Perşembe, Mart 31, 2005

DEPREM ÇADIRINDA, DEPREM!

AKP, daha kuruluş aşamasında iken kaymaya başlamıştı.
AKP'nin kuruluş günlerini ve o günlerin kurucularının gizli-saklı çabalarını hatırlıyorum..
AKP Erzurum kurucu İl Başkanı İbrahim Özdoğan'la - o günlerdeki- gazete binasında ve kendi ofisimdeki yaptığımız sohpetleri, hatırlıyorum...
Sonra alınan 3 Kasım erken seçimlerini ve AKP'nin aday listesinin hazırlanışını hatırlıyorum...
O günlerde Erzurumda siyaset ve AKP ile ilgilenen her kesin elinde ayrı bir AKP aday adayı listesi vardı. Ama Erzurumda hiç kimse; aday yapılan yedi kişinin adlarının olduğu listeyi, tahmin bile edememişti!...
Teşkilat, temayül yoklamaları yapılmış ama o yoklamalarda yer alanlar; Recep Tayyip Erdoğan'ın listesinde yer alamamıştı.
İl teşkilatının belirlediği aday listesiyle, Recep Tayyip Erdoğan'ın listesinin hiç bir benzerliği yoktu...
Ama bir kasırgaya dönüştürülen "İnadına Tayyip" rüzgarının uğultusu arasında bu itirazlar, bu baş kaldırılar, kaybolup gitti...
Daha o günlerde AKP genel merkezinde "bizimkiler ve onlar" ayrımı yapılmaya başlamıştı. Gariptir o günlerde İbrahim Özdoğan "bizimkiler" kategorisinde görülenlerdendi..
AKP'ye 'deprem çadırı' benzetmemi, o günlerde yapmıştım. Bu çadırın uzun ömürlü olamayacağı, daha o günlerden belliydi.
Ama çadır yıkıldığında başa düşecek olan malzemenin çaput olacağını bilmelerinden olsa gerek, deprem çadırı sakinlerinin bir korkuları yoktu!..
İbrahim özdoğanla bu minvaldeki sohbetlerimizi de hatırlıyorum..
Seçim sonuçlandı. Erzurum'da AKP, tulum çıkardı. Seçim kazandığına en zor inananın ise İbrahim Özdoğan olduğu söyleniyordu...
O günlerden bu güne 2,5 yıl geçti.Söylerken zor olmasına rağmen bu 2,5 yıl çok çabuk geçti...
İbrahim Özdoğan'ın istifasını TV'lerden izlerken şaşırdım. Ama beni şaşırtan ne istifa, ne de istifanın nedeniydi!.. Beni istifa edenin kimliği ve istifasını engellemeye çalışan vekiller şaşırtmıştı!...
Ben istifa edecekler olarak başkalarını bekliyordum...Daha önce SP'den de millet vekilliği yapmış olan birisi olsaydı veya Devlet Eski bakanlarından Lütfü Esengün'ün yakın mesai arkadaşlarından olan vekil istifa etseydi, şaşırmayacaktım. Ve onların istifa nedenlerini belirtmelerine de gerek kalmazdı!..
Hafızalarımızı zorlarsak İbrahim Özdoğan'ın; il başkanlığı döneminden de, 2,5 yıllık vekilliği döneminden de hatırlanacak en belirgin özelliği, suskunluğu olacaktır.
Demekki yumuşak atın tepmesi pek oluyormuş!
İbrahim Özdoğan; yalansızlığı,dürüstlüğü, siyaseti kişisel çıkarlarına araç edememesi yüzünden; fırtına öncesinin sessizliğini yaşıyormuş...
İstifa kararını açıklamaya giderken gösterdiği kararlılığını, şahsen alkışlıyorum...
Özdoğan, doğru zamanda doğru bir tavırla istifa etmiştir.
Hayırlı olsun...
Ve artık Özdoğan'ı Vekilim olarak görüyor ve kendine yapacağı muhalefette başarılar diliyorum...
Artık yorum; "İnadına Tayyip" diyerek bütün partileri silip atan Erzurum ve ülke seçmenlerinin olmalıdır...
İbrahim Özdoğan'ın 'Basın Toplantısı Metni'nden seçtiğim bazı cümlelerini; hiç bir yorum katmadan aynen sizlere aktarıyorum...
Sadece böyle cesur yüreklere gereken desteği vermek lazım diye bir fikir beyan edeceğim...
Daha sonra mesela yarın; deprem çadırı AKP'deki depremi, yorumlamaya çalışırız.
Milletin; depremden korkarak, tepki olsun diye sığındığı çadırda deprem olunca akılları karıştı!..
Akılları karıştıran bu olayları, doğru yorumlamak ve ikinci bir deprem çadırına girilmesini engellemek lazım diye düşünüyorum...
İşte Özdoğan'ın basın bildirisinden seçtiğim cümleleri:
"AK Partinin Erzurum kurucu il başkanı olarak il teşkilatındaki çalışmalarımız neticesinde Erzurum AK Partiyi 3 kasım 2002 seçimlerinde en çok oy alan ikinci il yaptım."
" AK Parti bir kaç kişinin elinde ve kimseye güvenmeyen bir şüphecilikle yönetilen bir parti durumundadır."
"Siyaset-bürokrasi ve iş adamı üçgeni oluşsun diye mi seçti beni Erzurumlu?
Genel merkezin derdi ise, kendine yakın bir iki isimle durumu idare etmeye çalışmak."
"Ülkeyi bir avuç insanla ve haftanın beş günü yurt dışında gezerek yönetebileceğini sanan bir hükümetle karşı karşıyayız."
"6 ila 18 yaş arasısında aklaşık 15 milyon eğitim çağında çocuğu lan bu ülkede Milli Eğitim bakanının adını basında, en çok usulsüz ihaleler konusunda duymak nasip oldu bizlere.Hal böyleyken, kamu ihale kurumunun, Kasım 2004'te Başbakanlığa Milli Eğitim Bakanının ihalelerinde tesbit edilen usulsüzlükler hakkında yollamış olduğu yazıyla ilgili bir neticelendirme bile henüz yapılmamıştır.
Bu nasıl bir ülke yönetmektirki, hakkında usulsüz ihale iddiaları olan bir bakanla ilgili 4 aydır bir netlik sağlanamamıştır.
'Benim olanın yaptığı usulsüzlük,usulsüzlük değildir.'mi demektir bu?"
"Kıbrıs konusunda verilecek tavizlerin ne olduğu, kapalı kapılar ardında neler konuşulduğu bize ayan değildir."
"Irak'taki gelişmeler konusunda hükümet sefilleri oynamaktadır."
"Başbakan sorunların kaynağı olarak birileri düğmeye bastı demektedir.Mesele ise Başbakanın sorunları çözecek düğmelere basamamasında yatmaktadır.Düğmeye basan Büyük Türk Milleti'dir. halk kitlelelridir.Esnaftır,köylüdür,işçidir,memurdur,emeklidir ve işsiz aç insanlardır."
Seçtiğim cümlelerin tamamının bilhassa son cümlenin altına gözü kapalı imzamı atarım...
TEVEKKELTÜ TAALALLAH...
Selam, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN
http://maslan.blogspot.com
tokkali@mynet.com
tokkali_53@yahoo.com

Hiç yorum yok: