Perşembe, Haziran 08, 2006

İT VAZ GEÇTİ........

Yıllardır, hep incinmeme, hep daralmama rağmen "Dolma Kalemler"ce bir Nazım teranesi dinler dururum.
Kıymet verdiğimiz bazı kalemlerimiz de bu yazılanlara itiraz eder ve itiraz ederken de Millileşmiş Ediplerimizle Nazım'ı mukayese gibi bir yanılgıya düşerler!.
Ben de içimden de olsa yıllardır bu tutuma itiraz eder dururum!...
Nazım gibi annesi Yahya Kemalce kıymetlendirilmiş bir "Dolma Kalem"i, Necip Fazıl gibi bir üstatla mukayesenin mantığını kavrayamamışımdır!...
Nazım'ı,Üstat'la kıyaslamalara da -içimden- hep itiraz etmişimdir...
Nazım'ı, Hasan Ali Yücel'le veya benzeri bir başka komünistle mukayese ederek "Hangisi daha komünistti ?"diye araştırmaya, yarıştırmaya itirazım olmaz.
Bir edebiyat meraklısı olarak "Vallahi doğrusu da budur." diye iddia ederim...
Dostlar;
Yazdıklarım haşa size itiraz anlamında değildir!...
Sadece yıllardır çok bilinerek Nazım gibi bir "dolma kalem"i, millileşmiş şairlerimizle mukayese ettirerek adama meşruiyet kazandırmak istiyorlar ve bizler de -maalesef- bu tuzağa düşüyoruz!...
"Zararın neresinden dönülürse kardır." mantığıyla, bu günden itibaren bizler asla bu mukayeseye izin vermeyelim...
Çünkü bu mukayese çok art niyetlidir, bu mukayese çok mantıksızdır ve de insafsızdır...
Bu mukayese; cenabet bir adamla hamamı mukayese kadar insafsızdır!...Oysa biri cünüptür bir diğeri cenabetliğin temizlenme adresi!...
Bırakalım Nazım'ı sevenler, sevmelerine; sevmeyenler de sevmemelerine devam etsinler!...
Onlar istedikleri kadar yazsınlar da, konuşsunlar da!...
Bırakalım, kendileri çalıp kendileri oynamaya devam etsinler!...
Bu arada bizler de boş durmayalım. Herkesin ama herkesin inadına bizler de millileşmiş şairlerimize, yazarlarımıza, ediplerimize sahiplenelim...
Nazımcıların, uzaktan kumandalıların, "Dolma kalem"lerin ısrarla gündemde tutmaya çalıştıkları konularda Allah aşkına konu mankenliği yapmayalım!...
Edebiyatımız ve kültürümüz asla ne Nazım'ı ne de Nazımcıları kabul etmemiştir, kabul etmeyecektir...
Yıllardır ama uzun yıllardır Mehmet KAPLAN Hoca'nın "Şiir Tahlilleri" kitabında anlatılan Nazım'ı okuduğumdan beri, ilk kez Nazım hakkında yazıyorum...
Yeminler olsun ki son kez yazmış olmama rağmen daha yazı bitmeden de pişmanım...
İnşallah bu yazdıklarım bir münakaşayı başlatır da, ben ve duyarlı Dostlarımız da Nazım'ı kendisi gibi komünistlerle, "Dolma kalemler"le doyasıya kıyaslar ve hangilerinin daha çok komünist olduklarını, hangilerinin daha çok hain olduklarını ispata çalışırız...
Aklıma bir milli tekelememiz geldi; "İt vaz geçti, motal vaz geçmiyor!" derler Anadolu'da!...
Hikayesini de arz edeyim kısaca: Köpek, evde kimsenin olmadığı bir anda başını motala yani içine peynir doldurulan kuzu derisinden yapılmış tuluğa sokar. Doyana kadar yer. Çekip gidecektir ama başını tuluktan çıkaramaz. Çaresizce ve korkuyla bağırmasına ev sahipleri gelir,
komşular da duymuş ve merakla yardıma koşmuşlardır. Ne olduğunu sorduklarında ev sahibi; "İt vaz geçti ama motal vazgeçmiyor!" diye cevaplar...
Nazım öldü!...
Kendine vatan diye bellediği yerde de gömüldü!...
Nazımın konuşma şansı yok artık ama nazımcılar elbette konuşacaklar ve konuşuyorlar...
Biz ilgilenmezsek, biz itiraz etmezsek hatta Nazım'ı Millileşmiş Kişilerimizle mukayeseye izin vermezsek inanın onlar da susarlar...
Lütfen bu konuda artık susalım ki sussunlar diye düşünüyorum...
Bizim ve duyarlı gerçek entellerimizin başka işlerimiz olmalı...
Memleketimiz karış karış ve çaktırılmadan satılıyor. Bu satışlarda -bence- ihanette Nazım'la bir yarış var!...
İsterseniz gelin bu ihanet uğraşılarını birbiriyle mukayese edelim!...
Yukarıda da arz ettiğim gibi, Nazım hakkında ilk ve son kez yazıyorum. Umarım bir münakaşayla yeniden bu konuda yazmak zorunda kalmam...
Zaten yeterince canımız yanıyor!...
Zaten yeterince boş işler ve sanal gündemlerle meşgul ediliyoruz...
Umarım Nazım gibi unutulması mukadder bir "Dolma kalem" hakkında yeniden konuşarak, tamamen gereksiz ve boş bir meşguliyete düçar olmayız...
Aklıma şu anda o geldi. Arif Nihat Asya Üstadın;
"Kalk yiğidim
Yine dağbaşını duman aldı.
Parçalandı bir ülkenin toprakları
Aslan payını aslan olmayan aldı!...
Kalk Yiğidim
Yine dağ başını duman aldı!." şeklindeki haykırışını hatırladım...
Şimdi bu haykırışın sahibi yüreği, Moskova'yı kendine Kıble edinmiş bir kaçakla, bir köçekle, bir dolma kalemle mukayesenin mantığı var mıdır diye bir daha düşünelim lütfen...
Haddimi aştıysam herkesten her duyarlı yürekten, bu kez özür dilemeyeceğim!...
Uzaktan kumandalılar, rüzgar gülleri, iplerinin kimin elinde olduğu bilinmeyen siyasi topaçlar, Dolma kalemler ne derlerse desinler; ben de düşündüğümü söylemeye soyundum sadece...
Nazımı sevmiyorum!
Nazımı şairden saymıyorum!
Nazımla mukayese gibi bir abesle iştigale konu edilen Milli Ediplerimiz ise çok seviyorum...
isteyen istediği gibi konuşma hakkına elbette sahiptir!..
Hainlerin nara attığı bu mukaddes topraklarda, milletin aslından olan bir fert olarak ben de edeplice söylendim sadece!...
TEVEKKELTÜ A'LALLAH
Selam, sevgi, dua
Mustafa ASLAN
http://maslan.blogspot.com
tokkali@gmail.com
tokkali_53@yahoo.com





Mustafa ASLAN

Hiç yorum yok: