Perşembe, Haziran 22, 2006

SUSKUN KALEMLERE !...


“Almanya'da Naziler komünistleri içeri attı…

Sesimi çıkarmadım!
Çünkü komünist değildim!
Sonra... Yahudileri içeri tıktılar...
Bu kez de sesimi çıkarmadım!
Çünkü Yahudi de değildim!
Derken...
Sıra sendikacılara geldi...
Hala susuyordum...
Çünkü sendikacı da değildim!
Sonunda beni de götürdüler...
Ama...
Sesini çıkaracak kimse kalmamıştı...”
Martin Niemüller

Yukarıdaki şiiri, internet sitelerinde olgun üslubu ve dik duruşuyla ilgimi çekmeyi başaran Hayrullah Mahmud'un bir yazısından aldım.
Hayrullah Mahmud, Yaygın basın'dan birinin başyazarıyken Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın özel talimat ve uygulamalarıyla işinden olduğunu, geçim sıkıntısından da öte evine gelen icralarla boğuştuğunu anlatan bir kalem!...
Sıkıntılarını anlatırken, sıkıntılarına sebep olan güçle de aslanlar gibi kavga veren bir yürek!...
.....
Yıllardır, kendilerine "Ulusal Basın" adını koyarak piyasalarımızı işgal etmiş olan "Yaygın Basın"la mücadelemizi anlatıp durduk...
İnternet dünyası oluşuncaya kadar, hep kendimiz çalıp kendimiz oynadık!...
Ama artık istemeseler de, önümüzü kesmeye çalışsalarda sesimizi duymaktan ve duymaktan öte bizi dinlemekten başka çareleri yok!...
Çünkü buralardan, sağır sultanlara sesleniyoruz ve şükürler olsun ki sesimizi de duyuruyoruz artık...
Bu inanç ve heyecanla bütün Yerel Yürekler'i; Ulusal Basın'ın kendisi olan Yerel Basın'ı, Hayrettin Mahmud'a desteğe çaığırıyorum...
Bu cesur seslerin kesilmesine bizler, asla rıza gösteremeyiz...
Çünkü bu ses, bize benziyor!...
Anlattıkları doğruysa -ki ben doğruluğuna inanıyorum- bu ses, çok bizden...
........
Sayın Mahmud;
"Dolmakalemler" in işgalindeki veya onlara hipodrom olarak tahsis edilmiş ve kendilerine "Ulusal" adını koymuş Yaygın Basın'ın içinde sizi görmek, beni sonsuz derecede heyecanlandırdı...
Tarihin hiç bir döneminde ve dünyanın hiç bir yerinde şereflilerin tarifsiz zengin olduğunu bilmiyorum...
"Pazarlamacıların en ustası, kendini pazarlayabilendir." diye şeref tarifinden çok uzak bir tanım okumuştum, aklımda kalmış...
"Dolma kalemler"in kendilerini nasıl ustaca pazarladıklarını, hayret ve iğrenmeyle midesi bulanarak izleyenlerdenim...
Kendine güvenen, kendini tanıyan her şerefli insan gibi çok net bir duruşunuz var...
Duruşunuzu ayakta alkışlıyorum...
Tesadüfen gördüğüm, merhametlerinden ve coşkulu duygularından hareketle size yüreklerini açan ve yardımcı olmaya çalışan, güzel insanlara da şahit oldum...
Size -haşa- acımaya tevessül gibi bir hakareti asla düşünemem!...
Size sadece kendi kulvarımda destek verebilirim ve başlıyorum...
Duruşunuzu çok beğendiğimi, tavrınızla benden saygıyı zorla aldığınızı açıklamaktan gurur duyarım...
Sayın Mahmud;
Doğrunun eğilmeyip kırılabileceğini, yaşayarak ve anlatmayarak ispatlamak gibi, tarihi bir şahsiyet tarifini göstermek görevini başardınız!...
Bu başarınıza sadece saygı gösterebiliyor ve net duruşunuzu sadece ayakta alkışlayabiliyorum...
Milyon dolarlara transferler yaşayarak, bizlerdeki "Usta" tariflerini "Dolma kalemler" tarifiyle değişenleri hatırlayınca, sizi tarifte zorlandığımı ve çok duygulandığımı, beyan edeyim...
Aristo; "Herkes kızabilir bu kolaydır.Ancak doğru insana, doğru ölçüde, doğru zamanda, doğru nedenle ve doğru şekilde kızmak; işte bu, kolay değildir." demiş...
Kızgınlığınızda haksız değilsiniz!...
Doğru adrese kızıyorsunuz. Acizlerin denediği "Umulan yerden küsülür." mantığıyla küsmeye tenezzül etmiyorsunuz!...
Sizi susturmak isteyen ve şu anda hakim güç gibi görünen adresle, kendi yarattığınız kulvarda aslanlar gibi savaş veriyorsunuz!...
Ben, söylediklerinize inanmak istiyorum!
Ben;benimduyduklarımı,kızgınlığınız ve kendinize has edanızla haykırdıklarınızı, muhataplarının da duyduğuna inanmak istiyorum...
Onlar duymasalar da, duymazdan gelseler de Yerel Yürekler'den biri olarak ben sizi duydum...
Ve sizin gibi bir gazetecinin, Başyazarın varlığıyla da -izninizle- Köşe Yazarlığımla iftihar ettim...
Sayın Mahmud;
Sakın susmayın!
Sesinize sesler katılacaktır. Size destek veren yiğit yürekler, seslerini yavaş yavaş değil hemen yükseltecektir...
Sizi ve bizleri duymazdan gelenlere de günü geldiğinde Milletimiz, sesimizi duyuracaktır...
Abdulhak Hamid'den; "Türk Milleti söylemez, söylenir..." tarifini öğrendik hamdolsun...
Ve Millet, söylenmeye başladı...
Keser döner, sap döner.Bir gün de hesap döner...
TEVEKKELTÜ A'LALLAH
Selam, sevgi, dua
Mustafa ASLAN
tokkali@gmail.com
tokkali_53@yahoo.com

Hiç yorum yok: