Pazar, Kasım 27, 2005

ZOR İŞ...

Kendini aşmak...
İnsanın kendisini tanıması...
Söylerken çok kolay ama; her kesin kendisiyle yapacağı sohbette, münakaşada, çekişmede pek te kolay olmadığının anlaşılacağı zor bir iş!...
İkili, üçlü, beşli sohbetler de konuşmak elbette kolay değil ama pek zor da değil!...
Herkesin bu sohbetlerde herkese söyleyeceği sözleri vardır...
Asıl söylemek istediğim; herkesin kendisiyle başbaşa kaldığında kendine itiraf edeceği bir gerçektir.
Herkes, herkese her şeyi söylemeye niyetlenirken aklından geçirdiği isimleri, örnek aldığı kişileri, örnek verdiği kişileri söylemekte zorlanır!...
İyiyi, güzeli, doğruyu yapmayı her kes ister!...
Ama herkesin içinde kendine göre bir iyi, kendine göre bir doğru, kendine göre bir güzel saklı!...
Yani hepimizin, insanların tamamına yakınının şuur altlarımızda; kirlenmiş, iğfal edilmiş,kirletilmiş güzel tarifli,iyi tarifli, doğru tarifli şeyler saklı!...
Kirleten de, iğfal eden de ve -kendimizden bile- saklayan da biz!...
Böyle olunca da kendimiz kimseyle anlaşamadığımızı saklar, birilerinin bizimle anlaşmak istemediğini söyleriz!...
Aslında anlaşmayan da, anlaşamayan da kendimiziz!...
Eskitmeyi çok sever olduk nedense!...
Eskilere itibar etmemeyi, -açıkça söylemesek te- çok tercih eder olduk!...
Bu yüzden de; insafsızca eskittiğimizi sanarken, hep beraber eskidiğimizin farkına varamaz olduk!...
Hani; "Her şeyin yenisi, dostun eskisi makbuldür.." diye bir sözümüz vardı!...
Duygularımızın eskiyerek, kişiliklerimizin kendi şuur altımızın çöplüklerinde kaybolmasına nasıl izin veririz?...
Kaybeden biziz, farkında değimiyiz?!...
Eskittiğimizi zannederken -yeniyken- eskiyen biziz, farkında değil miyiz?!...
Artık bu gereksiz ve çok zararlı davranışlara, bir son vermek zamanı geldi diye düşünüyorum...
Devlet düşmanlarının, millet düşmanlarının, mukaddeslerimizin -gizli-açık- düşmanlarının güç birliği yaparak saldırıya geçtiği günümüzde; hiç bir kıymetimizi, hiç bir dostumuzu, hiç bir ülküdaşımızı "eski" sıfatıyla eskitme lüksümüz olmamalı!...
Birilerinin yani hasımlarımızın düşünürken bile korktuğu gerçekleri, kendi kendimize reva görmekten vaz geçmeliyiz!...
Kendi elimizle kendi gözümüzü çıkarmaktan vaz geçmeliyiz!...
Kafamızı, kendi taş duvarlarımıza vurmaktan vaz geçmeliyiz!...
Perakendelikten, bencillikten, 'Ben yoksam kıyamet' çilikten, sür'atle vaz geçmeliyiz!...
Bizim Teşkilatçılığımıza ne oldu?...
Bizim teşkilatlarımıza bağlılığımıza, Teşkilat Yöneticilerimize biat etme duygularımıza; bizim inancımıza ne oldu?...
Türkiye genelinde hepimiz, hepimizin sayısını bilirdik!...
Türkiye genelinde hepimiz, hepimizin derdini bilirdik!...
Türkiye genelinde hepimiz; "Birimiz hepimiz,hepimiz birimiz için..." düsturuyla yaşardık!...
Bu yüzden güçlüydük!...
Bu yüzden yenilmezdik!...
Bu yüzden ölür çoğalır, çoğalır ölürdük!...
Sakın kimse; "Bize ne oldu?" gibi, yine şuur altına saklanarak gereksiz bir soru sormasın!...
Her kes, sadece ama sadece kendine ve yüksek sesle; "Bana ne oldu?" sorusunu sorsun...
Her kes, kendine ne olduğunu, bildiği anda; merak ettiklerine ne olduğunu da -kesinlikle- anlamış ve bilmiş olacaktır!...
Soru da kendimizde, cevap ta!...
Çünkü; teknolojinin çıldırdığı, medenilik adıyla zalimlerin kudurduğu, şer güçlerinin ittifak halinde olduğu günümüzde, Ülkücü Hareket'ten başka özveriye dayalı bir hareket yok; Milliyetçi Hareket'ten başka bu özverili insanlardan oluşmuş ikinci bir kuruluş yok!...
Hadi hep beraber, kendimizle yaptığımız kavgadan galip çıkalım!...
Hep beraber ve bir ağızdan; " Benden başka hatalı yok!...Ülküdaşlarımdan en hatalı gördüğüme kurban olayım!.." diye haykıralım...
Dünyaya bir daha gelmeyeceğiz!...
Allah(c.c.)'ın tanımayı ve tanışmayı nasip ettiği Ülküdaşlarımızla beraber ne yaparsak şimdi, hayattayken yapacağız!...
Başarmak zorundayız!...
Başarmak için, barışmak zorundayız!...
Barışmak için sür'atle bir arada durmak zorundayız!...
Adresi birleştirmek, güçlerimizi birleştirmek, söylemlerimizi karıştırarak birleştirmek, akıllarımızı birleştirmek zorundayız!...
Buna mecburuz!...
Bu milletin Ülkücülerden başka, bir şey talep etmeden "Karşılıksız Seven"leri yok!...
Atalarımız, "Devlet Olmayı" başarmışlar...
Biz de "Devlet kalmayı" başarmak zorundayız!...
Millet bizim; biz milletiniz...
Devlet bizim, biz devletiniz...
Bu içiçelikten sıyrılamayız!...
Bu esvabımızı, ters yüz etmelerine izin veremeyiz!...
Bizden korkmak üzere yaratılmışlardan; hainlerden, bölücülerden, uzaktan kumandalılardan, siyasi topaçlardan, rüzgar güllerinden, çekiniyormuşuz gibi duramayız!...
Bu, eşyanın tabiatına ters!...
Gün batmadan yeni gündeki seferimiz hazırlanmak zorundayız...
Çünkü biz; Dava Adamlarıyız...
Çünkü biz; Mukaddes Seferin süvarileriyiz...
Çünkü biz; koca bir imparatorluğu batıran ittihat ve terakkiciler olamayız!...
Biz, bizden başka davranamayız!...
Biz gibi durmak, biz gibi tavır sergilemek, millete biz gibi sahip çıkmak zorundayız...
Bizden başka biz yok!...
Bizden başka Ülkücü yok!...
Hadi hep beraber;
"Haydi yiğit haydi yeni akına
Ülkümüzün cihan varsın farkına..." diye haykıralım...
Hem; şühedamızın ruhunu şad edelim, hem de milletimizin gönlündeki sevgi saraylarımızda yerlerimizi yeniden alalım...
Zor iş değil, değil mi?
TEVEKKELTÜ A'LALLAH...
Selam, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN
http://maslan.blogspot.com
tokkali@mynet.com
tokkali_53@yahoo.com
tokkali_53@hotmail.com
tokkali@gmail.com

Hiç yorum yok: