Pazar, Haziran 04, 2006

HER KOYUN BACAĞINDAN...

Behlül Dana ve Harun Reşid; aynı dönemlerde yaşadıkları bile kesin olmamamakla beraber kıssalarda hep birlikte anılırlar...
Kendini sürekli ikaz eden Behlül'den artık rahatsız olan Harun Reşid, Bir gün dayanamaz:
- Yeter artık be Divane!...Benden vaz geç! Her koyunu kendi bacağından asarlar.
diye azarlayarak huzurdan kovar.
Behlül Dana sessizce çeker gider.
Bir kaç gün sonra sarayı, acaip bir pis koku sarar. Araştırılar ve bulurlar ki sarayın üst katlarında bir boş odaya, bir koyun cesedi bacağından asılıdır!...
Sebebini araştırır ve behlül Dana'nın astığını öğrenirler.
Harun Reşid, hiddetle Behlül Dana'yı huzura çağırtır.
- Bre Divane! Bu ne demek ola? diye bağırır.
Behlül Dana, çok rahat ve sakin bir şekilde;
- Haklısınız efendim. Her koyun kendi bacağından asılır. Burada haklıydınız ama etrafa pis kokular saçtığı için de herkesi rahatsız eder!...
Harun Reşid, verilen mesajı almıştır ve behlül Dana'yı ödüllendirerek yolcu eder...
Aslında aramıza sonradan ve zorlanarak sokulduğuna inandığım sahte ata sözlerinden biri de bu gibi geliyor bana!...
"Koyunu koyun, keçiyi keçi ayağından asarlar." mış!...
"Her koyun, kendi bacağından asılır." mış!...
"Her doğru, her yerde söylenmez." miş!...
Bu söylemlerin, hangisi bizim milli ve dini karakterimizle uyuşur Allah aşkına?...
Her koyun kendi bacağından asılacaksa, -ilk anda doğru gibi gelse de- Allah(c.c.) bu kadar peygamberi neden göndersin?...
Kendi bacağından asılan koyun leşi sahipsiz bırakılırsa, Behlül'ün ispatladığı gibi kokusuyla herkesi rahatsız etmez mi?...
Ve günümüzde kendi bacaklarından asılmış ama kokularıyla etrafı rahatsız eden koyunlarla karşı karşıyayız!...
Koyunları biz kestik!...
Koyunları kendi bacaklarından, biz astık!...
Niyetimiz kebap yemekti ama unuttuk!...
Astığımız koyunlar, kalarak koktu!...Ve sadece yakınlarda duranları değil, taaa fizandakileri bile kokularıyla rahatsız ediyor!...
Koyunu bacağından asan da biziz, unutarak kokutan da biziz ve kokusundan şikayet ederek kokmuş koyunu alaşağı etmeyen de biziz!...
Dünyanın hiç bir yerinde ve tarihin hiç bir devrinde kendini bu kadar rahatsız eden ve şikayetlenen ikinci bir toplum olabileceğine inanamıyorum!...
Bu biz miyiz Allah aşkına?...
Bu astığı ve kokuttuğu koyunun kokusundan rahatsız olan millet, Türk Milleti mi?...
Yüze başka, gıyapta başka konuşan siyaset kurnazları da acaba Türk Milleti'nden mi?...
Hz.Ali(r.a); gıyabında kendisini yerden yere vuran biriyle karşılaştığında adamın kendini yere göğe sığdırmadığını ve iltifatlar yağdırdığını görünce;
- Söylediklerinden daha aşağı ama içinden geçirdiklerinden daha üstünüm... diye bütün zamanların riyakarlarına cevap vererek onları tarif te eder...
Neden riyakarlar bu kadar muteberdir?...
Riyayı mı çok iyi başarıyorlar, yoksa riyakarların pohpohladığı elitlerimiz yani seçilmişlerimiz mi kapasite olarak kandırılmaya müsaitler?...
Bu pohpohlanınca kendilerinde keramet vehmeden basiretsizlere mecbur muyuz?...
Bunlardan yaptıklarının hesabını sormak için bir hazırlığımız var mı?...
Yarın kurulacak seçim sandıklarında da astığımız koyunu yine kebap etmeyi unutarak kokutacak mıyız?....
Ooooof! Oofff !....
Önce seçip sonra şikayetlenmeyi o kadar çok yaptık ki; artık ne seçene itimadım var ne de seçilene!...Yarın sandıklar kurulduğunda şerefsiz aponun ailesiyle, Cumhurbaşkanım'ın oyunun aynı güçte olacağını düşündükçe tansiyonum yükseliyor!...
Bu son günlerde moralimi düzeltecek tek sözü; "Bozuk saatte günde iki kere zamanı doğru gösterir." sözünü ispatlarcasına Recep tayyip Erdoğan söyledi. "Gerçek kişilerin dini olur. Tüzel kişiler laik olmak zorundadır." buyurdular...
Evet!... Bu doğrudur!...
Ama düne kadar laikim diyen ve laikçe davranan tüzel kişileri "Patates Dinliler" diye tarif edenlerin söyledikleri doğrudan da rahatsız olmaya başladık!...En azından ben rahatsız oluyorum!...
Sanırım yine dünyada bizden başka söylenen doğrudan rahatsız olan, bir başka millet te yoktur!...
Kahramanlarımızı sağ sağ unuttuk ve hala "Milletiz." diye övünürüz!...
Dünyanın en imanlı ordusu olan Ordumuz'u nerdeyse "Allahsız" ilan ettiler, seyrettik, Seyrediyoruz ve hala "Milletiz."!...
Dinimizle Devletimizi birbirine düşüren dinsizleri, din tacirlerini, Allah pazarlamacılarını, sessizce izledik, izliyoruz ve hala "Milletiz." diye böbürleniriz!...
Değerlerine sahip çıkamayan, kahramanı olmayan, kahramanlarının kaynağı ordusunu imansızlar karşısında savunmasız bırakan, mukaddeslerine uzanan elleri seyreden bir toplumdan Millet çıkar mı?...
Millet olma değerlerimiz, hedef seçildi!...Dinimiz hedef seçildi!...İmanlarımız pazarlanıyor ve bunların tamamı da Allah adıyla yapılıyor!...
Bizler de hala seyrediyoruz!...
"Her koyun kendi bacağından asılır."mış!...
Hadi oradan!
Hadi oradan!
Hadi oradan!...
TEVEKKELTÜ A'LALLAH
Selam, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN
http://maslan.blogspot.com
tokkali@gmail.com
tokkali_53@yahoo.com

Hiç yorum yok: