Perşembe, Kasım 24, 2005

PARYALAŞTIK MI ?...


Gündem takip etmek, nerdeyse imkansızlaştı!...
Öz yurdumuzda paryalaştık nerdeyse!...
Ülkemin sandıktan seçilerek çıkmış Başbakanı; alt kimlik-üst kimlik teraneleriyle nerdeyse bu memleketin ve devletin asli unsurları olan Türkleri, azınlıklarla bir sayacak!...
Benim, hiç bir kuvvet, hiç bir cebri baskı ve de hiç bir ceza müeyyidesi "Türk'üm." dememi engelleyemez!...
Başbakan da olsa hiç kimse benim Türk Kimliğimi, alt kimlik olaraka yorumlayamaz!...
Böyle bir yorumlamayı; Türk Milleti'ne hakaret sayar ve suç duyurusunda bulunurum!...
Hatta suç duyurusunda bulunuyorum:
Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı; bölücü hainlerin kurtarılmış bölge saydıkları, Türkiye Cumhuriyeti ve yasalarını tanımadıkları, HADEP'li-DEHAP'lı belediye başkanlarının direktifleriyle hareket edilen yerlerde, kaş yapayım derken göz çıkarmıştır!...
Devletime kafa tutanları sakinleştirebilmek için, Devletin asli unsuru olan Türk Milleti'ni azınlıklarla bir tuttuğunu belli edip, yöre halkının gönlünü alayım derken -en az- elli milyon Türk'ün gururunu rencide etmiştir!...
Bir Türk olarak; devletimin bekası uğrunda tek bedel olan canımı ve canlarımı esirgemeyen bir milliyetçi olarak, Ülkemde azınlıklarla aynı statüde telaffuz edilmeyi hakaret sayarım...
Eğer sayın Başbakan Türk değilse -ki olabilir- bu onun meslesidir.
Bir azınlık mensubu olarak Başbakanlığa kadar yükseldiğini beyan ederek bölücüleri daha etkili utandırabilir...
Yok öyle değil Türk'se; "Ben Türk'üm." diye göysünü gererek söylemeli ve azınlıklara, bir Türk Başbakan'a yaraşır vakarla kucak açmalıdır!...
Kantarın topuzunu kaçırmamak için çok zorlanıyorum!...
Ben bir Türk'üm...
Devletin kurucularının torunu da değil oğluyum...
Devletimin bekası için yüzlerce yıldır can bedeli ödeyen ve ödemekten asla imtina etmeyecek bir sülalenin mensubuyum...
Ölürüm şehit olurum, kalırsam gaziyim...
Asla bu yüzden şikayetlenmem ve asla Devletime gönül koymam!...
Devletime yan gözle bakanın da gözlerini oyarım!...
Başbakan da olsa hiç kimseyi de Türk Kimliğim'le oynatmam!...
Bitmedi!...
Emin Çölaşan; İlhan Selçuk'un köşesinden alıntı yapmış...
Ben de Çölaşan'ın köşesinden alıntı yapacağım.
İlgimi çeken bölümü, aynen alacağım; "Emin Şirin bir olay anlatıyordu. Yıl 1999. Nazlı Ilıcak'la evli oldukları zaman, ABD'de yaşayan Fetullah Gülen'i ziyaret ediyorlar. Ötesi şöyle:
'Nazlı Hanım,Fetullah Gülen'e masumane bir soru sordu.
-Hocam ne zaman rahat edeceğiz? Bu askerin sivillere müdahelesi ne zaman bitecek?
Hocaefendi gülümseyerek:
-Vallahi Hilmi Özkök Genelkurmay Başkanı olursa, o zaman rahat edebiliriz.'
Emin Şirin bu konuda daha sonra şöyle diyor:
"Orada Nazlı Hanım var, Fetullah Hoca var, ben varım. Mutlaka inkar edeceklerdir. O zaman bir tek şey rica ederim. Fetullah Efendi Kuran'a el basarak yemin etsin bakayım, böyle bir laf etmiş mi, etmemiş mi?!"
Konuşmanın yapılıp yapılmadığını; Çölaşan, Emin Şirin'e sormuş ve teyit almış!...
Ve benim zaten gergin olan sinirlerim kopma noktasıne geldi ve aklım da karıştı!...
Bir kaç ay sonranın Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt Paşa, yakın tehlike olarak irticayı görürken ve bunu açıklarken; Fetullah Gülen, askeri baskının Hilmi Özkök'ün Genelkurmay Başkanlığı'nda azalacağını söylemiş!...
Başbakan'ın akıldanelerinden Korkut Özal, Özkök'ün görev süresinin uzatılmasını tavsiye ediyor!...
Özkök'ün görev süresi uzatılırsa, Büyükanıt Paşa emekli edilerek diskalifiye mi edilecek?...
Bu memlekette neler oluyor?...
Bu memlekette susması gerekenler naralar atarken, konuşması gerekenler neden susuyorlar?...
Devletimiz, işgale mi uğradı?!...
Yoksa ABD, Irak'ı değil de bizi mi işgal etti?!...
Yasalarımızı demokratik bulmayarak değişiklik üzerine değişiklik yaptıranlar; beğenmedikleri yasalarımızın türbana verdiği cezayı, haklı buldular!...
Kemalizm adıyla Muhteşem Türk Atatürk'ümüze dil uzatıyorlar!...Askerimizin yetkilerini, fazla bularaka kısıtlamaya çalışıyorlar!...
Taşlar bağlı, köpekler başıboş sokaklarda!...
Güneydoğu'da hızlarını alamayanlar İstanbul'da Devlete kafa tutmaya başladılar!...
Asayiş, Hakk getire!...
Bülent Arınç; şimdiden seçilmiş saydığı Cumhurbaşkanına "Hayırlı olsun." dileklerinde bulunuyor!...
İyice böbürlenmeye başladılar.
Milli Eğitim Bakanı; kendilerini sıradağlara, Başbakanlarını Everest Tepesi'ne benzetti!...
Benim de aklım gitti!...
Cumhuriyet Savcılarımız neredesiniz?...
Yasaların ulemaya sorulması gerektiği söyleniyor!...
Ulemaya akıl sorulması gerekir diyenler, memleketimizde Türk'ü azınlık tarifine sokmaya çalışıyor?
Türk'e düşen elbette Devletini korumaktır!...
Devletin Yasaları Türk'ü koruyamayacak mı?...
Yoksa Türk; hem Devletini hem de yeniden kendisini korumak üzere harekete mi geçsin!?...
Böyle bir hareketlenmenin nelere mal olacağını, kestiren bir Devlet Adamı çıkmayacak mı?...
Yoksa bu memleket hepten kürtçüleşmiş, hepten fetullahçılaşmış ta sadece ben mi farkında değilim?...
Sadece ben bu durumdaysam, beni neden susturan yok?!...
Sadece ben değilsem; Türk Milleti'nin sabrını kaşıyan bu ağızlara neden bir yasa ve yasa adamı, sus demez?!...
Devleti yönetenler, "gaflet, dalalet ve hatta hıyanet içinde..." olsalar dahi; "bu şeraitte dahi" Devletimizi koruma görevimizden vaz geçmeyeceğiz!...
Devletimizi, vatanımızı böldürtmeyeceğiz!...Bütün art niyetlilerin heveslerini kursaklarında bırakacağız!...
Bu böyledir!...
Böyle devam edecektir!...
Ve böyle biline!...
TEVEKKELTÜ A'LALLAH...
Selam, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN

Hiç yorum yok: