Salı, Kasım 15, 2005

DOSTUN ACI SÖZLERİ !...

Bazı sözler vardır; düşüneni de, söyleyeni de, söyleneni de üzer !...
Ama bu sözler, mutlaka söylenmelidir!...
Çünkü bu sözler, 'Dost Sözleri' dir ve acıdır!...
Bu sözler; zamanında söylenirse "Dün neden söylemedin?" diye geç kalmışlıkla, gününden önce söylenirse "Şimdi zamanı mı Allah aşkına?!.." diye acelecilikle suçlanılır!...
Ama bu sözler; mutlaka -ama mutlaka- söylenmelidir!...
Ve söylenenlerce de mutlaka dinlenmelidir...
Seven, 'Ben seviyorum.' diyebilen; sevdiğini başkalarının incitmesine izin vermemek için, sevdiğini incitmek uğruna söyleyeceğini, söylenmesi gerekeni, mutlaka söylemelidir!...
Şimdiiiiii; söylemezsem beni, söylersem sevdiklerimi incitecek olan ve mutlaka söylemem gerektiğine inandığım acı sözlerimi, söylemek zorundayım...
Çünkü ben, sevdiğimi; hiç kimsenin hiç bir şeyi sevemeyeceği kadar seviyorum...
İman tazelemek anlamında düşünerek, beni tanıyan bütün Dostlarım'ın bildikleri bir özelliğimi, -çok utanarak, haya ederek- ben de ikrar ederek başlamak istiyorum!...
Ben, aklım kesti keseli Ülkücüyüm. Ülkücülüğüm, Babam Rahmetli'den bize intikal etti. Emsallerimin çoğunluğunun babaları gibi benim Babam; ne DP'li ne de CHP'li değildi. O'da ülkücüydü...
Rahmetli Başbuğumuz'un, "Her ülkücü,otomatikman MHP'lidir." sözünü; sağlığında talimat, dünyasını değiştikten sonra da vasiyet olarak yorumlayarak ailece, "İNADINA MHP'Lİ" yiz...
Parti içi meşru yarışlarda, elbette taraf olduk...
Desteklediğimiz Ülküdaşımız kazandıysa mutlu, kucaklayıcı ve bağışlayıcı; kaybettiyse Ülkücü İrade'ye saygımızdan, kazanan Ülküdaşımıza tabi olduk...
Ülkü Ocakları ve Parti teşkilatlarını, her zaman teşkilatlarımız belledik ve aynen de devam etmekteyiz...
Teşkilatlarımız'ın isteklerini, emir saydık ve saymaya devam ediyoruz...
Dava ile teşerrüf ettiğimiz günden beri, ne kimseye küsmeğe tenezzül ettik, ne de kimseyi küstürmeğe cesaret ettik...
Çünkü asla kişilerle, kimselerle mes'elemiz olmadı...
Biz. "Bu memleketin Cumhurbaşkanı'ndan genel ev kadınına kadar her kesin mes'elesi mes'elemizdir." inancıyla siyasette bize düşen yerde ve görevlerde olduk...
Türk Milleti'nin töresinden de, türesinden de asla vaz geçmedik...
İslam'la şereflenerek "hanif" tarifi aldıktan sonra da töresinden, türesinden ve mukaddeslerinden asla taviz vermedik, taviz verenlere de müsamaha göstermedik...
Özal'lı ANAP'la başlayan son yaklaşık 25 yıllık süreçte; Devletimizin zorda, milletimizin darda bırakılmışlığına da elbette bigane ve seyirci kalmadık...
Hükümetlerin teamülleştirdiği bu biganeliğe elbette isyankarız!...
Tabi ki bizim isyanımız da töreli ve türeli oldu...
Bizim, Devletimiz'e isyanımız, asla mümkün değildir...
Devlet, bizimdir; biz, Devletiniz...
Çünkü Türk Milleti olarak biz, Devletin asli unsuruyuz...
Devletçilik ve devletlilik bizim hayat felsefemizdir, yaşam tarzımızdır...
İman gereği Kelime-i Tevhid'i getirdikten sonra "Devlet-i Ebed müddet" diye de iman tazeleriz...
Çünkü vatan sevgisinin de imandan olduğuna inanırız...
Devletimiz'in bekası için; ölürüz çoğalırız, çoğalırız ölürüz...
Devletimiz'in bekası için öldüğümüzde de imanımıza şahitlik etmek için şüheda kervanına katılırız...
Devlet yönetimleri, bazan asli unsurlarının elinden alınabilir!...
Muhteşem Türk Atatürk,"Asli unsurlarıyla yönetilmeyen milletler için izmihlal mukadderdir." sözünü, bu gerçeği hatırlatmak için söylemiştir inancındayım...
Muhteşem Türk Atatürk'ün kurduğu Devlet Sistemi'nde; devlet yönetimine ancak demokratik seçim yoluyla gelmek mümkündür...
MHP olarak, erkin üçte biri kadar da olsa 3 yıl kadar, devlet yönetiminde bulunduk...
O üçbuçuk yıldaki -kişiselde olsa camiaya mal edilen- hatalarımızı, MHP olarak bilmek ve kabullenmek zorundayız...
O yıllardaki yaptığımız doğru icraarlarımıza da kimsenin sahiplenmesine izin vermemeliyiz...
Belki bu yolla yeniden "İNADINA MHP" demek heyecanını yakalar ve yaşadığımız huzursuz ortamdan Türk Milletini kurtarırız...
Milletle Devletin barışık olduğu yerlere huzur hakimdir...
Milletle Devlet arasına nifak sokulan yerlerin adı; AB yolunun geçirildiği Diyarbakır olur, Hakkari olur, Şemdinli olur!...
Artık seçimin ayak sesleri açıkça duyulmaktadır...
AKP adındaki deprem çadırı; hükümet olduğu sürede aldığı yaralarını; kürt gerçeği(!) ni kabul ettiğini açıklayarak kapatmayı düşünmektedir!...
Devletin asli unsuru olan Türk Milleti'nin siyaset meydanındaki en etkili sesi ve duruşu olan MHP'nin; AKP deprem çadırının yaptığı yanlışlar üzerine siyaset inşa etmesi elbette beklenemez...
Ama MHP'nin yapılan yanlışları sessizce beklemesi de beklenemez!...
2 Ekim 2005 Pazar günü yapılan "BAŞKENT ANKARA" mitingi, bu yüzden çok önemlidir, bu yüzden deprem çadırı sakinlerini ve dış güçleri panikletmiştir...
Artık "İNADINA MHP" demenin -bir daha- zamanı gelmiştir...
Artık MHP olarak, genel Başkanımız'ın şahsiyetiyle Milletin arasına inmek zamanı gelmiştir...
Milletin tavrını, Genel başkanın şahsiyetiyle bütünleyerek siyaset vitrinine taşımanın zamanı gelmiştir...
AB kapılarında daha fazla rencide olmak istemeyen Milletimizi temsilen; siyaset meydanlarından AB'ye haddini bildirmenin de zamanı gelmiştir...
82 yıl önce tekme-tokat denize döktüklerimizin; bizi AB adındaki birliklerine almayacağını bilen Milletimizin sesini, AB şımarıklarına DUYURMANIN zamanı gelmiştir...
Bunu MHP'den başka kimse yapamaz ve bunu yapmak MHP'den başka hiç bir partiye yakışmaz!...
Zaten MHP'den başka hiç bir parti de bu misyona soyunamaz...
MHP ve Ülkücü Hareket; AB istiyor diye 'renkli mermer' görünümündeki Türk Milleti arasına nifak sokulmasına seyirci kalamaz...
Artık teşkilatlarımız, atağa geçmelidir...
MHP Genel Başkanımız; sür'atle, bütün kucaklayıcılığıyla evlerinde atıllığa mahkum edilmiş Ülküdaşlarımızı, sancağımız altında toplamalıdır...
Ülkü Devleri'nden kendilerini evlerine hapsetmiş ve hiç bir hizip hareketine karışmamış olan Ülküdaşlarımızı; gerekirse bizzat arayarak evlerinden çıkartmalıdır...
AKP'nin, DYP'nin, ANAP'ın, SP'nin ısrarla aradığı ama hep red cevabı aldıkları bu siyaset adamlarının, bu kanaat önderlerinin bazılarının isimleri, ben fakırde var...
Teşkilatlarımız emrettiği an, bu isimleri arz ederim...
Ülkücüler, seçim startı için işaret beklemektedirler.
Artık bu işaret te Teşkilatlarımız tarafından verilmelidir...
Bütün Ülkücülerin öfkeleri; "İnadına tayyip" sloganının atıldığı dönemde "İNADINA MHP" demedikleri için kendilerinedir!...
Bu yüzden önümüzdeki seçim; çok hareketli ve inşallah çok bereketli olacaktır...
Teşkilatlarımızca bir aranıp hal-hatır sorulmasının; Ülküdaşlarımızda yaratacağı ve dip patlama yapabilecek heyecanlı dalgalanmayı; yeminler olsun biliyorum...
Aramak; Teşkilatlarımızın teşkilat olamaları gereğidir. Ama işin doğrusu ve Ülkücüye yakışanı da, hiç davet edilmeyi beklemeden sür'atle saftaki yerini almaktır...
Yine de;
Sayın Genel Başkanım;
" Beğsin!... Bundan böyle bölünmüşlük bize, bütünlemek sana..." vasiyetini, demeden duramayacağım...
TEVEKKELTÜ A'LALLAH...
Selam, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN
http://maslan.blogspot.com
tokkali_53@yahoo.com
tokkali@mynet.com
tokkali_53@hotmail.com

Hiç yorum yok: