Cumartesi, Kasım 19, 2005

SÜRÜNÜN SELAMETİ İÇİN...

Biraz da iyimser bakayım istedim!...
Biraz partizanlığıma son vereyim istedim!...
Olanlara, sadece milliyetperver, sadece vatanperver olarak bakayım dedim!...
Hakkari Valisi; "Olaylar, Ankara'dan göründüğü gibi değil!..." diye haykırıyor!...
Hakkari'de, Şemdinli'de, Şırnak'ta Güvenlik Güçleri Görevlilerimizin can güvenlikleri yok!...
Devletin resmi Güvenlik Görevlisini ateşli silahla yaralayabiliyorlar!...
Güvenlik görevlisini kaçırarak işkence edip salıverebiliyorlar!...
Devletin valisine olmadık hakaret içerikli sloganlarla saldırabiliyorlar!...
Devletin görevlilerinin değil; Belediye Başkanlarının komutuyla kepenk indirip, kepenk açıyorlar!...
Barzani; dost(!)umuz, müttefik(!)imiz ABD'de 'Başkan' sıfatıyla karşılanıyor!...
Buradan cesaret alan hain bölücülerin kışkırtmasıyla; yıllardır gözleri korkutulmuş vatandaşlarımız, "Dağa çıkarız, intikam alırız! " pankartları açabiliyorlar!...
Askerimize ve polisimize "Kesinlikle ateş etmeyin." talimatı veriliyor ve halka ateş edilmiyor ama bir güvenlik görevlimiz, ateşli silahla yaralanıyor!...
Yıllardır sinsice pusuya yatmış bölücüler; "Kürt sorunu vardır ve meselemizdir. Gerekirse geçmişimizle yüzleşmemiz lazım." şeklindeki Başbakan söyleminden sonra, kontrolden çıkıyor!...
Bu söylemin yapıldığı günlerde, " Yazık oldu Recep Tayyip Erdoğan'a!..." demiştim!... Başbakan'ın yakınındaki Kürt Kurmayları; ya Başbakan'ı kurban seçtiler ya da yanıltarak kullandılar demiştim!...
Olaylar öylesine çığırından çıktı ki, Olaylar öylesine kontrolden çıktı ki; Türkiye asıllı bir Kürt İsveç Vatandaşı; televizyonlarda, katıldığı bir açık oturumda ve canlı yayında, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni, kendi sınırları içinde, Güneydoğu Anadolu'da "İşgalci!" olarak tanımlayabiliyor!...
Tamam kardeşim!...
Tamam partizanlık yapmayacağım ama devletperverliğimden de asla vaz geçmeyeceğim!...
Renkli mermerin farklı renkleri olarak gördüğüm ve kabullendiğim Kürt kardeşlerimin hatırına partizanlık yapmaktan vaz geçeceğim!...
Ama AKP'lilerden de aynen benim yaptığımı yapmalarını bekleyeceğim!...
Ekonomik olaraka perişanız!... "Olabilir, geçmiş hükümetlerden berbat bir ekonomi devraldılar." diyelim!...
Dış politikada perişanız!... "Tamam geçmiş hükümetlerin de, bu hükümetin de uyması gereken Devlet Politikamız'dır, bu yüzden AB'nin dediklerine evet diyorlar." diyelim!...
İç güvenliğimizde de perişanız!..." Bu da olabilir. Geçmiş uygulamalarda güvenlik güçlerimizin yaptığı varsayılan hatalar yüzünden, bazı düzenlemeler yapılmalıydı!.." diyelim!...
Ama taşları bağlayıp, azgın köpekleri başıboş bırakmayı, anlayamıyorum!...
PKK meselesiyle Kürt meselesini, birbirinden ayıramamayı anlayamıyorum!...
Hakkari de, Şemdinli'de patlayan bombaları; bu bombalar peşine sokağa dökülmeleri ve iki dakika içinde Roj tv'den Avrupa'ya yapılan canlı yayını, yorumlayamıyorum!....
Roj tv'ye canlı yayında katılarak söyleşi yapan Milletvekilinin düşüncesini, anlayamıyorum!...
Güneydoğu'da oynan oyunun, Irak'ın kuzeyinde ve bizim Güneydoğumuz'da yeni bir baş belası devletçiğin kurulması için tezgahlandığının anlaşılamamasını, yorumlayamıyorum!...
Şemdinli'de günah keçisi edilmek üzere olan ve her biri kahraman birer vatan evladı olan istihbarat görevlisi Astsubaylarımız'ın terk edildiği yalnızlığı, anlayamıyorum!...
Hem siyaset yapıp, hem milletten oy alıp hem de millete rağmen uygulamalar yapmayı; millete rağmen uygulamardaki direnmenin mantığını, anlayamıyorum!...
Şemdinli'de PKK'nın organize ettiği her halinden belli olan traji-komik olayla ilgili; Cumhurbaşkanı'nın ayrı, Genel Kurmay Başkanı'nın ayrı, Kara Kuvvetleri Komutanı'nın ayrı, Emniyet yetkililerinin ayrı ayrı beyanatlarını, anlayamıyorum!...
Devletimiz'in zirvesindeki bu üslup farklılığından anlayamadığım gibi, korkuyorum da!...
Menemen olaylarının başlangıcındaki; devrin Başbakanı'nın Atatürk'le yaptığı telefon konuşmasını hatırlıyorum...
-Aklımda kaldığı kadarıyla- Başbakan; Atatürk'ü arayarak, "Paşam! Menemen'de isyan var!... Ne emredersiniz? " diye sorar...
Atatürk'ün cevabı kısadır; " Menemen'i yak! "
Telefon kapanır!...
Başbakan, Atatürk'ün ne demek istediğini anlayamamıştır. Yeniden arayarak; " Paşam! Menemen'de isyan var demiştim. Ne emredersiniz? " diye sorusunu tekrarlayınca Atatürk; "Menemen'i yak demiştim!." der ve telefonu kapatır.
Ve sür'atle genç Cumhuriyete baş kaldıranlar, cezalandırılarak isyan bastırılır!...
Devlet olmanın, Devlet kalmanın elbette bedeli vardır!...
Devlet adamı olmanın, elbette risk almak gibi bir sorumluluğu var!...
Bu sorumluluk olmazsa olmaz!...
Hakkari ve Şemdinli'de resmen başkaldırı, resmen isyan var!...
Bu isyanı; ABD'de, AB'de destekliyor!...
Bunu görmemek için kör olmak lazım!...
Bu isyanı bastıramayanların Devlet Adamlığı, sohbet götürür!...
Bu isyanın devamı; Türk Milleti'nin Devletine olan güvenini sarsar ve Millet Devletini kurtarmak için yeniden "Ya devlet başa, ya kuzgun leşe!" düsturuyla harekete geçebilir!....
İstihbarat Görevlisi askerlerimize uygulanan sahipsiz bırakma ve onları günah keçisi yapma ucuzluğu, milleti tahrik etmektedir haberiniz ola!...
Eşkiya başının ve hainlerin sözcülerinin; Devletimizi Güneydoğu'da işgalci diye tarifi, milletin öfkesini kabartmaktadır!...
Bayrağımız'a yapılan saygısızlıklar üzerine; Van'da yürüyen 100.000 kişinin, Şırnak'ta yürüyen 10.000'lerin bayrağa gösterdikleri saygı mitinglerinin misillemesinin yapıldığını, Millet anlıyor da Devlet Adamlarımız, anlayamıyorlar mı?...
Anlıyorlarsa bu aymazlıklarını anlayamıyorum!...
Millette ki "fırtına öncesinin sessizliği" ni anlayamıyorlar mı?!...
Fransa Yeşiller Partisi Milletvekili Helena Flatur'ün; " Diyarbakır Kürt bölgesinin ve aynı zamanda AB'ye giriş mücadelesinin başkentidir!." sözüyle, daha birkaç yıl önce bir siyasimizin; " AB'nin yolu Diyarbakır'dan geçer." sözü arasındaki uyumu, millet görürken Devlet Adamlarımız, görmezler mi?!...
Yine aynı günlerde Diyarbakır Belediye Başkanı'nı ziyaret eden AB heyeti Başkanı Çek Ransdorf'un " Bölgenize mücadelenize ve Kürdistana katkı sağlamaya devam edeceğiz." vaadini ve bu vaatlerden sonra Güneydoğu'da olayların tırmandırıldığını, Millet görürken Devlet Adamlarımız, görmezler mi?...
Allahınızı severseniz yeter!...
Bu Millet; tarihin hiç bir döneminde zillet altında, boyunduruk altında yaşamaya rıza göstermemiştir, yine göstermez!...
Milletin sabrını deneyenler, zararlı çıkacaklarını bilmelidirler!...
Bilmiyorlarsa zeka özürlüdürler!...
Tarih bilgisinden yoksundurlar!...
Bilmeyene öğretmek te Devlet Adamlarımız'ın asli görevlerindendir!...
"Sürünün selameti için, alaca dananın katli vaciptir." fetvasını; birilerinin sür'atle bilmezlere, aymazlara, hainlere öğretmesi şarttır!...
Bu Devlet olmanın ve Devlet olarak kalmanın, olmazsa olmazıdır...
TEVEKKELTÜ A'LALLAH...
Selam, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN

Hiç yorum yok: