Cumartesi, Haziran 03, 2006

BEKLEMEDEYİM...

"Ülkeyi elde tutabilmek için orduya ihtiyaç vardır. Orduyu besleyip donatmak için de çok mal ve servet gerekir. Orduyu besleyip donatacak akçayı bulabilmek için de halkın zengin olması gerekir. Halkın zengin olması için de yöneticiler doğru yasalar koymalıdır. Bunlardan biri ihmal edilecek olursa dördü de işe yaramaz. Dördü de işe yaramaz olunca devlet yönetimi çözülür, ülke yönetimi bozulur."
Balasagun'lu Yusuf Has Hacib'in 1069-1070 yıllarında yazdığı Kutadgu Bilig adlı eserinden bir paragraf bu...
Nerdeyse bin yıl önce tarihe şerh düşülmüş, öğütler kitabından bir alıntı...
Yusuf Has hacip; bu eserini devrinin devlet yöneticilerine yardımcı olması düşüncesi ve istek üzerine yazmış...
Bu tarihi öğütlere uyan devlet yöneticileri, övündüğümüz tarih sayfalarına imza atmışlar. Uymayanlar yüzünden ise 16 kere bu Yüce Millet, sistem ve yöneticilerini değişmiş ve bizler de aslında utanmamız gereken bu özelliğimizi tarihi bir başarıymış gibi 16 bayrakla taşıyarak övünmek gibi bir abesle iştigale soyunmuşuz!...
Oysa milletimizin tek olduğu gibi Devletimiz de tek bizim!...
15 kere yönetim şeklimizi ve yöneticilerimizin yerlerini değiştirmişiz!..
16. Yönetimimizi ise Muhteşem Türk Atatürk; Cumhuriyet diye belirleyerek bize emanet etmiş... Kendimize sormamız gereken soru: "Biz bu emanete yeterince sahip çıkmış mıyız?"
Önce Muhteşem Türk Atatürk'ün ne kadar Kutadgu Bilig'e uyduğuna bakalım.
Atatürk; bitmiş bir osmanlı İmparatorluğunun kalıntılarından bir düzenli ordu çıkarmış mıdır? Evet!...
Orduyu besleyip donatmak için güçlü bir ekonomi oluşturmuş mudur? Evet...
Orduyu donatacak akçeyi bulabilmek için milletin zenginliğini başarmış mıdır? Net verilere göre evet.
Halkın zengin ve huzurlu olabilmesi için doğru yasalar koymuş mudur? bana göre buna da evet...
Ordu-Millet-Ekonomi ve Yasalar arasında ki uyumu yakalayabilmiş midir Atatürk? Vallahi evet...
Yusuf has Hacib; "Bunlardan biri ihmal edilecek olursa dördü de işe yaramaz.Dördü de işe yaramaz olunca devlet yönetimi çözülür." diye mükemmle bir tarif yapmış...
Şimdi de günümüze bakalım; Ordu-Millet-Ekonomi ve Yasalar arasında yani Devletin Kurumları arasında bir uyum var mıdır? Bin kere hayır!...
AB'ye gireceğiz diye, ABD ile barışık duracağız diye; dünyanın en imanlı ordusunu yani Ordumuz'u nerdeyse Allahsız(!) tarif edenler çıktı mı? Evet!...
Yıllardır dünyanın en güçlü 2-3 ordusundan biri olarak var olan Ordumuz'un tüketici ve ekonomimize ağır bir yük olduğunu söyleyenler var mı? Evet!...
Orduyu donatabilmek için gerekli akçenin alınacağı ve zengin olması gereken milletin fakirleşmesi ve kendi can derdine düşmesi için gereken bütün menfi anlaşmalar, kotalar uygulanmış mıdır? Evet!...
Halıkmızın zengin ve huzurlu olabilmesi için gereken uygun yasalarımız çıkarılacağına, huzuru sağlayan yaslarımızın değiştirilmesi yapılmış mıdır? Evet!...
Bu kadar içimi sıkan ve bu kadar beni karamsarlığa iten "Evet"leri bir arada çok zor görürüz!...
Demokrasi ve demokratlık arkasına sığınarak Cumhuriyetimizi yargılayan, Cumhuriyetimizin banisi, kurucusu Atatürk'ümüzü yargılayan, işlerine gelince laikliğin arkasına sığınan ama camileri arka bahçeleri olarak tarif eden; İmam hatip Liselerini hem arka bahçeleri sayan hem de asıl arka bahçelerine malzeme yetiştiren yer olarak gören, yasalarla milletin elini kolunu bağlayan; sadece milletin değil Güvenlik Güçlerimizin ellerini bağlayan ve huzursuzluğun yeni bir propoganda malzemesi edilmesine göz yuman insanlar iş başında!...
Acaba Yusuf Has Hacib, günümüzü mü görmüş bin yıl önceden?...
Devletimizin kurumları arasında artık rekabet yok!...Bir çekişme, bir mücadele var!...
Herşeye rağmen, bütün karalama kampanyalarına rağmen hala en güvenilir kamu kurumumuz olan Ordumuz'la Emniyet Güçlerimizi karşı karşıya getirebilmek için olmadık işler çevriliyor!...
Ve çok garip ve incitcidir ki bu yapılanlar hep Demokrasi adına ve demokrasi uğruna yapılıyor diye yutturulmak isteniyor!...
Canımız yandıkça, canımızı yakanların bir başka deprem çadırında toplanarak yeniden canımızı yakmalarına izin veriyoruz!...
Ey Milletim;
Bu kadar aymazlığımıza, bu kadar vurdumduymazlığımıza, bu kadar ehliyetsizi kendimiz seçmemize rağmen hala kime kızalım?...
Hala ve bir defa daha kendi seçtiklerimizle mi kavga edelim?...
yeni diye ve "İnadına tayyip" sloganıyla seçtiklerimizin hangisi yeni ve eski dediklerimizden farkları ne?...
Yüce Milletim;
İsterseniz ister erken, ister zamanında yapılacak bir seçime kadar hep birlikte susalım!...
Nasılsa bu seçtiklerimiz, kendilerinde keramet vehmederek ve biz ne dersek diyelim bildiklerini daha doğrusu AB tarafından dikte edilenleri yapmaya devam edecekler!...
Sokağa inersek bizi coplatacak, PKK'lılara insan hakları isteyenler bizi devlet düşmanı olarak suçlayacaklar!...
Bizler de 35.000 insanımızın katiline hiç bir şey yapamayan bu dayatmalar sonucu çıkarılmış yasaların, bizi hapsetmesinden korkarak sadece susalım ve seyredelim!...
Nasılsa bir daha ki seçimde de bunlar veya bunlara benzeyen hiç yenilenmeyen eskileri seçmeyecek miyiz?!...
Allah(c.c.), bizi iyi etsin inşallah!...
Önce bizler iyi olmayı becerelim ki içimizdeki en iyileri seçerek bu yanlışları düzeltebilme şansımızı kaybetmeyelim...
Bunların ne Kutadgu Bilig'i okumaya ne de uygunyasalar çıkararak devlet kurumlarımızı barıştırmaya niyetleri var!...
Sadece bekleyelim isterseniz!...
Ben artık beklemedeyim...
TEVEKKELTÜ A'LALLAH
Selam, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN
http://maslan.blogspot.com
tokkali@gmail.com
tokkali_53@yahoo.com

Hiç yorum yok: