Salı, Kasım 22, 2005

BİZİ KANDIRIYORLAR !...

Bizi kandırıyorlar!...
Ocağın üzerindeki kazanın soğuk su dolu olduğunu ve içinde de bir kurbağa olduğunu hayal edin!...
Kurbağa; yavaş yavaş ısınan suyun, kaynadığını fark edinceye kadar haşlanacaktır!...
Ve haşlandığının, öldüğünün farkında bile olamayacaktır!...
Bizi soğuk ama, ateşin üzerindeki kazanda yüzen kurbağa zannedenlere, ne kadar daha tahammül edeceğimizi merak etmeye başladım!...
Biz, "Ulus Devlet"iz kardeşim...
Devletimizin adı, Türk'tür...
Vatanımızın adı Türkiye'dir...
"Türkiye Cumhuriyetini kuran halklara Türk denir." diye de Anayasal bir millet tarifimiz vardır...
"Türk Milletindenim, Türk'üm." demekle, "Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıyım." demek çok farklı şeylerdir...
İbrahim Tatlıses'in; " Türk oğlu Türk'üm." demesiyle; Başbakan'ın " Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıyım." demesi arasında dağlar kadar fark vardır!...
Vatandaş tarifini zorlanarak kabul edenlerin; şuur altlarında, hakim gördükleri güce karşı bir kompleks barınması doğaldır!...
Milletler arası mücadeleler; tarih boyunca hep görülmüştür...
Bu mücadele, -tarihte- her sistemde de olmuştur, her din hakimiyeti süresince de....
Orta çağ Avrupası; hepsi hristiyan olmasına rağmen dinsel ve yönetimsel hakimiyeti kazanmak için milletler arasındaki, kanlı savaş sahneleriyle hatırlanır!...
Hepsi hristiyan olmasına rağmen, kendi aralarındaki kanlı boğazlaşmaların olduğu dönemde zuhur eden ve çığ gibi sür'atle büyüyen İslamiyet karşısında "Haçlılar" adıyla bir araya gelen Avrupalı ile Müslümanların savaşları da yüzlerce yıl sürmüştür...
Adı dinler arası savaş koyulsa da bu savaşlar da Milletler arası mücadelenin, bir başka safhasıdır!...
Haçlı adıyla saldıran Avrupalı Birliği'ne karşı, -İslam adına- direnen ve onlarla savaşan milletin adı, Türk'tür...
Haçlı'ya göre, Avrupalı Birliği'ne göre; Müslüman eşittir Türk; Türk eşittir Müslüman'dır!...
Bu; dün de böyleydi, bu gün de böyle!...
Anlamayanlar elbette olacaktır, olmuştur!...
Veya anlamak işlerine gelmeyenler; olmuştur, olacaktır!...
Hemen bu Avrupalı Birliği; günümüzden seksen yıl önce de Türk'ün varlığını sonlandırmak için bu coğrafyaya gelmemiş miydi?...
"Geldikleri gibi giderler." inancıyla, geldikleri gibi geri gönderilmemişler miydi?...
Avrupalı Birliği yani Haçlılar; güçlerinin yeteceği yere ve millete hemen saldırırlar!...
Son örneğini; İngiltere, İtalya, Fransa ve bütün Avrupalıların desteklediği ABD'nin Irak'a saldırısında izledik...
Onlar; daha önce ajanları olarak besledikleri Saddam'ı bahane ederek Müslüman'a saldırdılar...
Irak'ı işgal ederek, Türk'e bir adım daha yaklaştılar!...
Çünkü yüzlerce yıl, yaramaz çocuklarını; "Sus! Türkler geliyor!..." diye susturduklarını, hiç unutamadılar!...
Onlar bize saldırmadan, onlar bize direk mermi sıkmadan aklımız başımıza gelmeyecek mi?...
Hakkari ve Şemdinli'de patlayan bombaların tamamı ABD markalı ve Irak çıkışlı, bu bize bir şey söylemiyor mu?...
Cebine İsveç pasaportunu koymuş bir İsveç Vatandaşı'nın, geçtiğimiz günlerde; bizim televizyonlarımızda, bizi Güneydoğu'da işgalci olarak tarifini unuttuk mu?...
Vatandaşın, vatandaş tarifindeki insanın; nere vatandaşı olursa olsun bu tür davranışlar yapması mümkündür!...
Bizim; "Alt kimlik-Üst kimlik" gibi uyduruk tariflere, karnımız toktur!...
Üçyüz yıllık muhacir de olsa, üçyüz yıllık vatandaş ta olsa İngiltere'de İngiliz olmayanın oy kullanma hakkı yoktur!...
Bunları neden görmezden gelirsiniz?...
Üç yüz yıllık vatandaşına oy kullandırmayan İngiliz; -bu kadar şövenist olmasına rağmen- insancıl, hümanist tarifli olacak; ama biz hiç bir yuttaşlık hakkını kısıtlamadığımız asla kendimizden başka düşünmediğimiz, Kürt Kardeşlerimizin adı arkasına saklanarak bölücülük yapan İsveç Vatandaşına karşı sert davranırsak, demokratik olmayacağız!...
Yok böyle bir şeyyyy!...
Yok böyle bir çifte standart!...
Veya Avrupalı Birliği'nin, haçlı'nın ister çifte ister bilmem ne standartı, benim umurumda değil!...
Daha da ileri gideyim:
Başbakan'ın;" Sorunlar demokratik cumhuriyet prensipleri içinde ele alınmalıdır." söylemiyle, bölücü hainlerin başının " Sorunların, demokratik cumhuriyet içerisinde hallolmasını..." söylemi arasındaki benzerlikten hareketle; bu sözlerin sahibi Başbakan'da olsa sadece kendini bağlar ve asla beni ilgilendirmez diye haykırırım!...
Sözleri ve söylemleri, bölücü başının sözleriyle aynı olan bir Başbakan'dan da vatanperverlik, milliyetperverlik beklemem!...
Hala iyimser gözlükle, gözünü gerçeklere kapayarak olaylara yaklaşmak isteyenlere de acırım!...
Koca bir dünya devleti olan Türkiye Cumhuriyeti Devleti Başbakanı'nın; vatandaşlarından saklayarak, gizlice gittiği kendi vatan sınırları içindeki il ve ilçelerde sandalye üzerinde megafonla konuşmalarını da hazmedemem!...
Ve bütün bunları, AB'ye girme yolunda başarılı adımlar olarak tarif etmelerine de - Kulakları çınlasın- Mücahid Erbakan'ın, Mili Görüşün banisi ve eski başbakanımız Erbakan'ın ağzından; " Hadi oradan!...Hadi oradan!...Sizi haçlıların uşakları, sizi Avrupanın garsonlarıııı...." diye tiii'ye alırım...
Kendilerince bizi kandırıyorlar!...
Ama Vallahi kanan da kendileri, kandırılan da!...
Bizi kandırıyorlar MIŞŞŞ!...
TEVEKKELTÜ A'LALLAH...
Selam, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN
http://maslan.blogspot.com
tokkali@mynet.com
tokkali_53@yahoo.com
tokkali_53@hotmail.com

Hiç yorum yok: