Pazartesi, Mart 14, 2005

TAKIYYEM...

İçimden bir ses; "Hadi durma! Sen de değiş! Sen de geliş! Sen de takıyye yap! Takıyyede başarılı olanlar başbakan oluyorlar görmüyor musun?" diye tazyik yapıp duruyor...
Başta Mustafa Ilıcalı olmak kaydıyla, Erzurum'un hala tanınamayan vekillerinden özür dileyerek takıyyeye başla diye de ayrı bir tazyik var!...
Gerçi ben onların aleyhlerinde bir şey söylememiş bir şey yazmamıştım...Hatta bir dostumuzun hastalığında bize destek veren bürokratları nedeniyle Sn.Sağlık Bakanımız'a teşekkür bile yazmıştım...
Yıllardır Yaygın basınla çekiştim durdum. Onları asla Ulusal kabul etmedim.Onlara hep uzaktan kumandalı, karen fogg çocukları gibi bakmış ve mesafeli durmuştum...Yaygın basın -ağız birliğiyle- Recep Tayyip Erdoğan'ın mazlumluğunu yazarken ben, onların inadına "Mazlumu oynayan zalim" diyerek karşı çıkmıştım...
Yaygın basının mazlum tarifli benim mazlumu oynayan zalim tarifli Recep Tayyip Erdoğan'ımız; 1 Nisan itibariyle bütün gazetecilerin çanına ot tıkayacak!...
Düne kadar çok sıkı-fıkı olan Yaygın Basınla, mazlumu oynayan zalim Recep Tayyip Erdoğan'ın aralarındaki köprüler yakıldı!...Köprüleri yakan da Recep Tayyip Erdoğan oldu!...Yaygın basından bahisle "...Şu ana kadar atılan adımlar, bu güne kadar alıştıkları o çıkar anlayışının bozulması olayıdır.Hortumlar kesildiği için, hortumları yeniden tesis edemedikleri için çılgına dönüyorlar.." diyor...
Yani düne kadar yaygın basının çıkar anlayışının ve hortumlarının varlığını, Başbakan'ın ağzından öğrenmiş bulunuyoruz!...Bana biraz "Kartelci Medya" diye adlandırarak savaş açan Tansu Çiller'i hatırlatmasına rağmen yine de hayret!...
Düne kadar AB'nin,ABD'nin, Karen Fogg'un talimatlarıyla RTE ve AKP'ye methiyeler dizen Yaygın Basın'ın neden böyle davrandığını da yine Başbakan'ın ağzından öğrenmiş bulunuyoruz!...
Başbakanlık şikayetlenme, dertlenme, enkaz devir alma edebiyatının yapılacağı bir sığınak; biz de millet olarak ağlama duvarıyız ya!...Mazlumu oynayan zalim; yaygın basını bize şikayet ediyor ya!...
Niye oldu? Nasıl oldu? Bilemem ama düne kadar RTE'ye methiyeler dizen yaygın basın; birden bire RTE'ye salvo atışlar yapmaya başladı!..Yaygın basın aleyhte atışlara başlayınca da RTE tarafından hortumları kesildi ve bu yüzden "..çılgına dönüyorlar."
Yaygın basın, gününü görecek daha!... 1 Nisan 2005 itibariyle sadece hortumlarını kesmekle yetinmeyen RTE; Türkiye'yi, cezaevlerinde en fazla gazetecisi olan ülke olarak dünya birincisi yapmaya hazırlanıyor!...
1 Nisan, aynı zamanda benim doğum günüm...Şimdi yaygın basının hortumlarını kesen, 1 Nisan'dan sonra da yakaladığını cezaevine attırmanın hazırlığında olan RTE'den korkarak takıyye yapsam kim beni ayıplar!?...
Mustafa Ilıcalı ve arkadaşları; bedava yazdığımız, telefon-faks-internet faturalarını cebimizden ödediğimiz köşemizi kapattırarak bizi cezaevlerinden korumamış mı?...Bu yaptığı iyiliğinden dolayı da Ilıcalı'ya teşekkür edilmez mi?...Teşekkür ederek takıyyeye başlasam, kimin bana ne demek hakkı olabilir?
1 Nisan itibariyle doğum günümle beraber yeni bir Mustafa ASLAN olarak; ben de değişsem, ben de gelişsem, ben de takıyye yapsam olmaz mı?
Artk " AB'ye girebilmek uğruna gerekirse bazı yerlerdeki egemenlik haklarımızdan vaz geçebiliriz." diyen RTE'ye; "Elbette Hünkarım!..Muvafıktır Hünkarım!..Siz nasıl münasip görürseniz Haşmetmeap!.." diyerek takıyyeye başlamayayım mı?
Mademki takıyye yapılarak başbakan olunabiline bir ülkedeyim, ben neden takıyye yapmayayım? Hem de artık 1 Nisandan itibaren böyle yazarsam cezaevlerinde ölmem gerekeceğini bile, bile RTE'yle neden dalaşayım? Ben deli miyim?
Karen Fogg'dan euro destekli talimatlar almıyoruz!..
AB ve ABD'den hiç bir destek görmüyoruz!..
Recep Tayyip Erdoğan'ın kestiği hortumlardan, bu güne kadar bize bir katre, bir damla düşmedi!..Yerel basın olarak neden hakim güçle kavga edelim ki?!..
Hadi yerel basın mensupları; hadi bizler de değişelim! Bizler de gelişelim! Fırsat bu fırsattır!...
Yaygın basından kesilen hortumun ucunu bize doğru döndürmeği başarırsak; dünyalığımızı kazanırız, ahirete Allah kerim!...
Nasılsa AKP Çuvalındaki çürükler de gitti!..RTE gibi sadık bir Erbakancı'yı terk ederek döneklik ettiler!...
Hadi Beyler! Şimdi de sıra biz de!.. Yerel basın olarak hep beraber takıyye yaparak Milli Görüşçülerin arasındaki yerimizi almakta acele edelim..."Komşuda pişer, bize de düşer..." mantığıyla acımızdan ölürüz!...
Bir an önce aracılık ederek Mustafa Ilıcalı ve arkadaşlarıyla da beni barıştırın ki Başbakanla tanışma şansım hızlansın!...
Haaaa! Bu arada Ilıcalı ve arkadaşlarına da beni bir an önce Başbakanla tanıştırmazlarsa yaygın basın aracılığıyla şikayet edeceğimi de hatırlatırım!...
Bu 1 Nisan uygulamalarından çok korktum!...
Korkum yüzünden kendi isteğimle değişiyor, hiç bir tazyik görmeden korkumdan kendim gelişiyorum!
En sert RTE ve AKP muhalifi olan ben artık kendi rızamla -korkumdan- "İnadına tayyip!" diyenlerin başını çekeceğim!...
Nasılsa "İnadına Tayyip!" dedim mi; güvenlik güçleri de adını söyleyemeyeceğim bütün mihraklar da benden çekinecekler!...
Ve artık ben de 30 yılda bir defa ve asla tekrar etmeden bir kere "Türküz, Türkiyeyiz." diyeceğim!...
Bana ne Türk'ten? Bana ne Atatürk'ten?
"İnadına , inadına Tayyip!"
Hiç bende 1 nisandan sonra RTE ve AKP aleyhinde yazı yazarak cezaevine düşecek göz var mı?!..
Yaygın basını bilmem ama; yerel bir kalem olarak 1 Nisan'dan çok korktum,çooook!...
Bu da gününden çok evvel benim " Nisan biiiiirrr!" şakam olsun...
TEVEKKELTÜ TAALALLAH...
Selam, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN
http://maslan.blogspot.com
tokali@mynet.com
tokkali_53@yahoo.com

Hiç yorum yok: