Pazar, Nisan 01, 2007

İYİCE AZDILAR !...

Artık iyice azdılar!...
Artık iyice sabrımızla oynamaya başladılar!...
Devletimizi temsil makamlarında bulunanların; aymazlıkları, umursamazlıkları, "gafletleri, dalaletleri ve hatta hıyanetleri" yüzünden asayişimiz bitirilmek üzere!...
Güneydoğu'daki başkaldırı denemeleri, -kendilerine göre- başarılı olunca şimdi de metropollerimizde arz-ı endam etmeye başladılar!...
Onlarca yıldır bunlara müsamaha göstere göstere, bu günleri kendimiz hazırladık!...
Kendileri, babaları, dedeleri hatta babalarının dedeleri İstanbullu, İzmirli, Bursalı olmasına rağmen; taş üstünde taşları olmayan, dikili bir ağaçları bulunmayan sayısız insanımız varken; -bu günlere hazırlanmak için- doğudan, güneydoğudan göçerek gelenlerin tamamına yakınının gecekondu adıyla işgal ettiği yerlere, -bir kaç oy daha hesabıyla- tapu vere vere; dünyanın en güzel yerlerinden olan bu cennet köşelerimizi de yaşanmaz hale getirdik!...
Yaşanmaz hale getirmemiz yetmedi; Şemdinli'de ki olayları protesto adıyla İstanbul'da da isyan provaları başladı!...
Bunların hepsi; yönetenlerimizin, devlet olmanın, devlet kalmanın yollarını bilmediklerinden, günümüzden bin sene önce yazılı olarak bırakılmış olan devlet yönetme düsturlarımızı okumamış olmalarından kaynaklandı!...
Bir kaç sefer yazarak hatırlatmaya çalışmıştım...
Bir daha yazacağım...
Milletimin; yetkililerin dikkatlerini, Yusuf Has Hacib'in 'Kutadgu Bilig' adlı eserine çekinceye kadar devam edeceğim!...
Tarihe şerh düşülmüş ve Türk'ün Devlet etme yollarını anlatan bu muhteşem eserden, bir paragraf daha hatırlayalım:
"Ülkeyi elde tutabilmek için orduya ihtiyaç vardır. Orduyu besleyip donatmak için de çok mal ve servet gerekir. Orduyu besleyip donatacak akçayı bulabilmek için de halkın zengin olması gerekir.
Halkın zengin olması için de yöneticiler, doğru yasalar koymalıdır.
Bunlardan biri ihmal edilecek olursa dördü de işe yaramaz.
Dördü de işe yaramaz olunca devlet yönetimi çözülür, ülke yönetimi bozulur."
Dikkat etiyseniz, yaklaşık bin yıl önce yazılmış olmasına rağmen sanki günümüzü tarif etmiyor mu?...
Bütün dünya milletleri arasında en eski geçmişe, en şanlı tarihe sahip olmasına rağmen Türk Milleti'nin en son sistemlerle yönetilen Cumhuriyetinin yöneticileri; " Birlikte yaşamayı öğrenmemiz gerekiyor." şeklinde bir gaf yapabiliyorlar!...
"Birlikte yaşamak" doğrudur ama bunu öğrenmek yanlıştır!...
Biz; en köklü gelenekleri ve devlet teamülleri olan bir millet olarak "Birlikte yaşamayı" öğretmekle mükellefiz...
Eğer öğretmekte; öğretmence gerektiğinde ödüllendirerek, gerektiğinde cezalandırarak eğitmekte geç kalırsak, yaşadıklarımızı yaşarız!...
Yüzlerce yıl gittiğimiz her yere, birlikte yaşamayı öğretmiş olan bizim; kendi topraklarımızda da birlikte yaşamayı öğretmek gibi bir mecburiyetimiz vardır!...
Yüzlerce yıldır kendi vatanımızda birlikte yaşamayı öğretmediğimizdendir ki, yaşadıklarımızı yaşamak talihsizliğindeyiz!...
Kutadgu Bilig'den bir bölümü daha hatırlayalım:
Hakan, tebaasından isteklerini duyurur.
İstekleri, kısa ve özdür.
1- Yasalarıma uyun.
2- Verginizi ödeyin.
3- Dostumu dost, düşmanımı düşman belleyin.
İstekler, mantıklıdır.
Tebaanın yani halkın cevabı da aynı özelliklerdedir:
1- Yasalarına uyarız ama adil olursa.
2- Vergimiz öderiz ama gümüşün ayarını düşürmezsen.
3- Dostunu dost, düşmanını düşman belleriz ama can ve mal güvenliğimizi sağlarsan.
Bu karşılıklı ve üçer maddeden oluşan istekleri de günümüze uyarlayarak bir daha düşünelim...
Hem biz düşünelim hem de yöneticilerimizin düşünmelerini, sağlayalım!...
Birilerinin, hem de artık geç olmadan, geç kalmadan birilerine devlet olmanın ve devlet olarak kalmanın yollarını, mutlaka hatırlatması zamanıdır!...
Ekonomiden, işsizlikten vaz geçtik!...
Devletimizin bekası, söz konusu!...
Aşayişsizlik nerdeyse yönetim şekli oldu!...
Emniyet güçlerimiz, -yasalarla ellerini-kollarını bağladığımız için-basın yoluyla vatandaşlarımıza kap-kaçtan korunma yolları öğretmeye başladı!...
Güneydoğu'da güvenlik gücü mensuplarımız kaçırılarak işkence edilip bırakılmaya başladı!...
Başıboş bırakılan bazı vatandaşlarımız, -PKK adındaki bölücü, terör örgütünün baskısıyla- "Dağa çıkarız, hesap sorarız." şeklinde sloganlar atmaya başladı!...
Yasalarımız, adil değil!...
Paramızın değeri yok!...
Can ve mal güvenliğimizi kendimiz sağlamaya çalışıyoruz!...
Şehirlerde de kırsalda da "dağ kanunları" geçerli!...
Her yerde gücü yeten yetene!...
Hemen hergün üçerli beşerli şehidimiz var!...
Şehitlerimize tören -sanki- yasak!...
Ama başkaldırı provalarının olduğu yerlerde; gebertilen teröristler için, yasalarımıza aykırı, törelerimize ters düşen törenler yapılmakta!...
Devletimizin bekası için gebertilenlerin "İnsan hakları" adıyla hakkını savunmaya çalışan hainler var!...
Ama şühedamızın hakkını ağzına bile alan yok!...
Canımız yanıyor artık!...
Bu gözümüzün önünde olanlar, kanımıza dokunuyor artık!...
Hiç bir şeyimiz yokken yedi düvele kafa tutan ve yedi düveli denize dökmeyi başaran bizim; bu üç beş baldırı çıplak karşısındaki -her şeyimiz olmasına rağmen- aczimiz, gururumuzu incitiyor!...
Bunlar, iyice azdılar!...
Bunlar, iyice çizgiden çıktılar!...
Bunlar, açıkça başkaldırıyorlar, isyan ediyorlar!...
Ya isyanı bastırın ya da olacaklardan herkes nasibine, payına düşeni alacaktır bilmiş olun!...
Biz, bu devleti yok ettirmeyiz!...
Biz, bu vatanı böldürmeyiz!...
Biz,üç beş çapulcuya pabuç bırakmayız!...
Bu denemeler; dün de yapılmıştı, bu gün de yapılıyor.
Sür'atle ve köklü olarak tedbir alınmazsa, -lokal uygulamalarla belki yangın söndürülebilir ama- yarın da yapılacaktır!...
Bu millet kadar tecrübeli, ikinci bir millet yoktur...
Milletin tecrübelerini, kalasiklerimizden okuyarak uygulayın artık Allah aşkına!...
TEVEKKELTÜ A'LALLAH...
Selam, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN

Hiç yorum yok: