Cuma, Nisan 20, 2007

MİLLETİME ARZ-I HALİM -2-

Büyük Türk Milleti;
Şanlı Milletim;
Seni, Allah(c.c.)'a şikayet edemem çünkü beddua olur ve sana kıyamam.
Seni, yasalara şikayet edemem çünkü hem yasalarımız adil değil, hem de yasalara göre mazursun...
Demokrasi ile yönetiliyorsun. Muhteşem Türk Atatürk ve sen böyle istemişsin.
Seni inciten ve incitmekte ısrarcı olanları, sen seçmişsin!... Yani kendi ellerinle kendi gözünü çıkaran sensin!...
Kendine azabı, işkenceyi, horlanmayı, ciddiye alınmamayı, sen reva görmüşsün ve şimdi canhıraş feryat eden de sensin!...
Rize'li olduğunu söyleyen, Kasımpaşa'da külhanlaştığını basından okuduğumuz, Siirt millet vekili ve asla "Türk'üm" diyememiş olan delikanlıyı; "İnadına Tayyip" diyerek güç yetmez yerlere, mevkilere getiren de sensin!...
Hani senden olmayana, sana benzemeyene, seni sevmeyene itibar etmeyecektin?!...
Hani sen, dünyanın en ferasetli milletiydin?!...
Delikanlı Tayyip; "Kubbeler miğferimiz, minareler süngümüz" diyen imanlı bir şairimizin şiirini okudu diye ona inandın; kurduğu partisinin amblemini ampül olarak seçince, seninle dalga geçildiğini anlamadın!...
Düğmesine basılmadıkça yanmayacak olan ampülle sana ışık verilemeyeceğini; düğmeye mutlaka bir basanın olması gerektiğini, -saklamadan, söylemeden- söyledi Tayyib'in ama sen anlamamakta direndin!...
"Değiştim, geliştim, milli görüş gömleğini çıkardım." dedi. Bu sözlere kandın koştun!... Yaptırdığı ilk teşkilat yoklamasında senin sıraladığın, seçtiğin insanların tamamını silerek yerine kendi adamlarını koyup sana hakaret etti; anlamamakta ısrarcı oldun, uyanmadın!...
Ilımlı İslamcıların, diyalogcuların, "Dolma Kalemler"in, yerli işbirlikçilerin ısrarla vitrine çıkarılmasına; ne kadar Türkiyeli, Türk olmayan varsa yanına almasına, danışmanlık vermesine ses çıkarmadın, görmezden geldin!...
İnadına birilerini cezalandırmak için sadece "İnadına..." dedin!...
Büyük Milletim;
Seni, sana şikayet ediyorum. Karakterlerinde mevsimlik nebat, çiçeklerini; sadece kimlikten taviz vererek "Beraber yaşamayı öğrenmeliyiz." cileri saklayanları, görevlere getirdin!...
Bu, delikanlı rolünü çok iyi oynayan Kasımpaşalı Türkiyeli'yi; başımıza başbakan ve bela ettin!...
Haçlı'ya helal(!) olan bütün özkaynaklarımız, bize haram edildi!... "Kubbeler miğfer, minareler süngü" diyen bu Delikanlının Başbakanlığında, Türkiye yol geçen hanı oldu!...
Güya teskere geçirilmeyerek ABD adındaki haçlı silahşörüne destek verilmedi!... Ama haçlının silahşörü, göbeğimize basa basa Irak'a tecavüz etti... Dört yüz yıl tebaamız olmuş; dindaşımız, komşumuz Iraklılar'a soy kırım uyguladı!...
Senin delikanlı Başbakanın; haçlının işgalci zulmünü, Müslüman Zalim Saddam'la mukayese ederek, "Demokrasi getirecekler!.." diyerek mazur göstermeye çalıştı!...
Kaçıp camiye sığınan müslümanın kafasına, camide kurşun sıkıldı. Müslüman arap kadınlarının ırzı, pay-i mal edildi!...
Kırmızı çizgilerimiz, yok edildi. başımıza çuvallar geçirildi. Senin Delikanlı Başbakanından tık çıkmadı!...
"Şüheda fışkıracak toprağı sıksan şüheda" diye tarif edilen vatan toprakları; haçlıya para ile satıldı! Delikanlı Başbakan'dan ses çıkmadığı gibi; ses çıkaran vatanperverler, huzur bozmayla suçlandı!...
Irak'ı işgal eden haçlıyla BOP adındaki projeye ortak olunarak "Eşbaşkan" ünvanıyla işbirliği yapıldı!...
Büyük Milletim;
"Ananı al git. Askerlik yan gelip yatma yeri değildir. Gözünüzü toprak doyursun." şeklindeki söylediklerini; kimlere 'kelle', kimlere 'sayın' dediklerini, unutacak mısın?...
ABD'ye rağmen kanlarımız, canlarımız pahasına Yunana teslim etmediğimiz, Yavru Vatan Kıbrıs'tan vaz geçildiğini, görmeyecek misin?...
Musul'da, Kerkük'te, Telafer'de soydaşlarımıza, kandaşlarımıza, dindaşlarımıza, kardeşlerimize reva görülen yalnızlığa, itiraz etmeyecek misin?
Parti ve ideolojik fanatizmi unutarak Tandoğan'da toplanan bir buçuk milyon Türk'ü görmezden gelen Delikanlı Tayyib'in; sana kafa tuttuğunu görmezden mi geleceksin?...
Van'da binlerce Türk'ün katledilmesi planlarının yapıldığı, tarihin yüz karası bir kiliseyi senin paralarınla tamir ettirerek AB adındaki haçlıdan aferin almayı düşünürken, İstanbul'da elli yıldır hizmet veren bir Kur'an Kursu'nu senin kolluk güçlerinin nezaretinde, zorla yıkan delikanlıya haddini, hala bildirmeyecek misin?..
Büyük Türk Milleti;
Tarih yapan, çağ kapatıp çağ açan, dünya insanlığını kucaklayan, dünya nizamından sorumlu kimliğine dönmeyecek misin?
"Ey Türk titre ve kendine dön!" diye taşlara yazarak, tarihe şerh düşen atalarının vasiyetine uymayacak mısın?...
Yoksa kendine reva gördüğün bu demokratik işkenceye, bu demokratik zulme teslim mi olacaksın?...
Elbette sen bilirsin ve son söz milletindir...
TEVEKKELTÜ A'LALLAH...
Selam, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN

Hiç yorum yok: