Perşembe, Haziran 29, 2006

"TAZE KAN" KÜÇÜK AMA KOCAMAN SUĞRA BAL...

"Kimlerin, niye, ne niyetle, kimlerin yararına yaptığını hiç irdelemeden, 4.Uluslararası Türkçe Olimpiyatı'ndan bahsetmek istiyorum..
Aslında olimpiyattan da değil, olimpiyatta minicik bir kızımızın, bir Türk bebeği'nin 10 kıtasını da ezbere okuduğu İstiklal Marşımız'dan bahsedeceğim...
İstiklal Marşımızdan da değil, on kıtasını da ezbere ve yaşayarak, hançeresini yırtarcasına, ciğerlerini patlatırcasına okuyan Türk Bebeği'nden bahsedeceğim...
Suğra Bal adındaki, bebeğimizden bahsedeceğim!...
Önce internetten istifade edebilen dostlarımız faydalansın diye Minik Suğra Bal'ın okuduğu marşı dinleyebilsinler diye adresini yazacağım: http://www.samanyoluhaber.com/tr/gunluk/a.14957.html
Her dinleyen ve izleyenin mutlaka seviçten, kıvançtan, maşallahlar dileyerek, gözlerinin yaşaracağını biliyorum...
Kıvançtan ağlamayı unutanlarımıza hatırlatması bakımından Vallahi terapi olacak bu gösteri...
Aslında yazılması gereken Suğra BAL adındaki miniğimiz de değil!...
Yazılması, konuşulması, anlatılması ve ayakta alkışlanması gereken biri veya birileri varsa o da; minicik kızlarına İstiklal Marşı'nın on kıtasını da ezberleten ve böylesine duyarlı okumasını sağlayan ana-babadır...
Minik Suğra'nın Annesi!
Minik Suğra'nın Babası!
Allah(c.c.) sizlerden razı olsun. Bizlere kendimizi unuttuğumuzu hatırlattınız!...
Devlet ricalinin %80'ninin ezbere bilmediğine emin olduğum İstiklal Marşımızı, minicik kızınıza ezberleterek, hamasetimizi şahlandırdınız...
İstiklal Marşımızı ezbere bilmeyen -başta ben olmak kaydıyla- duyarlı bütün Türkleri utandırdınız!...
Coşkuyla ağlamamıza, kıvaçtan yüreğimizin yerinden fırlayacak kadar kabarmasına vesile oldunuz...
Allah(c.c.) razı olsun. Vallahi olması çok zor bir şeyi başardınız!...
Sıraları protokol gereği dolduran ekabire, onları izlemek için oraya gelmişken Minik Suğra'ya esir olan katılımcılara, utanmaları gerektiğini hatırlattınız...
Allah(c.c.) Suğranız'ı kem gözlerden, nazarlardan korusun...
Allah(c.c.); Minik Suğramız'ın bu coşkusunu daim kılsın...

Her sıkıldığımda,her bunaldığımda tek sığınağım, tek tesellim ve tek moral kaynağım olan İstiklal Marşımız'ın "Sönmeden Yurdumun üstünde tüten en son ocak" dizesini; bir daha, bir daha beynime nakşetti kendi minik, yetenek ve yüreği kocaman Suğra...
İşte ana-baba bu!...
Devletini-milletini seven ve sevgisini çocukluğundan itibaren çocuğunun beynine, gönlüne yazan Türk Ana-Baba örneği bu!...
Bu bir terapi!...
Bu bir milli öğreti görevi!...
Bu, çok samimi ve çok vakur bir Türk Milliyetçiliği duruşu sergilemesi!...

"Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak" dizesinin sığınaklığına şimdi bir de minik Suğra eklendi!...
Suğra, Suğralar, Suğraları yetiştiren ana-babaların var olduğu bu Millete ne olabilir ki?...
Bu millete hangi şer gücün gücü yeter ki?!...
Kendinde alt kimlik vehmeden Başbakana inat haykırdı Suğra!...
Suğra'nın elbette aklı kesmez henüz!...
Suğra çocuk, Suğra bebek elbette!...
Ama bebeğine on kıtalık İstiklal Marşını ezberleten ana-baba, Türk Milleti işte!...
İşte bu, dünyanın ödünü patlatan Türk Milleti!...
İşte bu, "son ocak" sönmeden Türk Milleti'ne izmihlal yok diye iman eden ve haykıran Türk Milleti!...
İşte bu minik Suğraların büyümesini bekleyecek olan yarınlardan, hiç bir Türk'ün endişesi olmaz...

Bu Millet dualıdır!...
Bu Millet, Allah(c.c.)'ın yardımlarına her zaman müstehaktır...
Elbette doğacaktır vadettiği günler Hakk'ın, kimbilir belki yarın belki yarından da yakın...
TEVEKKELTÜ A'LALLAH
Selam, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN
http://maslan.blogspot.com
tokkali@gmail.com
tokkali_53@yahoo.com
tokkali@mynet.com

Hiç yorum yok: