Perşembe, Mart 17, 2005

DÜĞMELİ BASIN'A DESTEK!...

"Birileri düğmeye bastı!.."
" Hortumları kesildiği için, hortumları yeniden tesis edemedikleri için çılgına dönüyorlar!..."
Bunlar; Başbakan'ın yaygın basın hakkındaki yorum ve beyanları!...
Türkiye'de ikinci kez Başbakan ağzından basına yönelik böylesine açık suçlama yapılyor.Daha önce de Tansu Çiller, medya ve basını, kartellikle suçlayarak karşısına almıştı..
İcranın birinci adamı olarak Başbakan; kesilen hortumları ve hortumların adreslerini açıklamak zorundadır.Bir yerel basın mensubu olarak ve yıllardır yaygın basına "Ulusal değildir." diyen biri olarak, bütün yaygın basını, hortumculukla suçlarsam kim bana ne diyebilir?...
Yine Başbakan, düğmeye basan birilerini ve basılan düğmeleri de açıklamak zorundadır...
Yoksa ben; aylardır, "Ampülü yakmak için bir düğme ve o düğmeye basacak biri lazımdır." diye AKP'ye yüklenerek haksızlık etmiş olmam mı?
Yerel basın olarak bizler; aslında olanları, ibretle izliyoruz!
Deprem Çadırı AKP, delindi!...
AKP'deki istifaları durdurabilmek için Recep tayyip Erdoğan özel gayretler içine girdi!...
İstifalara neden olarak ta birilerinin düğmeye basmasıyla basının çılgına dönmesini, göstermeye çalışıyor!..Belki de haklıdır, kim bilir?...
Dönmeyi, değişmeyi, gelişmeyi Recep Tayyip Erdoğan ve Milli Görüş Gömleğini soyunanlardan öğrenen Erkan MUMCU'nun son değişme-gelişmesiyle Deprem Çadırı karıştı!...
Recep Tayyip Erdoğan'ın yasaklı döneminde; YÖK yasasını Başbakanlık için pazarlık konusu yaparak yapılan Erdoğan-Baykal görüşmesinin, Mumcu tarafından açıklanmasıyla da Deprem Çadırı'ndaki karışıklık, paniğe dönüştü!...
Değişme-gelişmede Recep Tayyip Erdoğan ve Milli Görüşçüler'i sollayan Erkan Mumcu ve benzerlerinin istifaları, bizim için beklenen bir şeyken Recep tayyip Erdoğan ve kurmaylarını panikletti...
Eğer Başbakan'ın söyledikleri doğruysa -ki doğru olması şarttır- düğmesine basılan ve hortumları kesilen medya, kendini biliyordur!...Yerel Basın olarak onlardan biz de rahatsızdık hatta basın adına onlardan utanırdık... Bu sıkıntı ve utancımızı da değişik yerlerde ve değişik yerel kalemler olarak seslendirdik, durduk...
Şimdi şartlar, değişti!...
Başbakan; düğmeli ve hortumlu basın ve basın mensuplarını açıklamak yerine, 1 Nisan itibariyle gazetecileri dolduracağı cezaevlerinin hazırlığıyla meşgul!...
Ben bir yerel basın mensubu ve bir vatanperver olarak, sonunda muhakkak kazanacağımız bir savaşı başlatıyorum!...
Basın mensubu olarak ve yerel bir yürek olarak cezaevine girecek ilk gazeteci olabimek için; şimdiden, 1 Nisan'dan önce bu yasakçı yasalara, baş kaldırıyorum...
Kendileri, dokunulmazlık zırhına girerek kaçtıkları yasalarca aklanmadan; ne AKP'nin ne de aklanmamış Recep Tayyip Erdoğan ve avanesinin yasaklarına, uymuyorum...
12 Eylül Kıyameti'nde hücreleri,hürriyetin sınırsızlaştığı mekanlar haline getirebilmiş bizler; 1 Nisan Kararlarından korkarak asla susmayacağız!...Daha doğrusu ben, kendi adıma söylüyorum;
"Ben asla susmayacağım..."
Asgari ücretle çalışıp, çoğu aylar onu da alamadan çalışan Yerel Basın Emekçileri adına; milyon dolarlarla tranferler yaşayan düğmeli basın mensuplarını, Yasakçı Recep Tayyip Erdoğan'a karşı savunacağım, koruyacağım!...
Belki bu yolla, yaygın basının kesilen hortumlarının yerel basına dönmesini sağlayarak, gerçek basın emekçilerinin rahatlamalarını sağlayabiliriz!..Umut, fakirin ekmeği, belli mi olur?!...
Yeni ceza kanunları, yaygın basının gözleri önünde hatta onların da katılımlarıyla hazırlanırken susanlar, hatta milleti sadece zinaya kilitleyenlerin hortumları, o günlerde çok mu gür akıyordu?... Böyle bile olsa, Başbakan'ın deyimiyle "Düğmeliler"i savunmak yine bize düştü!...
Çünkü yerel basın olarak biz; susarak sıranın bize gelmesini, hiç beklememişiz...
Bizler, yerel yürekleriz...Bizler, çöplüğümüzün horozlarıyız ama kırma değiliz...Bizler, kavgasını ölümüne yapan dövüş horozlarıyız...Belki sesimiz güzel değildir! Belki uzun soluklu ötmelerden sonra bayılmayız ama tokatımız pektir!...Bizim tokatımız kesinlikle öldürmese de bayıltır...
Bir şey daha var; yaygın basının öbeklendiği metropollerin cezaevleri de tıklım-tıklımdır ama bizim ellerde cezaevlerimiz de boştur!... 1 Nisan'dan sonra yerel basın mensupları olarak, bu yüzden de cezaevine girmekten korkmayız!...
Son olarak, buradan Sayın Başbakan'a seslenmek istiyorum;
Hatadan dönmek, fazilettir. Basına yönelik cezalar, abartılıdır...Kurunun oduna yaşı da yakarsınız. Katilleri, kap-kaççıları,hırsızları,hortumcuları,uyuşturucu tacirlerini,sahte kredi kartı yapanlar,bölücüleri, vatan hainlerini ha bire salıverirken; sadece yazdıklarından ve görüntülediklerinden dolayı gazeteciyi hapse koyarsanız veya hapse koymakla tehdit ederek susturmaya çalışırsanız GÖK KUBBE, BAŞINIZA YIKILIR....
İlk seçimlerde sizi o küçücük seçim sandıklarına öyle bir hapsederiz ki bir daha gün yüzü göremezsiniz...
Bir yerel basın mensubu olarak; " Yüreğimi Allah (c.c.) korkusu öylesine kaplamıştır ki bir başka korkuya asla yer yoktur.." diye naralanarak, sür'atle bu hatadan dönmenizi öneririm...
TEVEKKELTÜ TAALALLAH...
Selam, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN
http://maslan.blogspot.com
tokkali@mynet.com
tokkali_53@yahoo.com

Hiç yorum yok: