlı fikirler perdesi altında doğrudan doğruya Cumhuriyetin, Büyük Millet Meclisinin mevcudiyetinin aleyhinde teşebbüsler karşısındayız." diyerek bu vatanperver, milliyetperver insanlara karşı insafsız bir savaş başlatır..
O tarihlerde genç bir subay olan Alparslan Türkş'te bu Türkçü ve Turancı akımın taraftarlarındandır ve nasibi olan tabutluklarla bu taraftarlığı yüzünden tanışır...
Mahkemelerdeki bütün insafsız baskılara karşı duran Yiğit Dava Adamı Atsız Hoca;
"KİMSEDEN HAKSIZ BİR YERE BİR ŞEY TALEP ETMİYORUZ. ATALARIMIZDAN KALAN MİRASIN MEFAHİRİMİZİN GÖMÜLÜ OLDUĞU TOPRAKLARIN BİZİM OLMASI ÜLKÜSÜNÜ KALBİMİZDE TAŞIYORUZ. ORALARI UNUTMAMAK İSTİYORUZ. BEN BUNLARI ŞAHSIM İÇİN İSTEMİYORUM. ORALARDA ÇİFTLİK VEYA APARTMAN YAPACAK DEĞİLİM. MİLLETİM İÇİN DÜŞÜNDÜĞÜM HAKLARDAN DOLAYI DA KİMSE BANA VATAN HAİNİ DİYEMEZ. BU ÇİRKEF İFTİRAYI İADEYE DE TENEZZÜL ETMİYORUM. KİMİN HAİN, KİMİN VATANPERVER OLDUĞUNU TARİH TAYİN EDECEKTİR. HATTA ETMİŞTİR BİLE." diye Türkçe kükreyerek tarih olur ve 3 Mart 1944 tarihinde 2 Numaralı Sıkıyönetim Mahkemesi tarafından suçsuz bulunarak beraat ettirilir.
Şimdi bize düşen; 1944 tarihinde "Ülkümüz Türkçülüktür." diyen ama Batı ile yaptığı diyaloglar ve Batının dayatmalarıyla bir anda Türkçülere karşı savaş açan Başbakan'la; gümüzde sıkışınca "Tev Vatan, tek Bayrak, tek Millet..." diyen ama "Türküm" demeyi bir türlü başaramamış ve milliyetçiliği devlet için tehlike gören Başbakanın görüş ve davranış benzerliğini görmek değil midir?...
Başbuğ Alparslan Türkeş'in sağlığında her 3 Mayıs, bir bayram havasında anılır ve yaşanırken, günümüz milliyetçilik yapan siyasilerinin 3 Mayıs'a biganeliğine sitem etmeyelim mi?...
Sağcılığı, solculuğu, hiç bir faydasını görmediğimiz ve kendimizin icat ettiğimiz particilik taasuplarımızı bir tarafa bırakarak, "Türküm" diyen her Türk'ün; "Ne mutlu Türk'üm diyene." diyen her Türk'ün 3 Mayıs Türkçüler Günü'ne katılmasını istemek en tabii hakkımız değil midir?...
Bu davet hakkımızı kullanarak;
"Yüzde yüz Türk olduğun gün, Cihan senindir." diye inancını deklere eden Atsız Hoca'yı bir daha rahmet ve minnetle yadederek ve;
"BÜTÜN TÜRKLER BİR ORDU, KATILMAYAN KAÇAKTIR." inancımızı tekrarlayarak bütün Türklerin "3 Mayıs Türkçüler Günü'nü; bütün Türk kalbimle kutluyorum..
TEVEKKELTÜ A'LALLAH..
Selam, sevgi, dua..
Mustafa ASLAN
http://maslan.blogspot.com
tokkali@gmail.com
tokkali_53@yahoo.com

Hiç yorum yok: